7 Aralık 2018 Cuma

CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ BÖLÜM 1

CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİ BÖLÜM 1


Serdar ÇUKUR
01 ARALIK 2018 




Cemal Kaşıkçı, 13 Ekim 1958’te Suudi Arabistan’ın Medine şehrinde dünyaya geldi.  İlk ve orta eğitimini Suudi Arabistan’da tamamlayan Kaşıkçı, 1982 yılında Indiana State Üniversitesi’nden mezun oldu. Kaşıkçı, 1991-1999 yılları arasında, Al Madina, Okaz, Al Sharq Al Awsat, Al Majalla ve Al Muslimoon da dahil olmak
üzere çeşitli Arap gazetelerinde görev yaptı. Kaşıkçı, ayrıca Arab News‘de ve Al Watan‘da yöneticilik görevlerinde bulundu. Kaşıkçı’nın, Al Watan gazetesinde ülkeyi eleştiren yazılarının yer alması nedeniyle görevinden alındığı görüldü. Sonrasında Suudi Arabistan’ı terk eden Kaşıkçı, Prens Türki al Faysal’ın medya
danışmanlığını yapmaya başladı. Bu gelişme sonrasında, Kaşıkçı, 2008’de tekrardan Al Watan‘ın yazı işleri müdürlüğüne getirildi; ama 2010 yılında yayınlanan eleştirel yazıları nedeniyle tekrardan görevden alındı.

2015 yılında, Kaşıkçı’nın bu kez Bahreyn’de açılan Al-Arab kanalında yer aldığı görülmüştür; ama Kaşıkçı’nın burada da kısa sürede kaldığı görüldü. Kanalın kapatılması sonrasında, Kaşıkçı, Eylül 2017’den itibaren ABD’de yaşamaya ve Washington Post gazetesinde yazılar yazmaya başladı.[1] Kendisi, İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine kadar da ABD’de yaşamıştır. Bu çalışmada, 2 Ekim 2018 tarihinde nişanlısı Hatice Cengiz ile birlikte evlilik işlemlerini gerçekleştirmek için İstanbul’daki Suudi Arabistan’ın Başkonsolos luğu’na giriş yapan, ancak bir daha binadan çıkamayan ve ilerleyen günlerde bina içerisinde işlenen bir cinayete kurban gittiği anlaşılan Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenlerin ardından yaşanan gelişmelere ve devletlerin bu cinayet sonrasında nasıl bir tavır sergilediklerine dair analizler
yapılacaktır.

2 Ekim 2018 tarihinde Cemal Kaşıkçı, nişanlısı Hatice Cengiz ile evlilik işlemlerini gerçekleştirmek için Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na geldi. Kaşıkçı ’nın binaya saat 13:14’te tek başına giriş yaptığı, cinayet sonrasında yayınlanan kamera görüntülerinde görülmüştür. Sonrasında, Cemal Kaşıkçı’dan
bir daha haber alınamadı. Bir gün sonra, bir grubun Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nun önünde Cemal Kaşıkçı’nın binada zorla tutulduğunu ve derhal serbest bırakılmasını istediklerini beyan eden bir eylem yaptıkları görüldü. Bu iddia sonrasında, Suudi Arabistan hükümeti tarafından bu olaya ilişkin
haberlerin kendilerince takip edildiğini ifade eden açıklamaların yapıldığı görülmüştür. Bu gelişmenin üzerine, Türk yetkililerinin binada arama yapabilmek adına Suudi makamlardan resmi talepte bulundukları açıklanmıştır. Öyle ki, bu gelişme sonrasında Suudi Arabistan Büyükelçisi Velid bin Abdülkerim El-Hireyci
Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmış ve El Hireyci, “Bilgi sahibi değiliz, araştırıyoruz. Aldığımız bilgileri aktaracağım.” dediği görülmüştür.[2]

5 Ekim 2018 tarihinde yapılan açıklamada ise, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Salman’ın bu konu hakkında haberdar olmadığı belirtilmiştir. Bir gün sonra ise Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el Otaibi, Kaşıkçı’nın Konsolosluk’ta olmadığını göstermek adına içlerinde bazı haber ajansının bulunduğu medya mensuplarına binayı görüntülemeleri için izin verdiği görülmüştür. Ayrıca bu gizemli olay sonrasında İstanbul Başsavcılığı’nın bir soruşturma başlattığı da Türk resmi makamlar tarafından belirtilmiştir. 7 ve 8 Ekim 2018 tarihlerinde ise Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın Kaşıkçı hakkında bazı açıklar yaptığı görülmüştür. Bu açıklamaların ardından, bir gün sonra, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sözcüsü Hami Aksoy tarafından Kaşıkçı’nın akıbetini yakından takip ettiklerini vurgulayan açıklamalar basına yansımıştır. Bu beyanatın da Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz tarafından Washington Post gazetesine yazılan makale ile desteklenildiği görülmüştür. Kaşıkçı’nın kaybolmasından yaklaşık bir hafta sonra, yani 10 Ekim 2018 tarihinde ise, 15 kişilik Suudi heyetin İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu’na girişi yapar iken görüntülerinin basına sızdırıldığı görülmüştür.[3]

11 Ekim 2018 tarihinde, muhalif Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne ilişkin yapılan soruşturmaya ABD’nin de dâhil olması, ABD Başkanı Donald Trump tarafından şu sözlerle açıklamıştır: “Müfettişlerimiz orada, Türkiye’de. Türkiye’yle birlikte çalışıyoruz. Doğrusu, Suudi Arabistan’la da birlikte çalışıyoruz. Ne olduğunu ortaya çıkarmak istiyoruz.”. Bunun haricinde, İngiltere tarafından Suudi gazetecinin ölümüne ilişkin şüphelerin doğru çıkması sonrasında, Suudi Arabistan’ın ağır sonuçlarla karşı karşıya kalacağını
vurgulayan söylemlerin basına yansıdığı görülmüştür. Bir gün sonra, CNN kanalı tarafından, Türk yetkililerin aslında Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne dair seslerin ve görüntülerin bulunduğu bilgisi geçilmiştir. 13 Ekim 2018 tarihinde ise Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in bu kez New York Times
tarafından yayınlanan bir haberde, Cemal Kaşıkçı’nın ölümüne neden olanların cezalandırılması gerektiğinin altı çizilmiş ve Suudi gazetecinin ölümü sonrasında dünya üzerinde devletlerin göstermiş oldukları tepkiler özetlenmiştir. Bu tepkilerden bir tanesi ise, 14 Ekim 2018 tarihinde BBC kaynaklarından alınan bilgilere göre, Riyad’da yapılacak olunan yatırım konferansına ABD ve İngiltere’nin boykot hazırlığı içerisinde olduklarıdır.[4]

15 Ekim 2018’de ABD Başkanı Trump tarafından Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kaşıkçı olayı araştırmak için Suudi Arabistan’a gönderileceği açıklanmıştır. Aynı gün, Türk yetkililer tarafından Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda 15 Ekim 2018 akşamından 16 Ekim 2018 sabahına kadar
aramanın yapıldığı bilgisi sunulmuştur. Yapılan arama sonucunda, Türk yetkililer tarafından Suudi gazetecinin öldürüldüğünü kanıtlayan bazı delillere ulaşıldığı bilgisi yabancı haber ajanslarına açıklanmıştır.

Ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından, arama yapan ekiplerin bina içerisinde “yeni boyanmış duvarlara rastlanıldığı” bilgisi kamuoyuna sunulmuştur. Aynı gün, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Suudi Arabistan’da
Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile görüşme gerçekleştirmiştir. Ayrıca, o gün, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el Uteybi Suudi Arabistan’a dönüş yapmıştır. Bir gün sonra,
Dışişleri Bakanı Pompeo bu kez Ankara’ya dönüş yapmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, MİT müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın ile bir dizi görüşme gerçekleştirmiştir. Ayrıca, aynı gün içerisinde, önce Suudi Arabistan, sonra da Türk yetkilileri
tarafından öldürülen Suudi gazeteciye dair olası izleri aramak adına Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosunun rezidansına da ekip gönderilmiştir.[5]

18 Ekim 2018 tarihinde ise, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na giriş yaptığına ilişkin görüntülerin yanında, sonrasında Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ne yakın bir yetkilinin de binaya girişlerini gösteren görüntülerin yayınlandığı görülmüştür. İki gün sonra ise, Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı’nın öldüğünü kabul eden, ölüm sebebinin ise Konsolosluk’ta yaşanan kavga ve arbede olduğu bilgisi kamuoyuna sunulmuştur. Ardından, bir gün sonra, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cubeyr tarafından ilk kez Kaşıkçı’nın ölümü cinayet ifadesiyle açıklamış ve Cubeyr tarafından bu cinayetin
sorumlularının cezalandırılacağına dair kararlı olduklarını belirten bir açıklama yapılmıştır. Yine, aynı gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yaşanan bu cinayetin ayrıntılarının ortaya çıkartılacağına ilişkin açıklamanın basına yapıldığı görülmüştür. Öyle ki, 22 Ekim 2018 tarihinde ise yayınlanan yeni görüntülerde,
Kaşıkçı’nın kıyafetlerinin başka birisine giydirildiği ve o kişinin de binadan çıkış yaptığı anların görüntüleri paylaşılmıştır. Bir gün sonra, yani 23 Ekim 2018 tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından TBMM’deki grup toplantısında Kaşıkçı olayına dair yeni açıklamalar yapıldığı görülmüştür. Erdoğan’ın açıklamasında şu ifadeler yer almıştır: “Şu ana kadar ortaya çıkan bilgiler Cemal Kaşıkçı’nın vahşi bir cinayete kurban gittiğini gösteriyor. Bu cinayetin planlı işlendiğine dair elimizde deliler var. Cinayet günü bu 15 kişi niçin İstanbul’da
toplanmıştır? Bu kişiler kimden emir almıştır? Başkonsolosluk binası niçin günler sonra açılmıştır? Öldürüldüğü resmen kabul edilen bir kişinin cesedi niçin hala ortada yok? 

Kim bu yerli işbirlikçi? (…) 

Bu 15 artı 3 kişinin yargılanmasının İstanbul’da yapılması teklifimdir.“[6]

26 Ekim 2018 tarihinde ise Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Suudi makamlara Cemal Kaşıkçı’nın ölümünde şüpheli olan 18 kişinin iadelerini[7] ve Cemal Kaşıkçı’nın cesedinin nerede[8] olduğuna dair soruların tekrardan yöneltildiği görülmüştür. Bu gelişmenin ardından, bir gün sonra, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Rusya, Fransa ve Almanya liderlerine Cemal Kaşıkçı cinayetine dava bilgilerinin verildiği görülmüştür.[9] Öyle ki, bu gelişme sonrasında Almanya tarafından Avrupa Birliği üyelerinin Cemal Kaşıkçı
olayında Suudi Arabistan’a karşı ortak bir tepkinin gösterilmesi gerektiğine dair basına bazı açıklamalar ortaya atılmıştır.[10] 28 Ekim 2018 tarihinde, ABD Savunma Bakanı James Mattis’in, ABD’nin Suudi Arabistan’dan Kaşıkçı olayının aydınlatılması için Suudi Arabistan’dan şeffaf bir soruşturma yürütmelerine
ilişkin açıklamalarından[11] bir gün sonra, Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile Suudi Arabistan Cumhuriyet Başsavcılığı arasında yaklaşık 75 dakikalık görüşmenin sona erdiği bilgisinin basına yansıdığı görülmüştür.[12] Zira aynı gün, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu tarafından Türkiye ile Suudi Arabistan arasındaki işbirliğinin önemine vurgu yapılmıştır.[13] 
30 Ekim 2018 tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Cemal Kaşıkçı’nın katillerinin kim tarafından gönderildiğinin açıklanmasının Suudi makamlardan istenildiği görülmüştür.[14] Bir gün sonra, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Kaşıkçı’nın ölümünün boğularak gerçekleştirildiği ve sonrasında ise cesedin parçalandığı bilgisi kamuoyuna aktarılmıştır.[15]


1 Kasım 2018 tarihinde, bu kez Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanı Abdülhamit Gül tarafından Cemal Kaşıkçı’nın cesedinin nerede olduğu sorusunun yönetildiği görülmüştür.[16] 
Bu açıklamadan bir gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kaşıkçı’nın cesedinin parçalandığının  açıklanmasıyla birlikte[17],
Kaşıkçı’nın ölüm emrinin Suudi hükümetinin en üst seviyesinden geldiğine ilişkin açıklamasının yapıldığı görülmüştür.[18] 

5 Kasım 2018 tarihinde ise, Suudi Arabistan tarafından Kaşıkçı’nın ölümüne ilişkin katillerinin yargılanacağı bilgisinin Birleşmiş Milletler’e verildiği görüldü.[19] 
Yine aynı gün içerisinde, ABD tarafından Kaşıkçı’nın ölümü üzerinden Suudi Arabistan a kınama yapıldığı  görülmüştür.[20] 
Bu cinayete ilişkin bir tepkinin de 8 Kasım 2018 tarihinde Almanya’dan daha doğrusu Alman gemi üreticisi  Luerssen tarafından yapıldığı görülmüştür. 
Bu tepkiyle, Luerssen, Suudi Arabistan için üretilen sahil güvenlik
gemilerinin üretiminin askıya alındığını açıklamıştır.[21]

Cemal Kaşıkçı cinayetine dair gösterilen bir diğer tepki de, Norveç’ten Suudi Arabistan’a yapılacak silah satışının lisansının iptaliyle olmuştur.[22] 
10 Kasım 2018 tarihinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Cemal Kaşıkçı’ya ait ölüm kayıtlarına ilişkin bilgilerin Almanya’ya, İngiltere’ye ve Fransa’ya verildiği görülmüştür. Ardından, bir gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump arasında yapılan görüşmelerde, Kaşıkçı cinayetinin ele alındığı bilgisinin basın-yayın organları tarafından kamuoyuna yayıldığı görülmüştür.[23] 12 Kasım 2018 tarihinde ise, bu kez İngiltere Dışişleri Bakanı Jeremy Hunt
tarafından Kaşıkçı cinayetine ilişkin “güvenilir” bir soruşturma talebinin dünyaya ilan edildiği görülmüştür.[24]

   14 Kasım 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Kaşıkçı cinayetinin uluslararası alanda soruşturulması açıklamasından[25] bir gün sonra, ABD tarafından Kaşıkçı cinayeti sonrasında, 17 kişi hakkında ekonomik yaptırım uygulaması, ABD cephesinden olay sonrasında yapılan ilk somut siyasi girişim
olarak karşımıza çıkmıştır.[26] ABD’nin bu girişimi Kanada tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır.[27]

Ancak Kaşıkçı cinayetine ilişkin olarak Suudi Arabistan cephesi tarafından olayın politize edilmemesi gerektiği yönünde yapılan açıklama ile bu girişimlere tepki gösterildiği görülmüştür.[28] 16 Kasım 2018 tarihinde ise, Erdoğan ve Trump arasında yapılan telefon görüşmesinde, Kaşıkçı cinayetinin tüm yönleriyle
ele alınması gerektiği bilgisinin basın organları tarafından yayıldığı görülmüştür.[29] Bir gün sonra, CIA kaynakları tarafından Kaşıkçı’nın ölüm emrinin Suudi Arabistan Kralı Muhammed bin Selman tarafından verildiği yönünde açıklamaların basın organları tarafından servis edildiği görülmüştür.[30] Ayrıca ABD kaynakları tarafından Cemal Kaşıkçı’nın Türkiye’ye gelmesi yönünde telkinlerin Suudi Arabistan Büyükelçisi tarafından yapıldığının kamuoyuna aktarıldığı, ancak Suudi Arabistan tarafından bu bilginin yalanlandığı, ve
hatta bu bilgilere nasıl ulaşıldığı yönünde ABD’li makamlarca bilgi verilmesinin istendiği görülmüştür.[31]

  Ardından, Almanya tarafından Kaşıkçı cinayetinde sorumlu tutulan 18 Suudi’ye ülkeye girişi yasağı getirildiği görülmüştür. Bunun yanında, ayrıca, Almanya’nın Suudi Arabistan’a yapılacak silah satışının durdurulduğu da görülmüştür.[32] Fransa da, tıpkı Almanya gibi bu olaya bir tepki gösterebilecek lerinin
mümkün olduğunu belirtmiştir.[33] Ancak bir noktayı belirtmek gerekir ki, ABD, özellikle de Başkan Trump’ın, her ne kadar Kaşıkçı cinayetine ilişkin tepki göstermesine rağmen, Suudi Arabistan’ın yanında durduğu görülmüştür.[34] Ayrıca, 21 Kasım 2018 tarihinde, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cubeyr
tarafından kendilerinin Suudi Arabistan Krallığı etrafından birleştiklerini ifade eden açıklamaların yapıldığı görülmüştür.[35] 22 Kasım 2018 tarihinde ise, Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin tepkilerin devam ettiği görülmüştür. Örneğin, Fransa tarafından Kaşıkçı cinayetinin 18 Suudi şüpheli hakkında seyahat yasağından tutun her türlü yaptırımı uygulayacağı[36], Danimarka’nın askeri malzemeler konusunda Suudi Arabistan’a uyguladığı ihracat iptali[37] ve AB’nin[38] cinayeti soruşturmaya yönelik güvenilir bir eylemin hala  gerçekleştiremediği[39] gibi örnekler temelinde net bir şekilde görülmektedir.

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.;

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder