25 Mart 2017 Cumartesi

MEDYA TERÖRÜ 1

MEDYA TERÖRÜ  1


Yekta Güngör Özden
14.07.2008/Sayı:19
ÖZGÜN


  Tartışmalar yaratan ve kimi eleştirileri gündeme getiren Ergenekon soruşturmasını ABD İstanbul Başkonsolosluğu’na yapılan saldırı izledi. Soruşturmaya ilişkin gizli bilgilerin tarflı basına sızması, suç oluşturacak dinleme ve izlemeler konusunda hukuk devletine yaraşan tutumla açıklama yapacak yerde anamuhalefet partisi liderine yanıt yetiştirmeye çalışarak gündemi değiştirip kamuoyunu oyalamak isteyen Başbakan, gözaltına alınanları şimdiden dolaylı anlatımla “Çete ve mafya” ilgilisi olarak suçladı. Anayasa’nın 15/2. ve 38/2. maddelerine göre kesin hüküm giyinceye kadar suçlu sayılamayacak kimselere yönelik bu yaklaşım yönetimin kimler eliyle ne amaçla nelere yöneldiğinin belirtisidir. Silâhlı Kuvvetler’i daha sessiz ve suskun, donuk ve tutuk duruma düşürmek için izlenen yöntem sonuç vermek üzeredir. Polis gücüyle komutanlar içeri alınmakta, askerler birbirine karşı duruma getirilmekte, kişisel karşıtlıklar kurumsal ayrışmaya dönüştürülmektedir. Sevinçten etekleri zil çalanlarla, gülmekten ağızları kapanmayanlar bunun göstergesidir. Önceki Genelkurmay Başkanı’nın desteği de gecikmemiştir.

Yerel seçimler yaklaştıkça seçim ekonomisine ağırlık veren iktidar yargıya kafa tutarak oy toplayacağını sanmaktadır. Anayasa Mahkemesi ile öbür yüksek mahkemelere çatmaktan çekinmeyenler şimdilerde cumhuriyet savcılığı soruşturması nedeniyle hukuka, yargıya saygıdan sözederek ikilemlerini, yandaşlık ve karşıtlıklarının kanıtı biçiminde açıklamaktadırlar. Yıllık cari işlemler açığı 40, dış ticaret açığı ilk beş aylık dönemde 29.3 milyar dolara çıktı. Enflasyon % 10’un çok üstünde iken altında gösteriliyor. Yılın ilk dört ayında dış borç 263, özel sektör borcu ise 172 milyar dolara dayandı. İşsizlik yaygın ve büyük. Enerji alımı dayanılacak gibi değil. Kapanan işyerinin sayısı onbinleri aştı. Yönetimi başarılı sayacak hiçbir olumlu gelişme olmadığı gibi yabancılara toprak satımında olduğu gibi Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı anlamsız direnme sürmekte hatta yinelenmektedir.

Yönetim kabadayılık yaparak sonuç alacağını sanmaktadır. Sözcülüğünü üstlenen eski teröristler, çıkarcılar, dönekler ve sapkınlar ılımlı islâm yapılaşmasına yönelik çabaları demokratiklikle savunup halk düşmanlığı yapmaktadır. Gerçekte yaşanan bir yönetim ve medya terörüdür. Çöküntü, çürümeye dönüşmeden önlenemezse çok geç kalınmış olunacaktır. Hukuk yolları izlenerek sonuç alınabilmesi için yurtseverlerin dağınıklığının önlenmesi, iktidar karşıtlarının birleşmesi, etkin oylarla, öncelikle halkın uyarılmasıyla kargaşadan kurtulunması gerekir. Hukuksal, siyasal, ekonomik vd. alanlarda gerçekleştirilmesi zorunlu birçok atılım vardır. Bunları iktidar kafasıyla düşünenlerin masum, düşünmeyenlerin suçlu sayılması akıl ve vicdan dışı bir değerlendirmedir. İktidara karşı olmak başka, devlete karşı olup yıkmayı istemek başkadır. İktidara karşı olmak asla suç değildir. Bunun en geçerli kanıtı muhalefetin varlığı ve kimi yetkilerle donatılmasıdır.

İmamlar bildiğini okuyor

Olumsuzlukları gidermede olumlu bir çabaya tanık olunmuyor. Gereksiz, anlamsız, sert sözler, grup konuşmaları, medya kullanımıyla yayılan tutarsızlıklar sona ermedikçe toplumsal barışın iyiliklerini yaşamak olanaksızdır. Güvenlik büyük ölçüde yara almıştır. Dinlenme ve izlenme herkese karşı büyük bir saygısızlıktır. Açıkçası rezalettir. Yatak odalarına kadar yurttaşları dinlemek bunu yapanlar kadar bunu isteyenleri, buna olur verenleri de sorumlu kılan bir çağdışılıktır. Hırant Dink dâvasının duruşmasındaki disiplinsizlik, Ümraniye soruşturmasının yandaş basına sızdırılması, Ceza Yasası ile Basın Yasası’nın ilgili kurallarının göz ardı edilmesi, etkileme ve saptırma çabalarının önlenememesi olumsuz eleştirilere neden olmuştur. Yönetim bildiğinden şaşmamakta, her şey olduğu gibi sürüp gitmektedir.

Memur Aylıklarına 1 Temmuz’dan başlayarak yapılacak zammın yetersizliğinden yakınılmaktadır. Geçim ve yaşam koşulları giderek ağırlaşmakta, bu durumun neden olduğu suçlar, kötülükler, acılar karanlığı artırmaktadır.

MÜSİAD yetkilileri kamu düzenini bozmayan dinsel gereklerle irtica sayılacak davranışları ayıramıyor. Dincilik nedeniyle irticanın araçlarına serbesti istiyor.

Adalet Bakanlığı gizli belgelerin yandaş basına sızdırılmasını adıyla bağdaşmayacak biçimde açıklıyor.

Soruşturmanın biçimine, uygulamalarına yönelik eleştirileri eleştirmeye çalışarak ayıplayan bir yazar kendi zikzaklarının unutuyor. Asker karşıtlığı iliklerine kadar işlemiş ki komutanlara ilişkin kınanacak tutumları destekliyor. Oysa, PKK’lılara bile böyle davranılmamıştı. Partilerinin yöneticileri, Belediye Başkanları nasıl konuşup dolaşıyor, ortada.

Siyaset cambazları, ekonomideki başarısızlıklarıyla kendi tutumlarının sonucu olan kırılganlığı ve kriz olasılıklarını siyasal gelişmelere bağlayıp bunu da muhalefete yüklemek istemektedir. Hani “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” sözünün anımsattığı kurnazlık. Yargıyı yönlendirme durumları da böyle.

Kimileri de Atatürk’le ilgili en küçük bir belirti olsa ona sarılıp kendini haklı çıkarmaya girişmektedir. Çocuğun biri bir çalışma mı yaptı? Kendi kişisel eğilimlerine ve yaklaşımlarına ağırlık veren sözde bir incelemeye mi kalkıştı? Kendine göre eleştiri ve değerlendirmelerde mi bulundu? Ya da kimi duygusal, aşırı ve abartılı bağlılık sözlerle davranışlar mı oldu? Hemen Atatürk’ü ve Atatürkçüleri karalayıp suçlamaya yeni bir dayanak yapıyor. Yargı kararlarını, karşı oyları, Atatürk ve annesine yönelik insanlıkdışı nitelemeleri karşılamaya çalışan sözleri tersine çeviren bu tür hasta tipler, kendini göstermek için “Ben de varım” diye terslikle ortaya çıkanlara destek verir, onları över. Atatürk’ün Türkiye, Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti için değil bütün tutsak ve geride kalmış toplumlar için yaptıklarını unutup onu kendi düşünce sınırı içinde ve duygu karşıtlığıyla değerlendiren kitaplar tanıtılmakta, olumsuzluklar yüreklendirilmektedir.

Dinci ve Kürtçü terör Türkiye Cumhuriyeti’nin polisine kıymıştır. Terör iktidarın tutumu nedeniyle durmamaktadır. Başbakanın Irak gezisinin de sonuç sağlayacağı kuşkuludur. Bittiği-bitirildiğini öylenen terör Ağrı Dağı’ndan İstanbul’un en iyi korumalı yerine gidip gelebilmektedir.

Ya Kuddisi Okkır’ın ölümü için Avrupalı gevezelerle içimizdeki zevzeklerin suskunluğuna, ilgisizliğine ne demeli? İnsanlık öldü mü? Ölümün sorumlularına ne yapılacak? Gericilerin, Fethullahcı ağırlıkla her yere sızdığı kuşkuları ayyuka çıktı. Akılları dincilikte, çıkarları iktidar yandaşlığında olanların ortaklığı nedir?

Hukuk bilgiçliği taslayanların hukuk konularındaki gülünecek yazıları da ne günlere ve kimlere kaldığımızı gösteriyor.

Özgün Sözler’den: Vicdanı temiz olmayanın eli, Eli temiz olmayanın vicdanı temiz olamaz.

Yalan, Yalancının Zehiridir.

İnsanlık Adalet, Adalet insanlıktır.

Adaletle oynayanlarla, Adaleti Saymayanlar Adalete yaraşır olmayanlardır.

Adalet insanlığın en Sağlıklı Ruh gıdası ve Dünyanın temelidir.


www.turksolu.com.tr/195/ozden195.htm

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder