22 Mart 2017 Çarşamba

Muhalefet Alternatif Olamadı mı?


Muhalefet Alternatif Olamadı mı?


Özcan PEHLİVANOĞLU
ozcanpehlivanoglu@yahoo.com 
10 Aralık 2009


Başlıktaki Türkçe imla kurallarına aykırılıktan dolayı özür dilerim ama meramımı anlatacak başka türlü bir ifade bulamadım.

Son günlerde kamuoyu araştırma şirketleri yaptıkları anketler sonucunda, hükümetin icraatları karşısında TBMM'de yer alan muhalefetin alternatif olamadığını açıklamaya başladı .

Burada muhalefet diye kast ettikleri aslında MHP ve CHP, diğerlerini dikkate aldıkları yok.

Bu sonuca nereden vardıkları meçhul ama söylemlerine bakılırsa bu sonucu istedikleri kesin.

Onlara parayı basan efendileri, bu sonucu her hangi bir araştırmaya gerek kalmaksızın onlardan zaten peşin peşin bekliyor.

Ülke bu kadar kötü yönetilirken, milli birlik her yönden çözülmeye çalışılırken, onların gündeme getirdiği tek sonuç muhalefetin yani özellikle ve sadece Bahçeli ile Baykal'ın iktidara alternatif olamaması.

Peki kim alternatif? Onu da söyleyemiyorlar ama müşterileri ufak ufak Sarıgül ismini fısıldıyor.

Masum Türker, Abdüllatif Şener, Osman Pamukoğlu, Numan Kurtulmuş ve diğerlerinin adı bile geçmiyor.

Gelin isterseniz muhalefetlerini iktidarın alternatifi haline getiremeyen Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal'ın ortak yanlarına bir bakalım.

İki lider de hükümetin uygulamalarına ve R.Tayyip Erdoğan'a karşı özellikle açılım konusunda milli birlikten ve üniter devlet yapısının korunmasından yana sert ve doğru bir muhalefet izliyorlar.

Özellikle MHP lideri Devlet Bahçeli ve partisi hiçbir taviz vermeden Türk Milletinden yana tavrını çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Deniz Baykal'da, Kemal Kılıçdaroğlu gibilerin ayrık otu misali çıkışlarına rağmen, tek millet, tek devlet, tek dil, tek vatan ilkelerinden geri adım atmıyor.

Böyle bir muhalefet elbette Türk kimliğini Anayasa'dan çıkartacağız diyen yeni Osmanlıcı AKP iktidarını ve bu iktidarı destekleyen güçleri rahatsız ediyor.

Amaçlarını tahakkuk ettirebilmek için iki güçlü siyasal yapıyı ve onun liderleri olan Bahçeli ve Baykal'ı kendilerine büyük bir engel olarak görüyorlar.

Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti'nin iç ve dış düşmanları için Türk Milliyetçiliği her zaman en büyük tehlike olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk Milliyetçileri tarafından kurulduğu Amerikan ve İngiliz belgelerinde bile su götürmez bir gerçektir.

Kastettiğimiz, Türk Milliyetçiliği fikri ise günümüzde siyaset sahnesinde MHP'ce temsil edilmektedir. Bu yüzden MHP'nin olumlu muhalefeti ve muhalefetteki başarısı ile iktidara yürümesi onlar diye ifade ettiğimiz güçlere göre her surette engellenmelidir.

Buradan hareketle şimdi de bu anket işi ile uğraşan kamuoyu araştırma şirketlerinin son görevi muhalefetin ve özellikle MHP'nin, halkın gözünde iktidar alternatifi olamadığını halkın ağzından yine halka anlatmaktadır.

Bu bir psikolojik operasyondur.

Kamuoyu araştırma şirketlerinin yapamadığı kısmı da köşe yazarlarına ve televizyon programlarına yaptırmaya çalışıyorlar.

Satılmış medya neredeyse Türkiye'de yaşanan etnik bölücülüğün kaynağının Türk Milliyetçiliği olduğu konusunda bir tek davul zurna çalmıyor. Hatta Haber türk Gazetesinde Muharrem Sarıkaya "çoğunluk bölücülüğü" diye Türk Milletini itham eden bir kavram bile türetti.

Türk Milletinden yana tavır izleyen MHP ve CHP iktidar alternatifi olamıyor ve Türk Milleti de çoğunluk bölücülüğü yapıyor.

Oh ne ala! Boş bulduğunuz? atın bakalım .

Bunlara eklenen bir hususta kamuoyu araştırma şirketleri ve satılmış medya aracılığıyla ortaya konan ve fısıltı gazetesi ile Türkiye'ye yayılan MHP'nin başında Devlet Bahçeli, CHP'nin başında Deniz Baykal olmazsa bu partilerin oyu patlarmış efsanesi. Demeleri oymuş ki; bu iki lider partilerinin oyunu bırakın arttırmayı aksine azaltıyormuş...

Bir taksiye biniyorum aynı laf, bir esnafa gidiyorum aynı laf, kahvede bir çay içiyorum aynı laf, çarşı pazarda dolaşıyorum aynı laf... Değiştirsinler Bahçeli' yi, Baykal'ı bakın neler oluyor. Peki kimi getirsinler başa? Bu soruya cevap yok. Çünkü malum propaganda odakları henüz bu konuda propaganda yapmayarak mevcut iktidar için "ne yapalım alternatifleri yok bari devam etsinler" dedirtmeye çalışıyor.

Propaganda denklemi, çözebilenler için çok kolay değilmi? Halbuki bu iki lider de partilerince ve Türk Milletince büyük bir ittifakla hüsnü kabül görmüş, ülkelerinin hayrına çalışan, milli hassasiyete sahip çok değerli insanlar. Ancak bu gri propaganda; siyasal yaşama ilgisiz ve tuzaklardan bir haber vatandaşı maalesef çok etkiliyor.

Şimdi bunların belli odaklarca tek bir merkezden çıkarıldığını ve bu propagandaların amacının Türk Milletine ve Devletine zarar vermek olduğunu kabul ediyorsak, bunun tedbirlerini de el birliği ile almak zorundayız.

Psikolojik savaşın alt tanımlarından biri de; sorunların çözülmesinde insanların ruh haline etki ederek sonuç almak olarak ifade edilir. Psikolojik savaşta yenilen taraf, bilgi gücü zayıf olan taraftır. Eğer doğru insanların; ayakta kalmak ve toplumun geleceğinde söz sahibi olmak gibi bir kaygıları varsa, en azından psikolojik savaşa yenik düşmemek gerekir.

Propaganda bir topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını ve hareketlerini etki altında tutmak ve onları değiştirmek amacıyla yayınlanan bilgi, belge ve görüşlerdir. Propagandanın amacı propagandayı yapana doğrudan veya dolaylı fayda sağlar.

Beyaz, Gri, Kara ve karşı propaganda gibi propaganda türleri icra edilmek suretiyle propagandaya maruz kalanlar; politik ve ekonomik yalnızlığa itilmeye çalışılır.

Propagandanın cephanesi söz ve kelimelerdir. Propaganda yöntemi gelişi güzel sarf edilen sözler değildir. Üzerinde çok uzun düşünülmüş, zaman ve zemin iyi hesaplanmış, şekil ve ölçüsü doğru belirlenmiş ve hedef kütlesi tayin edilmiş bir faaliyettir.

Bu bilgiler ışığında bakıldığında; iktidarın kuyruğunun bu kadar sıkışmış olduğu ve seçimlerin yaklaştığı bir süreçte kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı anketler sonucu "muhalefetin alternatif olamadığı" neticesi bir gri propaganda belgesidir.

Yine satılmış medyanın mensupları tarafından Büyük Türk Milletinin "çoğunluk bölücüsü" olarak ilanı esas tehlikeyi perdelemek için yapılan bir beyaz propaganda yalanıdır.

Üçüncüsü yani liderlerin partilerinin başından ayrılması için yapılan, beyaz ve gri propaganda yöntemleri ile desteklenen ve doğrudan Devlet Bahçeli ve Deniz Baykal'ı hedef alan hile, entrika, yalan, sinsilik içeren kara propaganda örneğidir.

Türk Milleti; kendisinin hakkını ve hukukunu arayan, özellikle açılım belası konusunda bir haysiyet sınavı veren Bahçeli ile Baykal'ı; Avrupa ve Okyanus ötesi güçlerin yerli işbirlikçilerinin halkımızı yanıltıcı; beyaz, gri ve kara propagandalarından dolayı koruma altına almalı ve onlara yaptıkları güçlü muhalefet nedeniyle elden gelen tüm desteği vermesi gerekmektedir.

Gelin halimiz ortaya koyan bir kıssa ile noktayı koyalım:

Yıldırım Bayezid ve Timur, Ankara Savaşından sonra bir durum değerlendirmesi yaparlarken, Yıldırım Bayezid: "kuvvetlerimiz denkti sen niye başarılı oldun" diye Timur'a sorar.

Bu soru üzerine Timur parmağını uzatarak "gel ikimizde birbirimizin parmaklarını ısıralım" der.

Bir müddet sonra Yıldırım Bayezid acıya dayanamayarak "ah" deyince, Timur parmağını hemen kurtarır ve "biraz daha dayansaydın ben yenilecektim" der.

Sizlerde bu propagandalar karşısında uyanık olup biraz daha dişinizi sıkar ve doğruları yaparsanız hep beraber bu işin üstesinden birlikte geleceğiz.

Allah hepimize bu yolda sabır ve güç versin.


10 Aralık 2009

http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=1273



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder