SOĞUK SAVAŞ SONRASI TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ: 1992-2010., BÖLÜM 2
4. ORTAK İŞBİRLİĞİ ALANLARI
Türkiyenin son dönemde dış politikada benimsediği yeni tutum, iki ülke arasındaki ilişkilere de yansımış, böylelikle Rusya ile ilişkileri geliştirmenin ve
bölgesel sorunların çözümünde iki ülke arasında işbirliği ihtimallerini değerlendirmenin yolu açılmıştır. Türkiye.nin yeni dış politika yönelimi, Rusya ile ilişkileri geliştirmek için gerekli olan motivasyonu ve isteği sağlamaktadır. İyi komşuluk ve sıfır problem politikalarını sınır bölgelerde uygulamanın önemine
inanan Türkiye, Rusya.ya da bu pencereden bakmaktadır. Rusya ile ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye.nin izlediği mevcut politika içinde
öncelikli bir yere sahiptir. Aynı zamanda Rusya, Avrasyada istikrar ve bölgesel barış için hayati bir ortak olarak görülmektedir.40
Ankara ile Moskova.nın uluslararası sorunlara yaklaşımlarında büyük çoğunlukla bir örtüşme görülüyor. İran nükleer sorununun diplomatik yolla çözülmesi, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, Dağlık Karabağ sorununun diplomatik yollarla çözülmesi, Ortadoğu.da barışın sağlanması, Suriye-
Lübnan sorunu, Afganistan, Irak.ta güven ortamının tesisi gibi uluslararası konularda Rusya ve Türkiye yakın politikalara sahipler. Irak krizi sırasında hem
Ankara hem de Moskova Irakın toprak bütünlüğünün korunması taraftarı olduklarını açıkladılar. İki ülke ilişkilerini etkileyen en önemli gelişme ise
TBMM.nin Mart 2003.teki Irak tezkeresini reddetmesi oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kremlin.de kabine toplantısı sırasında “TBMM.nin,
Irak.a yönelik askeri harekâtta Amerikan askerlerinin üslerini kullanma olasılığını engelleyen bu kararı, geçen haftanın en önemli olayıydı” diye konuştu. Kararın
Rusya için sürpriz olmadığını söyleyen Putin, “Mecliste çoğunlukta olan AKP.den başka bir karar almasını beklemek zordu” ifadelerini kullandı.41 Tezkerenin reddi Rusların gözünde Türkiye.yi bağımsız bir aktör olarak teyit etti.42 Tezkerenin reddiyle birlikte Rusya, Türkiye.yi klasik ABD müttefiği algısından çıkartıp artık kendi çıkarları söz konusu olduğunda bağımsız kararlar alabilecek bir siyasi irade ortaya koyabilen güvenilir ve güçlü bir ülke statüsünde kabul etmeye başladı. Rusya açısından ABD ve Atlantik dünyasından olabildiğince bağımsız hareket eden Türkiye politik ilişki kurmak konusunda dikkate alınabilecek bir ülke sayılabilirdi. Nitekim bu tarihten sonra iki ülke ileri gelenleri arasında gerçekleşen birçok üst düzey ziyaret bunun göstergesidir.
Rusya, Türkiye.nin AB üyeliğini desteklerken, Türkiye de Rusyanın İslam Konferansı Örgütü ne gözlemci statüsünde katılımını destekledi. Temmuz 2005 te yapılan Erdoğan-Putin görüşmesi sırasında Erdoğan, “ Dünyada istikrarın korunmasına ilişkin konular da dâhil olmak üzere, bölgedeki duruma ilişkin
görüşlerimiz tamamıyla örtüşmektedir ” açıklamasını yaptı.43 Türkiye, Rusya nın Dünya Ticaret Örgütü ne üyeliğini de desteklemektedir. Her iki ülke de Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü nün daha etkin hale getirilmesi için çaba harcamaktadırlar. Putin in ilk Türkiye ziyaretinden sonra Türkiye ile Rusya
arasında diplomatik alanda ilişkiler hız kazanmıştır. Yılda birkaç kez en üst seviyede yapılan görüşmelerin yanı sıra her yıl biri Rusya da diğeri de Türkiye de olmak üzere iki kez bakanlar toplantısı yapılmaktadır. Böylece taraflar iki ülke arasında çıkan sorunlara hemen müdahale edebilmekte ve uluslararası gelişmelerle ilgili görüş alışverişinde bulunabilmektedirler. İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin artması diğer alanlarda da ilişkilerin gelişmesine kolaylık sağlamakta ve bu durum İmparatorluklar dönemi ve Soğuk Savaş sırasında oluşan karşılıklı negatif algılama sorununun ve güven bunalımının ortadan kalkmasına büyük katkı sağlamaktadır. Şimdiye kadar Türkiye ve Rusya arasında Başbakanlar ve Devlet Başkanları düzeyinde yirmiye yakın görüşme gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şubat 2009 da Rusya ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Rusya kimi ülke liderlerine en üst düzeyde ağırlama anlamına gelen “ devlet ziyareti ” kategorisini uygulamaktadır. Gül ün ziyareti başlamasından kısa bir süre önce Rusya tarafından “ Resmi Ziyaret ” sıfatından “ Devlet Ziyareti ” sıfatına yükseltildi.
İlk defa olarak bir Türk Cumhurbaşkanı Rusya nın Özerk Tataristan Cumhuriyeti ni ziyaret etti. Bu durum, Rusya tarafından Türkiye nin Türk kökenli birimlerin yönetimleri ile ilişkiye girmesine eskiden olduğu kadar kuşkuyla bakmadığını, dolayısıyla Türkiye ile Rusya arasında karşılıklı güven ortamının artık doğmaya başladığını göstermesi bakımından önemlidir. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül gezi hakkında “ Genellikle bu ziyaretlerden sonra bazı rahatsızlıklar oluşur. İşte bu nedenle karşılıklı hassasiyet gösterildi. Bizim Tataristan gezimizle ilgili en küçük bir sorun yaşanmadı. Tam tersine teşvik edildi.
Bu da Rusya ile Türkiye arasındaki güvene dayalı ilişkilerin gelişmekte olduğunun bir kanıtıdır” açıklamasını yaptı.44
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin gelişiminde Karadeniz faktörü önemli bir yer tutmaktadır. Karadeniz ve Boğazlar konusu Türkiye ve Rusya arasında tarih
boyunca anlaşmazlıkların sebebi olagelmiştir. Ancak, 2000.li yıllarda iki ülkeyi birbirine yakınlaştıran önemli faktörlerden birisi ABD nin Karadeniz havzasını bir
güvenlik boşluğu alanı şeklinde niteleyerek, boşluğun ortadan kaldırılması için dünyanın diğer bölgelerinde olduğu gibi buraya da Amerikan askeri varlığının
yerleştirilmesi gerektiğini tartışmaya başlamasıdır. Bu yaklaşımın Bulgaristan, Romanya ve Gürcistan gibi ülkelerin desteğini alması Rusya ve Türkiye.yi
Karadeniz.in hâlihazırdaki statüsünü ve bu bağlamda Montrö yü savunma
konusunda belki de tarihte ilk defa aynı safta birleştirmiştir.
Karadeniz.in küresel güçlerin yeni mücadele alanı haline gelmemesi konusu ikili ilişkilerin kuvvetli bir şekilde mutabık kalınan maddelerinden birisi haline
gelmiş durumdadır. Bir diğer mutabık kalınan konu ise Montrö Sözleşmesi nin hiçbir şekilde değiştirilmemesi olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye ve Rusya bu
konuda kararlı olduklarını açık ve net bir şekilde ifade ediyorlar. Hem Rusya hem de Türkiye Karadeniz ile ilgili konuların bu denize kıyıdaş olan ülkelerce işbirliği
halinde ortak çözülmesini, yabancı güçlerin, üçüncü tarafların müdahil olmamasını istemektedirler. ABD nin Akdeniz de terörizm ve suçla mücadele kapsamında faaliyet gösteren., NATO Aktif Çaba Operasyonu nun (Operation Active Endeavor) görev alanını Karadeniz e de genişletmek istemesine hem Ankara hem de Moskova karşı çıkmışlardır. Türkiye, Karadeniz in terörle mücadele kapsamında bir NATO operasyonuna konu edilmesini gereksiz bulmakta, bunun yerine BLACKSEAFOR (Karadeniz Deniz İşbirliği Görev Grubu) ve KUH (Karadeniz Uyum Harekatı) kapsamında üye ülkelerle Karadeniz.de gerekli müdahale ve operasyonların yapılmasını savunmaktadır. Bu politikası Rusya tarafından da destek görmektedir.45
İlişkilere tezkerenin reddinden sonra büyük ivme kazandıran ikinci nokta ise Rusya-Gürcistan Savaşı oldu. Ankara, yeni coğrafi bakış açısının güçlü etkisi ile
bir yandan Moskova ile kendi özel ilişkilerini geliştirirken, diğer yandan herhangi bir “Rusya-Batı” çatışması içinde yer almaktan da kaçınmaktadır.46 Ağustos
2008.de yaşanan Rusya-Gürcistan Savaşında Türkiye.nin tarafsızlığı, barış için gösterdiği çaba, Montrö Anlaşması.nı harfiyen uygulaması ve Kafkas İstikrar ve
İşbirliği Paktı ile Rusya nın da takdirini kazandı. Özellikle de Gürcistan a yardım götürme bahanesiyle NATO ve ABD gemilerinin Karadeniz.e girmeleri sürecinde
Türkiye.nin takındığı tavır bölgedeki dengelerin önemli ölçüde değişmesini önledi ve savaşta Rusya.ya büyük bir avantaj sağladı. Türkiye ABD.nin müttefiki ve
NATO üyesi olmasına rağmen savaş sırasında ve sonrası dönemde Montrö Anlaşması nı eksiksiz uygulaması ve bölgede tarafsız kalmasıyla Rusya.nın
gözünde bölgede büyük saygınlık kazandı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.ın “ABD bizim müttefikimiz, Rusya ise önemli bir komşumuzdur. Rusya bizim aynı zamanda bir numaralı ticaret ortağımızdır.
Enerji ihtiyacımızın üçte ikisini Rusya üzerinden sağlamaktayız. Biz kendi ulusal çıkarlarımız doğrultusunda hareket ediyoruz… Rusya’yı göz ardı edemeyiz.”
şeklindeki açıklamaları Rusya ile ilişkilerin Türkiye açısından önemine işaret etmektedir.47 Yine Başbakan Erdoğan ın 16 Mayıs 2009.da Soçi ye yaptığı
çalışma ziyaretindeki “İnanıyorum ki bölgenin bize yüklediği bazı görevler var, bu da dayanışma içerisinde atmamız gereken bazı adımları bize adeta yüklemektedir.
Bölgenin huzuru, mutluluğu için bu adımları atmaya mecburuz... İnanıyorum ki dayanışma bütün bu sorunların aşılmasında en azından mesafe alınmasına vesile olacaktır” sözleri yine Türkiye-Rusya ilişkilerinin öneminin altını çizmektedir.48
5. SORUNLU ALANLAR
Türkiye ve Rusya nın politik ve ekonomik manada birbirlerinden beklentileriyle bu beklentileri karşılayabilme kapasiteleri her zaman birbirine uymayabilmekte dir. Uymadığı anda ise sorunlar veya krizler çıkmaktadır. Her ne kadar ilişkiler genişletilmiş, çok boyutlu, derinleştirilmiş veya son yıllarda stratejik gibi kulağa
hoş gelen kelimelerle tarif edilse de her iki ülke arasında yüksek sesle dillendirilmeyen ciddi sorunların olduğu inkâr edilemez. Bu sorunlara bakıldığın da ortaklığın ne kadar geniş, ne kadar derin ya da ne kadar stratejik olduğu noktası ister istemez sorgulanabilir hale gelmektedir.
Rusya, Putin döneminde enerji ham maddelerindeki yüksek fiyat artışıyla birlikte ekonomisini güçlendirmeye ve daha aktif bir dış politika izlemeye başladı.
Bu çerçevede etki ve ilgi alanı olarak gördüğü bölgelerde yeni bir ilişkiler ağı kurmak istiyor. Rusya, sahip olduğu tabii kaynaklar, ekonomik, politik ve askeri
gücüyle küresel ve bölgesel manada büyük bir güçtür. Türkiye de son yıllarda oldukça aktif bir dış politika izlemeye başlamıştır. Komşularıyla sıfır sorun ve çok boyutlu dış politika anlayışıyla hareket eden Türkiye dış politikasını etrafında güvenli bir kuşak oluşturma doğrultusunda yönlendirmektedir. Etki ve ilgi
alanlarında bölgesel bir güç olarak ağırlığı her geçen gün artmaktadır. Rusya ve Türkiye nin etki ve ilgi alanları örtüşüyor ve bazen çakışıyor. Türkiye kendisini
kuzey komşusu Rusya ile son derece dikkatli bir politika izlemek zorunda hissediyor. Bu da her iki ülkenin arzuladıkları şekilde bir ortaklık kurmalarını zorlaştırıyor.
Rusya ekonomik ilişkilerdeki avantajlı pozisyonunu baskı aracı olarak Ukrayna, Beyaz Rusya, Polonya ve Gürcistan gibi ülkelere uygulamaktan çekinmemiştir.
Hangi teknik sebebe dayandırılırsa dayandırılsın, 38 milyar dolarlık ticaret hacmine rağmen Türkiye.ye karşı da benzer politikalar izlemiştir. Yaşanan bu
krizlerle Rusya aslında ilişkilerde hassas ve kırılgan olan tarafın Türkiye olduğunu oldukça başarılı bir şekilde Ankara.ya hissettirmiştir. Rusyanın gümrüklerinde Türk mallarına uyguladığı zorlaştırıcı rejim hala hafızalarda taze olarak durmaktadır. Rusya sadece Türkiye.den gelen Türk mallarını değil, Türk orijinli ama Avrupa dan gelen malları bile “ Kırmızı Hat ” uygulamasıyla teker teker kontrol etmek yöntemiyle gümrüklerinde günlerce bekletmiştir. Özellikle Türk tekstil ve inşaat sektörü “ Gümrük Kriz ”inden milyonlarca dolar zararla çıktı. Türkiye ile Rusya arasında Eylül 2008.de gümrük işlemlerinin basitleştirilmesini öngören protokol imzalanmasına rağmen Türk ürünleri Rus gümrüklerinde zaman zaman sorunlar yaşamaya devam etmektedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ün Rusya ziyaretinin en önemli gündem maddelerinden birisi olan gümrüklerde yaşanan sorunların çözümü için bir teknik heyetin kurulması kararlaştırılmış ve Rusya Federal Gümrük Servisi Müdürü Andrey Belyaninov 18-20 gubat 2009 tarihinde Türkiye ye davet edilmiştir. Bununla da gümrük sorunu bir nevi komisyonlara havale edilmiştir.49
Yaz ve sonbahar ayları geldiğinde “ Domates krizi ”, “ Mandalina krizi ” adlarıyla neredeyse gelenekselleşen bir sebze-meyve krizi yaşanmaktadır iki ülke arasında. Rusya 2006 ve 2008 yılı yazında başta domates olmak üzere bazı tarım ürünlerinde yüksek oranda ilaç kalıntısı, nitrat ve Akdeniz Sineği bulunduğu gerekçesiyle Türkiyeden bazı tarım ürünlerinin ithalatını durdurmuştu. 2006.da yaşanan ilk krizden 300 milyon dolar zararla çıkan Türkiye.nin zararı 2008 yılında 500 milyon dolar olarak tahmin ediliyordu.50 2009 yılında da Rusya ya sebze meyve ihracatında sorun olan Akdeniz Meyve Sineği, 2010 yılında mandalina ihracatında yine gündeme geldi. Rusya, Kasım 2010.da Türkiye'den ihraç edilen 23 ton mandalinayı, Akdeniz meyve sineği bulunduğu gerekçesi ile iade etti. Bunun üzerine Türkiye, söz konusu partide bulunan bin kasada inceleme yaptı, ancak Akdeniz meyve sineğine rastlamadı.51
Türkiye nin en büyük eksikliği Rusya nın bu politikalarına cevap verebilecek eşdeğer politikalar geliştirememiş olmasında yatıyor. Diğer taraftan, Türkiyedeki Rus yatırımlarının Moskovanın beklentilerinin çok altında bir seviyede olduğu görülüyor. Rusya Türkiye.nin enerji, askeri ve ulaşım ihalelerinde kendi firmalarına zorluklar çıkartıldığını ileri sürüyor. Askeri amaçlı helikopter alımı ihalesinde Rus tarafının yaşadığı hayal kırıklığının izleri hala sürüyor. Aynı hayal kırıklığını nükleer santral ihalesinde yaşayacaklarına dair ciddi endişeler taşıyorlardı. ihalenin Danıştay tarafından iptal edilmesiyle endişeleri kısmen doğru çıkmıştı. Ancak, Rusya ile ilişkilerini ileri bir seviyeye taşımak isteyen Türkiye, nükleer santral konusunu ihaleleri devreden çıkartıp devletler arası anlaşma yoluyla Rusya ya vermeyi tercih etti.
Türkiye nin Boğazların adeta bir petrol boru hattı gibi kullanılmasına çevre ve güvenlik endişelerinden dolayı karşı çıktığını da hatırlamamız gerekiyor. Bu
durum özellikle 1990 larda iki ülke arasında anlaşmazlıklara kaynak teşkil etti. Günümüzde geliştirilen alternatif geçiş yolları projeleriyle kısmen bu sorun arka
plana atıldı diyebiliriz. Hazar Havzası ve Orta Asya petrol ve doğalgazını dünya pazarlarına ulaştırılması için geliştirilen projeler konusunda da fikir ayrılıkları var. Enerji konusunu dış politika ve baskı aracı olarak kullanan ve tekel konumunu muhafaza etmek isteyen Rusya, kaynak çeşitliliğini arttıracak ve kendisini dışarıda bırakacak projelere karşı çıkıyor ve karşı hamle olarak kendisi projeler geliştiriyor. Kuzey Akım ve Güney Akım projeleri bu politikanın sonucu ortaya çıkmış olan projelerdir. Rusya kendisini devre dışı bırakarak, Azeri ve Kazak petrolünü Batı pazarlarına ulaştıran Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Boru Hattı ndan rahatsızlık duymaktadır. Rusya, “ Bakü-Tiflis-Ceyhan ” Petrol Boru Hattı na ekonomik olmayan politik bir proje olduğu gerekçesiyle karşı çıkmıştı. Nabucco Projesi ne de aynı sebeplerle olumsuz yaklaşıyor. Hazar enerji kaynaklarının Nabucco Projesi ile açılan yeni bir Doğu-Batı koridorundan Avrupa pazarlarına ulaştırılmasını Rusya kendisinin by-pass edilmesi olarak değerlendirmektedir. Diğer taraftan, Türkiyenin Güney Akım Projesi ne Karadeniz.deki münhasır ekonomik bölgesini kullandırma izni vermesi ve arkasından nükleer santral ihalesinin Rusya ya verilmesi ile birlikte Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı Projesi yeniden gündeme geldi. Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı na paralel ikinci bir boru hattı döşenmesini ise bizzat Moskova Ankara ya teklif ediyor.
1990 lı yıllarda iki ülke arasındaki ilişkilere “ Çeçen ” ve “ Kürt ” sorunları damgasını vurdu. Türkiye.deki Kafkas diasporası ile Rusya.daki Kürt ve Ermeni
diasporasının faaliyetleri iki ülkeyi zaman zaman karşı karşıya getirdi.52 1999 yılı sonunda iki ülke arasında imzalanan terörle mücadele anlaşması sorunu büyük oranda bitirdi. Fakat Rusya hala PKK.yı terörist örgüt olarak kabul etmiyor.
Türkiye, PKK terör örgütünü terörist örgütler listesine alması için Rusyaya çağrılar yapıyor ancak şimdiye kadar olumlu cevap alabilmiş değil.53
Rusya, sadece Rusya toprakları içerisinde eylemler gerçekleştiren ve Rusya da bağlantıları olan örgütleri “ Terörist Örgüt ” olarak kabul ediyor.
Rusya nın Ortadoğu ile ilgili jeopolitik hesaplarından dolayı, ileride Kürtleri kullanabileceği düşüncesi bu konuda Moskova.yı PKK.yı terör örgütü olarak
nitelendirme konusunda gönülsüz davranmaya itiyor.
Türkiye ile Rusya, birçok bölgesel sorunda ortak bakış açılarına sahip olmalarına rağmen Orta Asya ve özellikle Kafkasya iki ülke arasında rekabet alanı
olmaya devam etmektedir. Moskova, Türkiye nin Orta Asya ya yönelik küçük bir hareketini dahi kıskançlıkla karşılamaktadır. Eski Sovyet cumhuriyetlerinin Batı
ile yakınlaşmasını engellemeye çalışan ve bu cumhuriyetlerdeki enerji kaynaklarını kendi kontrolü altında tutan Moskova, Ankara.nın söz konusu
ülkelerin Batı ile yakınlaşma sürecine katkıda bulunmasından da rahatsız olmaktadır. Bu husus tarafların bölgesel örgütlenmelere gitmelerine ve doğal
olarak ayrı saflarda yer almalarına da neden olmaktadır. Örneğin Kafkasya da Türkiye-Azerbaycan-Gürcistan ekseninin oluşma ihtimalinden rahatsız olan
Moskova yönetimi, iran ve Ermenistan ile birlikte hareket etmektedir.54
Ermeni diasporasının çabalarıyla Rusya Parlamentosu.nun alt kanadı Duma 1995 ve 2005 yıllarında sözde soykırımı kabul eden kararlar almıştır. Türk
Dışişleri Bakanlığı 22 Nisan 2005 tarihinde alınan karar sonrası yaptığı 26 Nisan 2005 tarihli 67 sayılı basın açıklamasında söz konusu kararı kınamıştır.55
Günümüzde Rusya, Ermenistan ın en önemli müttefiki durumundadır ve gerek Türkiye ile Ermenistan arasında, gerekse Ermenistan ile Azerbaycan arasında
arabuluculuk yapabilecek en etkili ülkedir. Erivan ın stratejik ortak olarak gördüğü Rusya, Ankara.nın büyük beklentilerine rağmen, Ermenistan ın Batı ya
yakınlaşmasından çekindiğinden Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinde
Ankara nın beklediği tavrı tam olarak göstermemiştir. Moskova, Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini desteklediklerini ve Dağlık Karabağ meselesinin çözümünü arzu ettiklerini ileri sürse de bu iki konunun birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesini istemektedir. Bir taraftan sorunun çözülmesinden çekinmekte, diğer taraftan sürecin dışında da kalmak istememektedir.
Kıbrıs meselesi Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin diğer sorunlu alanlarından birisidir. Kıbrıs söz konusu olduğunda Rusya nın Türkiye ile çakışan
çıkarları söz konusudur.56
Bu konuda Rusya nın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ne S-300 füzeleri satmasından dolayı akıllara hemen 1996-1998 arası yaşanan kriz gelmektedir.
Moskova nın KKTC ile ilişki geliştirmesinin önünde kendi açısından haklı bazı engeller bulunmaktadır. 2004 yılında İstanbul da yapılan GKÖ Dışişleri
Bakanları Zirvesi nde Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile görüşmüş ama bu düzeyde bir başka görüşme
gerçekleşmemiştir. 2004 yılının Nisan ayında BM tarafından hazırlanan Annan Planı na ilişkin Kıbrıs referandumuna günler kala Rusya, Kıbrıslı Rumların
güvenlik endişelerini hafifletmeyi amaçlayan bir kararı tarafların baskı altında bırakılmaması ve Rusya.nın görüşlerinin alınmaması bahanesiyle veto etmiştir.
Rusya, 24 Nisan 2004.te yapılan referandumdan sonra BM Güvenlik Konseyi nde Kıbrıslı Türklerin tecridine son verilmesi için bir çağrı yapılmasını engellemiştir.
Putin 2004 yılında Türkiye ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Rusyanın KKTC ye yönelik izolasyonların kaldırılması ve BM.de Annan Planı nı destekleme yönünde tutum alacağını açıklamasına rağmen, bu gerçekleşmemiştir.
Rusyanın Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile olan ilişkileri özellikle ticari-ekonomik alanda oldukça ileridir. Karşılıklı olarak yapılan yatırımların
hacmi oldukça büyüktür. Rus sermayesinin Güney Kıbrıs Rum Kesimi ni off-shore bölgesi olarak kullandığı bilinmektedir. Rusya bu ilişkilerden dolayı Güney Kıbrıs ile politik ve ekonomik ilişkilerinin bozulmamasını istemektedir. Kosova nın bağımsızlığına sert tepki gösteren Rusya, Batı.nın yıllarca KKTC.yi
tanımamasından hareketle Putin in ağzından Batıyı ikiyüzlülük yapmakla suçlamasına rağmen, Kıbrıs konusunda Ankara ile aynı yönde düşünmemektedir.
6. STRATEJİK ORTAKLIK TARTIŞMALARI
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler çok boyutlu, derinleştirilmiş, genişletilmiş, stratejik gibi kelimelerle tanımlansa bile stratejik ortaklık olmaktan henüz uzaktır. Türk-Rus ilişkilerinden bahsederken konuyu hem Türkiye.nin hem Rusyanın son yıllarda izledikleri dış politikayla bağlantılı olarak değerlendirmek, Türkiyenin son yıllarda izlediği dış politikanın doğal bir sonucu olarak görmek lazımdır. Ortada bir başarı varsa bu başarı öncelikle Türkiye.ye, Türk dış politikasına aittir. Türkiyenin izlemeye başladığı bölgesel güvenlik, istikrar ve komşularla sıfır sorun anlayışına dayalı aktif dış politika yaklaşımında, hem küresel hem bölgesel güç olarak Rusya zaten gündemin ilk sıralarında olmak zorundaydı.
Türkiye ve Rusyanın politik manada birbirlerinden beklentileriyle bu beklentileri karşılayabilme kapasiteleri her zaman birbirine uymayabiliyor demiştik. Bunun farkında olarak inisiyatif alan taraf hem kendisine hem de ilişkiler bütününe oldukça önemli fayda ve katkılar sağlıyor. İşte Türkiyenin yaptığı şey
de tam olarak budur diyebiliriz. Bu yaklaşımın Moskova tarafından yanlış algılanması ya da karşılık görmemesi durumunda ciddi sorunlar ortaya çıkabilirdi, ama yaşanan gelişmeler Türk Dış Politikasının Rusya tarafından artık 10 yıl öncesine nazaran daha olumlu algılandığını ortaya koyuyor. Rusya görüldüğü kadarıyla Türkiye.nin bu yaklaşımını iyi değerlendirmekte ve Ankara nın beklediği şekilde adımlar atmakta daha az tereddüt etmektedir.
Bu konuda Moskova Uluslararası İlişkiler Üniversitesinden (MGIMO) Prof. Dr. Aleksey Bogaturov, Türkiyenin Kafkas bölgesindeki tutumu, Rusya-Gürcistan
Savaşındaki yaklaşımı ve diğer dış politika açılımlarının Moskovadaki Türkiye algılamasını değiştirdiğini ifade etmektedir. Bogaturova göre genel olarak
bakıldığında son yirmi yıl içinde Türkiye beklenenden daha temkinli, daha ihtiyatlı ve oldukça ölçülü politika izlemektedir. Türkiyenin şu anki dış politikası,
Kafkasya.da, Karadeniz.de sürdürdüğü dış politika yaklaşımları, hem diğer dünya ülkeleri ile sürdürdüğü siyaseti, Rus akademisyenleri, uzmanları ve halkı
tarafından büyük ilgi ile izlenmektedir.57
Türkiye yıllarca Rusya ile ilişkilerini AB ve Batı ile ilişkilerinde yaşadığı zor dönemlerde bir koz veya alternatif olarak kullanmıştır. Türkiye, Rusya ile ilişki
kurma konusunda uzun dönemli, iyi planlanmış ve dikkatli politikalar ortaya koyamadı. Rusya ile yakın ilişkiler Türkiye için Batı ile ilişkilerinden dolayı
yaşadığı özgüven azalmasını telafi etmesi açısından oldukça önemli rol oynuyor. Rusya da zaman zaman Batı tarafından anlaşılmama sorunu yaşıyor ve
yalnızlaştırıldığını hissediyor. Bilinçaltında yatan bu dışlanmışlık hissi doğal olarak iki ülkeyi birbirlerine yaklaştırıyor.58 Hem Türkiye hem de Rusya Batının
kendilerine yaklaşımında Batıdan kaynaklanan sorunlar olduğunu düşünmekte ve tepkisel politikalar geliştirmektedirler. Bu tepkisel politikalar bir anlamda Ankara ve Moskovanın ortak bir dil oluşturma ya da birbirlerini anlama çabalarını kolaylaştırmaktadır. Özellikle Türkiye-AB ilişkileri özelinde bu durumu
gözlemlemek mümkündür. AB.nin Türkiyeye yeşil ışık yakmaması ve sürekli olumsuz cevaplar vermesi, Türk siyasi elitinde alternatif jeopolitik açılımlar
yapılması ve arayışlara girilmesi konusunda tartışmalar başlatmıştır.
12-13 Aralık 1997 tarihindeki Lüksemburg Zirvesinde Türkiyeye aday ülke statüsü verilmemesi; 10-11 Aralık 1999 tarihindeki Helsinki Zirvesinde 13 aday
ülke arasında Türkiye.nin adı geçmesine rağmen görüşmelerin başlamasının 2010 yılına ertelenmesi; AB nin geleceğinin masaya yatırıldığı Aralık 2000 de yapılan Nice Zirvesi.nde ve 2001 yılı Ocak ayında Stokholm.de yapılan görüşmeler için hazırlanan davet listesinde Türkiye.nin adının bile geçmemesi; Brüksel Zirvesinde müzakerelerin açılmasına yönelik 17 Aralık 2004 tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi kararının Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından “kabul edilemez” bulunması gibi tecrübeler Türkiye.de AB.ye karşı hep derin bir hayal kırıklığı ve tepki ile sonuçlanmıştır.
İlginç bir şekilde AB nin Türkiye hakkında kritik kararlar aldığı bu tür toplantıların hemen öncesinde veya hemen sonrasında ya Rusyadan üst düzey bir devlet adamı Türkiye.yi ziyaret etmiş ya da Türkiyeden üst düzey bir devlet adamı Rusyayı ziyaret etmiştir. 1997 yılı Aralık ayında Rusya Başbakanı V. Çernomırdin in Ankara, 1999 yılı Aralık ayında Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit in Moskova, Ekim 2000 de Rusya Başbakanı M. Kasyanovun Ankara, Rusya Devlet Başkanı V. Putinin Aralık 2004.te gerçekleşen Türkiye ziyaretini bu türden manidar ziyaretlere örnek olarak verebiliriz.
Diğer taraftan, Türkiye kendisi açısından çok önemli hatta hayati bazı konularda Rusya.dan beklediği desteği tam olarak bulamadı. Türkiye ile Rusya
arasındaki ilişkilerde şimdiye kadar olan şey, Moskovanın ilişkilere küresel değil bölgesel politikalar çerçevesinde bakarak ikincil seviyeden değerlendirmeye
almasıydı. Ankara ise tam tersine eski süper güç kuzey komşusunu sadece bölgesel değil küresel politikalar çerçevesinde de birincil seviyeden değerlendiriyordu. Ancak, yakın yeni dönem bunun Rusya açısından değişmeye başladığının işaretlerini taşıyor. Türkiye.nin aktif, barışçıl, yapıcı dış politikası artık sadece bölgesinde değil küresel çapta da oldukça dikkat çekiyor. Orta doğuda, islam dünyasında, Balkanlarda, Kafkaslarda, Afrikada ve Güney Amerika da Türkiye nin artan ağırlığı Rusyanın daha fazla ilgisini ve dikkatini çekiyor.
Rusya, SSCB nin dağılması sonrasında terk ettiği ilgi ve nüfuz alanlarına yeniden geri dönmeye çalışıyor. Bu geri dönüş yolunda Rusya artık Türkiye yi ilk
10 yıldaki gibi öncelikli rakip ve tehdit olarak algılamıyor. Orta Doğu.da ABD.nin izlediği politikadan rahatsız olan Rusya, SSCB döneminde geleneksel olarak çok
yakın ilişkilere sahip olduğu bu bölgede ağırlığı son yıllarda oldukça artan Türkiye yi yanında görmek istiyor. ABD.nin 11 Eylül sonrası hegemonik
politikaları sebebiyle İslam dünyasında kazandığı antipatiyi kendisi açısından sempatiye çevirme politikası güdüyor. Rusya açısından İslam dünyasının en güçlü ve en etkin ülkesi Türkiye ile yakın ilişkiler bu yüzden daha bir önem arz ediyor.
Moskova, Türkiyenin geleceğin enerji santrali haline gelmesinin sadece rakip olarak çıkarlarını zedelediğinin değil aynı zamanda ortak olarak Rusyanın önüne
yeni imkânlar ortaya koyduğunun farkında. Türkiye.nin nükleer santral ihalesinin kazanılmasının iran dan sonra Orta Doğu da Moskova yı nükleer teknoloji
üzerinde tek etkili güç haline getireceğini ve bunun başka ülkelerde devamının geleceğini biliyor.
Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev 12 Mayıs.taki tarihi Ankara ziyareti sırasında, Türk-Rus ilişkilerini “Sadece sözde değil, gerçekte de stratejik bir
ortaklık” olarak nitelendirdi. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, hızla gelişen bu çok yönlü ilişkilerin “stratejik bir boyutunun bulunduğunu” belirtti.
Türkiye ile Rusya enerji alanındaki ortaklıklarını bu ziyarette imzalanan anlaşmalarla “stratejik boyutlar”a taşıdılar. “ Stratejik ortaklık ” hedefine doğru
gidişte vizelerin kaldırılması anlaşması güven ilişkisinin kuvvetlendirilmesi açısından sembolik anlamda çok büyük önem taşıyor.59
Medvedevin ziyareti sırasında enerjiden güvenliğe, vize muafiyetinden turizme ve eğitime kadar geniş alana yayılan 17 farklı anlaşma imzalandı. Nükleer santral konusunda imzalanan anlaşma, vizelerin kaldırılması veya iki ülke arasında “Üst Düzey işbirliği Konseyi”nin faaliyete geçecek olması, Türk-Rus ilişkilerini yepyeni bir boyuta taşıyacaktır. Özellikle işbirliğinin stratejik yönlerini belirleyecek ve yeni işbirliği alanlarını oluşturacak bu konseyin ilişkileri stratejik
ortaklık yönüne götürmesi açısından büyük bir adımdır. Rusya, daha önce Almanya, Fransa ve İtalya ile buna benzer üst düzey konseyler oluşturdu. Türkiye bu ülkeler arasında dördüncü oldu. Bu durum Rusyanın Türkiyeye verdiği önemin bir göstergesi sayılabilir. ilişkilerin stratejik ortaklığa dönüşmesinin yolu da bu konseyin çalışmalarından geçecek.60
Ancak, bütün bunlara rağmen ilişkiler bazı alanlarda stratejik olmasına rağmen genel anlamda henüz stratejik ortaklık olmaktan uzaktır. Stratejik ortaklık, ortak menfaatlerin elde edilmesi için iki ülke arasında; askerî yardım, savunma sanayii, ortak askerî tatbikatlar, istihbarat alışverişi, birbirlerinin ülkelerinde askerî birlik bulundurma, askerî eğitim gibi geniş kapsamlı güvenlik ilişkilerini içeren bir ilişki biçimidir. iki ülke arasında stratejik bir ortaklık için ülkelerin dünya görüşlerinde, siyasi sitemlerinde, uzun vadeli menfaatlerinde, benzer evrensel değerlerin paylaşılmasında mutabakatın ve ortaklığın mevcut olması gerekir.61
Yukarıdaki ölçütler dikkate alındığında Rusya ile Türkiye.nin stratejik ortak olduğunu söylemek zordur. Üst düzey yetkililerin ve diplomatların aksine
uzmanlar Türkiye-Rusya ilişkilerini henüz stratejik ortaklık olarak değerlendirme mektedirler.62 Türkiye-Rusya ilişkileri konusunda yayınlanan
raporlarda da bu noktaya dikkat çekilmektedir.63 Türkiye ile Rusya arasında oluşturulmaya çalışılan stratejik ortaklık özünde savunmacı bir doğaya haizdir.
Anılan stratejik ortaklık, bölgede ortaya çıkabilecek potansiyel istikrarsızlıklara karşı birlikte hareket etme karakterine sahiptir. Keza, bu iki ülkeyi dışlayacak gibi görünen yeni bir Avrupa mimarisine karşı da doğal bir refleks olarak algılanması mümkündür.64 Ulusal Enerji Güvenliği Vakfı Başkanı Konstantin Simonov, Türkiyenin Rusyayı stratejik ortak olarak görmediğini, Türk elitleri üzerinde ABD etkisinin çok yüksek olduğunu ileri sürmektedir.65
İki ülke arasındaki ilişkilerin 2000.li yıllarda hızla gelişmesine ve iki Avrasya ülkesinin tarihinde görülmeyen bir düzeyde işbirliği gelişmesine rağmen, bu
yakınlaşmanın sanal bir çerçeveden gerçek bir stratejik işbirliğine dönüşememesinin temel nedenleri olarak, Türkiye.nin Batı dünyası içerisinde yer alma tercihi ile Rusyanın ilişkileri stratejik boyuta taşımaktan ziyade çerçeveyi avantajlı olduğu ekonomi boyutuyla sınırlama isteği belirtilebilir. Türkiye.nin genel çizgisinde bir değişme olmadıkça ilişkilerin şekil değiştirmeyeceği öne sürülebilir.66
SONUÇ
Türk-Rus ilişkilerinde yaşanılan gelişmeler ve ortaya konan sonuçlar açısından bakıldığında şüphesiz en önemli ve dikkate değer dönem Soğuk Savaş sonrası
dönemdir. En başta da belirttiğimiz gibi, imparatorluk döneminde 1798, 1805 ve 1833 yıllarında yapılan işbirliği ve ittifaklar, SSCB döneminde 1920 ler, 1930 lar
ve 1960 ların ortasındaki yakınlaşma ikili ilişkilerin diğer dikkate değer dönemleridir. Ancak, bu dönemler ile Soğuk Savaş sonrası dönemde kurulan
ilişkileri karşılaştırdığımızda belirgin bir farklılık görürüz. Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya İmparatorluğu nun ilk kez birbirlerine yakınlaşmalarını Napolyon
tehdidi sağlamıştır. Napolyon un Fransız Ordusu başında Mısır a saldırması ile Türk-Rus ilişkileri yeni bir safhaya girmişti. 23 Aralık 1798 de Rusya ile 14
maddelik sekiz yıl sürmesi planlanan bir ittifak anlaşması imzalanmıştı. 1798 Anlaşması ancak bir yıl sürdü. Napolyon un ikinci kez tehdit haline gelmesi
üzerine 28 Eylül 1805 tarihinde 9 yıl süreli bir anlaşma daha imzaladı. Bu ittifak da bir yıl kadar sürdü. Bir sonraki işbirliği dönemi Mısır Valisi Mehmet Ali
Paşa nın isyanı ile gündeme geldi. Bu isyanı bastıracak gücü olmayan Osmanlı İmparatorluğu Rusya dan yardım istedi. 1833 yılında 8 yıl süreli Hünkâr İskelesi
Anlaşması imzalandı. Bu anlaşma tarihte ilk defa Türk-Rus ilişkilerinde ortak savunma esasları getirmişti.67 Yukarıda bahsedilen anlaşmaların hepsi klasik askeri işbirliği ve savunma anlaşmalarıydı.68
Cumhuriyet döneminde, Milli Mücadele dönemiyle başlayan ve Soğuk Savaşın bitimine kadar süren dönemdeki ilişkilerde de önce askeri ama daha sonra
ticari-ekonomik ilişkilerin ağırlıklı olduğu görülür. Soğuk Savaş sonrasında ise ilişkiler her alanda gelişme göstermiştir. Soğuk Savaş sonrası Türk-Rus ilişkilerini SSCB dönemi ve İmparatorluk dönemlerindeki ilişkilerden ayıran en önemli şey, Soğuk Savaş sonrası ilişkilerde insan faktörünün öne çıkması, halkların müdahil olması ve kamuoylarının dolaylı ve doğrudan etkisidir. İmparatorluk ve SSCB dönemlerinde ilişkiler üst seviyede, kurumlar arasında, politikacılar, devlet adamları, diplomatlar ve askerler seviyesinde yürütülmüş; her iki ülke halkı bu ilişkilerin seyrinde etkili olamamıştır. SSCB döneminde kültürel ilişkiler artmış olsa da ideolojik kaygılardan dolayı devlet kontrollü gerçekleşen bu tür ilişkiler sınırlı etkide bulunmuştur. Ancak, 1991 sonrası ilişkilerde insan faktörü çok etkilidir. Soğuk Savaş sonrası dönemde sınırlamaların ortadan kalkmasıyla gözlemlenen halkların yakınlaşması ve insani ilişkilerin artması ikili ilişkilerin daha önceki hiçbir döneminde gözlemlenmemiş tir. Günümüzde bavul ticareti, turizm, ekonomik ilişkiler, kültürel ilişkiler, sayıları 50-60 binleri bulan 69 karma evlilikler yoluyla doğrudan halkların birbirini tanımasının önünün açılması günümüzdeki Türk-Rus ilişkilerini çok farklı değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.
Hem Türkiye hem de Rusya dinamik bir siyasal ve ekonomik dönüşüm sürecinden geçmektedir. 1990 lardan farklı olarak, 2000.li yılların başında Türk-
Rus ilişkilerinin artık gerek ekonomik gerekse politik alanda birlikte artarak geliştiğine şahit olmaktayız. İlişkilerin gelişmesindeki en önemli sebepler arasında, her ne kadar üzerinde görüş birliğine ulaşılmamış konular olsa da, her iki ülkenin de 21. yüzyılın başında izlemeye başladıkları dış politikalarında genel çerçevede benzer yaklaşımların oluşması bulunmaktadır. İki ülke arasındaki hacmi gittikçe artan ticaret ve artık neredeyse sıradan olarak görmeye başladığımız diplomatik diyalog ilişkilerin gelişmesinin arkasındaki diğer faktörlerdendir.
İki ülke ilişkilerini henüz stratejik ortaklık olarak ifade edemesek de her iki ülke açısından ilişkilerde stratejinin baş aktör rol oynadığını söyleyebiliriz. iki ülke
arasındaki ilişkilerin bir bütün olarak “ Stratejik ” olduğunu söyleyemeyiz belki ama enerji, ticaret gibi alanlarda stratejik boyutta olduğu artık yadsınmamakta dır.
Günümüzde artık ekonomik ilişkilerden çok, hem Rusya nın hem de Türkiye nin izlediği bölgesel ve küresel stratejiler ilişkilerin yükselmesinin arkasındaki itici
güç haline gelmiş durumdadır. Rusya, Türkiye için; Türkiye de Rusya için çok önemli iki ülke konumundadır. Türkiye kendi güvenliği ve istikrarı açısından Batı
sistemi içinde yer almayı seçmiştir ve bunda ısrarla devam edecektir. Ancak bu durum Rusya ile çok yönlü ilişkiler kurmasının önünde bir engel değildir. Aksine,
Rusya ile kuracağı güçlü ilişkiler Batı dünyası ile ilişkilerinde elini güçlendirecektir. Burada Türkiye.nin dikkat etmesi gereken, Rusya ile ilişkilerini
kontrolsüz rekabet ve çatışmaya götürmeden yürütmesidir. Kimi çevrelerce Türkiye nin Rusya ile ilişkileri Türkiye nin AB ile olan problemli ilişkilerinin
alternatifi gibi düşünülmekte ve öyle algılanmaktadır. Türkiye.nin Rusya ile olan ilişkileri AB ile olan ilişkilerinden bağımsızdır ve AB ile ilişkilerine alternatif
olarak kabul edilmemelidir.
Türkiye ve Rusya uzun süreli ve verimli bir ekonomik işbirliği sürecinden geçerek her iki ülke içinde çok önemli tecrübe ve kazanımlarla 21. yüzyıla girdiler.
Aralarındaki bazı görüş ayrılıklarına rağmen, tamamlayıcılık, karşılıklı çıkar ve iyi komşuluk gibi bazı objektif faktörler ekonomik ilişkilerin gelişmesine her zaman
ivme kazandıracaktır. İki ülke arasındaki ilişkilerde alınacak daha çok mesafe vardır ve sürecin kolay olması beklenmemelidir. Türkiye ve Rusya aralarındaki
yüzlerce yıllık jeopolitik mücadeleyi jeoekonomik işbirliğine çevirmeye çalışmaktadırlar. Türkiye-Rusya ilişkileri son yıllarda Ankara nın barışçıl ve aktif
dış politikası ve Moskova nın yapıcı tavrıyla yavaş yavaş yeni kulvarına oturmaktadır. Bir anlamda formatlanan ilişkiler yeniden yüklenmektedir diyebiliriz.
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerde çerçeve ya da sınır oldukça hassastır ve ilişkilerdeki sınırları ya da çerçeveyi daraltmak da genişletmek de her iki ülkenin
inisiyatifinde olan bir konudur. İki ülke ilişkileri tarihindeki Kurtuluş Savaşı sırasındaki Sovyet yardımı, 1930 lar ile 1960 lardaki sanayi alanındaki işbirliği,
1984 doğalgaz anlaşması, 1998 yılında Öcalan konusundaki Rusya nın tavrı, Mavi Akım projesi, 1999 yılında Ecevit in Moskova ziyareti, 2004 yılında Putin in
Türkiye ziyareti ve son olarak nükleer santral projesinin Rusya ya verilmesi sınırları genişleten açılımlardır.
Ekonomik ilişkilerin ulaştığı seviye politik ilişkilerin garantisi değildir. İlişkilerin salt ekonomi boyutuna dayalı zorlama ilişkiler olmaktan çıkartılıp karşılıklı
bölgesel ve küresel çıkarlar ile karşılıklı güvene ve saygıya dayalı ilişkiler bütünü haline getirilmesi konunun uzmanlarınca yıllarca dile getirildi durdu.
Gelinen durum, Türkiye ve Rusya nın bu konuda önemli mesafeler aldıklarını göstermektedir. Türkiye ve Rusya ya Kafkaslar dan Balkanlara, Orta Doğu dan Orta Asya ya uzanan bir coğrafyada farklı bölgesel kimliklere ve çıkar algılamalarına sahiptir.
Türk-Rus ilişkilerinin genel yapısı işbirliği ve rekabetin önümüzdeki yıllarda da ilişkilerin olmazsa olmazı olmaya devam edeceğine işaret etmektedir. İlişkileri
değerlendirirken olabildiğince gerçekçi olmak gerekmektedir. Gerçekçi olmak, ilişkilerde temkini elden bırakmamayı da gerektirmektedir. Türkiye ve Rusya.nın
günümüzde ulaştıkları çok boyutlu ortaklığını aynı zamanda tarihin kötü izlerini ve paylaşılan coğrafyanın zorluklarını da beraberinde taşıdığını unutmamak
gerekmektedir. Her iki ülkenin tarihsel ve kültürel olarak bağları olduğu ortak etki coğrafyalarında ortaya çıkacak sorunlar, karışıklıklar ilişkileri hızlı bir şekilde
geriye götürme potansiyeline sahiptir. Böyle bir durumun ihtimal dâhilinde olduğunu bilerek önceden hazırlıklı, temkinli ve tetikte olmak çok önemlidir.
Temkinli ve tetikte olmak çok yönlü ilişki ağını her zaman dikkatli bir şekilde koruma ve geliştirmeyi, sorun çıkması durumunda ise akılcı ve pragmatist
çözümler ortaya koymayı gerektirmektedir. Gerçekçi, açık, doğrudan ve iki tarafı da memnun eden ilişkiler olduğu sürece hem Türkiye hem Rusya bu durumdan
Şimdi olduğu gibi gelecekte de kârlı çıkacaktır.
DİPNOTLAR;
1 Fatih Özbay, “Türkiye-Rusya İlişkilerinde Üçüncü Dönem”, 15.05.2010,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=677:turkiye-rusya-iliskilerinde-ucuncu-donem&catid=104:analizler-rusya&Itemid=136 (eriGim
08.06.2010)
2 AKP Parti Programı, http://www.akparti.org.tr/vi-dis-politika-_79.html?pID=50 (Erişim 08.06.2010).
3 Ayrıntılı bilgi için bkz: O. A. Kolobov, A. A. Kornilov, Fatih Özbay, Çağdaş Türk-Rus ilişkileri: Sorunlar ve işbirliği Alanları (1992-2005), TASAM Yayınları, istanbul, 2006,
s. 15-94.
4 “100 Milyar Dolarlık Ticaret Mümkün”, Sabah, 13.05.2010.
5 Fatih Özbay, “100 Milyar Dolarlık Ticaret Zor Ama Mümkün”, Stratejik Düşünce Dergisi, Haziran 2010, s. 45.
6 Ferit Temur, “Rusya ve Türkiye Ekonomik İlişkileri ve Yatırım Olanakları”, Siyaseti,
Ekonomisi, Güvenliği, Dış Politikaları ve Stratejik İlişkileriyle: Yeni Rusya, SDE Yayınları, Ankara, Haziran 2010, s. 100.
7 Kolobov, Kornilov, Özbay, a.g.e, s. 28.
8 TÜİK verileri.
9 T.C. Moskova Büyükelçiliği verileri.
10 TÜİK verileri.
11 “Rusya-Türkiye 17 anlaşmaya imza attı, „nükleer. 12.35 sente indi”, Hürriyet, 13.05.2010.
12 “Rusya.dan Akkuyu Nükleer Santraline Onay”, Zaman, 20.11.2010.
13 Bkz: Fatih Özbay, “Askeri Amaçlı Helikopter Alımı ihalesi ve Türkiye-Rusya ilişkileri”,
20.07.2005, http://www.tasam.org/index.php?altid=1250 (Erişim 01.10.2010).
14 Bkz: Fatih Özbay, “AB.ye Müzakere Sürecinde Türkiye-Rusya Ekonomik ilişkileri”, 01.08.2005, http://www.tasam.org/index.php?altid=1257 (Erişim 01.10.2010).
15 “Erdoğandan Putine Mesaj: AB.ye Katılacağız Ancak Sizden de Vazgeçmeyeceğiz”, Zaman, 10.01.2005.
16 ilk yıllar için bkz: D. Y. Yeremeyev, Turtsiya Na Rubeje XX i XXI Vekov (1991-2007), [20. ve 21. Yüzyılların Eşiğinde Türkiye (1991-2007)],
Gumanitariy, Moskva, 2007, s. 152-156.
17 Ömer Göksel işyar, “Rusya Federasyonu ile iliikiler”, Türk Dış Politikası (1919-2008),
(Ed.) Haydar Çakmak, Barış Platin Kitap, Ankara, 2008, s. 807.
18 Mihail Meyer, “18. Yüzyıldan Günümüze Rusya ve Türkiye ilişkileri”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik, Ekonomik ve Kültürel ilişkiler, (Der.) Gülten Kazgan,
Natalya Ulçenko, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 14. arasındaki 1990.lı yıllardaki ilişkiler kimi zaman “sanal yakınlaşma”19 veya “fiili
yakınlaşma”20 olarak nitelendirildi. Bu durum, ilişkileri çok iyi seviyeye çıkarmasa bile, derin bir şekilde kökleşmiş geçmişin kalıntılarından kurtararak tatmin edici
bir seviyeye çıkarıyordu. Sanal ya da fiili yakınlaşma süreci iki önemli ama birbirine zıt yönü barındırıyordu. Buna göre, bir taraftan, yönetilebilen bir
jeopolitik mücadele sürerken, diğer taraftan birbirine bağımlı, görülmemiş derecede gelişen ekonomik ilişkiler söz konusuydu.21 1990.lı yıllarda Türk-Rus
ilişkileri “Altın Çağ” olarak tabir edilebilecek bir döneme girmişti. “Sanal altın çağ” olarak nitelendirilebilecek olan bu dönemde iki ülke neredeyse 10 yıldır bu
çağın içinde olmalarına rağmen bunun getirilerinden faydalanmasını bilemediler.22
19 Duygu Bazoğlu Sezer, “Turkish-Russian Relations: From Adversity to “Virtual Rapprochement”, Turkey’s New World, (Ed.) A. Makovsky, S. Sayari, Washington,
2000, p. 96-98.
20 D. B. Sezer, “Türk-Rus ilişkileri: Düşmanlıktan „ Fiili Yakınlaşmaya”, Türkiye’nin Yeni Dünyası - Türk Dış Politikasının Değişen Dinamikleri, (Der.) Alan Makovsky,
Sabri Sayarı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2002, s.125.
21 D. B. Sezer, “Turkish – Russian Relations A Decade Later: From Adversity to Managed Competition”, Perceptions – Journal of International Affairs,
Mart – Mayıs 2001, Cilt 6, Sayı 1, s. 79 – 99.
22 Türkiye-Rusya Federasyonu Avrasya Stratejik Diyalog Toplantısı, 20-22 Ocak 2003, Ankara, (Der.) Nazım Cafersoy, Avrasya-Bir Vakfı,
Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara, 2003, s. 45.
23 Ayrıntılı bilgi için bkz: Kolobov, Kornilov, Özbay, a.g.e., s. 123-283.
24 “Türkiye ve Rusya: Hem Ortak, Hem Komşu”, Perspektif, No: 9, Yıl: 2, Şubat 1998, s. 4.
25 “Stratejik Ortaklık Önerisi”, Milliyet, 17.12.1997; Sami Kohen, “Bir „Stratejik Ortaklık. Daha…”, Milliyet, 17.12.1997.
26 Mitat Çelikpala, “1990.lardan Günümüze Türk-Rus ilişkileri”, Avrasya Dosyası, Yıl: 2007, Cilt: 13, Sayı: 1, s. 278.
27 Gayaz Alimov, “Bulent Ecevit: Chechnya – vnutrennoe delo Rossii”, İzvestia, November 4, 1999.
28 Aydın Mehtiyev, “Vstrecha Putina i Ecevita s tselom proshla uspeshno”, Nezavisimaya Gazeta, November 6, 1999.
29 Çelikpala, a.g.m., s. 280.
30 İzvestia, 22.04.2000.
31 G. S. İvanov. “Vneshnyya politika Rossiinasovremennometape”, MİD RF DİP, 20.04.2001.
32 Bkz: Sami Kohen, “Rusya ile Ortaklık”, Milliyet, 26.10.2000; Hikmet Bila, “Türkiye-Rusya”, Cumhuriyet, 25.10.2000; Fikret Bila, “Kasyanov.un Ziyareti”,
Milliyet, 26.10.2000; Mehmet Ali Birand, “Competition and Cooperation With Russia”, Turkish Daily News, 26.10.2000.
33 Belge metni için bkz: http://www.turkey.mid.ru/relat_2_t.html.
34 Zaman, 08.03.2002.
35 “Rusya ile Askeri İşbirliği Anlaşması”, Cumhuriyet, 15.01.2002.
36 İlyas Kamalov, Komşuluktan Stratejik İşbirliğine: Türk-Rus İlişkileri, ORSAM Rapor No: 18, Mayıs 2010, s. 6.
37 Çelikpala, “1990.lardan Günümüze…, s. 282-283.
38 Suat Kınıklıoğlu, “Türk-Rus ilişkilerinin Anatomisi”, Avrasya Dosyası, Türk Dünyası-Çin, Sayı 1, 2006, s. 101.
39 Murat Çemrek, “Rusya-Türkiye ilişkileri”, Siyaseti, Ekonomisi, Güvenliği, Dış Politikaları ve Stratejik ilişkileriyle: Yeni Rusya, SDE Yayınları, Ankara, Haziran 2010, s. 96.
40 Bülent Aras, “Türkiye ve Rusya Federasyonu: Çok Boyutlu Ortaklık”, SETA Analiz, Ağustos 2009, s. 4.
41 “Putin: Meclis Kararı Haftanın Olayı”, Radikal, 05.03.2003.
42 Kınıklıoğlu, a.g.m., s. 100.
43 Kınıklıoğlu, a.g.m., s. 100.
44 İsmail Küçükkaya, “ Rusya dan Tataristan.a Geçişin Öyküsü”, Akşam, 15.02.2009.
45 Fatih Özbay, “Türk-Rus İlişkilerinde Karadeniz Faktörü”, 19.08.2010,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=782:tuerkiye-rusya-likilerinde-karadeniz-faktoerue&catid=104:analizler-rusya&Itemid=136
( Erişim 01.10.2010).
46 Aras, a.g.m., s. 12.
47 Fikret Bila, “ Erdoğan: Rusya yı Gözardı Edemeyiz”, Milliyet, 02.09.2008.
48 Çemrek, a.g.m., s. 97.
49 Sinan Oğan, “Gül ün Rusya Ziyareti ve Türk-Rus ilişkilerinde Yeni Dönem”, http://www.turksam.org/tr/a1584.html (erişim 15.02.2009).
50 “Rusya.yla 2. Domates Krizi”, Star, 04.06.2008.
51 Anadolu Ajansı, 27.11.2010.
52 Bkz: Kolobov, Kornilov, Özbay, a.g.e., s. 218-254; Fatih Özbay, “Ermeni Diasporası ve Türkiye-Rusya ilişkileri”, Stratejik Rapor No:5, TASAM Yayınları,
İstanbul, Nisan 2005; Mitat Çelikpala, “Türkiye de Kafkas Diasporası ve Türk Dış Politikasına Etkileri”, Uluslararası İlişkiler, Cilt:2, No:5, Bahar 2005, s. 71-108.
53 “PKK yla Mücadeleye Gelince, Rusya dan Hayır Yok”, Radikal, 02.06.2006.
54 Kamalov, a.g.e., s. 11.
55 http://www.mfa.gov.tr/no_67---26-nisan-2005_-rusya-federasyonu-federal-meclisi-devlet-dumasi_nin_-22-nisan-2005-tarihinde-sozde-ermeni-soykirimi-hakkinda_-kabul_-
ettigi-aciklamanin-kinanmasi-hk_.tr.mfa.
56 Çelikpala, “1990 lardan Günümüze…”, s. 277.
57 “ Türkiye, Rusyanın Yeni Stratejik Ortağı ”, Zaman, 10.05.2010.
58 Türk-Rus ilişkilerinde Batı faktörü konusunda bkz: Gülten Kazgan,“Batı ile ilişkilerin Gölgesinde Türkiye-Rusya ilişkileri”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik,
Ekonomik ve Kültürel ilişkiler, (Der.) Gülten Kazgan, Natalya Ulçenko, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 147-181.
59 Sami Kohen, “ Rusya ile ilişkiler Stratejik midir? ”, Milliyet, 14.05.2010.
60 Mesut Çevikalp, “ İlyas Kamalov ile röportaj. “ Rusya ile Türkiye Henüz “ Stratejik Ortak ” Değil ”, Aksiyon, Sayı: 806, 17-23 Mayıs 2010.
61 Yılmaz Tezkan,“Değişen ve Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Kadim Komşusu Rusya”, Kadim Komşumuz Rusya, (Haz.)Yılmaz Tezkan, Eylül 2001, s. 20.
62 Bkz: Adam Balcer, “The Future of Turkish-Russian Relations: A Strategic Perspective”, Turkish Policy Quarterly, Volume 8 Number 1, Spring 2009, p. 77-87;
Amanda Paul, “Turkey and Russia: Not Quite a Strategic Partnership”, Today’s Zaman, Feb 18, 2010.
63 Bkz: Komşuluktan Stratejik işbirliğine: Türk-Rus ilişkileri, ORSAM Yayınları, Rapor No: 18, Ankara, Mayıs 2010.
64 Kınıklıoğlu, a.g.m., s. 122.
65 Alena Çeçel, “Turetskiy Plan”, Vedemosti, 12.05.2010.
66 Çelikpala, “1990.lardan Günümüze…”, s. 290.
67 Tahir Tamer Kumkale, Tarihten Günümüze Türk-Rus ilişkileri, İrfan Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 28-37.
68 Oral Sander, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme, İmge Kitabevi, Ankara, 1993, s. 179-180.
69 Milliyet, 14.02.2010.
KAYNAKLAR
Kitaplar
KAMALOV, İlyas, Komşuluktan Stratejik İşbirliğine: Türk-Rus İlişkileri, ORSAM, Rapor No: 18, Mayıs 2010
KOLOBOV, O. A., KORNGLOV, A. A., ÖZBAY Fatih, Çağdaş Türk-Rus İlişkileri: Sorunlar ve İşbirliği Alanları (1992-2005), TASAM Yayınları, İstanbul, 2006
KOPTEVSKİY, V. N., Rossiya-Turtsiya: Etapıtorgovo-ekonomiçeskogosotrudniçestva, [Rusya-Türkiye: Ticari-Ekonomik İşbirliği
Etapları], IV İRAN, Moskva, 2003
KUMKALE, Tahir Tamer, Tarihten Günümüze Türk-Rus İlişkileri, İrfan Yayınevi, istanbul, 1997
SANDER, Oral, Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme, İmge Kitabevi, Ankara, 1993
SELÇUK, Hasan, “Türkiye-SSCB Siyasi ve Ekonomik İlişkileri (1917-1991)”, Türkiye-Rusya Ekonomik İlişkileri, TASAM Yayınları, İstanbul, 2005
Türkiye-Rusya İlişkilerindeki Yapısal Sorunlar ve Çözüm Önerileri, TÜSİAD Yayınları, İstanbul, Haziran 1999
Türkiye-Rusya Federasyonu Avrasya Stratejik Diyalog Toplantısı, 20-22 Ocak 2003: Ankara, (Der.) Nazım Cafersoy, Avrasya-Bir Vakfı, Avrasya
Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara, 2003
YEREMEYEV, D. Y., Turtsiya Na Rubeje XX i XXI Vekov (1991-2007). Moskva, Gumanitariy, 2007
Makaleler
ARAS, Bülent, “Türkiye ve Rusya Federasyonu: Çok Boyutlu Ortaklık”, SETA Analiz, Ağustos 2009
BALCER, Adam, “The Future of Turkish-Russian Relations: A Strategic Perspective”, Turkish Policy Quarterly, Volume 8 Number 1, Spring 2009, p. 77-87
ÇELGKPALA, Mitat, “1990 lardan Günümüze Türk-Rus İlişkileri”, Avrasya Dosyası, Yıl: 2007, Cilt: 13, Sayı: 1, s. 267-298
ÇELGKPALA, Mitat, “Türkiyede Kafkas Diyasporası ve Türk Dış Politikasına Etkileri ”, Uluslararası İlişkiler, Cilt: 2, No: 5, Bahar 2005, s. 71-108
ÇEMREK, Murat, “Rusya-Türkiye İlişkileri”, Siyaseti, Ekonomisi, Güvenliği, Dış Politikaları ve Stratejik İlişkileriyle: Yeni Rusya, SDE Yayınları, Ankara,
Haziran 2010, s. 92-97
ŞİYAR, Ömer Göksel, “ Rusya Federasyonu ile İlişkiler ”, Türk Dış Politikası (1919-2008), (Ed.) Haydar Çakmak, Barış Platin Kitap, Ankara, 2008, s. 806-813
KAMEL, Ayhan, “İkinci Dünya Savaşının Bitiminden Günümüze Kadar Türk-Rus İlişkileri”, Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç (15-17 Ekim 1997:
Ankara) sempozyumuna sunulan tebliğler, (Yay. Haz.) İsmail Soysal, TTK, Ankara, 1999. s. 409-420
KAZGAN, Gülten, “Batı ile İlişkilerin Gölgesinde Türkiye-Rusya İlişkileri”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik, Ekonomik ve Kültürel İliŞkiler,
(Der.) Gülten Kazgan, Natalya Ulçenko, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 147-181
KINIKLIOĞLU, Suat, “Türk-Rus İlişkilerinin Anatomisi”, Avrasya Dosyası, Türk Dünyası-Çin, Sayı 1, 2006, s. 99-124
KGREEV, N. G., “Turetskaya Delovaya Elita o Turetsko-Rossiyskih Otnoşeniyah”, BlijniyVostok i Sovremennost, Moskova, 2000, s. 70-114
MEYER, Mihail, “18. Yüzyıldan Günümüze Rusya ve Türkiye İlişkileri”, Dünden Bugüne Türkiye ve Rusya: Politik, Ekonomik ve Kültürel İlişkiler, (Der.)
Gülten Kazgan, Natalya Ulçenko, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 3-15
ÖZBAY, Fatih, “100 Milyar Dolarlık Ticaret Zor Ama Mümkün”, Stratejik Düşünce Dergisi, Haziran 2010
ÖZBAY, Fatih, “Ermeni Diasporası ve Türkiye-Rusya İlişkileri”, Stratejik Rapor No: 5. TASAM Yayınları, İstanbul, Nisan 2005
SEZER, D. B., “Türk-Rus İlişkileri: Düşmanlıktan „Fiili Yakınlaşmaya”, Türkiye’nin Yeni Dünyası-Türk Dış Politikasının Değişen Dinamikleri, (Der.)
Alan Makovsky, Sabri Sayarı, Alfa Yayınları, İstanbul, 2002, s. 125-156
SEZER, D. B., “Turkish-Russian Relations: From Adversity to “Virtual Rapprochement”, Turkey’s New World, (Ed.) A. Makovsky, S. Sayari, Washington, 2000
SEZER, D. B., “Turkish – Russian Relations A Decade Later: From Adversity to Managed Competition”, Perceptions – Journal of International Affairs, Mart –
Mayıs 2001, Cilt 6, Sayı 1, s. 79-99
STONE, Norman, “ Rekabetten Ortaklığa: Rusya ve Türkiye ”, Avrasya Dosyası, Cilt: 13, Sayı: 2, Yıl: 2007, s. 117-137
TEMUR, Ferit, “Rusya ve Türkiye Ekonomik İlişkileri ve Yatırım Olanakları”, Siyaseti, Ekonomisi, Güvenliği, Dış Politikaları ve Stratejik İlişkileriyle: Yeni
Rusya, SDE Yayınları, Ankara, Haziran 2010, s. 98-102
TEZKAN, Yılmaz, “ Değişen ve Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Kadim Komşusu Rusya”, Kadim Komşumuz Rusya, (Haz.) Yılmaz Tezkan, Eylül 2001
ULÇENKO, N. Y, “Rossiya i Turtsiya: Osnovnıeetapısotsialno-politiçeskogorazvitiyaidvustoronnegoekonomiçeskogosotrudniçestva”, Rossiya i
İslamskiy Mir: İstoriçeskaya Retrospektiva i Sovremennıe Tendentsii, IV İRAN, Kraft +, Moskva, 2010
ULÇENKO, N. Y, “Rol Eksporta i İmportaEnergosırya v Obespeçenii Strategiçeskoy BezopasnostiRossii i Turtsii”, Blijniy Vostok: Problemı
Regionalnoy Bezopasnosti, İİMES, Moskova,2000, s. 107-119
Gazete ve İnternet Kaynakları
ALİMOV, Gayaz, “ Bulent Ecevit: Chechnya – vnutrennoe delo Rossii ”. İzvestia, November 4, 1999
Anadolu Ajansı, 27.11.2010
BİLA, Hikmet, “ Türkiye-Rusya ”, Cumhuriyet, 25.10.2000
BİLA, Fikret, “ Kasyanovun Ziyareti ”, Milliyet, 26.10.2000
BİLA, Fikret, “ Erdoğan: Rusyayı Gözardı Edemeyiz ”, Milliyet, 02.09.2008
BİRAND, Mehmet Ali, “ Competition and Cooperation With Russia ”, Turkish Daily News, 26.10.2000
ÇEÇEL, Alena, “ Turetskiy Plan ”, Vedemosti, 12.05.2010
ÇEVİKALP, Mesut, “İlyas Kamalov ile röportaj. “ Rusya ile Türkiye Henüz “ Stratejik Ortak ” Değil ”, Aksiyon, Sayı: 806, 17-23 Mayıs 2010
“ Erdoğandan Putine Mesaj: AB ye Katılacağız Ancak Sizden de Vazgeçmeyeceğiz”, Zaman, 10.01.2005 İzvestia, 22.04.2000
İVANOV, G. S, “ Vneshnyya politika Rossiinasovremennometape ”, MİD RF DİP, 20.04.2001
KOHEN, Sami, “ Rusya ile ilişkiler Stratejik midir? ”, Milliyet, 14.05.201
KOHEN, Sami, “ Rusya ile Ortaklık ”, Milliyet, 26.10.2000
KOHEN, Sami, “ Bir Stratejik Ortaklık. Daha… ”, Milliyet, 17.12.1997
KÜÇÜKKAYA, Gsmail, “ Rusyadan Tataristana Geçişin Öyküsü ”, Akşam, 15.02.2009
MEHTGYEV, Aydın, “ Vstrecha Putina i Ecevita s tselom proshla uspeshno ”, Nezavisimaya Gazeta, November 6, 1999
PAUL, Amanda, “ Turkey and Russia: Not Quite a Strategic Partnership”, Today’s Zaman, February 18, 2010
“ PKK yla Mücadeleye Gelince, Rusya dan Hayır Yok ”, Radikal, 02.06.2006
“ Putin: Meclis Kararı Haftanın Olayı”, Radikal, 05.03.2003
“ Stratejik Ortaklık Önerisi”, Milliyet, 17.12.1997
“Rusya-Türkiye 17 anlaşmaya imza attı, Nükleer. 12.35 sente indi ”, Hürriyet, 13.05.2010
“Rusyadan Akkuyu Nükleer Santraline Onay ”, Zaman, 20.11.2010
“Rusya ile Askeri İşbirliği Anlaşması”, Cumhuriyet, 15.01.2002
“Rusyayla 2. Domates Krizi”, Star, 04.06.2008
“Türkiye, Rusyanın Yeni Stratejik Ortağı ”, Zaman, 10.05.2010
“Türkiye ve Rusya: Hem Ortak, Hem Komşu”, Perspektif, No: 9, Yıl:2, Şubat 1998
“100 Milyar Dolarlık Ticaret Mümkün”, Sabah, 13.05.2010 Zaman, 08.03.2002
AKP Parti Programı, http://www.akparti.org.tr/vi-dis-politika-_79.html?pID=50, (erişim 08.11.2010)
OGAN, Sinan, “Gülün Rusya Ziyareti ve Türk-Rus ilişkilerinde Yeni Dönem”,
15.02.2009, http://www.turksam.org/tr/a1584.html (erişim 01.10.2010)
ÖZBAY, Fatih, “Türkiye-Rusya İlişkilerinde Üçüncü Dönem”, 11.05.2010,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=677:turkiye-rusya-iliskilerinde-ucuncu-donem&catid=104:analizler-
rusya&Itemid=136 (erişim 08.11.2010)
ÖZBAY, Fatih, “Askeri Amaçlı Helikopter Alımı İhalesi ve Türkiye-Rusya
ilişkileri”, 20.07.2005, http://www.tasam.org/index.php?altid=1250 (eriGim 08.11.2010)
ÖZBAY, Fatih, “AB.ye Müzakere Sürecinde Türkiye-Rusya Ekonomik ilişkileri”,
01.08.2005, http://www.tasam.org/index.php?altid=1257 (erişim 08.11.2010)
ÖZBAY, Fatih, “Türk-Rus ilişkilerinde Karadeniz Faktörü”, 19.08.2010,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=782:tuerkiye-rusya-likilerinde-karadeniz-faktoerue&catid=104:analizler-
rusya&Itemid=136 (erişim 08.11.2010)
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder