24 Aralık 2018 Pazartesi

KKTC Su Krizi: Denizi Geçip Derede Boğulmak

KKTC Su Krizi: Denizi Geçip Derede Boğulmak 


Esengül Ayaz AVAN
* Dr., Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü 

<  Yıllardır hem miktar hem de kalite açısından su sıkıntısı çeken Kuzey Kıbrıslı Türklerin su ihtiyacının karşılanması için Türkiye’den KKTC’ye kesintisiz su aktarılmasını mümkün kılacak KKTC Su Temin Projesi tamamlandı. “Asrın projesi” olarak adlandırılan proje bitirilmiş olmasına rağmen suyu kimin yöneteceği hala belirsiz. KKTC’nin suyun işletmesinin belediyeler aracılığıyla, Türkiye’nin ise yap-işlet-devret modeli ile yapılması konusundaki ısrarları nedeniyle iki ülke arasında yaşanan işletme krizi günden güne derinleşiyor. Bu çalışma, proje ile ilgili yaşanan anlaşmazlığın altında yatan nedenleri ve 
iki ülke arasında yaşanan krizdeki gelişmeleri ve krizin etkilerini açıklamayı amaçlamaktadır. >

Türkiye, Suriye kaynaklı güvenlik tehditlerinin önüne geçmek için Suriye’nin kuzeyinde güvenlik bölgesi/tampon bölge oluşturulmasını önermiş ancak 
Rusya ile ABD tarafından reddedilmiştir. 

KKTC Su Temin Projesi 7 Mart 2011’de- Mersin’in Anamur ilçesindeki Alaköprü Barajı’nın temelinin atılması ile başlamış ve dört yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak 17 Ekim 2015’te hem Türkiye’de hem de KKTC’de gerçekleştirilen törenlerle hizmete alınmıştır. 

Proje, KKTC’ye içme, kullanma ve sulama suyu temin ederek ülkenin 2045 yılına kadar su ihtiyacını karşılayacak önemli bir projedir. Dünyada hem deniz geçiş mesafesi nedeniyle hem de askılı boru sistemiyle deniz geçilerek su aktarılan ilk ve tek proje olması nedeniyle “asrın projesi” olarak 
adlandırılmaktadır. 

KKTC Su Temin Projesi, 2 adet baraj (Anamur-Alaköprü ve Güzelyalı-Geçitköy Barajı), 2 adet terfi istasyonu (Anamuryum Dengeleme Deposu ve Güzelyalı Pompa İstasyonu) ve 107 kilometre uzunluğunda boru hattından oluşmaktadır. 24 kilometresi Türkiye tarafında, 80 kilometresi deniz yüzeyinin 250 metre derinliğinde ve 3 kilometrelik kısmı da Kuzey Kıbrıs tarafında olan bu boru hattı, Anamur Dragon Çayı üzerinde tesis edilen Alaköprü Barajı’ndan Kuzey Kıbrıs’taki Geçitköy Barajı’na su götürmektedir. 1 



KKTC’nin kullanılabilir yıllık su miktarı 117,5 milyon m3 iken, su ihtiyacı 190-197 milyon m3 civarındadır. Proje ile KKTC’ye yılda 75 milyon m3 su iletilerek aradaki farkın kapatılması hedeflenmektedir. KKTC’ye temin edilecek suyun 37,76 milyon m3’ü (%50,3) içme-kullanma ve sanayi için, geriye kalan 37,24 milyon m3’ü (%49,7) ise sulama amaçlı kullanıma tahsis edilecektir.2 

KKTC Su Projesi’nin Önemi 

KKTC’de sosyal ve ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilmesi ve yıllardır devam eden izolasyonun etkilerinin azaltılabilmesi için temiz ve sürekliliği olan su arzı çok önemlidir. Projenin KKTC’de tarımsal gelir elde edilmesini mümkün kılarak ülkenin kalkınmasına katkı sağlayacağı şüphesizdir. Adada uzun ve sıcak geçen yazlar, kısa ve ılıman geçen kışlar ve verimli topraklar Türkiye’den gelen su ile birleşince yılda 2, 3 kat mahsul alınmasına olanak sağlayacaktır.3 Ayrıca, Türkiye’den badem, zeytin, narenciye, keçiboynuzu gibi gelir getirici bazı ağaç türleri getirilerek, ülkede üretim ve ihracat sahası oluşturulması hedeflenmekte dir. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da, “Türkiye’den, Anamur’dan Geçitköy’e akacak olan bu su Kıbrıs’ın üretimini artıracak. Sarı olan rengimiz gerçek anlamda bizi yeşil bir adaya döndürecek” açıklaması ile suyun adada üretime yapması beklenen olumlu etkiye değinmiştir.4 KKTC Su Projesi, ülkenin su arz güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra Türkiye için de büyük önem taşımaktadır. Projenin başarı ile tamamlanmış olması, Doğu Akdeniz’de deniz yolu ile su dış ticareti konusunda Türkiye’ye önemli bir üstünlük sağlamıştır. 2011’de temeli atılan projenin, Türkiye tarafından 4 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanıp 2015 yılında hayata geçirilmesinin bölgede hız kazanan ve Türk tarafı ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında gerginliğe yol açan petrol ve doğal gaz arama faaliyetleriyle aynı döneme denk gelmesi tesadüf değildir. Bu durum, Türkiye’nin suyun stratejik üstünlüğünü kullanmak istemesinin bir sonucudur.5 

Ayrıca proje, Türkiye’nin bölgedeki prestijini arttırdığı gibi projenin yapımı sırasında elde edilen tecrübe de Türkiye’nin benzer projelerde yer almasına 
olanak sağlayacaktır.6 

Projenin Kıbrıs Türkleri ile Türkiye’yi birbirine daha yakın hale getirmesi beklenmektedir. Su projesi, Türkiye’nin 1974’ten beri devam eden izolasyon sonucu uluslararası toplumdan kendini soyutlanmış hisseden Kıbrıslı Türklere sahip çıktığını göstermesi açısından oldukça önemlidir. 
Başbakan Davutoğlu’da projenin açılış töreninde yaptığı konuşmada bunu açıkça dile getirmiştir: 


“Bugün Anadolu ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti su gibi aziz projeyle bir kez daha birbirine kavuşuyor, bir kez daha kenetleniyor. 
Muhteşem bir su köprüsü kuruyoruz, Girne’yi Anadolu’ya bu kez su ile bağlıyoruz. Bütün dünyaya haykırıyoruz; Türkiye ile Kıbrıs hiçbir zaman ayrılmayacak şekilde birbirine kenetlenmiştir, Kıbrıs’a Türkiye’nin suyu bereket ve izzet götürecektir.”7 
Bir diğer önemli konu ise projenin KKTCGKRY arasında devam eden müzakere sürecine ve genel olarak yıllardır devam eden Kıbrıs sorununa olası etkisidir. 
Bu proje sayesinde GKRY’ye de su verilebilme ortamının yaratılmasıyla, adada kalıcı bir çözüme kavuşulmasına katkı yapılabilecektir. Bu konuda Türk tarafı oldukça umutludur ve projenin açılış töreninde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Güneydekiler bu sudan istifade etmek istiyorlarsa adını barış suyu koyar onlara buradan su veririz” sözleriyle bunu açıkça dile getirmiştir.8 


<   KKTC Su Projesi, ülkenin su arz güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra Türkiye için de büyük önem taşımaktadır. 
Projenin başarı ile tamamlanmış olması, Doğu Akdeniz’de deniz yoluyla su dış ticareti konusunda Türkiye’ye önemli bir üstünlük sağlamıştır. >

Aynı törende KKTC Başbakanı Kalyoncu’da, “Bu su gün gelecek barış suyu da olacak” diyerek bu konuda umutlu olduğunu göstermiştir.9 Her ne kadar bu haliyle proje KKTC’nin su ihtiyacını karşılayacak nitelikte olsa da proje gelişime açıktır. Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelen açıklamalar Rumların bu konuya Türk tarafı kadar olumlu bakmadığını göstermektedir. Güney Kıbrıs’ın en büyük partisi DİSİ’nin lideri Averof Neofitu projeyi Türkiye tarafından hayata geçirilen yasadışı bir proje olarak tanımlamıştır.10 

Ayrıca Rum basını, Ankara’nın Kıbrıslı Türklerin ‘anavatana’ bağımlılığını güçlendirmeye çalıştığını söyleyerek su projesini göbek bağı olarak nitelendirmiştir.11 
Her ne kadar GKRY’nin su temini konusunda Türkiye’ye bağlı olmak yerine deniz suyunun arıtımı gibi başka alternatifleri gündemde tutmak isteyeceği 
düşünülse de,12 daha önce KKTC’den elektrik alan su fakiri Rum kesiminin Kuzey’den su alma olasılığı tamamen göz ardı edilmemelidir. 

KKTC ve Türkiye Arasında Yaşanan Su Krizi’nin Nedeni 

Türkiye ve KKTC arasında yaşanan su krizinin temel nedeni, suyun işletmesinin kimin tarafından yapılacağı konusunda iki ülkenin bir uzlaşıya varamamış 
olmasıdır. 
KKTC’de su dağıtım ve faturaların tahsilat işi 28 belediyenin su işletmesini yürütmek amacıyla kurduğu “KKTC Belediyeleri Su ve Kanalizasyon İşletmeleri” (BESKİ) adlı özel şirket tarafından yapılıyor ve KKTC koalisyon hükümetinin büyük ortağı Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve belediyeler, suyun belediyeler aracılığı ile dağıtılmasına devam edilmesini istiyor. 
Su projesi ile adaya taşınacak suyun yönetimi konusunda Türkiye ise yap-devret işlet modelini savunuyor. 
Aslında, krizin temelinde, KKTC devletinin belediyelere suyu çok yüksek oranlarda zararına satması ve Türkiye’nin savunduğu şekilde özelleşmesi halinde belediyelerin en büyük gelirlerini yitirecek olması yatıyor. Su işleri dairesinin verilerine göre 1 ton suyun devlete maliyeti 1 liranın üzerine çıkıyor. 

Belediyeler, kuyuların işletilmesinin elektrik maliyetini ödüyorlarsa suyun tonunu 10 kuruşa, tüm maliyetlerler su işleri dairesi tarafından karşılanıyor ise suyun tonunu 25 kuruşa satın alıyorlar. Devlet özel sektörün işlettiği 2 deniz suyu arıtma tesisinden aldığı suyu belediyelere satarken ise kendisinin 1.5 dolar ödediği suyun tonunu, yalnızca 35 kuruşa satıyor. Belediyeler de suyu halka satarken sutüketim miktarına bağlı olarak kademeli bir fiyat uyguluyor ve bu fiyat ton başına yaklaşık 3 lirayı buluyor13. Belediyeler, ciddi oranlarda kar etmelerine olanak sağlayan bu sistemin değişmesini istemiyorlar. Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı “Elli altmış yıldır yaptığımız işe devam etmek istiyoruz.…


Neden dışarıda kalalım? Depoya kadar karışmayız. Depoya düşen suyun dağıtımını biz yapmak istiyoruz.” 14 sözleriyle KKTC’deki 
belediyelerin konuya bakışını net bir şekilde ifade etmiştir. 

Buna karşılık, projeye 1.6 milyar lira harcayan ve KKTC’ye suyu bedava veren Türkiye, KKTC içindeki su dağıtım maliyeti ile su dağıtımı için 
gerekli altyapı maliyetinin Lefkoşa tarafından karşılanmasını istiyor. Zaten projeyi yapan DSİ’nin programı bu maliyetlerin karşılanmasını 
kapsamıyor. Su dağıtım maliyetinin içinde KKTC’deki pompa istasyonlarının elektrik maliyeti ile arıtma tesisinin işletilmesi bulunuyor. Ayrıca, 
Ankara mevcut dağıtım hatlarının yenilenmesi gerektiğini söylüyor. Ankara DSİ’de Proje Başkanı olan Müsteşar Yardımcısı Ömer Özdemir, 
KKTC’de şebeke kayıplarının yüzde 40-50’ler civarında olduğunun tahmin edildiğini ve Türkiye’den gelen sudan faydalanabilmek için 
bunun mutlaka düşürülmesi gerektiğini vurgulamıştı.

15 Bu yatırım için yaklaşık ek 600 milyon liraya ihtiyaç var ancak belediyelerin bu ek yatırımı yapmak için gerekli kaynaklarının olmaması 
nedeniyle Türkiye, projenin belediyelerin de gelir ortağı olacağı yap-işlet-devret modeliyle işletilmesi gerektiğini savunuyor.16 Bu bağlamda, 
Türkiye’nin önerdiği modele göre suyun yönetim ve denetimi KKTC tarafında kamu otoritesinde olurken, işletmesi ise gerekli yatırım ve tesis 
ihtiyaçlarını da karşılayacak olan özel sektör tarafından yapılmalıdır. Fakat, su satışından önemli miktarda kar eden belediyeler, Türkiye’nin 
önerdiği yap-işlet-devret modelinden kendilerine verilecek olan gelir payını yeterli bulmuyorlar ve BESKİ çatısı altındaki fatura tahsilatındaki tekellerini 
korumak istiyorlar. 


<  Suyun dağıtılması ve bu bağlamda gerekli yatırımların finansmanının yapişlet-devret modeli ile karşılanacağı, iki ülke arasında 4 Aralık 2012 tarihinde imzalanan “TC-KKTC Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü” ile hükme bağlanmıştı. >

Krizin Etkileri.,

Suyun dağıtılması ve bu bağlamda gerekli yatırımların finansmanının yap-işlet-devret modeli ile karşılanacağı, iki ülke arasında 4 Aralık 2012 tarihinde imzalanan “TC-KKTC Ekonomik ve Mali İşbirliği Protokolü” ile hükme bağlanmıştı. Türkiye, gerekli yatırım ve tesis ihtiyaçlarının karşılanması için suyun işletmesinin özel sektör tarafından yapılmasını öngören Hükümetlerarası Anlaşma taslağını da projenin açılışı yapılmadan yaklaşık 6 ay önce, 7 Nisan 2015’te KKTC tarafına göndermişti. Türkiye, KKTC tarafından yazılı yanıt beklediğini birçok kere Hükümet ve parti temsilcilerine hatırlatmış ve bu dönemde KKTC tarafının tepkisiz kaldığı eleştirilerini yapmıştı.17 KKTC tarafının Aralık 2015’te bazı yazım değişiklikleri içeren karşı bir taslak metin sunmasının ardından, 24-25 Aralık 2015 tarihlerinde iki ülke resmi heyetleri arasında 
görüşmeler gerçekleştirildi ve bu görüşmelerden sonra Ankara ortak bir Hükümetlerarası Anlaşma taslağı üzerinde mutabakata varıldığını açıkladı. 
Ayrıca, Anlaşma’nın imza ve onay işlemlerinden sonra ihale sürecinin yaklaşık 1 yıl süreceği düşünüldüğü için ve bu süre zarfında da suyun Kıbrıs halkı tarafından kullanılabilmesi için anlaşmaya geçici bir hüküm eklenerek suyun DSİ tarafından belediyelerin depolarına kadar götürülmesine olanak sağlayan düzenlemelerin de yapıldığı söylendi.18 

Fakat KKTC’de koalisyon hükümetinin büyük ortağı CTP 26 Aralık 2015 günü yapılan Parti Meclisi toplantısında, içinde özel şirketlerin de bulunduğu DSİ 
yönetimi teklifini görüştü ve sonrasında CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, bu formülü kabul etmediklerini belirterek, suyun belediyeler 
tarafından yönetilmesi gerektiği konusundaki tavırlarından geri adım atmayacaklarını belirtti.19 

Ardından Türkiye Lefkoşa Büyükelçiliği tarafından 7 Ocak 2016 tarihinde yapılan, konunun asıl görüşülmesi gereken yerin parti meclisi değil, Bakanlar Kurulu olduğu yönündeki açıklama20 ve buna cevaben CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’tan gelen “Türkiye Büyükelçiliği’nin yaptığı açıklama, yaşanan sıkıntılara olumlu katkıda bulunmaktan uzaktır” 21 cevabı iki ülke arasında yaşanan krizin daha da derinleşmesine neden oldu. 

<  Türkiye’den yetkililer, projenin kar amaçlı yapılmadığını, suyun da zaten KKTC’ye bedava verildiğini ve tek amaçlarının sistemin düzgün 
çalışması olduğunu söylüyorlar. >

Ayrıca, su krizi nedeniyle Türkiye ile KKTC arasında 31 Aralık 2015’te dolan 2012-2015 dönemi Ekonomik Yardım Mali Protokolü’nün yerine 2016-2018 dönemini kapsayan mali protokol de henüz imzalanamadı çünkü mali protokolün içine, ek bir protokolle su yönetimi ve yatırımlarının da girmesi gerekiyor. Bu protocol, KKTC’nin yılda 200 milyon TL, ayda 20 milyon TL’ye denk gelen bir kaynak almasını sağlayacak. 
Fakat protokolün henüz imzalanmaması nedeniyle, KKTC’de her yıl kamu çalışan ve emeklilerine ödenen 13. maaşlar, üreticilerin alacakları ve son olarakta memurların Nisan ayı maaşlarının tamamı ödenemedi ve protokolün ne zaman imzalanacağı hala belirsiz. Tüm bu yaşananlar, Türkiye’nin KKTC’ye yapılan kaynak aktarımını yapmayarak su krizini ekonomik olarak yansıttığı şeklinde yorumlanıyor.22 


Türkiye ve KKTC arasında suyun yönetimi ile ilgili yaşanan kriz, ekonomik etkilerinin yanı sıra Ada’daki hükümet ortakları arasında da anlaşmazlığa 
neden oldu. İktidardaki solcu Cumhuriyetçi Türk Partisi özelleştirmenin olumsuz yanlarının altını çizip Türkiye’nin önerdiği yap-işlet-devret modeline şiddetle karşı çıkarken, koalisyon hükümetinin küçük ortağı milliyetçi Ulusal Birlik Partisi (UBP), Türk hükümeti gibi özelleştirilmesi gerekliliğini savundu. UBP’nin Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’ün “anlayışla ve inatlaşma olmaksızın Türkiye ile işbirliği içerisinde en doğrusunu bulup ona göre bunun yapılması gerekmektedir. Kıbrıs’ta suyun dağıtımının özelleştirilmesine talip olanların ihaleye girmesi 
gerek. Özelleştirme olursa belediyelerin devre dışı kalma endişesi var ancak bunlar çözülmeyecek konular değil” şeklindeki açıklaması KKTC hükümetindeki koalisyon ortakları arasında belirgin görüş ayrılıkları olduğunu gösterdi.23 KKTC’de su krizi başladığından beri bu nedenle hükümetin dağılacağı ve yeniden seçime gidebileceği konuşuluyordu ve sonunda, Türkiye’den gelen suyun işletmesi ve yine Türkiye ile pazarlıkları süren mali protokolün gecikmesi nedeniyle, Temmuz 2015’te kurulmuş olan CTP-UBP koalisyonu yaklaşık sekiz ay gibi kısa bir sürenin sonunda, Nisan 2016’da dağıldı. Suyun işletmesi ile ilgili yaşanan anlaşmazlığın neden olduğu ekonomik ve siyasi sorunların yanı sıra, Girne yakınlarındaki Geçitköy Barajı’na 1 Ekim 2015’den beri Türkiye’den su gelmesine rağmen KKTC’deki şehirlere henüz su verilmiş değil. 

Ankara, Eylül ayı başlarında KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile yapılan görüşmelerde anlaşmazlık çözülene kadar suyun verilmeyeceğini zaten bildirmişti.24 Kıbrıslı Türkler, Türkiye’nin adaya gelen suyu barajda bekleterek, kendisinin önerdiği yap-işlet-devret modelini KKTC’ye zorla kabul ettirmek istediğini düşünüyorlar.25 Öte yandan Türkiye’den yetkililer, projenin kar amaçlı yapılmadığını, suyun da zaten KKTC’ye bedava verildiğini ve tek amaçlarının sistemin düzgün çalışması olduğunu söylüyorlar. Fakat borç yükü altında olan ve personel maaşlarını bile ödemekte zorlanan belediyelerin yeterli kaynakları bulunmadığı için bunun altından kalkamayacağını savunuyorlar.26 



Sonuç 

Dünyada ilk ve tek olarak nitelenen böyle bir projenin başarı ile bitirilmesi fakat hükümetler arasında suyun işletmesi ile ilgili uzlaşı sağlanamadığı için suyun barajda bekletilmesi ve Kıbrıs halkına henüz ulaşmamış olması, denizi geçip derede boğulmaktır. Her iki tarafın da geri adım atmaması ve kendi önerdiği model üzerinde diretmesi iki ülke arasında ciddi bir kriz yaşanmasına neden oluyor. Türkiye ve KKTC’yi daha da yakınlaştırması beklenen su projesinde, işletme krizi nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkiler her geçen gün biraz daha geriliyor. Türkiye, şehirlere su vermeyerek ve mali protokolü imzalamayarak, KKTC hükümetine ve belediyelere yap-işlet-devret modelini kabul ettirmeye çalışıyor. Öte yandan, KKTC’li yönetici ve belediyeler de, Türkiye’den gelen suyun etkin kullanılabilmesi için gerekli olan yatırımı yapacak kaynakları olmamasına rağmen suyun belediyeler tarafından işletilmesi konusunda diretiyorlar. İki ülke arasında yaşanan krizden, hem ekonomik ve siyasi 
etkileri hem de suyun gelişini geciktirmesi nedeniyle en çok Kıbrıs halkı zarar görmektedir. 

Ayrıca, Kıbrıs sorunu gibi yıllardır devam eden bir soruna çözüm bulma arayışları sürerken ve bu bağlamda adaya getirilen su “barış suyu” olabilecekken, yaşanan kriz hem bu olumlu havaya hem de böylesine önemli bir projeye gölge düşürmektedir. 

Esengül Ayaz Avan 
21. YÜZYIL Nisan’16 • Sayı: 88 

DİPNOTLAR;

1 DSİ, “KKTC’ye Su Temin Projesi”, http://www.dsi.gov.tr/projeler/kktc-su-temin-projesi (Erişim Tarihi 2 Ocak 2016). 
2 A.g.e. 
3 A.g.e. 
4 T24, “Kuzey Kıbrıs’a tartışmalı su projesi”, 17 Ekim 2015, 
http://t24.com.tr/haber/kuzey-kibrisa-tartismali-suprojesi,313327(Erişim Tarihi 6 Ocak 2016). 
5 Dursun Yıldız ve Doğan Yaşar, Doğu Akdeniz’de Küresel Satranç, Truva Yayınları, 2012. ss.238. 
6 Tuğba E. Maden , “Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş: “KKTC İçme Suyu Temin Projesi Asrın Projesi Olacak”, Ortadoğu 
Analiz, Cilt: 4, Sayı: 42, 2012, s. 126. 
7 Milliyet, “KKTC Su Temin Projesi başladı”, 17 Ekim 2015, 
http://www.milliyet.com.tr/buyuk-gun-bugun-gundem-2133422 (Erişim Tarihi 6 Ocak 2016). 
8 A.g.e. 
9 Hurriyet, “KKTC Su Temin Projesi’nin açılışı gerçekleştirildi”, 17 Ekim 2015, 
http://www.hurriyet.com.tr/kktc-sutemin-projesinin-acilisi-gerceklestirildi-30333510 (Erişim tarihi 7 Ocak 2016) 
10 Nikolaos Stelya, “Güney Kıbrıs’tan Ankara’ya Jet Yanıt”, Sputnlk Türkiye, 17 Ekim 2015, 
http://tr.sputniknews.com/dogu_akdeniz/20151017/1018421987/kibris-su-proje.html (Erişim Tarihi 8 Ocak 2016). 
11 dha, “Rum Basını: O su göbek bağı”, 8 Ağustos 2015, 
http://www.dha.com.tr/rum-basini-o-su-gobekbagi_998000.html (Erişim tarihi 10 Ocak 2016). 
12 Türkiye’den Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’ne Su Temini ve Elektrik Nakli Projeleri Konusundaki Gelişmeler, Milli 
Güvenlik Kurulu, Ankara, s.8 
13 Ömer Bilge, “Türkiye’den KKTC’ye su taşıma krizi büyüyor”, Hürriyet, 05.10.2015. 
14 Metin Münir, “Türkiye’den gelen su neden KKTC çeşmelerinden akmıyor?”, T24, 25 Kasım 2015, 
http://t24.com.tr/yazarlar/metin-munir/turkiyeden-gelen-suneden-kktcde-cesmelerden-akmiyor,13311   (Erişim tarihi 22 Ocak 2016). 
15 A.g.e. 
16 Ömer Bilge, “Türkiye’den KKTC’ye su taşıma krizi büyüyor”, 
17 Metin Münir, “Türkiye’den gelen su neden KKTC çeşmelerinden akmıyor?” 
18 Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği, Basın Açıklaması, Lefkoşa, 7 Ocak 2016. 
19 Ömer Bilge, “Kıbrıs’ta anlaşılamadı, asrın suyu denize akıyor”, Hürriyet, 27.12.2015. 
20 Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği, Basın Açıklaması 
21 Remzi Samar, “Kıbrıs’ta su krizi çözülemiyor: Elçilik açıklamasına Talat sert tepki gösterdi”, Cihan, 08.01.2016 
22 Çağrı Sarı, “Türkiye’den Kıbrıs’a şantaj: Kıbrıs’ta kapanan ‘para musluğu’”, Evrensel, 20.11.2015. 
23 Ömer Bilge, “Türkiye’den KKTC’ye su taşıma krizi büyüyor”, 
24 Metin Münir, “Türkiye’den gelen su neden KKTC çeşmelerinden akmıyor?” 
25 Zülfikar Doğan, “AKP Kuzey Kıbrıslı Türkleri parasız ve susuz mu bırakacak?”, Al-monitor, 11.01.2016 
26 Metin Münir, “Türkiye’den gelen su neden KKTC çeşmelerinden akmıyor?” 


***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder