3 Mart 2017 Cuma

ENERJİ İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE VE ORTA ASYA ÜLKELERİ BÖLÜM 1


ENERJİ İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE VE ORTA ASYA ÜLKELERİ, BÖLÜM 1



Yusuf Yazar
Ankara, 2011


Türk Cumhuriyetleri'nin  Bağımsızlıklarının 20. Yılı Vesilesiyle 
Rapor,

















Enerji Bağlamında Türkiye ve Orta Asya Ülkeleri / Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi - Ankara: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası 
Türk-Kazak Üniversitesi, 2011(Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi. İnceleme-Araştırma dizisi; yayın no: 01)

1. Enerji Politikası - Türkiye 
2. Enerji Politikası - Orta Asya I. Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi


ÖZET

Öncelikle ve önemle vurgulanması gereken şey ister kaynak zengini üretici bir ülke olsun isterse de kaynak yoksulu ithalatçı konumundaki bir ülke olsun her ülkede enerjinin aranıp-üretilmesinden son kullanıcı tarafından tüketilmesine kadar bütün safhalarda mümkün olabilecek olan verimlilik iyileştirmelerinin yapılması için gerekli adımların atılması yönünde ihtiyaç duyulan siyasi iradenin sergilenmesi, ilgili politikaların geliştirilmesi gereğidir. Buna hem iklim değişikliği tedbirleri bağlamında ve hem de küresel enerji güvenliğini artırma bağlamında gerek vardır. Türkiye bu açıdan son üç yıl içerisinde kayda değer bir açılım yapmış görünüyor Orta Asya ülkeleri ve Azerbaycan’ın da enerji verimliliklerini artırabilme potansiyellerinin çok yüksek olduğunda uzmanlar arasında mutabakat vardır. 

Onyıllarca kendisine ayak bağı olmuş sorunlarıyla yüzleşerek iç istikrarını kuvvetlendiren Türkiye bölgesindeki hiçbir gelişmeye ilgisiz kalmayacak olduğunu ortaya koymuştur. Yüksek büyüme hızıyla ve giderek güçlenmiş olan ekonomisi ve uluslar arası ilişkiler içerisinde ağırlığını artırmış politikasıyla Türkiye enerji alanındaki durum ve tutumuyla da bölgesinde giderek daha etkin bir rol oynamaktadır. Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan önemli hidrokarbon rezervlerine ev sahipliği yapan üretici ülkeler olarak ön plana çıkıyor. Tacikistan ve Kırgızistan’ın sahip olduğu hidroelektrik potansiyel sahip oldukları enerji kaynağı zenginliklerinin başında geliyor. 

Orta Asya ülkelerinin ve Azerbaycan’ın en büyük açmazı olan Rusya dışında alternatif ihraç hattı güzergahlarına sahip olmayışları 2000’li yıllarla birlikte aşılmış durumda. Petrol ve doğal gaz taşıyan, Gürcistan üzerinden Türkiye’ye, İran’a ve Çin’e giden boru hatları birbiri ardına tamamen ya da kısmen hizmete girmiş durumda; bir kısmının inşası devam ediyor; ayrıca yeni projeler geliştiriliyor. Bu yeni taşıma hatlarından önemli bir kısmı Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ve diğer dünya pazarlarına taşımacılığı hedefliyor. Azerbaycan ve Kazakistan’da üretim faaliyetlerinde de yer alan Türkiye milli petrol şirketi TPAO bu taşımacılık projelerinde de ‘enerji koridoru’ konsepti çerçevesinde Türkiye adına ortak olarak yer alıyor. Bu yeni ihraç hatları devreye girdikçe bölge ülkelerinin dünya piyasalarındaki ağırlıklarının artmasına paralel biçimde bu ülke yönetimlerinin de daha kendinden emin, daha üst bir bakışı edineceklerine kuşku yoktur. Türkiye ise, çok kutupluluk yönünde gelişmeler yaşanan bir dünyada dış politikada çok yönlülük şeklindeki açılımına paralel bir biçimde hemen tüm ülkelerle enerjide var olan işbirliği potansiyellerini değerlendiriyor. Bunlar arasında en ilginç olanlardan birisiyse kuşkusuz ki Rusya’yla olan enerji ilişkilerindeki derinleşmedir.




Bölgeye ilgileri açık olan ülkelerden Rusya’nın tutumu, hem üretici bölge ülkeleri ve hem de ithal kaynak bağımlısı durumundaki Avrupa ülkeleri üzerindeki kontrolünü zayıflatmamaya yöneliktir. Bölgenin en etkili enerji gücü olarak Rusya, bunu Rusya üzerinden geçmeyen projeleri desteklemeyerek, mümkün olduğundaysa engelleyerek sağlamaya çalışmaktadır. ABD’nin politikasıysa bunun tersi bir yaklaşımı esas alır: Orta Asya ve Hazar Havzası’ndan hidrokarbon taşınmasını amaçlayan projelerin Rusya’dan geçmeyen güzergah larla gerçekleşmesi. ABD’nin bu tutumu, hem kendi petrol ihtiyacını karşılama da kaynak ülke çeşitlenmesini sağlamayı, hem AB ülkelerinin özellikle doğal gazda Rusya’ya olan bağımlılıklarının daha fazla artmamasını sağlamayı, hem de bölgede faaliyet gösteren ABD’li şirketlerin menfaatlerinin korunmasına katkı yapmayı amaçlamaktadır. AB’nin bölgeye ilgisiyse Rusya’ya giderek artma eğilimi (özellikle doğal gazda) gösteren ithal bağımlılığını kontrol altına alma amacıyla ülke ve güzergah çeşitliliği sağlama merkezlidir. Çin ise çok yüksek olan enerji talebi artışı karşısında enerji güvenliğini artırma amacıyla bölge hidrokarbon kaynaklarının Çin’e ithaline yakın ilgi göstermektedir.

Hem enerji güvenliği ve hem de iklim değişikliği öngörüleri tüm ülkeler gibi Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerini de hem enerji verimliliğini yükseltme ve hem de mümkün olduğunca yenilenebilir kaynak kullanmaya zorluyor. Özellikle doğal gaz ve petrol ihraç potansiyeline sahip üretici ülkelerin özellikle de elektrik üretiminde kullanılmakta olan doğalgaz ve fuel oil yerine diğer alternatifleri (öncelikle yenilenebilir; ikinci planda nükleer ya da kömürü yeni temiz teknolojilerle) kullanarak doğal gaz ve petrolü ihraç kapasitelerini maksimumda tutmak bu ülkelerin ekonomileri için daha doğru bir tercihi ortaya koyarken, doğal gaz ve petrolün ihraç edileceği ülkelerin enerji güvenliklerine katkıda bulunacak ve iklim değişikliği çerçevesindeki çabalara da katkı yapacaktır. 

2001 yılından bu yana Türkiye enerji sektörü, rekabetçi, liberal ve şeffaf bir enerji sektörü için reform niteliğinde düzenlemelerle bir yeniden yapılanma sürecinden geçmektedir. 

Piyasalara ilişkin yasalar çıkartılmış, ilgili ikincil mevzuat düzenlemeleri büyük ölçüde tamamlanmıştır. Böylece, hedeflenen rekabetçi ve şeffaf bir enerji piyasası için atılabilecek adımların çok önemli bir bölümü atılmış, hedeflenen piyasa önemli ölçüde gerçekleşmiş bulunulmaktadır.

Enerji verimliliği ve hem de yenilenebilir enerji kaynaklarının (özellikle elektrik üretiminde) kullanımlarının artırılmasında olduğu kadar rekabetçi liberal ve şeffaf bir enerji piyasasının oluşturulması yönünde Türkiye’nin Orta Asya ülkeleri ve Azerbaycan’la paylaşabileceği tecrübeleri ve birikimleri vardır; bu alanlar önemli işbirlikleri fırsatları sunmaktadır. 

Türkiye, bölgeyle ilgili geliştirilen tüm uluslar arası projelerde aktif katılımcı olarak yer almakta, ve geliştirilebilecek olan yeni projelerde yer almak ve bu projelerin geliştirilebilmesine katkı verebilmek için son derece yapıcı bir tutum sergilemektedir. 

ÖZET;

Bugün gelinmiş olan noktada önemli bir gelişme Türkmen gazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen projelerin önünü kesen engellerin bertaraf edilmesi yönündeki bir gelişme olacaktır. Türk diplomasisinin bu konuda üzerine düşen rolü oynamaktan kaçınmadığına kuşku yoktur. 

Türkiye, Azerbaycan ve Orta Asya ülkeleri arasında geliştirilecek her proje bu ülkeler arasında yakınlaşmanın ve karşılıklı bağımlılığın artmasına katkı yapacak, ortak kök ve kimliklerin okunmasını kolaylaştıracak, birlikte başka yeni adımlar atma imkanını ortaya çıkaracaktır. Onun için, özellikle Türkiye ve bu ülkelerin ortaklığında geliştirilen bir ‘enerji projesi’ bir enerji projesinden daha fazla bir şey olmaya başlar. Bundan dolayı bu projeler bir ‘dış göz’ün gördüğünden daha önemlidir.

Büyümenin tüm türlerinin Asya’da toplandığı bir dönem olacağa benziyor önümüzdeki dönem. Nüfustaki büyümenin ağırlığı zaten Asya’daydı; şimdi dünya ekonomisinde ve enerji kullanımındaki ağırlığın da Asya’ya kaydığına tanık oluyoruz. Bilimsel yayınlarda ABD’nin öncülüğü devam ediyor olsa da bu alanda da Asya lehine bir gelişme olduğunu söylemek yanlış olmaz. Citable Documents sıralamasında 1996’da dokuzuncu sırada olan Çin 2009 sıralamasında hemen ABD’nin arkasında, 1996 yılında onüçüncü sırada bulunan Hindistan 2009 sıralamasında dokuzuncu sırada yer almaktadır (www.scimagojr.com, 22.02.2011). 
Yani, şu ya da bu ülkenin değil, dünyanın merkezi kayıyor, ışığın geldiği doğuya kayıyor.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi’nin yakınlarda yayınlanmış olan raporunda (World Shale Gas Resources, 2011) yer alan kil/kaya gazı potansiyeli bilgilerinin doğrulanması, ve bu potansiyellerin ispatlanarak üretime dönüştürülebilme imkanının ortaya çıkması önümüzdeki dönemde Asya’nın (münhasıran Çin’in) ağırlık ve öneminin artmasına katkıda bulunacak bir başka önemli gelişme olacaktır. Böyle bir gelişmenin uluslar arası gaz ticaretini ve hatta ülkelerin enerji stratejilerini etkilemesiyse kaçınılmazdır.


Enerji verimliliğini artırma, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasının desteklenmesi, sera gazı salınımlarının düşürülmesi ve düşük-karbon ekonomisine geçiş, enerji güvenliğinin artırılması, kaynak ve güzergah çeşitlendirmesi, rekabetçi ve şeffaf piyasa, geleneksel-olmayan gaz kaynakları: Bunlar önümüzdeki dönemde enerji politikaları belirlenirken ya da ifade edilirken başvurulması kaçınılmaz olması muhtemel olan Orta Asya ülkeleri ve Türkiye için de bu durumu dikkate almak kaçınılamaz bir gereklilik olarak ortaya çıkıyor. 

Anahtar Kelimeler; Enerji, Orta Asya bağlamında enerji ilişkileri, Türkiye Orta Asya, ABD, Rusya, Çin. 

 2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEK,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder