10 Aralık 2017 Pazar

ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2012 / ORSAM WATER INTERVIEWS 2012 BÖLÜM 5

ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2012 / ORSAM WATER INTERVIEWS 2012 BÖLÜM 5



TESFAY ALEMSEGED: “MISIR, SUDAN VE ETİYOPYA RÖNESANS BARAJINA İLİŞKİN TEKNİK VE GÜVENLİK KONULARINDA İYİ İLİŞKİLERE SAHİPTİR.” 

25 Ağustos 2012 

* Bu söyleşi 26 Haziran 2012 tarihinde ORSAM Su araştırmaları Programı Hidropolitik Uzmanı Dr. Seyfi Kılıç tarafından ABD, Boston’da gerçekleş tirilmiştir.

Etiyopya Su Kaynakları Enstitüsü’nden Tesfay Alemseged ile Etiyopya’daki enerji ve su alanlarında izlenen politikaları, Büyük Rönesans Projesini ve bu proje kapsamında Mısır, Sudan ve Kenya gibi kıyıdaş ülkeler ile olan ilişkilerini ele aldık. 

ORSAM: Kendinizden bahseder misiniz? 

Tesfay ALEMSEGED: Adım Tesfay Alemseged ve bir buçuk yıldır çalışmalarını sürdürmekte olan Etiyopya Su Kaynakları Enstitüsü’nde çalışıyorum. Akademik çevrenin farklı bölümlerindeki sorunların, çok parçalı şekilde işleyen su sektörü ve su tarım ortamı ile ilişkili olduğu; dolayısıyla da akademik kurumların toplumla entegrasyonunun oldukça zayıf olduğu kanısındayım. Bu ise enstitünün kurum dışı bağlantı program koordinatörü olarak benim işimin bir parçası.  

Entegre müdahalelerin bu bölünmüşlüğü yüzünden özellikle tarım sektörü bir dizi kuraklık sorunundan mustariptir. Gıda güvencesizliği da büyük bir sorun teşkil etmekte ve hükümet ise araştırma ve işletim merkezleri de dahil olmak üzere tüm tarafların uygulama kapasitesini oluşturmak için bir temel strateji 
olarak çalışmaktadır; böylelikle söz konusu merkezler temeldeki asıl topluluk sorunları üzerine eğilebileceklerdir. Etiyopya’daki mevcut dönüşüm planına baktığımızda, ekonomi ve eğitim alanlarında bazı iyi göstergelerle karşılaşırız. Su sektörü, hâlâ başlangıç evresinde olan önemli sektörlerden biridir. Hükümet 
üst düzeyde söz konusu meseleye ilişkin çalışmalarını sürdüreceğine dair taahhütte bulunurken, aynı zamanda su sektörüne dayanan hidroenerji üretimi ve güvenlik konusuna da odaklanmaktadır, ancak bölümlere ayrılmış olunması hâlâ kaygı veren bir durumdur. Su politikasında bu çeşit bir eğitim,  komşu  larımızla ve Nil nehri ile entegrasyonun yanı sıra ulusal düzeydeki uygulama faaliyetlerinde de kolaylık sağlamaktadır. Çok uzun zamandır çeşitli uluslararası kurumlardan herhangi bir destek alınmamasına rağmen, özellikle son sekiz yıldır olmak üzere ülkedeki ciddi ekonomik gelişmelerin ardından hükümet yeni çalışmalar yapmak üzere girişimde bulunmuştur. Kendi çabalarımızla bu işin altından kalkabileceğimize inanıyorum ve her vatandaş da bu konuda katkı sağlayacağına ilişkin bağlılığını göstermiştir. Örneğin devlet memurları, aylık asgari maaşlarından feragat etmişlerdir, bu durum ise bizim kapasitemizde çalışma olarak görülmektedir ve böylece ekonomik büyümeyigerçekleştirebiliriz, 
buna Büyük Rönesans Barajı diyoruz. Söz konusu baraj yerel kapasiteye dayanarak gerçekleştirilecektir ve hatta bu durum ülkede bir bütünlük, bir fikir bütünlüğü yaratmaktadır. Bildiğiniz gibi Etiyopya, birçok farklı milletten  topluluklara ev sahipliği yapmaktadır. 
Ekonomik büyümenin özellikle temel nokta olan su konusuna odaklanması, farklı gruplardaki her kesim için ortak bir anlayıştır. Dolayısıyla gücün içten geldiğine inanıyoruz ve Sudan, Mısır, Kenya da dahil olmak üzere kıyıdaşlarımız olan ortaklarımızı da buna ekleyebiliriz. Ortak kıyıdaşlarımız var şu an birlikte  çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Görüşmelere ve birbirimizi dinlemeye başladık ve bu nedenle de devam etmekte olan Rönesans Barajı’nın yapımına ilişkin güvenlik ve teknik detaylarla ilgili Mısır ve Sudan ile ikili ilişkiler düzeyinde Nil havzası Girişimi (NBI) oldukça iyi bir şekilde devam ediyor. 

ORSAM: Nil Havzasına ilişkin 2010 Çerçeve Anlaşması ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? 

Tesfay ALEMSEGED: Hâlihazırda çok sayıda devlet bu anlaşmayı imzalamıştır. Henüz imzalamamış olan ve imzalaması beklenen iki ülke ise sadece Mısır ve Sudan’dır. Bu ise, kıyıdaş ülkeler arasında ortaklık potansiyellerini keşfetmek üzere ortak bir vizyon ve ortak bir anlayış yaratmak için büyük bir adımdır. 
Aynı zamanda Nil, ortak kaynağa bağımlı olan bir aile olarak toplumlar ve topluluklar içinde kendi etkileşimini yaratmış olan, dünyanın büyük bir nehridir. Bölünmüşlüğü sürdürmek ve ulusal çıkarları ayırmak yerine birlikte çalışıp 
birlikte refaha erişmemiz gerektiğine inanıyoruz. 

ORSAM: Büyük Rönesans Barajına ilişkin herhangi bir su tüketim planı var mı? 

Tesfay ALEMSEGED: Büyük Rönesans Barajı oldukça büyük bir plan ve öncelikli amacı ise hidroenerji üretimi. Ancak bu, Etiyopya’nın elde edilecek suyu tarımsal amaçlı kullanamayacağı anlamına da gelmiyor. Ne var ki, Nil nehrinin suyu dar boğazlardan geçtiği için bölgenin topografyası birtakım engeller oluşturabilir. 
Ancak şu da var ki, on bir adet nehrimiz var ve Nil nehri bunlardan sadece biri. 
Ayrıca söz konusu nehir Etiyopya’nın orta kısmını kaplarken, sulama için büyük potansiyeli olan başka nehirlerimiz de bulunmaktadır. 
Etiyopya büyük bir sulama programı girişiminde bulunmaktadır. 

Yağmur suyundan elde edilen sulama sisteminden sulamalı tarım sistemine yapılacak bir değişimle tarım sektörümüzde bir dönüşüme imza atabileceğimizi düşünüyoruz, zira yağmur suyundan elde edilen sulama sistemi, nüfusun büyük oranda artması ve çevre koşullarının da değişime uğraması gibi sebeplerden 
artık işlerliğini yitirmiş durumdadır. Yüksek alanlarda ve dağlık arazilerdeki tarıma bakıldığında, buradaki durum çiftçilerin ilgili tarım ve sulama teknolojileri ni kullanmalarına yardım etmeye ilişkin acil bir çözüm gerektirmekte dir. 
Bunun da ötesinde, sulamaya dayalı olarak ülkedeki şeker fabrikaları için on 
bir adet büyük şeker kamışı tarlası ekimi gerçekleştiriyoruz. 

Aynı şekilde hanelere yönelik sulama programı da, tüm ülkeye yayılan ciddi boyutlardaki programlar ve projeler eşliğinde oldukça iyi gidiyor. 
Bu mesele şimdi tam sulama programının da ortaya çıkmasına yol açmıştır ve değer katma vs. programların, çiftçilerin gözlemlediği bazı sistemik sorunlara da 
çözüm bulması beklenmektedir. 

ORSAM: Son olarak; sulama ve su konularına ilişkin Türkiye ve Etiyopya arasında herhangi bir işbirliği alanı görüyor musunuz? 

TESFAY ALEMSEGED: Kurumumuzda meslektaşlarımızla birlikte teknoloji transferi, uzmanlık ve bilgi alışverişi gibi konular üzerinde tartışıyoruz. 
Ve Etiyopya’nın odak noktalarından biri de Türkiye, zira şu anki yaşam düzeyimize rağmen iki ülke arasında birçok benzerlik olduğuna inanıyoruz. Daha iyi çiftçilik ve bahçecilik faaliyetlerinde bulunmak üzere yağmur suyu hasadı ve mevsimsel sel sularını toplama sistemi gibi Türkiye’nin daha iyi olduğu bazı alanlar olduğunu düşünüyoruz. 

Üstelik Türkiye’nin Etiyopya’da tekstil ve inşaat gibi sektörlerde çeşitli yatırımları da bulunmaktadır. 

Su sektörü ise dikkate alınması gereken bir başka önemli sektördür ve ülkeleri miz arasında bilgi alışverişinde bulunulmasının ve potansiyel ortaklıkların keşfedilmesinin, iki ülkenin tarihi ilişkileri açısından etkili olabileceğine inanıyorum. Buna ek olarak, tekstil ve inşaat faaliyetlerindeki ilişkilerimiz 
Etiyopya için tatmin edici boyutlardadır. Etiyopya’nın en büyük sanayilerinden olan çimento fabrikasının yapımında çalışan Türk şirketlerinden biri ile tanışma fırsatım oldu ve bu durumun ilişkilerimize olumlu yönde katkısı olduğu gibi tarihi ve dini yerlerin bakımı konusunda da Türkiye Etiyopya ile oldukça olumlu ilişkilere imza atmıştır. Aynı zamanda Etiyopya’da birçok Türk ve Necaşi Türk Okulu da bulunmaktadır. Dolayısıyla tüm bu gelişmeler, Türk ve Etiyopya halkı ile hükümetleri arasındaki ilişkilerin tarihi temelini oluşturmaktadır. 

ORSAM: Çok teşekkür ederiz 

...


ICID BAŞKAN YARDIMCISI DR. HÜSEYİN GÜNDOĞDU: “ TÜRKİYE ICID İLE BİRLİKTE BİR KEZ DAHA DÜNYA’DA İLK KEZ YAPILACAK BİR FAALİYETE İMZA ATACAKTIR. BU SEFER TARIMSAL SULAMA KONUSUNDA DÜNYA’DA İLK DEFA GERÇEKLEŞTİRİLECEK ” 


16 Kasım 2012 

* Bu röportaj, ORSAM Su Programı Uzmanlarından - Dr. Tuğba Evrim Maden tarafından, 18 Ekim 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenen EURO INBO 2012 Su Çerçeve Direktifinin Uygulanması Üzerine 10. Avrupa Konferansı’nda gerçekleştirilmiştir.

ORSAM Su Araştırmaları Programı 

İstanbul’da, 17-19 Ekim 2012 tarihleri arasında düzenlenen EURO INBO 2012 Su Çerçeve Direktifinin Uygulanması Üzerine 10. Avrupa Konferansı’nda ICID Başkan Yardımcısı Dr. Hüseyin Gündoğdu ile ICID ve önemi, Türkiye’de sulama ve modern sulama teknikleriyle ilgili bir söyleşi gerçekleştirmiştir. 

Dr. Hüseyin Gündoğdu “Türkiye ICID ile birlikte bir kez daha Dünya’da ilk kez yapılacak bir faaliyete imza atacaktır. Bu sefer Tarımsal Sulama konusunda Dünya’da ilk defa gerçekleştirilecek Birinci Dünya Sulama Forumunu Mardin’de gerçekleştirecektir. Ben hepinizi gelecek yıl gerçekleştirilecek foruma davet ediyorum. Çünkü sulama çok önemli, bugün dünyada biliyorsunuz su kaynaklarımızın %70’i tarımsal sulamada kullanılıyor.” 

ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz? 

Hüseyin GÜNDOĞDU

Devlet Su İşleri 2.Bölge Müdürlüğü, Planlama Şube Müdürlüğü’nde Ziraat Yüksek Mühendisi olarak çalışıyorum. 25 yıllık çalışma hayatımda su konusuyla ilgili olarak değişik kurum ve kuruluşlarda görev aldım. Bunların başında da DSİ-Devlet Su İşleri gelmektedir. Ayrıca, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Araştırma 
Enstitüleri, İl Müdürlükleri ile özel sektörde de çalıştım, danışmanlık yaptım ve 25 yıl sonunda da ICID (International Commission on IrrigationandDrainage - Uluslararası Sulama ve Drenaj Komisyonu) Başkan Yardımcılığı’na seçildim. 

ORSAM: CID‘den bahsedebilir misiniz? Ne zaman kurulmuştur? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: 
ICID, 1950 yılında kurulmuş bir sivil toplum kuruluşudur ancak genelde çalıştığı ülkelerde su ile ilgili devlet kuruluşlarıyla çalışmaktadır. Dünyada 110 ülke bu kuruluşa üyedir. Her ülkenin bu kuruluşla ilgili bir ulusal komisyonu, komitesi  vardır ki bu görevi de bizim ülkemizde Devlet Su İşleri (DSİ) üstlenmiştir. Başka bir ülkelerde de, DSİ benzeri organizasyonlar ICID‘nin üyesidir. Kuruluşun merkezi Hindistan’dadır. 

Daha çok sulama ve drenaj konularında teknik bilimsel çalışmalar yapan, sulamanın etkin ve etkili yapılmasına olanak veren teknikler üzerinde çalışan, suyun iyileştirilmesi, su kullanım randımanının artırılması için çalışmalar yapan ve bu konudaki gelişmeleri dünyaya yayan teknik bir STK’dır. Belirttiğim gibi bu kuruluşa üye olan organizasyonlar genelde ülkelerin kamu kuruluşlarıdır, ancak  bu sene Avustralya’da yapılan bir toplantıda, ICID daha fazla kişiye, kurum ve kuruluşlara yayılmaya çalışmaktadır, bu yüzden de özel sektör ile bireysel olarak kişilerin de kuruluşa üye olmasına olanak verecek yeni kararlar almıştır. 

Türkiye, ICID’ye 1954 yılında üye olmuştur. Dönem dönem ICID ile ilişkisinde kopukluklar meydana gelmiştir. Bilindiği gibi DSİ de 1954 yılında kurulmuştur. DSİ_ICID ilişkilerinde durgun bir dönem yaşansa da, yaklaşık son 8-10 yıldır Türkiye, DSİ olarak bu kurumu yeniden önemsemeye ve bunların kendi çatısı altındaki çalışma guruplarına, teknik eğitimlerine uzmanlar göndermeye başlamış  tır. Türkiye, artık 60 yıldır edindiği sulama tecrübesini uluslararası organizasyonlara taşımayı hedeflemektedir. Artık sulama veya su politikalarında, karar merciinde olmak isteyen bir ülke durumundadır. O yüzden, Türkiye’nin bu çalışma kurumlarını desteklemesi yetmemiş ve yönetimde de yer almamız  gerekliliği üzerine çalışmalara başlamıştır. Bu doğrultuda da seçimlere katılmıştır.    
Söz konusu seçimlerde her yıl 3 kişi seçiliyor fakat bu sene 6 aday başkan yardımcılığı yarışına katılmıştır. Bu süreçte, Türkiye’ye ICID’den bir teklif gelmiştir. Çünkü Türkiye’nin forumlarda edindiği tecrübe söz konusudur özellikle 
de Türkiye’nin 2009 yılında düzenlediği Dünya Su Formu çok önemli bir tecrübedir. 
ICID de yaptığı işleri teknik boyutundan çıkartıp, tüm dünyayı ve farklı kesimleri kucaklayan bir aktivite içine girmek istemektedir. Bu amaçla, ICID sadece bilim adamları değil de çiftçiyi, sulamayla ilgili özel sektördeki karar mercilerini bir araya getiren, ondan sonra da her üç senede bir düzenlenecek bir sulama 
forumu yapmaya karar vermiştir. Daha öncede belirttiğim gibi derin tecrübeleri nedeniyle Türkiye’ye bu forumun öncüsü olmasını teklif etmiştir ve Türkiye’de bu teklifi kabul etmiştir. 
Dünyanın ilk sulama forumunun önümüzdeki sene 29 Eylül-5 Ekim 2013 tarihleri arasında Mardin’de yapılması planlanmaktadır. 

ORSAM: Neden sulama forumu için Mardin seçildi, GAP nedenlerden biri midir? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: Her sene ICID’ de Asya Bölgesel Toplantısı başlıklı bir teknik toplantı düzenlenmektedir. Bu toplantıların yapısı değiştirilip, bir foruma çevrilmiştir. ICID’ de her şey programlıdır ve düzenli bir şekilde ilerlemektedir. Programlar içerisinde üç sene öncesinden hangi aktiviteleri yapılacağı bellidir. 3 sene önce Türkiye, 8. Asya Bölgesel Toplantısı’nı Türkiye’de yapmak için 
başvurmuştur ve Mardin’de yapacağını da belirtmiştir. Bu karar kabul ediliyor ama bu toplantı önce de ifade ettiğim gibi bir foruma dönüştürülüyor ve Mardin seçimi de geçerliliğini koruyor. Neden Mardin? Tabii ki GAP birinci nedenlerde biridir, GAP’ın neden olduğu bölgesel gelişimi tüm Dünya’ya göstermek 
istiyoruz. Ayrıca, Mardin son yıllarda çok ilgi çeken birçok kültürün bir arada yaşadığı bir merkez durumundadır. 

ORSAM: ICID’nin Dünya Su Forumu’yla herhangi bir organik bağı var mı? 
Hüseyin GÜNDOĞDU: ICID, yönetimde yer almak için governorlük için başvurmuş ve önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde bu durumu netlik kazanacaktır. Fakat ICID, Dünya 
Su Forumları’nda birçok etkinlik yapmaktadır; FAO’yla, Asya Kalkınma Bankası’yla vs. bir sürü tematik konularda çalışmalar yapmakta ve yan etkinlikler düzenlemektedir. 

ORSAM: Türkiye’de sulama ve drenajın durumu nedir? Yetkili kuruluş DSİ midir? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: Eskiden Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve bu kurum da sulamadan sorumluydu. Tabi drenaj dediğimiz zaman, fazla suyun teknik olarak söz konusu alandan uzaklaştırılması anlaşılmaktadır. Sulama ve drenaj konusunda şuanda en yetkili kuruluş DSİ’dir. Tabi tarım reformu ve Tarım 
Bakanlığı’na bağlı bazı kuruluşlarda çalışmalar yapmakla birlikte teknik açıdan en yetkili kuruluş DSİ’dir. 

ORSAM: Türkiye sulama ve drenajını diğer ülkelerle kıyasladığımızda olumlu veya olumsuz açıdan ne söyleyebiliriz? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: Tabi sulama da teknolojinin gelişmesine bağlı değişiyor. Şimdiki modern teknolojilerle yapılması hedeflenen, suyun çok daha verimli kullanılmasıdır. Türkiye, 60 yıldır sulamayı geliştiriyor, şuanda 5 milyon hektar civarında sulama alanı açtı. Daha 3-3,5 milyon hektar alanımız sulama 
yatırımlarını beklemektedir. Şu anki sulama sistemlerimiz yapıldığı yıllardaki teknolojiye göre yapılmıştır. Şimdi kapalı sisteme geçmeye çalışıyoruz, bu sisteme geçtiğimizde %30 daha fazla su tasarrufu sağlanabilecektir. 

Dolayısıyla su tasarrufu sağlayan teknolojilere yönelmemiz gerekmektedir. Türkiye’nin şu anda bütün olarak sulamalarına baktığımızda %10-12 civarında kapalı sistem vardır. Yapacak daha çok işimiz var, yüksek teknolojiyi 
kullanmamız gerekmektedir. 

ORSAM: Ülkemizde, damla sulama teşvik ediliyor, Türkiye’den belli bankalar da 
damla sulamaya destek oluyor. Damla su uygulamasıyla ilgili bir artış var mı? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: Tabii çok artış var. Dediğim gibi yaklaşık 8-9 senedir bu oran %10’a ulaştı, bu rakam önceden %3 civarındaydı. Türkiye, 10 sene önce damlatıcıları üretmekte zorlanmaktaydı Ancak Türkiye şu anda teknolojiyi kullanarak, damlatıcı üretebilmektedir. Özel sektörümüz bu konuda müthiş bir atılım yapmıştır. Çiftçi de bilinçlenmeye başlamıştır. İklim değişikliği, kuraklık 
vb. konularda suyun önemi artmaya başladı. 

Bu bilinçlenme de çok önemlidir. Damlama sulamaya geçtiğimiz yerlerde %30’a varan su tasarrufu sağlanmaktadır. Bunlar hep yüksek teknolojinin kullanılmasıyla olmaktadır. 
Tabii ki bu da yetmemekte bu yüksek teknolojiyi akılcı kullanma mecburiyeti de suyun etkin ve etkili kullanılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Damla sulama sistemlerini yapıyorsunuz ancak akılcı kullanamıyorsanız, başarıya ulaşmazsınız. Bu yönde de DSİ’nin, Tarım Bakanlığı’nın eğitimleri vardır. 

ORSAM: Hektar başına ortalama kaç metreküp su kullanılmaktadır? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: Şimdi şöyle hesaplayalım; bitkinin çeşidine göre su ihtiyacı   farklı olabilmektedir. Kabaca söyleyebiliriz ki, bir açık kanal sulamasında hektar başına 7-8 bin metreküp su kullanılmaktadır. Ama damlama sulamaya geçtiğimizde bu rakam 5 bin metreküpün altına düşebilmektedir. Bu rakam büyük bir tasarrufu göstermektedir. Açık 
sulamada da akılcı kullanırsanız bu oranı daha aşağı düşürebilirsiniz. Bu ortalama hektar başına en iyi 4000-5000 metreküp olabilmektedir. Ama tabi bunu pamuk bitkisi için diyorum, mısır için belki bu çok daha farklı bir rakam olabilir. Bu rakamlar bitkinin çeşidi, toprağın yapısı, o anki havanın durumuna 
göre değişebilir. Söylediklerim ortalama değerlerdir. 

ORSAM: Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? 

Hüseyin GÜNDOĞDU: Bildiğiniz üzere Türkiye su yönetimi konularında sahip olduğu tecrübeleri, hem bölgesi hem de tüm dünya ile paylaşmak, onlara bilgi ve tecrübelerini aktarmak istemektedir. Ülkemizde başarılı bir Dünya Su Forumu düzenleyerek bunu kanıtlamıştır. Türkiye ICID ile birlikte bir kez daha Dünya’da ilk kez yapılacak bir faaliyete imza atacaktır. 
Bu sefer Tarımsal Sulama konusunda Dünya’da ilk defa gerçekleştirilecek 
Birinci Dünya Sulama Forumunu Güzide Kentimiz Mardin’de gerçekleştirecektir. Ben hepinizi gelecek yıl gerçekleştirilecek foruma davet ediyorum. Çünkü sulama çok önemli, bugün dünyada biliyorsunuz su kaynaklarımızın %70’i tarımsal sulamada kullanılıyor. 

Bu mevcut su kaynaklarının önemli bir oranına denk gelmektedir. Konu ile ilgili gelişmeler 

http://www.worldirrigationforum.org/ 
ve 
http://www.icid.org/ 

sayfasından duyurulmaktadır. 

ORSAM: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. 

ORSAM SU ARAŞTIRMALARI PROGRAMI 49 
ORSAM SU SÖYLEŞİLERİ 2012 ORSAM 
Rapor No: 18, Ocak 2013 



***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder