5 Aralık 2017 Salı

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 6

ORTADOĞU’DA ABD POLİTİKALARI VE BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ BÖLÜM 6

2.6. Başkan Obama dönemi ABD politikaları: 

 2009 yılında ABD başkanlığını George Bush’tan devralan Barack Obama’nın ABD’nin dünyada sarsılmış imajını düzeltebileceği umulmaktadır. Seçim kampanyasını değişim sloganıyla yürütmüş olan Obama’nın değişimin mimarı olma yolunda attığı ilk adımlardan biri Ortadoğu’daki belli başlı sorunların çözümüne yönelik olmuştur. 
Kahire ve TBMM’de yaptığı konuşmalar da bölgedeki bu kötü imajı düzeltme sürecinde atılmış olan ilk adımlar olarak değerlendirilebilir.147 
Obama, dünyanın Bush iktidarı süresince unutmuş olduğu yumuşak güç kavramını, seçim kampanyası sırasında ve seçildikten sonra verdiği demeçlerde, yeniden dünya gündemine taşımıştır. Obama’nın bu unutulan yumuşak gücü kullanarak atacağı her adım, ABD’nin Afganistan ve Irak’ta yaptığı katliamlar ve söylediği yalanlar yüzünden sarsılan imajını düzeltebilmesi için büyük bir öneme sahiptir. Bu bağlamda Obama’nın ilk röportajını Suudi kanalı olan El- Arabiya’ya vermesi, Amerika’nın İslam dünyasının bir düşmanı olmadığını vurgulaması, Filistin İsrail sorununun çözümünde iki tarafı da dinleyeceğinin altını çizmesi ve işbirliğinden bahsetmesi yumuşak gücü devreye sokmasının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.148 

 Obama’nın Kahire Üniversitesi’nde yaptığı konuşma medeniyetler çatışması zihniyetiyle sekiz yıldır yürütülmüş olan muhafazakâr politikaların artık değiştiğinin sinyallerini vermiştir. Obama gerek TBMM’deki konuşması olsun gerekse Kahire’deki konuşması olsun her ikisinde de, ülkesinin barışçı yüzünü göstermeye çalışmıştır. 
Obama’nın konuşmasının ana temasını Amerika’nın ikna etme yeteneğini, yani yukarıda belirttiğimiz yumuşak gücünü yeniden inşa etme çabaları oluşturmuştur. 
Kahire konuşması boyunca Obama, İslami kültür ve tarihe olan saygısına ve kendisinin Müslüman dünya ile olan bağlarına vurgu yapmıştır. Kahire’ye gelme nedenini yeni bir başlangıç yapmak olarak açıklayan Obama, bu sözleriyle de farklı bir politika izleyeceğinin güvencesini vermiş oluyordu. 

Obama Kahire’deki konuşmasında Arap-İsrail ihtilafını ve ülkesinin İran’la sürtüşmesini, şiddet yanlısı aşırılıkçılıkla mücadelenin yanı sıra demokrasi, inanç 
özgürlüğü ve kadın haklarını güçlendirmeyi içeren bir gündemin parçası olarak çözmeyi de vaat etmiştir. Obama konuşmasında şu ifadelere yer vermiştir; 

 “Ben Kahire’ye Amerika Birleşik Devletleri ile dünyadaki Müslümanlar arasında karşılıklı çıkar ve karşılıklı saygıya dayanan, Amerika ve İslam’ın birbirleriyle zıt olmadığı ve rekabete gerek bulunmadığı gerçeğine dayanan yeni bir başlangıç arayışı ile geldim. Aslında onlar birbirini tamamlar, adalet ve gelişim, hoşgörü ve bütün insanların saygınlığı gibi ortak ilkeleri paylaşır. 
George W. Bush’tan farklı olarak Barack Obama konuşmasında küresel karşılıklı bağımlılığın da altını çizdi: Birbirimizi dinlemek, birbirimizden öğrenmek, birbirimize saygı göstermek ve ortak bir zemin bulmak için devamlı olarak çaba göstermeliyiz. Mukaddes Kuran’ın bize söylediği gibi, Allah’ı aklından çıkarma ve daima gerçeği söyle. Benim bugün yapmağa çalışacağım şey, insan olarak 
paylaştıklarımızın bizi ayıran güçlerden çok daha kuvvetli olduğu yolundaki inancımdan şaşmadan, önümüzdeki fevkalade görevin önemini bilerek, elimden geldiği kadar gerçekleri yansıtmaktır”. 149 

Obama, TBMM’deki konuşmasında da Bush’un “ya bizdensiniz ya karşımızdasınız” kuralını bir kenara bıraktığının sinyallerini vermiştir. Geçmişteki 
ilişkilere vurgu yapmasının ve Türkiye ile işbirliğinin Amerika’nın yararına olacağını dile getirmesinin yanı sıra Obama, iki ülkenin birbirini dinleyip ortak bir zemin aramasının gerekliğinin altını çizmiştir. Obama Türkiye’de Türklerin dahi kendilerine söyleyemediği şeyleri, Türklere söylemesi açısından güzel bir konuşma yapmıştır.150 
Obama bu konuşmasında Türkiye ile bozulan ilişkilerin onarılmasına ilişkin atılacak ilk adımın yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak olduğu üzerinde durmuş ve Türkiye’den tüm Ortadoğu’ya şu şekilde seslenmiştir; 

 “Türkiye ve ABD günümüzün sorunlarına, tehditlerine ve tehlikelerine karşı yan yana olmalı, birlikte çalışmalı. Karşılıklı çıkarlara dayanmamız ve farklılıklarımız üzerinde yükselmemiz gerekiyor. Birlikte hareket edersek daha güçlüyüz. Birleşik Devletler ile Türkiye’yi birbirine bağlayan güvenin zorlandığını, sarsıldığını biliyorum. Bu zorlanmanın, sarsılmanın İslam inancının yaşandığı 
pek çok yerde paylaşıldığını da biliyorum. Becerebildiğim kadar açıkça şunu söylemek isterim ki, Birleşik Devletler, İslam ile bir savaş halinde değildir ve asla olmayacaktır”.151 

ABD Başkanı Obama’nın bu söylemleri ve bir ölçüde de Genel prensipler ve yöntemler açısından Obama yönetiminin güç kullanımı yerine müzakere ve diyalogu tercih ettiği, tek taraflı değil çok taraflı politikaları savunduğu, müttefikleri ile birlikte çalışıp, ABD’nin düşmanlarına karşı daha ince ayrım bir politikayı ön plana çıkardığı söylenebilir. 

Hüsnü Mahalli Obama’nın Türkiye ziyaretini ve meclis konuşmasını şu şekilde yorumlamıştır; 

 “Bu sürecin bence en önemli aşaması Başkan Obama’nın ilk Müslüman ülke olarak 6 Nisan 2009’da Türkiye’ye gelmesidir. 
Türkiye’yi öve öve bitiremeyen Barack Hüseyin Obama ülkesi ile Türkiye arasında ilk kez “Model Ortaklık” tan söz etti. Bu ortaklığın ne anlama geldiği daha sonra “Arap Baharı” ile anlaşılacaktır”.152 

Bu yeni çerçevenin uygulamasına baktığımızda bazı sonuçlar ortaya çıkmak tadır. Öncelikle ABD Barack Obama’nın seçim sürecinde birçok kez vurguladığı gibi Irak’tan çekilme takvimini uygulama koydu. Senatörlüğü döneminde Irak Savaşına karşı çıkan Obama birçok kez bu savaşın ABD’yi gerçek hedefi olması gereken el- Kaide’ye karşı savaşında zayıflattığını iddia etmişti.153 

Obama yönetimi daha önceki politikanın aksine İran ve Suriye ile sorunları öncelikle diyalog yoluyla çözmeye çalışacağını ilan etti. Bush yönetimi döneminde tamamen kesilen Suriye ile diyalog yeniden başlatıldı. İran ile ancak Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanlığından sonra ilişkiler gelişmeye başladı. 
Diğer taraftan Filistin-İsrail uyuşmazlığında Obama barış sürecinin yeniden başlamasını ve bu çerçevede İsrail’in yeni yerleşimler inşa etmeyi durdurması gerektiğini vurguladı. 
Müslüman dünyasına seslenmek için yaptığı Kahire konuşmasında da dikkat çektiği ana tema ise ABD’nin Müslümanlarla bir savaşta olmadığını vurgulayarak diyalog, hoşgörü ve bir arada yaşama mesajları verdi. Ortadoğu politikası konusundaki değişimi henüz daha çok söylem düzeyi ile sınırlıdır. 

Bu anlamda en önemli değişim siyaset tarzı ile ilişkilidir. 

Bu anlamda ABD’nin bu bölgede uzun yıllar içinde oluşturulmuş çıkarları değişmemiştir. Ancak yeni yönetim bu çıkarların nasıl korunacağı konusunda farklı yaklaşım geliştiriyor gibi görünmektedir. 

“Obama gerçekten, İslam dünyası açısından kulağa hoş gelen şeyler söyledi. Seleflerinin dile getiremediği, önemli bazı gerçeklerin de altını çizdi. Geçmişte 
yaşananlarla mevcut durumu kıyaslayarak tutarlı olmaya gayret etti.”154 Obama döneminde ABD’nin Ortadoğu politikasını ve ilişkilerini bölgesel aktörlerin önemli ölçüde etkileyeceği söylenebilir. Bölgedeki devletler ve devlet dışı aktörlerin kendi çıkarları ve ajandaları ABD’nin politikalarını uyguladığı bağlamı oluşturacaktır. 

Örneğin, Irak’taki çeşitli grupların ilişkileri, İran’ın iç politikası ve dış politikasına yansımaları, İsrail hükümetinin politikaları, Filistin’de el-Fetih ve Hamas arasındaki ilişkiler zaman zaman ABD politikalarından etkilense de kendi dinamiklerini yaratacaklardır. Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi, Soğuk Savaş sonrası dönemde de ABD’nin Ortadoğu’da düzen oluşturma çabaları bu gerçekle yüz yüze gelmiştir ve gelmeye de devam edecek görünmektedir.155 

Bu bölümde ABD’nin Ortadoğu bölgesinde yürüttüğü politikaların belli başlı örnekleri üzerinde durulmuştur. Özellikle Afganistan ve Irak işgalleri neden ve 
sonuçları ile incelenmiş, işgal öncesi yapılan söylemlerle, sonradan ortaya çıkan sonucun çeliştirildiği gösterilmeye çalışılmıştır. Bu örneklerle ABD’nin Ortadoğu’da yürüttüğü politikalarında gösterdiği nedenlerin dışında, gizli bir arka planının olduğu ispatlanmak istenmiştir. 


3.BÖLÜM  BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) 

 3.1. BOP’ un tanımı: 

 Başkan Bush ve Yeni Muhafazakâr grup tarafından hazırlanan ve Genişletilmiş Ortadoğu coğrafyasında demokrasi yönünde rejim değişikliğini öngören Büyük 
Ortadoğu Projesi, önceleri Türk karar vericileri dâhil, bölgenin demokratikleş mesini arzu eden devletler tarafından açık bir şekilde desteklenmiştir. Demokratik Barış Yaklaşımına dayanan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), aslında bölgenin iç siyasi, ekonomik ve sosyal yapılarında radikal dönüşümü öngörmektedir. Başkan Clinton’dan farklı olarak Başkan Bush ve ekibi, askeri yöntemleri kullanarak, kısa sürede bölgenin demokratik dönüşümünü sağlamayı hedeflemiştir.156 Atilla Akar BOP için şu değerlendirmelerde bulunmuştur; 

    “Büyük Ortadoğu Projesi, aslında çok eski bir projedir. Ortadoğu’da yer alan bölgelerin bir bütün olarak görülmesi ve bu bölgede otorite sağlayan bir siyasal 
yapılanmanın gerçekleştirilmesi doğrultusunda her dönemde ve her siyasal güç tarafından Ortadoğu’yu genel olarak büyük sınırlar içerisinde ele alan bazı yaklaşımlar ve projeler geliştirilmiştir.”157 

 BOP, Soğuk Savaş sürecinin ardından ABD’nin ortaya attığı Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi’nin bir alt başlığıdır. 1990’lı yılların başlarında ABD Tanzanya’da ve Kenya’da büyükelçiliklerinin bombalanması ile uluslararası terörizme karşı politikalar üretmesi gerektiğini anlayarak bu projeyi başlatmıştır.158 
Bu Kuzey Afrika’nın Akdeniz sınırlarından başlayıp Hindistan’ın batı sınırlarına kadar uzanan geniş bir coğrafyada çoğu Müslüman olan ülkelerin siyasi, hukuki, bilgi, eğitim, ekonomi, sosyal ve güvenlik boyutlarında değişim ve dönüşümlerini hedefleyen kapsamlı bir projedir159. 

Ancak BOP’ un hayat bulması ve uygulanması, bütün dünyayı sarsan ve yeni bir dönemin başlamasına sebep olan 11 Eylül terör saldırılarının ardından olmuştur. 
Küresel terörizmin ile mücadelede, klasik terörle mücadele yönteminin etkili olmadığı anlaşılınca, ABD küresel terörizmin kaynağı olarak gördüğü Ortadoğu bölgesine müdahale etmek amacı ile BOP’ u canlandırmıştır. Afganistan ve Irak’ın işgalleri ile uygulamaya konmuş olan projenin resmi ağızlardan ilk ilanı İsviçre’nin Davos şehrinde yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nda ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından 24 Ocak 2004 tarihinde yapılmıştır.160 

 Başkan Bush dönemine yön veren Yeni Muhafazakârlar, ABD tarafından uygulanan demokrasinin bütün ülkeler açısından en ideal bir yönetim tarzı olduğunu, dünyaya demokrasinin, özgürlüğün yayılması gerektiğini ve bu görevin Tanrı tarafından, ABD’ye verildiğini savunmaktadırlar. 

Bunun yanı sıra bir zamanlar Almanya ve Japonya’ya nasıl özgürlük götürdülerse, şimdi de aynı görev, başta Ortadoğu olmak üzere diğer bölgelere götürülmesinin gerektiğin, SSCB’nin yıkılmasından sonra, ABD’ye meydan okuyacak bir gücün kalmamasından dolayı, ABD liderliğinde tek kutuplu bir dünyanın kurulması gerektiğini söylemektedirler. Yeni Muhafazakârlar, diktatör rejimlerin askeri müdahalelerle değiştirilmesini başta İsrail olmak üzere, müttefiklerine her türlü desteğin verilmesini ve ABD’nin dış politikada aktif, müdahaleci bir rol üstlenmesi gerektiğini, savunmaktadırlar. 
Yeni Muhafazakârlar, İsrail’in sağcı politikalarını da desteklemektedir. Filistin’e verdiği destekten dolayı sorun çıkaran Suriye, İran ve Suudi Arabistan’daki rejimlerin devrilmesini istemektedirler.161 

 Bush’un iktidar döneminde ABD dış politikasına yön veren muhafazakâr kesime karşı yeni liberal fikirlerin savunucusu olan Ronald Asmus’un Kenreth Pollack ile 
birlikte kaleme aldığı makalesinde BOP ile ilgili önemli bilgiler mevcuttur. Washington 

Post gazetesinde 22 Haziran 2003’te yayımlanan “Ortadoğu’nun Neoliberal Açıdan Ele Alınışı” (The Neoliberal Take on the Middle East) isimli makalede, Ortadoğu’nun tehditlerden arındırılarak istenilen şekle gelebilmesi için uygulanması gereken proje NATO’nun soğuk savaş döneminde SSCB’ye uyguladığı projenin bir benzeri olmak zorundadır. Uygulanması gereken bu proje uzun vadeli olmakla beraber kuvvet uygulaması içermemelidir. Çünkü Ortadoğu’yu kuvvet uygulayarak istenilen seviyeye getirmesi imkânsızdır. Ancak ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi açılardan geliştirilmiş bir proje Avrupalı müttefiklerle beraber uygulandığı takdirde Ortadoğu’da sonuç alınabileceği ifade edilmiştir.162 

 Irak’ın işgalinin ardından gündeme gelen ve çok geniş bir alanı etki altına alması hedeflenen bu proje ile petrol, su ve doğal gaz gibi maddelerin hem kaynaklarını hem de nakil yollarını kontrol altında tutulması amaçlanmıştır. Bu sayede ileride rakip olması ya da tehlike arz etmesi muhtemel olan güçlerin önü kesilecek bu şekilde de hangi devletin güçlenip hangisinin güçlenmeyeceğine bizzat kendileri karar verebileceklerdir. Barındırdığı bunca avantajın yanı sıra enerjiye artan ihtiyaç, devletlerin istikrarsızlıkları, petrol kaynağı ülkelere ulaşmadaki artan zorluk derecesi ve dünyanın tamamına hükmetme arzusuna sahip çeşitli güçler Ortadoğu’da söz sahibi olmanın önemini oldukça arttırmıştır. 163 

 ABD’nin bu projesinde işi organize edecek devlet İsrail, model devlet ise Türkiye olacaktır. ABD ise sadece gerektiği anlarda tetikleme ya da organize etme gibi 
müdahalelerde bulunacaktır. Bu şekilde ABD’nin 90’lı yıllarda sıkça telaffuz ettiği Yeni Dünya Düzeni ile elde edeceği küresel hâkimiyetin bölgesel alanda tatbiki 
sağlanmış olacaktır. 
ABD 1990’lı yıllarda Sovyet Birliği’nin yıkılmasından sonra dünya sahnesinde yalnız kalmış ve Ortadoğu bölgesindeki faaliyetlerini artırarak, bölgede hâkimiyet sağlamak için elde ettiği bu fırsatı yaygın politikalar üreterek kullanmıştır. Bu politikalar BOP’ u oluşturmuştur.164 

 Benzer olarak Bill Clinton 1997 yılında “Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi” adı verilen belgeyi imzalamıştır. Belgenin özü ABD çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin, gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmiştir. Aynı belgede şu cümleler yer almaktadır; 

“200 milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, ABD'nin yaşamsal çıkarlarından biridir.”165 

Bu belgeyle ABD’nin Ortadoğu’daki her faaliyetinin petrole egemen olma maksatlı olduğu anlaşılmaktadır. 

 Görüldüğü üzere BOP’ un asıl hedefi ABD’nin Ortadoğu bölgesindeki tüm petrol kaynaklarına hâkim olma isteğidir. Buna rağmen ABD projeyi hümanist temellere oturtmaya çalışarak, projenin maksadının bölgeye daha fazla demokrasi ve özgürlük getirmek olduğunu iddia etmektedir. ABD, aynı zamanda proje kapsamında eğitim, terör ve ekonomik sorunlarında halledileceğini ifade etmektedir. Gelinen noktada proje kapsamında işgal edilen Irak’ta ve Taliban tasfiyesi için müdahaleye maruz kalan Afganistan’da bir milyonun üzerinde can kaybı ve milyonlarca insanın mülteci durumuna düştüğü görüldü. ABD’nin demokrasi söylemlerine inanan ve müdahaleleri destekleyen bu ülkelerin vatandaşlarının, yaşam güvencelerinin eskiye nazaran kötüye gittiği günümüzde daha iyi anlaşılmaktadır.166 

3.2. BOP coğrafyasının kapsamı ve özellikleri: 

 Büyük Ortadoğu Projesi yüzölçümü çok geniş alan bir alandaki ülkeleri kapsamaktadır. Sınırları doğuda Orta Asya ve Moğolistan, batıda Fas, Moritanya, kuzeyde Kafkasya ve Türkiye, güneyde Arap dünyasından Somali'ye kadar uzanır. Bu sınırlar içindeki ülkelerin büyük çoğunluğu Müslüman olsa da proje bütün İslam ülkelerini kapsamamaktadır. BOP bu geniş coğrafyada 23 ülkeyi kapsamaktadır. Bu ülkeler şunlardır: Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Lübnan, Filistin, Ürdün, Suriye, Türkiye, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Yemen, İran, Pakistan ve Afganistan. Bütün bu ülkelerin ya petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarına sahip olması ya da bu enerji kaynaklarının nakil hattı üzerinde bulunuyor olması dikkat çekicidir.167 



 BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ HARİTASI168 

 Projenin orijinal halinde Türkiye hedef ülke olarak kapsam dâhilinde iken Türkiye’nin tepki göstermesi ve NATO üyeliği, AB adaylığı, laik ve demokratik bir ülke olma özellikleri dikkate alınarak Türkiye kapsam dışına çıkartılıp model ülke konumuna getirilmiştir.169 Eski CIA Ortadoğu Masası uzmanı Graham Fuller Türkiye’nin model ülke olası hususunda şu açıklamayı yapmaktadır; 

“ Ben çok umutluyum. Çünkü bu bölgede genel olarak Türkiye kadar demokratik bir ülke yok. Arap ülkelerinde yoktur. Kafkaslarda yoktur. 
Balkanlarda çok zayıftır. Yunanistan hariç çok zayıf demokrasiler vardır. O bakımdan Türkiye kedini çok iyi bir model olarak görebilir.”170 

Ünlü ekonomist ve düşünür Francis Fukuyama Türkiye’nin model olması konusunda “Türkiye öteki Müslüman ülkelere karşı başarılı bir model oluşturmuştur. İslam dünyası için en iyi model Türkiye’dir.” açıklamasını yapmıştır.171 

 Büyük Ortadoğu projesinin coğrafyasını inceleyecek olursak bölge, tarihin başlangıç noktası sayılan yazının bulunmasından bu yana bir yandan insanoğlunun meydana getirdiği medeniyetin beşiği olmuş, diğer yandan dünyanın diğer bölgelerinde gelişen medeniyetlerin yayılmasında kavşak noktasını teşkil etmiştir. Atlas Okyanusu'ndan Akdeniz'e, Akdeniz'den de Hint Okyanusu'na açılan önemli geçiş yollan bu bölgededir. Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'ya kıyısı olan Akdeniz, dünyanın en önemli jeostratejik denizlerinden birisidir. Akdeniz, dünyanın neredeyse merkezinde yer almaktadır ve enerji kaynaklarının güvenliği için büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, hem doğu hem de batı ile ilgili yapılan ticaretle ilgili olarak gemilerin büyük bir çoğunluğunun bu bölgeden geçmesi bölgenin İktisadi ve siyasi açıdan önemini bir kat daha arttırmaktadır.172 

 Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki ülkelerde yaşayan insanlar çoğunlukla İslam’a inanmaktadırlar. Müslümanlar, Sünni, Şii ve Vehhabi olmak üzere üçe 
bölünmüştür. Bölgede sayıca fazla olan Müslüman nüfusun yanı sıra İsrail, Lübnan, Irak ve Suriye’de Yahudi ve Hıristiyanlar da yaşamaktadır. Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam için kutsal kabul edilen ve üç din için de büyük önem arz eden Kudüs bu bölgede bulunmaktadır.173 

 Bölgenin sergilediği genel özellikler eğitimsizlik, hızlı nüfus artışı, göç, antidemokratik yönetimler, teröre kaynaklık etme, süregelen anlaşmazlık ve 
çatışmalardır. Bölgedeki despot yönetimler nedeniyle bölge geri kalmıştır ve gelir dağılımı oldukça düşüktür. Bölgede yaşayan halkın üçte biri günde iki dolarda daha az bir gelire sahiptir. Bölgedeki çatışma ve savaşlar hala devam etmekte; Akdeniz'in iki tarafındaki ekonomik farklılık giderek daha da artmaktadır.174 

 Bölgenin öne çıkan eksiklerden biri de demokrasi ve insan haklarıdır. Büyük Ortadoğu Projesinde yer alan ülkeler incelendiğinde tam anlamı ile Batılı anlamda demokrasi ile yönetilen ülke bulunmamaktadır. Bugün dünyayı kasıp kavuran Arap ayaklanmalarının da temel nedeni olarak insanların demokrasi talepleri olarak gösterilmektedir. 

 ABD’ye göre, bölgede devam eden olumsuzluklar, bölgenin kötü yönetilmesin den kaynaklanmaktadır. Politik ve ekonomik durum açısından kötü durumda olan Büyük Ortadoğu ülkelerine rağmen İsrail, var olan bütün kötü örneklere karşı bünyesinde farklı özellikleri barındıran iyi bir örnektir. Yüzeysel alan olarak bütün bölgenin yüzde 0,1’i olan İsrail, yalnızca 20 bin kilometrekare ve 6 milyon insanıyla, GSMH’nın yüzde 10’unu oluşturmaktadır. Kökene inildiği zaman Musevilerin de, Araplar gibi Sami kavminden oldukları görülür. Eski zamanlarda Araplar gibi kabileler halinde yaşayan Musevilerin günümüzde Araplarla aralarında büyük farklılıklar oluştuğu görülmektedir. Özellikle Din, eğitim, demokrasi ve daha çok da kültürel alışkanlıklar açısından farklılıklar öne çıkmaktadır.175 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI


147 Yalım Eralp, Obama’nın Konuşması: Ankara-Kahire Farkı, 
 http://www4.cnnturk.com/Yazarlar/YALIM.ERALP/Obama.nin.Konusmasi.Ankara.Kahire.Farki/39.490/index.html, 08.06.2009, 25.02.2014 
148 Dünya Bülteni, Barack Obama’nın ilk röportajı, 
http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=64993, 30.01.2009, 25.02.2014, 
149 Barack Obama’nın Kahire konuşması, 
http://xa.yimg.com/kq/groups/17875166/445506459/name/Barack+Obama%26%2339%3Bs+Cairo+speech.doc, 04.06.2009, 25.02.2014, 
150 Aydoğan Vatandaş, Arabulucu Amerika Konuşmaları, Kara Kutu Yayınları, İstanbul, (2012) , s.52 
151 Başkan Obama’nın TBMM’deki Konuşması, 
http://www.yenidenergenekon.com/98-baskanobamanin-tbmmdeki-konusmasi-turkce-tam-metin/#sthash.GWHxrEo0.dpuf, 07.04.2009, 25.02.2014, 
152 Hüsnü Mahalli, Ortadoğu’da Kanlı Bahar, Destek Yayınevi, İstanbul, (2012), s.106 
153 Altunışık, A.g.m, s.79 
154 İsmail Kapan, Irklar, Dinler ve Mezhepler Mozaiği Ortadoğu’da Bahar Sancısı, Babıali Kültür yayınları, İstanbul, (2012), s.225 
155 Altunışık, A.g.m, s.80 
156 Neziha Musaoğlu ve Ertan Efegil, “ Ortadoğu’da Büyük Ortadoğu Projesi uygulanabilir mi?”, s.2, 
http://www.akademikortadogu.com/belge/ortadogu2%20makale/neziha_musaoglu_ertan_efegil.pdf, 18.03.2014 
157 Atilla Akar, Büyük Ortadoğu Kuşatması, Timaş yayınları, İstanbul, (2004), s.101 
158 Günal, A.g.m, s.157 
159 Salim Cöhce, Büyük Orta Doğu Projesi Bağlamında Hindistan ile Orta Doğu Arasındaki Tarihi Bağlar ve Güncel İlişkiler, Gazi Akademik Bakış, Cilt. 2, Sayı 3, 
      (2000), s.65,  http://ataum.gazi.edu.tr/posts/download?id=46822 
160 Cöhce, A.g.m, s.66 
161 Abdullah Şahin, Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye,İstanbul, (2004), s.65 
162 Şafak, A.g.e, s.36 
163 Şafak, A.g.e, s.37 
164 Kaynak-Gürses, A.g.e, ss.12-13. 
165 Büyük Ortadoğu Projesi, http://trtr.facebook.com/note.php?note_id=154231004611127&id=104439666258769, 18.03.2014 
166 Babür Pınar ve Recai Ulutaş, Ortadoğu Yalancı Bahar, Nitelik Kitap Yayınevi, Ankara, (2012), s.199 
167 Günal, A.g.e, s.159 
168 Büyük Ortadoğu Haritası, 
      http://bopnedir.blogspot.com.tr/2013/03/buyuk-ortadogu-projesiharitasi.html, 10.05.2014 
169 Meclis araştırmaları önergesini metni, 
      http://www2.tbmm.gov.tr/d24/10/10-163458gen.pdf,   12.12.2012, 19.03.2014 
170 Hikmet Çetinkaya, Amerikan Mızıkacıları, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, (2008), s.109 
171 Hikmet Çetinkaya, Soros’un Çocukları, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, (2007), s.219 
172 Atilla Sandık ve Kenan Dağcı, Büyük Ortadoğu Projesi: Yeni oluşumlar ve değişen dengeler, İstanbul, 2006, s.179 
173 Din dağılımı dünya haritası, 
      http://aygunhoca.com/cografi-haritalar/76-dinsel-haritalar/511-dindagilimi-dunya-haritasi.html, 19.03.2014 
174 A.g.e, s.185 
175 Kemal Evcioğlu, Amerika Birleşilk Devletleri’nin Büyük Ortadoğu Projesi, Umay Yayınları, İzmir, (2005), ss.116-119 

7 CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR




 ***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder