5 Aralık 2017 Salı

SINIRAŞAN SULARLA İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUKİ DURUM, BÖLÜM 2

SINIRAŞAN SULARLA İLGİLİ ULUSLARARASI HUKUKİ DURUM, BÖLÜM 2

1.2.4 Uluslararası Akarsu Havzası 

Daha önceleri suların ulaşım amacıyla kullanımı önem taşıdığından, suların sadece ulaşıma elverişli kısmıyla ilgili düzenlemeler yapılıyordu. Ancak zamanla, 
suların ulaşım dışı kullanımlarının önem kazanmasıyla, havzanın ulaşıma elverişli olan kısmı dışındaki unsurlarla da ilgilenilmeye başlanmıştır. Uluslararası akarsu 
havzası kavramının ortaya çıkışı, başta etki kıstası olmak üzere, bir takım gelişmelerle yakından ilgilidir. Nehir havzasının unsurları arasında doğal ve fiziksel karşı bağımlılık mevcuttur. Buna göre, havzanın herhangi bir yerinde suya yapılan bir müdahale, etkisini havzanın diğer bütün kısımlarında hissettirmektedir. Havza içindeki yer altı suları, akarsuyun kolları, kanallar ve göller bu müdahaleden etkilenebilmekte ve suyun niceliğinde ya da niteliğinde değişmeler meydana gelmektedir.61 

Kavram, akarsular, göller, yeraltı sularının planlanması ve yönetimini esas alan bir birim olarak 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Uluslararası akarsu havzası 
kavramı, ilk olarak 1958 yılında Uluslararası Hukuk Derneği tarafından kullanılmıştır.62 Uluslararası Hukuk Derneği “düzenlenen su alanı” anlamına gelen “drenaj havzası” terimini benimsemiştir.63 

1966 da kabul edilen “Helsinki Kuralları”ının birinci maddesinde, söz konusu kuralların kapsamının “Uluslararası Nehir Havzaları” olduğunu şöyle belirtiyor: “Bu bölümlerde belirtilen uluslararası hukukun genel kuralları bir uluslararası nehir havzasındaki suların kullanımına uygulanır.” 64 

Uluslararası Hukuk Enstitüsünün 1961 tarihli Salzburg Kararında, birkaç devletin topraklarını kapsamına alan bir hidrografik havzanın sularına uygulanan 
modern teknolojinin bütün bu devletleri etkilediği, doğal kaynaklardan azamî yararlanmanın ortak menfaati ilgilendirdiği, suların kullanımında, ortak olarak 
yapılan plânlarla, danışmalarla ve karşılıklı imtiyazlarla bir doğal kaynağın daha akılcı kullanımının avantajlarının elde edilebileceği belirtilmiştir. Görüleceği üzere söz konusu kararda havza yaklaşımı karşımıza çıkmaktadır. 

Düzenlenen, su alanı birimi olarak “havza” kavramını ileri süren yazarlar ve uluslararası kurumlar, “drenaj havzası”, “hidrografîk havza”, “akarsu havzası” gibi terimler kullanmaktadırlar. Aslında bu çeşit deyimler, aynı coğrafi terime verilen farklı isimlerdir.65 Nitekim coğrafyacılar da aynı hususu farklı terminolojiyle dile getirmektedirler. Mesela Öngör’e göre akarsu havzası, bir ırmak, bütün kolları ile birlikte, belirli bir bölgenin veya sahanın sularını toplar ki, suları boşaltılan böyle bir bölgeye “akarsuyun su toplama bölgesi” veya “beslenme havzası”, “akarsu havzası” denir. 66 
Su kaynaklarının rasyonel bir şekilde kullanılması, yönetilmesi ve korunması gereksiniminden dolayı, bazı yazarlar ve kuruluşlar tarafından ileri sürülen akarsu havzası kavramının, devletlerin işbirliği çalışmalarını destekleyici bir niteliği olduğu ileri sürülmüştür. Bu durumun sebebini ise; akarsu havzasını paylaşan tarafların, hidrolojik olarak birbirine bağımlı olması ve bir tarafın su kaynaklarıyla ilgili tasarrufu, diğer taraf veya tarafları yakından etkilemesi durumu gösterilmiştir. 

Ancak uluslararası akarsu havzası kavramı devletler tarafından çeşitli mülahazalarla kabul görmemiştir. İtiraz eden devletlerin itirazlarının temelinde, 
havzanın sadece sınıraşan suları değil, belirli bir arazi parçasını da kapsamına alması ve toprağın yönetimini de içermesi yatmaktadır. 
Bu ise, devlet egemenliğine bir sınırlama getirilmesi anlamını taşımaktadır. Sınıraşan sularla ilgili olarak devletler genellikle, egemenliklerine getirilen sınırlamalara bir noktaya kadar anlayış gösterebilmekte, ancak kendi sınırları içinde yer alan toprakların ve hatta topraklarındaki diğer doğal kaynakların "uluslararası" düzenlemeye ve bunun sonucu olarak sınırlamalara ve büyük olasılıkla kıyıdaş olmayan devletlerin müdahalelerine konu olması kıyıdaş devletler tarafından kabul edilmemektedir.67 

Sınıraşan suların kullanımını düzenleyen hukuk, günümüzde uygulanma alanı bakımından, uluslararası akarsu havzasını değil, coğrafi kriter temel alınarak, iki 
veya daha çok devletin ülkesinden geçtiği ya da ayırdığı için uluslararası olarak adlandırılan akarsuları dikkate almaktadır. Düzenlenen su alanının genişletilmesi 
süreci, ulusal kolları da düzenlenen alanın içine sokan eğilimden öteye gitmemektedir. Bu eğilim ise, uluslararası akarsu kavramının kapsamını genişletmiş olmakla birlikte, coğrafi bir alan teşkil eden uluslararası akarsu havzası kavramına geçiş sağlamamıştır.68 

1.2.5. Ulusal-Uluslararası Akarsu 
1.2.5.1 Ulusal Akarsu 

Ulusal akarsuyun tanımı üzerinde geniş bir görüş birliği vardır. Bu bağlamda, ulusal akarsu, kaynağından ulaştığı denize, göle, ya da bir başka akarsuya kadar, bir devletin sınırları içinde kalan akarsular şeklinde ifade edilmektedir.69 Burada önemli olan husus, akarsuyun tamamının, yani bütün mecrasının tek bir devletin ülkesi içinde kalmasıdır. Akarsuyun ulaşıma elverişli olup olmaması önemli değildir.70 
Devletin ulusal akarsular üzerindeki faydalanma hak ve yetkisi, ülke egemenliği nin verdiği hak ve yetkilere dahil olduğundan, bu niteliği ile kesinlik ifade eder. Bu itibarla, ulusal akarsular tamamen ulusal hukuk hükümlerine tabi olup; uluslararası hukuka konu teşkil etmezler. 
Zira devletin kendi ülkesi içinde yer alan milli kaynakları değerlendirme biçimi ve bunlardan faydalanması konusu, devletin “ulusal yetkisi” çerçevesinde olup,diğer devletleri ilgilendirmemektedir. 

1.2.5.2. Uluslararası Akarsu 

"Uluslararası akarsu" kavramı uluslararası hukuka 1879 tarihli Fransız hukukçu Engelhardt tarafından kazandırılmıştır. İlk zamanlarda uluslararası 
akarsuların diğerlerinden ayırmada coğrafî ölçütün yanında, görevsel ölçütten, yani ulaşıma elverişlilik ölçütünden yararlanılmıştır. 

Uluslararası akarsu kavramı üzerindeki tartışma ve yorumlar, zaman içinde daha çok ulaşıma elverişlilik ve coğrafi kıstaslar üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu 
kıstasları ihtiva eden “uluslararası akarsu” kavramına Viyana Kongresi’nin, 9 Haziran 1815 tarihli nihai senedinin 108 nci maddesinde, 30 Mart 1856 tarihli Paris Antlaşması’nın Tuna Nehri’ne ilişkin 15 nci maddesinde, Versay Antlaşması’nın 331 nci maddesinde, Milletlerarası Hukuk Enstitüsü’nün 1934 tarihindeki Paris oturumunda uluslararası akarsularla ilgili kabul ettiği Nizamname’nin birinci maddesinde yer verilmiş ve bu akarsularla ilgili bazı düzenlemeler getirmiştir.71 

19 uncu yüzyıldan itibaren ortaya çıkmaya başlayan teknolojik gelişmeler, uluslararası akarsulardan faydalanma eylemlerini etkilemeye başlamıştır. O zamana kadar temel faydalanma şekli olan ulaşımın yanında, öteden beri yapılmakta olan tarımsal sulamanın önemi artmış, enerji üretimi ile endüstride su kullanımı gibi yeni faydalanma şekilleri de ortaya çıkmıştır. Teknolojik ve dolayısıyla ekonomik alanda görülen bu önemli değişiklik, geleneksel “uluslararası akarsu” kavramını da etkilemiştir. “Uluslararası Akarsu” nun geleneksel tanımında, coğrafi kıstasın yanı sıra kullanılan ulaşıma elverişlilik unsuru; kavramın yeni kullanımlar açısından değerlendirilmesi sebebiyle önemini kaybetmiş ve geriye sadece “coğrafî kıstas” kalmıştır.72 Böylece uluslararası suların belirlenmesinde coğrafi kriter dikkate alındığında, akarsuların ulaşıma elverişli olup olmadığına bakılmaksızın, iki veya daha fazla devletin ülkesinden akan ya da bu devletlerin sınırlarını oluşturan akarsular şeklinde belirlenmiştir 

Milletlerarası Hukuk Derneği’nin 1956 yılındaki Dubrovnik toplantısında karar altına alınan “Dubrovnik İlkeleri” ilk maddesine göre ise; “Uluslararası akarsu, 
iki veya daha çok devletin ülkelerini kesen ya da ayıran akarsulardır.”73 Bu tanımlamada coğrafi kıstas dikkate alınarak yapılmıştır. 

Bu yeni tanımlama, yani coğrafi bir birim olarak tek bir akarsuyu ele almakta ve bunu uluslararası akarsu olarak kabul etmektedir. Oysa akarsular çoğu zaman, 
hidrolojik özellikleri bakımından, ana akarsu ve buna bağlı kollardan oluşan bir sistemi oluşturur. Birden fazla devletin sınırlarını kateden veya ayıran bir akarsuyun kollarının da sınıraşan bir nitelik taşıması, coğrafi ölçüt açısından kolaylıkla kabul edilmektedir. Ancak bir akarsuyun ulusal nitelikte kollarının varlığı, coğrafi ölçüte göre durumu tartışmalı hale getirmektedir.74 Örneğin, uluslararası akarsu olarak kabul edilen Meriç Nehri’ne dökülen Tunca ve Arda kolları (Tunca kolunun, Bulgaristan ve Türkiye’yi, Arda kolunun ise Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan’ı kesmesinden dolayı) coğrafi ölçüte uydukları için uluslararası akarsu niteliğindedir. 
Buna rağmen, Dicle Nehrinin, Türkiye’de doğup, Türkiye’de dökülen Batman, Garzan gibi kolları, bu anlamda ulusal kol niteliği taşımaktadır.75 

Görülüyor ki, uluslararası akarsu kavramının kapsamı sorunu bağlamında bir akarsuyun ulusal nitelik taşıyan kollarının durumunun, yapılan ikili antlaşmalar 
incelendiğinde, muğlâk olduğu ortaya çıkmıştır. Bazıları, ulusal kolları ana akarsuyun statüsü dışında tutarken, bazıları ana akarsu statüsüne dâhil etmiş, bazıları da belli bölgedeki kolları bu statüye dayandırmıştır.76Ancak uluslararası yargı ve hakemlik organlarının kararları, ulusal kolların ana akarsuyun statüsüne göre şekilleneceği yönündedir. Uluslararası akarsuyun ulusal kollarının sınır ötesi etkileri olduğu sürece uluslararası sularla birlikte ele alınması gerektiği hususu halihazırda kesin bir hukuk kuralına bağlanmış olmamasına olarak rağmen, gittikçe kabul gören bir yaklaşım olarak ortaya çıktığı tespit edilmiştir.77 Burada ulusal kollara ilişkin durum son derece önemlidir. Kanaatimizce bir antlaşmayla aksi öngörülmedikçe, sınıraşan sularla bağlantılı olan ulusal kolların, sınır ötesi etkilere neden olduğu veya bu tür etkilere maruz kaldığı ölçüde, sınıraşan sularla birlikte ele alınması gerekmektedir. 
Sınıraşan veya sınır oluşturan suları nitelemek için "uluslararası" teriminin kullanılması, bu tür suları uluslararası nitelikte kabul ederek bunlarla ilgili konulara kıyıdaş olmayan devletlerin de dâhil edilmesine neden olabilecektir. Bu ise sorunların çözümüne değil, yeni sorunların ortaya çıkmasına hizmet eder. 
"Uluslararası akarsu" kavramı özellikle sınır aşan sulardan ulaşım amacıyla yararlanmayla ilgili olarak kullanılmış olup, bu kavramın doğrudan bu tür suların 
ulaşım dışı kullanımı konusunda da geçerli olacağını kabul etmek isabetli olmaz.78 

1.2.6. Uluslararası Sular Sistemi 

Uluslararası sular sistemi kavramı belirli bir uluslararası nehri, bu nehrin kollarını ve aynı sistem içinde fiziki bağlantıları dolayısıyla, gölleri ve kanalları da 
kapsamaktadır.79 

Akarsu sisteminin uluslararası niteliğini de, uluslararası nehir havzasında olduğu gibi, coğrafi bir ölçüt belirlemektedir. Söz konusu coğrafi ölçüte göre, 
herhangi bir akarsu sisteminin esas unsurlarından bir ya da birden fazlasının birçok ülke sınırları içinde yer alması, onun uluslararası nitelik kazanması için yeterli olmaktadır. Görüleceği üzere uluslararası sular sisteminin kapsamına sadece yüzey suları dahil edilmiş olup, yer altı sularına değinilmemiştir. 

Ancak bu kavram gerek yazarlar arasında gerekse bilimsel kurumların 
çalışmalarında fazla tutunamamış ve yerini “uluslararası akarsu havzası” kavramı almıştır. 

1.2.7 Uluslararası Su Yolu 

Su yolları kavramı, esasen İngilizcedeki karşılığı olan “watercourse” kelimesinin sözlük anlamında bir devletin kara ülkesi içinde mevcut olan su 
yollarıdır, denizlere açılan boğazlar ve diğer deniz ulaşım yollarından ayrı olarak ele alınmaktadır.80 Uluslararası su yolu kısımları iki veya daha fazla ülkede bulunan fizikî ilişkileri yoluyla bölünmez bir bütün oluşturan ve normal olarak nihaî bir varış yerine akan, yeraltı ve yerüstü suları olarak ifade edilmektedir. 

Uygulanacak kurallar bakımından, su yollarını oluşturan akarsular, göller, kanallar, yeraltı suları gibi değişik öğeler arasında temel bir ayrıma gidilmemiştir. 81 
Pazarcıya göre, bir bölgede bulunan ve birbiriyle bağlantılı olan bütün su yollarının (akarsular, göller, yeraltı suları gibi) birlikte değerlendirilmesini öngörür. 
Bu kavram çerçevesinde çeşitli suların bir bütün oluşturmasının ölçütü ise, birbiriyle bağlantılı olan sulardan birinden yararlanılmasının diğerini de etkilemesidir 

Aşağı kıyıdaş devletler tarafından bu kavram, “uluslararasılaştırma” olarak algılanmakta ve ilgili suyoluna ilişkin düzenlemeler yapılırken suyolunun kıyıdaş 
devletler arasında neredeyse ortak egemenliğe konu olması gerektiğini ileri sürmektedirler.82 

1.2.8 Yeraltı Suyu 

Yeraltı suları83, yeryüzünde erişilebilen tatlı su kaynakları içinde önemli bir yere sahiptir. Yağmur sularının, erimiş kar sularının ve nehir sularının yer altındaki 
kaya katmanlarındaki gözeneklere ve tortulara sızması ile oluşur. Sınıraşan nehir havzalarının yönetimleri ile ilgili uzun yıllardan beri çok sayıda çalışma yapılmış 
olmasına rağmen, sınıraşan yeraltı suları ile ilgili tartışmaların geçmişi oldukça yenidir. Dünyada çok sayıda olduğu bilinen sınıraşan yeraltı su kaynakları için 
topyekün bir belirleme çalışması yapılmamıştır. Ancak, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu’nun (UNECE) yapmış olduğu araştırma sonucunda sadece 
Avrupa’da 100’den fazla sınıraşan yeraltı suyu havzası belirlenmiştir. Sınıraşan (transboundary), paylaşılan (shared) veya uluslararası (internationally shared) yeraltı suları olarak adlandırılan bu sular, yüksek miktarda su içermektedir. Yüzey suları gibi kolaylıkla görünemeyen bu sular, yeraltındaki kayaçların gözenek, yarık, çatlak v.b. boşluklarında depolanmaktadırlar.84 

Sınıraşan yeraltı suları ile ilgili doğrudan yapılan ilk çalışma Helsinki Kuralları’nın yer altı sularına uyarlandığı, 1986 tarihli Uluslararası Yeraltı Suları 
Hakkında Seul Kuralları’dır. (Seoul Rules on International Groundwaters). Bu çalışma, kendi içinde bölümlere ayrılan dört ana maddeden oluşmaktadır. Helsinki Kurallarına da atıf yapılarak, öncelikle sınıraşan (ancak metinde uluslararası yeraltı suları olarak geçer) yeraltı sularının tanımı yapılmış, bu tip suların kullanımı, paylaşımı ve korunması ile ilgili ilkeleri sıralamıştır. Yeraltı suları hukuku ile ilgili en önemli kaynak dokümanlarından biri olan bu çalışmanın temel hükümleri aşağıdaki gibidir.85 

i. İki veya daha fazla devletin sınırları tarafından bölünen akiferin suları uluslararası yeraltı sularıdır. Böyle bir akifer86, sularıyla birlikte uluslararası havzayı yayınlarak yürürlüğe giren Yeraltı Sularının Kirlenmeye Ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının a bendi uyarınca ise; Yeterli miktarda yeraltı suyu akışına ya da içerdiği yeraltı suyunun kullanılmasına izin veren gözeneklilik ve geçirgenliğe sahip litolojik birimler olarak tanımlanmıştır veya onun bir kısmını teşkil eder. Havza devletleri, uluslararası hukuka bağlı olarak haklarını kullanırlarken, yeraltı sularıyla diğer sular arasındaki karşılıklı bağlılığı, kendi alanlarında gerçekleştirilen eylemler nedeniyle, akiferlerden geçecek sızıntıları dikkate almak zorundadırlar. 

ii. Havza devletleri, yeraltı sularında mevcut olan ve gittikçe artan kirlenmeyi azaltmak ve yeraltı sularını uluslararası hukukun uygulanabilirliği çerçevesinde 
korumakla yükümlüdürler. 

iii. Akiferlerin, jeolojik yapısından kaynaklanan bozulmasının önlenmesi, yeraltı su kaynaklarının, miktarındaki azalmalara karşı korunması ve çevrenin 
korunması için havza devletleri, herhangi birinin isteği doğrultusunda, bilgi ve verilere ulaşarak, görüş alışverişi yapmakla yükümlüdürler. 

Ayrıca Birleşmiş Milletler Uluslararası Hukuk Komisyonu, 19 maddeden oluşan Sınıraşan Akiferler Hukuku’na ilişkin çalışmasını 2008 yılı toplantısında 
tamamlamış ve bu taslak maddelerini Genel Kurul’a göndermiştir. Genel Kurul, 11 Aralık 2008 tarihinde 63. toplantısında Sınıraşan Akiferler Hukuku’nu bir kararla kabul etmiştir.87 Söz konusu taslakta da “akifer”, altındaki daha az geçirgen bir katman üzerinde su taşıyan geçirgen bir coğrafi oluşum ve bu oluşumun doygun bölgesinde tutulan su olarak tanımlanmıştır. Sınıraşan akifer ise sırasıyla, bölümleri farklı ülkelerde bulunan akifer veya akifer sistemleri olarak ele alınmıştır.88 

1.2.9. Sınır Oluşturan – Sınıraşan Sular 
1.2.9.1. Sınır Oluşturan Sular 

İki ülke arasındaki siyasi sınırların tamamını ya da bir kısmını oluşturan nehirler sınır oluşturan nehirler olarak tanımlanmaktadır.89 Bu bağlamda sınır 
oluşturan su–sınıraşan su ayrımı konusunda farklı görüşler mevcuttur. Doktrinde sınır oluşturan sularla, sınıraşan sular arasında suların kullanımı konusunda esaslı farklılıklar bulunduğu ve sınır oluşturan sularda, su yolunu kesin olarak ayırmanın ve suları diğer kıyıdaşlardan bağımsız olarak kullanmanın olanaksız olduğunu ileri sürmüşlerdir.90 Sınır oluşturan su–sınıraşan su ayrımını yerinde bulmayanlar ise, bu yönde bir ayrıma kullanımların az, su dolaşımının çok iyi bilinmediği zamanlarda başvurulmuştur. Suların bir devlet tarafından kirletilme si, diğer ülkede taşkınlara neden olan tesislerin yapılması veya suların aşırı kullanılması durumlarında olduğu gibi olumsuz etkiler ister sınır oluşturan ister sınır aşan akarsu olsun diğer devleti etkileyecektir. Tuna, Mekong, Zambezi gibi akarsularda olduğu gibi, aynı akarsu hem sınır oluşturup hem de sınır kateden bir akarsu olabilir.91 Sınır oluşturan akarsuların sularının kullanımı, sınırın diğer tarafında doğrudan hissedilebilecek etkilere neden olabilecektir. Suların fizikî olarak sınırları aşmadığı kabul edilse de, etkileri bakımından sınıraşan nitelik taşımaktadırlar. Suların fizikî olarak sınırları aşmadığı ileri sürülse de, sınır oluşturan sularda, suları kıyıdaş devletler arasında ayırmak neredeyse olanaksızdır. Ayrıca, bu tür sular üzerinde sadece kıyıdaş devletlerin hakları ve yükümlülükleri söz konusu olduğu için, sınıraşan su kavramının kullanılması daha uygundur.92 

Sınır oluşturan – sınıraşan su ayrımında üzerinde durulması gereken bir başka nokta ise, sınır oluşturan suların uluslararası su olarak öngörülmesi ve sınıraşan 
suyun ise ayrı bir şekilde varlığını devam ettirmesi şeklinde ileri sürülen ve her iki kavrama farklı bir mana yükleyen görüştür.93 

Kanaatimizce sınıraşan- sınır oluşturan sulara uygulanacak kurallar bakımında ayrıma gitmek uluslararası hukuk bakımından birçok sakınca barındırır. 

Bu kapsamda sınıraşan sulara ilişkin uluslararası hukukta kavramsal açıdan fikir birliğini varılamamışken uygulanacak kurallara ilişkin olarak ayrı bir şekilde 
düzenleme yoluna gidilmesi devletler arasında yaşanan ihtilafları daha da artıracaktır. 

1.2.9.2. Sınıraşan Sular 

Sınıraşan sular kavramı, ulaşım kıstasını kapsam dışı bırakmaktadır. Ancak, diğer kullanımların ulaşımı etkilememesi veya ulaşım nedeniyle diğer kullanımların etkilenmemesi esastır. Sınıraşan sular kavramı, hem “sınıraşan” hem de “sınır oluşturan” akarsuları ve fiziksel ilişkiler içinde bir bütün oluşturan ve bu şekilde bir deniz veya göle ulaşan yüzey ve yeraltı sularını da kapsamaktadır. Bazı akarsular, bazı bölgelerde sınır oluştururken, bazı bölgelerde ise sınır katetmektedir. Bundan dolayı, sınır oluşturan ve sınıraşan su kavramları açısından, bir üst kavram olan “sınıraşan su” kavramı kabul edilmektedir.94 

Akmandor’a göre, sınıraşan sular, “iki ya da daha fazla ülkenin topraklarını kat ederek akan, suyun çıktığı ülke ile aktığı ülke arasındaki kullanımı veya 
paylaşımı eşit olması söz konusu olmayan sular”dır.95 

Zehir ise sınıraşan suları, “bir ülkenin topraklarından doğan, iki ya da daha çok ülkenin topraklarını katederek bir denize veya göle dökülen akarsuların kollarını 
da kapsayan sular” olarak tanımlamıştır.96 

Her iki tanımda da, sınıraşan sular kavramı, ulaşım ölçütü kapsam dışında bırakılarak tanımlanmış ve sınır oluşturan sular bu kavrama dahil edilmemiştir. Bu sularda egemenlik açısından yapılan değerlendirmede ise bu alanın ünlü kuramcılarından İsviçreli hukukçu Sauser Hall’a göre, “Sınıraşan sular üzerinde 
ortak egemenlik uzun süre ayakta tutulamaz. Suyun çıktığı ülkeler ile aktığı ülkeler arasında eşit egemenlik söz konusu olamaz.”97 Ortak egemenliğe karşı çıkan görüşe destek verirken, İngiliz hukukçu L. Oppenheim da, “Uluslararası Hukuk” adlı eserinde; “Bazı akarsular iki veya daha fazla devletin ülkelerinden geçtikten sonra denize ulaşır. ‘Çok uluslu akarsular’ denilen bu akarsular arasındaki egemenlik hakkı suladıkları ülkelerde o devletlere ait bulunur.” açıklaması ile egemenlik yönünden bu suların uluslararası olamayacağını ifade etmektedir.98 

Türkiye de sınıraşan – sınır oluşturan sular ayrımını kimi yazarlarca kabul edilmektedir. Hatta Su Kanunu Tasarısı Taslağında; sınıraşan sular, birden fazla ülke toprağından akan sular; sınır oluşturan sular ise, iki veya daha çok ülkeyi birbirinden ayıran sular şeklinde tanımlanmaktadır.99 Ancak burada bir hususa vurgu yapmak gerekir ki, bu ayrıma çoğunlukla teknik mülahazalarla gidilmekte; uygulanacak uluslararası hukuk bakımındansa bir farklılık gözetilmemektedir. Ayrıca uluslararası alanda “transboundary river” sınıraşan su terimi genel olarak kullanılmaktadır. 

Doktrinde, özellikle yabancı yazarlar arasında "uluslararası su yolu" kavramının kullanılması yönünde ağırlıklı bir eğilim bulunmaktadır. "Uluslararası su yolu" kavramının "sınıraşan su" kavramına eşit olduğu veya havza kavramından daha geniş olduğu şeklinde görüşler ileri sürülmüştür. 

Pazarcı’ya göre; uluslararası akarsu kavramının, sınır oluşturan ve sınıraşan suların her ikisini de kapsayan bir kavram olduğu, kavramsal düzeyde belirtilen bu ilişkinin bugünkü verilere aykırı bir yanının olmadığı ancak, uluslararası akarsu kavramının bugün bir takım suların kullanımına ilişkin farklılıkları vurgulamada yetersiz kaldığı, bu nedenle Türkiye ve diğer bazı devletlerin kıyıdaş oldukları suların sınıraşan sular olduğunu vurgulamaya özen göstermektedir.100 Burada söz konusu uluslararası su/ su yolu kavramlarının, kıyıdaş devletlerin yanında farklı devletlerin müdahalesinin öngörebileceği yönünde çekinceler ve kavramların bir çok metinde farklı şekilde yorumlanması sınıraşan sular kavramının kullanımını daha da önemli hale getirmiştir. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

61 Çelik, s.12 
62 Söz konusu kararda uluslararası akarsu havzası İki veya daha çok devletin ülkeleri dahilinde kalan ve içindeki yüzeyde gerek doğal, gerekse sun’i bütün 
akarsuların, belirli bir alanın sularını akıtarak bir denize mahreci bulunmayan kapalı ülke-içi kısımlara açılan ortak mahreçlerde son bulduğu bölge 
şeklinde tanımlanmaktadır. Bkz. Sar, s.73 
63 Somuncuoğlu, Ecehan, Orta Doğu’da Su Meseleleri ve Türkiye (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Gazi Üniversitesi, Ankara 2007, s.24-26 
64 Sar, s.74 
65 Aksi görüş: Pazarcı’ya göre, uluslararası akarsu havzası ile uluslararası drenaj havzası arasında biraz fark bulunmaktadır. "Uluslararası akarsu havzası", 
akarsu ve kollarının bir bütün oluşturduğu ve aynı rejime bağlı olmaları gerektiği düşüncesine dayanır. "Uluslararası drenaj havzası"nda ise belirleyici 
öge, yeraltı suları dâhil, havzayı oluşturan bütün suların birbiriyle bağlantılı olması ve belirli bir yere akmasıdır. Bkz. Pazarcı, Hüseyin, Uluslararası Hukuk Dersleri, II. Kitap, Ankara 2003, s.266 
66 Öngör, Sami, Coğrafya Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1980, s.16 
67 Acabey, s.59 
68 Sar, s.78 
69 Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri II. Kitap, s.236 
70 Sar, s.50 
71 Tiryaki, s.4 
72 Kapan, Türkiye İle Suriye ve Irak Arasında Su Anlaşmazlığı, s.9; Dursun, s.25; 
73 Kapan, İsmail; Dünyayı Su Savaşları mı Bekliyor?: Suyun Stratejik Dalgaları, Babıalî Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2007, s.38 
74 Acabey, s.28 
75 Tiryaki, s.9 
76 Tiryaki, s.10 
77 Sar, s.70 
78 Acabey, s.27 
79 Amerikalılararası Barolar Birliği Buenos Aires’de 14-24 Kasım 1957 tarihleri arasında düzenlediği konferansta; “Uluslar arası nehir ve göllerin kullanılmasını 
tanzim eden hukuk ilklerine dair aldığı kararda, hukukun uygulamaalanı olarak “Uluslararası sular sistemi” deyimini kullanmıştır. Bkz. Sar, 71; Acabey, s.39 
80 Kapan, Türkiye İle Suriye ve Irak Arasında Su Anlaşmazlığı, s.6-7 
81 Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri II. Kitap,s. 262, Yazar, Hakemlik Mahkemesi'nin Lanoux Gölükararını buna örnek olarak göstermiştir 
82 Şimşek, s.12 
83 Yeraltındaki durgun veya hareket halinde olan bütün sulardır. ( 16/12/1960 tarih ve 167 sayılı  YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN’un 2 nci maddesi uyarınca yapılan tanım ) 
84 Çetinkaya, Neşe, Sınır Aşan Akiferlerin Kapsamı ve Gelişimi,TMMOB Su Politikaları Kongresi Bildirileri Kitabı,C.2, 2006, s.640-650, s.641-643 
85 The Seoul Rules On International Grounwaters 
http://www.internationalwaterlaw.org/documents/intldocs/seoul_rules.html (en son erişim:01/03/2014) 
86 Akifer: Gözenekleri yeraltı suyu ile dolan, bu suyun hareketine olanak veren, suyun uzak mesafelere gitmesini sağlayan, pınarlara veya kuyulara ulaşmasında etkin olan jeolojik oluşumlara akifer denmektedir. Bkz. Somuncuoğlu, s.26 ; 07/04/2012 tarih ve 28257 sayılı Resmî Gazete’de 
87 Kılıç, Seyfi, Sınıraşan Akiferler Hukuku Taslak Maddeleri Üzerine Bir Değerlendirme, ORSAM Su Araştırmaları Programı Rapor, No: 12, Şubat 2012, s.6 
88 Draft articles on the Law of Transboundary Aquifers 
http://legal.un.org/ilc/texts/instruments/english/draft%20articles/8_5_2008.pdf (En son erişim:05/04/2014) 
89 Suyun Stratejik Dalgaları 
90 Pazarcı, Hüseyin, “Su Sorununun Hukuksal Boyutları”, Pazarcı,Hüseyin-Akmandor,Neşet-Köni,Hasan, Orta Doğu Ülkelerinde Su Sorunu, Toplumsal, Ekonomik, Siyasal Araştırmalar Vakfı, 1994, s.45-46 (Su Sorunu); Toklu'ya göre bu ayırım yapılmadığı takdirde, kullanıma ilişkin farklılıkların belirlenmesinde sorunlar çıkacaktır. Bkz. Toklu, s.41 
91 Bu iki tür akarsu arasında uygulanacak hukuk kuralları açısından değil, uygulanabilirlik derecesi açısından fark bulunmaktadır. Sınır oluşturan akarsularda herhangi bir faydalanma eylemine girişebilmek için mutlaka diğer tarafın rızası gerekli iken, diğerlerinde devlet, akarsuyun kendi ülkesindeki kesimi üzerinde dilediği gibi faaliyette bulunabilecektir. Bkz. Bir, s.32 
92 Acabey, s.80 
93 Saltürk, s.25-26; Yakış, Yaşar -Röportaj: Maden,Tuğba Evrim- Kılıç ,Seyfi, Ortadoğu Analiz C.3, S. 33, Şubat 2011, s.69-73, s.72-73; Tacar, Pulat, Atatürk’ümüz” 
Paneli Türkiye’nin Sınır Aşan Sularla İlgili Sorunları,
http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-42/ataturkumuz-panelinde-yaptigi-konusma-turkiyenin-sinir-asan-sularla-ilgili-sorunlari (En Son Erişim :27/01/2014) 
94 Acabey, s.80 
95 Akmandor, Neşet, ‘Su Sorununun Fiziksel Boyutları’, Ortadoğu Ülkelerinde Su Sorunu, TESAV, Ankara 1994, s.15 
96 Zehir, Cemal, Türkiye ve Ortadoğu’da Su Meselesi, Marifet Yayınları, İstanbul 1998, s.41 
97 Tiryaki, s.12. 
98 Dursun, s.24 
99 Su Kanunu Tasarısı Taslağı, 
http://suyonetimi.ormansu.gov.tr/AnaSayfa/su_kanunu_taslagi.aspx?sflang=tr (en son erişim:25/02/2014) 
100 Pazarcı, Su Sorununun Hukuksal Boyutları, s.46 

3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder