2 Aralık 2018 Pazar

27 Mayıs 1960'tan 28 Şubat 1997'ye Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri, BÖLÜM 9

27 Mayıs 1960'tan 28 Şubat 1997'ye Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri,  BÖLÜM 9



"Ben Ankara Etimesgut'ta 12'nci Hava Ulaştırma\Üssünde görevli Hv. Uçucu
Seyrüseferci Yzb. rütbesinde bulunmaktaydım.
"Bahis konusu bu askeri silah ve malzemeler üssümüzdeki C-47 Dakota uçakları ile Lübnan'ın Beyrut üssüne taşındı.
"Uçaklarımız Etimesgut'ta yüklenirken, ilk sortilerde Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu nezaret ediyordu. Ve kararı halktan gizlemek için geceleri uçuyorduk. Mart ayının kötü hava şartlarında ve korsan uçuş olarak görev yapıyorduk.
"Her uçak iki ton kadar yükü ile Beyrut hava alanına iniyor, yükümüzü Lübnanlılar boşaltırken ve yakıt ikmâli alırken. Türk düşmanı Ermenilerin sabotajı için uçak başından ayrılmıyorduk.
''1958'deki bu savaşta, egemen güçler tarafından Lübnan halkı zaman zaman bu
durumlara düşürülüyordu. Demokrat Parti hükümetleri kendisini milliyetçi ve
muhafazakâr, hatta mukaddesatçı olarak millete takdim ettiği halde nasıl oluyor da Müslümanların öldürülmesi için Hıristiyanlara silah veriyordu?"
Sorumu yineliyorum. Demokrat Parti iktidarı Müslüman mıydı?
Kitabımın "Giriş" bölümünde başlangıçta küreselleşmenin gizli örgütlerinden,
yandaşlarından söz ettim. Emperyalist hıyanet ağını oluşturan örgütler sayılmakla bitmez. Bu dönemde NGO'ların kum gibi çoğalması nasıl açıklanabilir? "Küresel Soygunu" göz ardı ederseniz; her türlü örgütü kurabilir, istediğinizi yapabilirsiniz. Hem de dünya çapında örgütlen örgüte akçalı ilişkilerden pay da alabilirsiniz. Bunu başaramazsanız Örgütler arası toplantılara çağrılıp bedava turistik gezi seçeneğinden yararlanabilirsiniz...
Bu bölümde 27 Mayıs 1960'tan itibaren yaşamımdan kesitler vermeye çalıştım ki, uğraşlarımın değerlendirilmesi kolaylaşsın, kitapta yer alan yazılar arasında bağ kurabilsin.

27 Mayıs'ı gerçekleştiren güçler, 141er, 22 Şubatçılar, 11'ler, Genç Kemalistler, 21 Mayısçılar, boykot ve işgalle üniversite ve tüm eğitim sorunun düzeltilmesini isleyen öğrenciler, kendisi için sınıf olma mücadelesi veren bilinçli işçiler, inançları uğruna sokaklarda kurşunlanan gençler, mütegallibenin toprağım işgal eden yoksul köylüler, yargıçlar, boykottaki polis öğrencileri, iktidara alet polisin kurşununu yiyen emekçiler, bütün yurtta boykot eylemini yürüten öğretmenler, direnen memurlar, aydınlar, yazarlar, "dokuzlar" ve bu güçlerin düşün ve eylem çizgisinde olan bütün vatandaşlar, gerçekte bilinçli ya da bilinçsiz "İkinci Kurtuluş Savaşı"nın birer eri olarak görevlerini yapıyorlar...
Kitabın son bölümüne tarihsel bir sürece damgasını vuran belgeleri ekledim ki
gerektiğinde başvurulsun. Bu belgelerin bile tek başına ülkemizde demokrasinin
yerleşmediğini kanıtlamaya yeterli olduğunu sanırım...
Aydın olabilmek çabası içinde, tanığı ve sanığı olduğum süreçte gerek eylem gerekse düşünce bağlamında katılımcı olmayı bir misyon olarak algıladım.
Okuyucularıma yararlı olabilirsem mutlu olacağım...

Talat Turhan
Kuzguncuk, 30 Nisan 2001


SİLAHLI KUVVETLER BİRLİĞİ VE 21 MAYIS*

Türkiye'de yıllar yılı cunta hareketlerinin bil memesinde, bütün ordu tarihiyle birlikte 27 Mayıs'ın da özel bir önemi vardır. 27 Mayıs'tan sonra, yönetimi sivillere devretmemek ten yana olan 14'lerin tasfiyesinin hemen ardından. "Silahlı Kuvvetler Birliği" kurulmuş ve fosa zamanda asıl gücü eline geçirmişti. Şubat ve Mayıs girişimlerinde, bu yarı gizli örgütün üyeleri etkindi. Aydemir'in asılmasından sonra, hukukta yeri olmayan bir ayrım pratikte yerleşti. Ordu müdahalesi emir-komuta zinciri içinde gerçekleşirse "cunta" olmaz. 12 Mart'ta bu ayrımın nasıl etkili olduğunu birçok yerde, ama en net biçimiyle Celil Gürkan'ın Cumhuriyet gazetesine anlattığı anılarda görüyoruz. 60-70 arasının çalkantılarım, hemen hemen hepsine taraf olmuş, su anda cunta etkinliğini eleştiren ve böylece kendi eleştirisini veren emekli yarbay Talat Turhan'ın ağzından sunuyoruz..

Yeni Gündem: Silahlı Kuvvetler Birliği nasıl kuruldu?

Talat Turhan: Şimdi efendim, şöyle söyleyebiliriz Milli Birlik Komitesi Slh. K.'ler adına ordunun vekili olarak 27 Mayıs'ta iktidara e! koydu. Ama Komite kendi arasında parçalandığı andan itibaren, bir anlamda yasallığını yitirmiş oldu. Ve olası yeni bölünmelerin de ortamı hazırlandı. O zaman genel bir kanı doğdu. MBK üyelerinde bu durumda 'vekalet görevini yapamıyor, asiller işe sahip olsun' kanısı yerleşmeye başladı. Genelde şöyle düşünülebilir: Mîllî Birlik Komitesi üyesi olması gereken kişiler yanında, bu nitelikten yoksun kişiler çoğunlukta idi. Bu oluşum bir anlamda Silahlı Kuvvetler Birliği Örgütü'nün kurulmasını kolaylaştırdı. Burada kişisel
* Y.n.: - Dili düzeltilerek sadeleştirilmiş ve yeniden düzenlenmiştir.
-Yeni Gündem dergisinin 15–28 Kasım 1585 günlü sayısında yapılan söyleşi.
ihtirasların rolü düşünülebilir. Yukarıdan aşağı bir oluşum değil, ama aşağıdan yukarı bir oluşum. O zaman MBK'da kalan 23'ler bu oluşumun farkına varıyorlar ve bu oluşumun zaman içinde kendi aleyhlerinde sonuçlanacağını anladıklarında teyakkuza geçiyorlar. Silahlı Kuvvetler Birliği 6 Haziran 1961'e kadar Hv. K. K. Orgeneral İrfan Tansat'e ulaşmış ve Tansel'i örgüte almıştı. Karşıdaki güçler ve MBK, eğer Silahlı Kuvvetler Birliği örgütünün tepesindeki adamı budarsak, örgütü dağıtmamız kolaylaşır anlayışıyla Tansel'i Washington'a tayin ediyorlar ve gerekli kararname de çıkıyor. Cumhurbaşkanı da Cemal Gürsel. Bu olay üzerine Silahlı Kuvvetler Birliği bir ültimatom veriyor Cumhurbaşkanı'na. Aslında bu kararı alanlar legaliteyi temsil ediyorlar, karşı taraf illegal. Bu kararı alan İşgal güçlere karşı SKB örgütü altı maddelik ültimatom veriyor: Buna İmza koyan Milli Savunma Bakanı' ve buna karşı çıkan Kara Kuvvetleri Komutam1 emekliye sevk edilecek. Bu olacak, şu olacak şeklinde. O arada jetler Çankaya'yı ütülüyor, bütün herkes tükürdüğünü yalıyor ve Silahlı Kuvvetler Birliği fiilen sahneye çıkıyor. Ve böylece Silahlı Kuvvetler Birliği gizli örgülü legaliteyi teslim aldığı andan itibaren iktidar, illegaliteyi temsil eden Silahlı Kuvvetler Birliği'ne geçiyor. Neden o zaman MBK'yi dağılıp da SBK'nın iktidara oturmadığı sorulabilir? Bunu anlamak mümkün değil "Nikah birinin üzerinde, bacakları başkasının üzerinde". Belki de dış dünyaya karşı öyle darbe üzerine darbe görüntüsü vermemek için böyle arkada kalıp öndekileri gütmeyi yeğlediler.

Y.G.: Her rütbeden adam var mıydı?

T.T.: Yarbaydan aşağısı yok. Bütün generaller örgütün içinde... Ve bu arada tabii
Org. Cevdet Sunay giriyor devreye. Bakıyor, çok önemli bir güç, kendini emniyete almak için SKB örgütüne üye oluyor."'
1.Emekli Orgeneral Muzaffer Alankuş ültimatom sonucu emekliye ayrıldı,
2.Korgeneral Celal Alkoç ültimatom sonucu emekliye ayrıldı.
3.Oysaki Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay SKB Gizli Örgütü'nün Tansel olayı nedeniyle vermiş olduğu ültimatomun muhataplarından biriydi, İrfan Tansel'in Washington'a atama kararnamesine imza koyan da Sunay. Ültimatomu kabullenip K.K.K, Korgeneral Celal Alkoç'un emeklilik kararnamesine imza koyan da yine Sunay...
Genelkurmay Başkanlığı düzeyinde yaşanan bu tarihi çelişkiyi göz ardı edip, bu kişinin güce boyun eğme niteliğini herkes kullanmakta sakınca görmedi... AP ve Demirel desteğiyle Cumhurbaşkanı bile yapılan Sunay, 12 Mart 1971 günü Demirel'i Başbakanlıktan alacağı eder muhtıra verildiği gün çaresizdi...

Y.G.: Başına da geçiyor...

T.T.: Evet. Bu sırada Genelkurmay Başkanı çıkarını gayet iyi hesap eden bir adam gerçekte. Bir yerlerde kalmasını bilmek kolay değil Türkiye'nin o günkü koşullarında.
Genelkurmay Başkanı bu Örgütün prensiplerini yaysın dedik. Resmen, yazılı olarak yaydı. O anda gizli örgütten de bahsedilemez artık; Silahlı Kuvvetler'e Genelkurmay Başkanı 'nın emriyle mal olmuş benzeri bulunmayan bir Örgütlenme...
Bu arada seçimler oldu. Seçimler sonucunda, İstanbul'da bulunan komitenin başında Gn. Faruk Gürler(4) ile yirmi-otuz general, albay protokol imzaladılar. Bu yapıdaki bir meclisin 27 Mayıs felsefesine, 27 Mayıs Anayasasına sahip çıkamayacağını karara bağlayıp, seçimleri geçersiz sayıp TBMM'nin açılmasını önleme karan aldılar.
Protokol imzalandı. Örneğin Battır 21 Ekim protokolü için İstanbul'a çağrıldığını, ama gitmediğini söylüyor. Zaten bu örgüte üye olmadığım, ama toplantılarına katıldığını belirtmiş. Oysa üye olunmadan bir gizli Örgüt toplantısına katılmak olanaksızdır.
Ayrıca İstanbul'daki protokolün koşutu Mürted Protokolü'nde İmzası var. Demek ki demokrat görünmeyi bugün için daha yararlı görüyor.
Neyse, bu sırada İsmet Pasa araya girdi. Çankaya'da bir toplantı yapıldı; generallerle politikacılar dört madde üzerine pazarlığa oturdular...
Y.G.: Bu sizin Uğur Mumcu'yla konuşmanızda saydığınız maddeler mi?
T.T.: Evet. Yalnız orada bu olayı anlatmadım, maddeleri saydım. Pazarlık sonucu
generaller geriledi, TBMM açıldı. Şimdi sorun 4. Tuğa. Faruk Gurlar Silahlı Kuvvetler Bitliği Gizli Örgütü'nün başkanlığını yapmış, İstanbul'dan
kaynaklanan ültimatom ve müdahale protokollerine öncülük etmiş, Ankara'daki örgüt üyeleri bu girişimleri ciddiye almış ancak İstanbul Grubu sonra yan çizmiştir. Örneğin: İstanbul Grubu'nun 9 Şubat 1962 günlü protokolü olmasaydı, Kur, Alb Talat Aydemir 22 Şubat 1962'de başkaldırın azdı.
Faruk Gürler'in ürkek ve ikircikli tavrı sonunu hazırlamış ve de Bomba Davası'nda Marksist-Leninist bir cuntanın başkanı olarak iddianameyle sanık ilan edilmiştir...
5. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Muhsin Batur'un "Anılar ve Görüşler" adlı kitabında yer alan ve gerçeği yansıtmayan bu açıklamayı "Silahlı Kuvvetler Birliği Gizli Örgülü ve Muhsin Batur" ballıklı yazı ile yanıtladım- Bu yazıyı kitapta bulacaksınız. şu: TSK ile politikacılar anlaşmışlar, karşı taraf anlaşmayı bozarsa protokolde imzası bulunan komutanlar imzasına sahip çıkar. Ben protokolde yer alan ilkelere sahip çıktım. Generallerin imzalarının arkasında durmaması T. Slh. K.lerinde daha sonraki dalgalanmalara neden oldu.
TBMM açılınca generaller Sunay'a doğru kaymaya başladılar. Albaylar da, Aydemir'e doğru, Generaller "Silahlı Kuvvetler Birliği"ni bitmiş saydı, Albaylar sürdüğünü kabul etti. Üç ay sonra, 19 Ocak 1962'de ortak bir toplantı yapıldı. (6) Bu toplantıdan Sunay,
"Ben, Silahlı Kuvvetler'in İsmet Paşa'nın emrinde olduğunu söylemeye gidiyorum."
diyerek ayrıldı. Yirmi gün sonra İstanbul SKB Örgütü İhtilâl kararı aldı. Başlarında da Gn. Faruk Gürler var. Bu karar alınmasa 22 Şubat'ta Kur. Alb. Talat Aydemir ortaya atılmazdı.' Ama İstanbul SKB Örgütü geri çekildi Aydemir açıkta kaldı.
Gürler'in karakterini bildiğim için, Gn. Celil Gürkan(7) Ankara'ya atandığında Gürler konusunda kendisini bilgilendirdim. Başka memlekette adamı ipe çekerler, burada yalnız emekli ediyorlar. Onun için burası darbeci cenneti. 22 Şubat'ta ben de emekli listesine alınmıştım. Ama Milli Savunma Bakanı İlhami Sancar, beni korumuş.
Afyon'a sürdüler. Gn. Memduh Tağmaç da arkama ajanlarım koydu. Gene de
Afyon'da çabalarımı sürdürdüm. Bu meyanda Aydemir'le de görüştüm. (8) "Harekete geçmeyin Slh. K.'lerdeki potansiyeli deşarj edersiniz." dedim. İkna edemedim. "Sen merak etme. Orada sen bizim Garp Cephesi Kumandanımızsın" diye yanıtladı. Darbe yapacağını bildiğim İçin, belki etkisi olur diye eşimi Ankara'ya Aydemir'in
6. Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı'ndaki bu toplantıya Ankara'da bulunan tüm generaller ile SKB üyeleri katıldılar. Bu toplantıda ben de vardım...
7. Tümgeneral Celil Gürkan’la 1969–70 yıllarında birlikte olduk, 1970'te Ankara'ya giderken o zaman K.K.K. olan Orgeneral Faruk Gürler'in ikircikli karakteri hakkında kendisini ikaz etliğimi anımsıyorum.
1970–1971 yıllarında. Ankara'daki Cunta sivil İhtilâlcilerle ilişkiyi kesme kararı aldı. Aslında bu karar bir anlamda onların sonunu hazırladı. Bu dönemde Gen. Celil Gürkan’la bir iki temasımız oldu. 12 Mart sağdan geldiği için soldan vurmak isteyen Cuntacılar yargılanmak istendi. Dengeler buna izin vermedi.
Bomba Davası adlı 'vitrin' bir davada 12 Mart'ın sol kanadının hesabım vermek bana düştü. Cuntacılar da benim davada tanıklık yaptılar... Küçük burjuva’nın kaynak tavrı dedikleri bu olsa gerek...
8. 16 Mart 1963 gecesi Ankara'da hareket halinde bir araba içinde gerçekleşen bu buluşmada Em. Kur, Alb. Aydemir'den başka Cevat Kırca (Em. Kur. Alb.) ve Fethi Gürcan (Em. Sv. Bnb), Bahtiyar Yalta (Em. Kur. Bnb'da bulundular.
evine gönderdim. İzmir'e gittim oğlu, Hv. Lisesi öğrencisi Metin Aydemir'i uyardım.
Ama sonuç değişmedi.
O sıra "Genç Kemalistler Ordusu" diye bir bildiri yayınlamaktan gözaltına alınmıştım.
Tam salıverileceğim akşam 21 Mayıs 1963 darbe girişimi oldu. Bunun üzerine beni de Org. Cemal Tural'ın emriyle içeride tuttular. İdam kararları verildiğinde (9) idam hücrelerini dolaşarak arkadaşların mesajlarım alıp ailelerine götürdüm.
9. 5 Eylül 1963 günü 21 Mayıs olayları için mahkeme karar vermişti. Bu kararda idamlar da olduğu için, Talat Aydemir. Fethi Gürcan... idam hücrelerine alınmıştı. Mamak Hapishanesi’nde hava kurşun gibi ağırdı... Bütün hücre ve koğuş kapılan kilitlenmişti. Bu ortamda "Genç Kemalistler Ordusu" davasından İçerde yatım iten ve sekiz kişiye tahliye kararı geldi. Bana izin verdiler. Arkadaşlarımla  görüştüm. Aslında bu 'izin' bana verilmek istenilen bir gözdağı idi...



KARA KUVVETLERİ ESKİ KOMUTANI KORG. CELAL ALKOÇ'UN GAZETECİ BEDİİ FAİK'E YANITI
Dünya, 29 Aralık 1966


Sayın Bedii Faik,

"İhtilalciler arasında bir gazeteci" başlıklı yazılarınızı dikkatle okumaktayım.
20, 21 Aralık 1966 tarihli Dünya gazetesinde, sırf adımdan bahsedildiği için buna ait 
bir iki hususu açıklayacağım. Şöyle ki:
1- 27 Mayısl960 İhtilalinden sonra Orduda, en sorumlu görev almış olanlardan biri 
sıfatıyla yürekten inandığım demokratik düzenin yeniden kurulması ve ordunun 
politika dışına çıkarılması için bütün gücüm ile çalıştım. Bunun aksini hiç kimse ispat 
edemez.
2- Hiç kimse ile, hiç bir şahıs veya zümre aleyhine bir ittifak ve anlaşma yapmadım.
Bahsettiğiniz yirmi havacı subaydan Agasi Şen(1) hariç hiç birini tanımam.
3- İrfan Tansel'in(2) tayinini, her şey olup bittikten sonra ben de, 1 Haziran 1961 günü 
pek çok kimselerle beraber öğrendim. Bu tarihte orduda gizli bir teşkilatın mevcudiyeti 
hakkında, bu teşkilat mensupları dışında kimsenin bilgisi yoktu. Tansel'in bu teşkilatın 
bir mensubu olduğunu sonradan öğrendim. Tansel'in bu gizli teşkilatın bir mensubu 
olduğu için değil, başka sebepten dolayı görevinden alındığım da sonradan 
Öğrendim.
4- Kara Kuvvetleri Kumandanlığına geldikten kısa bir müddet sonra 1961 Nisan ayı 
başlarında, İstanbul ve Ankara'da Subaylar arasında gizli bir yeminleşmenin
yapıldığını haber verdiler. O tarihlerde ihbarlar salgın bir hastalık halindeydi, ben
böyle bir şeye ihtimal vermedim. Çünkü Türk Ordusu 27 Mayıs sabahı, demokratik 
nizamı yeniden kuracağına dair millete şeref sözü vermişti. O tarihten bu yana bunu 
önlemek isteyen engeller bertaraf edilmişti. Kurucu Meclis kurulmuştu. Anayasa 
çıkmak üzereydi. Yeni seçim elle tutulur bir hale gelmişti. Artık bu gidişe mani olmak, 
kimsenin kudreti dahilinde ve haddi değildi.
Nitekim kendilerine, büyük bir kuvvet, kudret ve hamiyet ifade edilen "Silahlı
Kuvvetler Birliği Teşkilatı" mensupları dahi, 21 Ekim 1961

1. Hv. Kur. Alb. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in başyaveri, Mason...
2. Hv. K.K. Orgeneral İrfan Tansel. 
İstanbul, Ekim 1961 Mürted, 9 Şubat 1962 



Balmumcu protokollerine imza ve başlarını 
koymalarına rağmen bu gidişe mani olamamışlardır.
5- "Silahlı Kuvvetler Birliği Teşkilatı"nın varlığını, bu teşkilata girmem hususunda
bana çok büyük şeyler vaad edilerek yapılan teklif üzerine, 3 Haziran 1961 günü
Öğrendim. 
Böyle bir teşkilatın, Orduyu politika batağına büsbütün batıracağına, Ordu disiplininin 
temelinden yıkacağına, Kumandanlık otoritesini, şeref ve haysiyetini ayaklar altına 
alacağına inandığım İçin bu teklifi şiddetle reddettim.
Bütün askerlik hayatımda hiç kimsenin önünde eğilmedim. Hangi şartlar altında
olursa olsun astlarımın önünde eğilmeyi ise, maslahat icabı bir dirayet ve kiyaset
saymayı, benim askerlik anlayışım ve havsalam asla kabul etmedi.
İşte ben bundan dolayı emekli oldum.
Bunu yaptığımdan dolayı asla pişman değilim. Bugün başım yukarıda emekli bir
asker olarak huzur içinde yaşamaktayım.

Saygılarımla.
Celal Alkoç
Kara Kuvvetleri Eski K.


General Celal Alkoç'un Açıklamasına Bedii Faik'in Yanıtı:

Sayın Celal Alkoç'un mektubunda şahsına ait öne sürdüğü noktalara aykırı bir şey 
yazmamış olmama rağmen, göndermek zahmetine katlandığı açıklamaya, teşekkür 
ederim. Tansel olayı sırasında Kara Kuvvetleri Kumandanı bulunan Sayın Alkoç'un 
Agasi Şen dışındaki diğer havacılarla bir ittifak yapması esasen bahis konusu değildi.
Mektubunda da belirttiği gibi O, meselenin prensibine ve dolayısıyla temeline karşı idi 
ve böyle olduğu için de başka düşüncelerle aynı meseleye karşı olanlarla bir 
paralelde gözükmüştür. Bununla bir ittifak arasında karlı dağlar olduğunu ise biraz 
dikkati olanlar bile, hemen görebilirler!..

Bedii Faik

Not:

21 Mayıs 1963 kalkışması başarısızlıkla sonuçlanmış, sabah aydınlığı başlamış
durumdadır. Hv. K. Kom.. Org. îrfan Tansel'in makam odası Emniyet Genel
Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın bulunduğu caddeyi olduğu gibi
görmektedir. Cadde üzerinde Hava K. Komutanlığı Karargah binası yönünde bir
birliğin geldiğini görünce havada bulunan uçakları bizzat bu birlik üzerine
yönlendirerek hiç gerek olmadığı halde ateş ettirir; ateş sonucunda hükümet
kuvvetlerine mensup kişiler de ölür.

Tansel'in bu tavrını anlamak güçtür. Açıklandığı gibi aslında Tansel'i 6 Haziran 1961 
olaylarında kurtaranların başında Talat Aydemir bulunmaktadır. Bitmiş bir olayda 
insan hayatına kasteden bu tavrının hesabı kendisinden ne yazık ki, sorulamamış tır.
Bunun gibi 22 Şubat 1962 gecesinin basın tarafından kahramanı gösterilen bu kişi o 
gece Eskişehir'e sığınmıştır. O geceden kalan kompleksini tatmin için mi kraldan 
ziyade kralcı bir tavırla vatan evlatlarının şehit olmasına sebep olmuştur?


Bu nedenle Tansel'in ilişikteki bu emri, bu bilgiler ışığında değerlendirilmelidir...


10 CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder