27 Mayıs 1960'tan 28 Şubat 1997'ye Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri, BÖLÜM 11
TALAT TURHAN'IN AFYON'A YAPILAN TAYİNİNİN DURDURULMASINA İLİŞKİN BAŞVURU DİLEKÇESİ
EK-1
Kıtası : Batı Menzil K.lığı Kh.* AFYON
Rütbesi : Top. Kur. Yb. 5 MART 1962
Adı ve Soyadı : Talat Turhan
Baba Adı : Şefik
Memleketi : Elazığ
Doğumu : 1924
Duhulü : 1 Ağustos 1942
Nasbi : 30 Ağustos 1960
Sicili : 1944-8
Özü: : Tayin emrinin iptali ve kursa devamının sağlanması Hk. Kumandanlık önüne İlgi
a) Anayasa
b) 1966 Nolu Ordu mensuplarının nakil ve tayinleri hakkında kanun.
c) 1108 Sayılı maaş kanunu.
d) Askeri ceza kanunu.
e) Ordu mensuplarının nakil ve tayinleri hakkında talimat name (Gn. Kur. Başkanlığı talimatnamesi No:34–2).
f) 1961–1962 senelerine ait kurslar kitabı.
(K.K.K.lığının OPS: 4013 1–61 KRS Sayı ve 1 Mart 1961 sayılı emri)
g) Ordu Dil Okulu Talimatı.
* Y.n.; Yazıldığı gibi bırakılmıştır. 1962'den 2001 yılma geçen süreçte dilimizdeki değişimi bu dilekçe somut bir şekilde gösteriyor.
— Anayasal dilekçe hakkımı kullanmama karşın ilgili makamlar dilekçeme yanıt vermemişlerdir. Bu durumda anayasal suç işlenmiş ve de dolaylı da olsa haklılığım kanıtlanmıştır.
— Daha sonra Danıştay a dava açıp Ordu Dil Okulundaki kursu bıraktığım yerden devam kararı aldım.
Bu olgu da idarenin şahsımla ilgili tasarrufunun ne kadar haksız olduğunun kanıtıdır...
h) K.K.K.lığının Per. 4013-62 Kur. Sayı ve 25 Şubat 1962
tarihli emri (Tayin emri)
i) K.K.K.lığının Per.3208-62 İCSB.lığı Sayı ve 25 Şubat 1962 tarihli emri. (Kurs iptal emri).
1. İlgi (h) emir gereğince 28 Şubat 1962 günü görevime katıldım.
2. 22/23 Şubat olaylarına takaddüm eden günlerde ve olaylar esnasında durumuma kıymetlendirmeğe imkân verecek faaliyetlerini aşağıdadır;
a. 22/23 Şubat olaylarından önce ve olaylar esnasında M.S.B.Tığı emir subaylığı
görevime ilaveten M.S.E.'lığı hususi kalem müdürlüğüne vekalet ediyor ve Ordu Dil Okulu tedrisatına devam ediyordum.
b. Bu meşgaleler her gün 08.00: 20.00 arasında Ordu Dil Okulu ve M.S.B.' lığında bulunmamı zaruri kılıyordu ki bu hususun Ordu Dil Okulu ve Bakanlıkta görevli personelden tahkiki mümkündür. Ordu Dil Okulu tedrisatı devamlı bir çalışmayı icap ettirdiğinden 20.00/24.00 arasını da çalışmakla geçiriyordum.
c. Hadiselerden bir kaç gün evvel ve hadiseler esnasında Bakanlıkta görevimin
başında bulunuyordum. (21 Şubat. 21/22 Şubat, 22 Şubat ve 22/23 Şubat) Bu süre içerisinde rütbe ve kapasitemin de fevkine çıkmak sureti ile müsbet faaliyet sarf ederek müessif hadiselerin zuhurunu önlemeye çalıştım. Bu cümleden olarak 21 Şubat 1962 saat 22.00'de kendi inisiyatifimi kullanarak M.S.B Sayın İlhamı Sancar'a gittim ve durumu arz ederek 22/23 Şubat hadiselerinin olmaması, için alınması gereken tedbirleri izah ettim. Beni haklı gören Sayın Bakan hemen Başbakana gittiler ve ben vazifeme dönerek geceyi Bakanlıkta geçirdim,
d. 22 Şubat günü saat 13.30 da eski Komutanım olan Milli Emniyet Hizmeti Reisi
Sayın Tümg. Naci Aşkun fikirlerimi sorduklarında bütün heyecanımla böyle bir
müessif hadisenin doğmaması için alınması gereken tedbirleri arz ve izaha çalıştım.
e. 22 Şubat 1962 günü saat 20.30 sıralarında Sayın Tümg Naci Aşkun durumu
telefonla sordular. Arz ettim ve benden bir şeyler yapmamı istediler, aynı talebi ben kendilerine tekrarladımsa da ısrarla arabuluculuk yapmamı talep ettiler ve K.K.Kur. Bşk. Sayın Tuğg. Zeki İlter ve Gn. Kur. II. Reisi Tümg. Memduh Tağmaç'a telefon edeceklerini söylediler. 5-10 dakika sonra tekrar telefon ettiklerinde K.K.Kur. Başk. ile görüştüklerini fakat II. Reisi bulamadıklarını bu sebeple K.K.Kur. Bşk. ile kendilerine gitmenin uygun olacağını bildirdiler. Durumu K.K. Kur. Bşk.’ına arz ettim, ve beraberce Gn. Kur. II. Reisine giderek arabuluculuk teklifinden bulundum. Kabul buyurmadılar. Fakat müteakiben Ekrem Alican'ında bulunduğu değişik bir kaç heyetle aynı şey yaptırıldığına göre durumu en erken görmüş ve cesaretle hakikati ifade eden bir subay sıfatıyla bu işleme tabi tutulacağım yerde, taltif edilmem gerekirdi.
f. e, fıkrasında izaha çalıştığım "Arabuluculuk" teklifinin Gn. Kur. Bşk.lığı
Karargâhında görevli ve durumu haklı olarak bilmeyen bir kısım zevat tarafından
bilahare aleyhimde kıymetlendirildiğini ve şayia ve dedikodular çıkarıldığını maalesef öğrendim. Bunun neticesi olarak 23 Şubat 1962 saat 03.30 raddelerinde Sayın Müsteşar Tuğg. Nusret Bulca Gn. Kur.'dan gelerek beni çağırdılar ve dediler ki "Genelkurmay'da bir söylenti var, siz Bakanlık kapısının anahtarını saklamışsınız Harbiyeliler gelirse hurdan içeri sokacakmışsınız" hayretler içinde kaldım. Hemen durumu kendilerinin huzurunda tetkik ettirdim. Anahtar evinden celp edilen hademe tarafından bulundu ve keyfiyeti bir zabıtla tespit ettirdim ve kendilerine arz ettim, ispatı da mümkündür.
3. 2’nci Maddede kısaca arz ettiğim duruma karşılık hakkımda yapılan işlem mevcut kanun ve talimatnameleri ihlâl etmiş bulunmaktadır.
a. Yapılan tayin ilgi (b) ve (e) nin mana, lafz ve ruhuna tamamen mugayirdir. Ancak ilgi (e)nin 9. maddesi böyle bir tayine cevaz verebileceği ifade edilebilirse de bu takdirde maddede ifade edilen unsurların mevcut olması icap ve iktiza eder. Askerlik hayatı boyunca amir ve üstlerimin takdirini kazanmış son olarak çalıştığım dört Milli Savunma Bakanının takdir teveccüh ve iltifatlarına mazhar olmuş bu güne kadar hiç ceza almamış bir subayın "Disiplinsizliğinden bahs etmek varidi hatır olmayacağı gibi "idari" bir sebebe istinat da mevcut hukuk düzeni muvacehesinde mümkün olamayacağı kanaatindeyim.
b. İlgi (c)’nin 2. ve 4. ve İlgi(d)nin 65. maddelerindeki sarahatten anlaşılacağı veçhile tayin olunan bir memura 15 gün mehil müddeti tanınmakta ve bu süre yalnız seferberlikte muayyen bir miktar kısaltılmaktadır.
1) Halbuki ilgi (h) emre; (İlişkileri derhal kesilerek mehil kullanmadan yeni
görevlerine katılmaları sağlanacaktır,) kaydı ilave edilmiştir.
2) Asker olmam sebebiyle ilgi (h) emrin icabını yerine getirerek görevime
başlamış bulunuyorum.
3)Bu emir ilgi (c) ve (d) kanunlara mugayir olduğu gibi, Anayasa ile teminat
altına alman kişi hürriyeti nin açıkça ihlâlidir.
c. ilgi (h) emri aldığımda gene K.K.K.. lığının emri ile 6 Kasım 1961 'den beri Ordu Dil Okulu tedrisatına devam ediyordum. Normal olarak bu tedrisata devam etmem iktiza ederken ilgi (i) emirle bundan da men edilmiş bulunuyorum,
Her hangi bir kurstan hangi şartların tekenvünü halinde iade olunacağı ilgi (i) emrin 1L. Maddesinde sarahaten açıklandığı gibi bu husus Ordu Dil Okulu'nun özel talimatında da belirtilmiştir. Bu şartların hiç birine durumumun uymasına imkân olmadığı halde ilgi(i) emirle kursa devamdan men olunmam ilgi (f) ve g) ile tezat halinde bulunmaktadır.
4. Bir suçtan dolayı birden fazla ceza verilmemesi ceza hukukunun ana prensibi
olmasına rağmen mevzuata uymayan bir tayin, kanunları ihlâl eden bir (derhal
katılma) kaydı ve gene emirlere aykırı olarak kurstan alıkonularak üç defa
cezalandırılmış bulunuyorum Kaldı ki ortada şahsıma izafe edilebilecek bir suçta
mevcut değildir.
5. Yukarda arz; etmeye çalıştığım gayri kanuni ve hukuki tasarruflar silsilesi
sonucunda Anayasa'nın 10 ve 11’ci maddeleri ile teminat altına alınmış olan şahsi huzur, kişi dokunulmazlığım ve diğer kişiliğe bağlı kanuni bak "ve hürriyetlerim ihlâl edilmiş bulunmaktadır.
Bu itibarla, Anayasa ve ilgi (b), (c), (d) kanunların lafız ve ruhuna açıkça muhalif olan, şahsımı ve ailemi maddi zarar ve manevi ezaya maruz kılan tasarrufların iptaline delalet buyurmasını arz ve istida ederim.
EK–1: 1108 Sayılı Kanun (İlgi-c)
EK–2: Askeri Ceza Kanunu (İlgi-d)
EK–3: İlgi (h) tayin emri
EK–4: İlgi (i) kurs iptal emri.
III. BÖLÜM
YASSIADA YÜKSEK ADALET DİVANI'NIN VERMİŞ OLDUĞU İDAM KARARLARININ İNFAZI İNFAZLARLA İLGİLİ AÇIKLAMA*
Sayın Emin Aytekin'in anıları. (1) Silahlı Kuvvetler Birliği'nin kuruluş nedenlerini ve çoğunlukla İstanbul grubunun çabalarını açıklaması yönünden bu konudaki
gerçeklere ışık tuttu. İtiraf etmeliyim ki aynı örgülün Ankara grubunda aktif rol almış bir kişi olmama karşın bu ilginç açıklamadan faydalanmış bulunuyorum.
Kanımca Silahlı Kuvvetler Birliği'nin kuruluş felsefesi ve çabalarını eleştirmek bir
dönemin aydınlanmasına katkıda bulunabilir. Bu inancımın etkisi nedeni ile bu
açıklamayı uygun buldum.
Çok karmaşık ve kritik bir dönemde tarih sahnesinde rol almış bu örgütü açıklığa
kavuşturmak savında da değilim. Amacım tanığı olduğum döneme ilişkin gerçekçi bir eleştiri yapmaya çalışıp bazı hususların aydınlığa kavuşmasına yardımcı olmaktır. Silahlı Kuvvetler Birliği'nin Kurtuluşu Silahlı Kuvvetler adına geçici olarak yönetime el koyan Milli Birlik Komitesi bu görevini başarılı yapsa idi böyle bir kuruluşa gerek olmayacaktı. Oysaki çok kısa bir sürede birbirini yemeye başlayan bu ekip daha 13 Kasım 1960’da bölünüp, kendi geçici anayasalarına ters düşmüştü. Gerçi ihtilâl bir kedi gibi evlatlarını boğardı ama
27 Mayıs başlangıçta öyle görünmüyordu. Bu ihtilâl beyaz ve centilmen olduğu
savında idi. Tarihi ve sosyal gerçekleri önemsemeyen böyle bir ihtilâl, yıktığı zihniyeti ve onun temsilcilerini yiyemediği3 için de kendi evlatlarım yemesi ihtilâllerin yasasına uygundu...
(*) Y.n.: Tarafımdan yazılan Yassıada'daki idamlara ilişkin bu açıklama 8 Mayıs
1967 talihli Dünya Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
-Dili düzeltilerek sadeleştirilmiş ve yeniden düzenlenmiştir.
O halde Silahlı Kuvvetler, emanete sahip çıkmalı idi. Bize göre Örgütün kuruluş
nedeni bu noktada düğümlenir...
235 generalin bir gecede emekliye ayrıldığı bir dönemde ve henüz aradan dört ay bile geçmemişken, Slh. K.'lerde bırakılan bir avuç generalden direnme beklemek düş olurdu. Onlar, tersine komitenin benimsenmesine olanak olmayan bazı yasa dışı tutumları karşısında sessiz kalmayı kendileri için daha emniyetli görüyorlar ve bas eğiyorlardı. İşte bu nedenle de Silahlı Kuvvetler Birliği'de aşağıdan-yukarı bir girişim sonucu kuruldu.
Bu örgütü kuranlar başlangıçta içtenlikle işe koyulmuşlardır. Ama, zaman içinde örgüt güç kazanınca sızmalar da başlamıştır. Sırf çıkarlarını ön planda tutan bazı kişilerin yönetici kadroya girmesi ve yapılanmayı kişisel çıkarlarına uygun bulmayan politikacıların girişimleri örgütün iyi niyetli çabalarını engelledi.
Bu ortam içinde Silahlı Kuvvetler Birliği yöneticileri arasına idealistlerin yanında,
Silahlı Kuvvetler'in CHP'nin dümen suyunda olmasından başka düşüncesi
olmayanlardan tutun da, Milli Birlik Komitesi üyesi olmak fırsatını kaçırmış ve o
özlemi duyanlara varıncaya kadar bir çoklan yer aldılar. Hatta bu örgütte olmayı kendi çıkarları için daha uygun gören bazı Milli Birlik Komitesi üyeleri bile Silahlı Kuvvetler Birliği'ne üye olmuşlardı. Bu etkenlerle kuruluş amacından uzaklaştırılan bu örgüt belirli dünya görüşüne sahip olmaksızın yüzeysel çabalar sürdürüp 2. Milli Birlik Komitesi'ni gütmüş ve Silahlı Kuvvetler'in milletine verdiği şeref sözünün gerçekleşmesine çalışmakla yetinmiştir. Ancak yakın tarihimizden bile ders almaksızın gölge iktidar olmayı yeğlediği için, kendi sonunu hazırlamıştır.
Kuşkusuz 2. Milli Birlik Komitesi'nin en büyük tarihsel suçu iktidarı üzerinde gölge bir iktidar olan Silahlı Kuvvetler Birliği'ne katlanmasıdır.
Bazı Tabii Senatörlerin zaman zaman ve özellikle infazlar konusunda bu gerçeği ikrar etmiş olmaları kendileri adına büyük bir talihsizlik olmuştur. Elbette her iktidarın hesabı Yüksek Adalet Divanı önünde sorulmaz. Ama her iktidar tarihe hesap vermek zorundadır. Tarihçi İse iktidarı üzerinde kuvvet ve hatta şüphe bulunmayan iktidarları onurlu olmakla nitelendirebilir.
Tarihin lanetinden kurtulmak için elindeki istifa silahını kullanmak
2. 27 Mayıs 1960 sabahı Demokrat Parti'nin önde gelenlerinin gözaltına alınmak yerine halka teslim edilmeleri halinde tarihte benzeri görülmeyen bir linç olayı yaşanacağını o günlerdeki ortamı bilenler kabul ediyorlar...
fırsatını kaçıran iktidar sahiplerinin yakınmalarının değersiz ve o ölçüde önemsiz
olduğunu düşünüyorum.
Bu ilişkide zaman, zaman gerçeği değiştirmek ya da konuyu hafife almaktan fayda uman bazı çevrelerce ahlaksız bir tutumla yadsınmıştır. Bu döneme ilişkin belgeler zaman geldiğinde açıklanacak ve sahte kahramanların maskeleri çöplüklere fırlatılacaktır. Şimdilik şu kadarını açıklamalıyım ki, Silahlı Kuvvetler Birliği'nde görev alanlar, bugün en üst kademelerde bulunan komutanlarla sıkı bir işbirliği içinde bulunmuş ve bu ilişkilerini sürdürmüşlerdir.
Silahlı Kuvvetler Birliği İlkeleri'nin, Genelkurmay Başkanlığınca o tarihlerde emir
olarak tüm Slh. K.'lere yayınlanması gerçeği, bu ilişkinin belirgin bir örneği
sayılmalıdır.
İnfazlar ve Silahlı Kuvvetler Birliği Yassı ada kararlarının İnfazı konusu da zaman zaman çeşitli amaçlarla, değişik hesapların gerçekleşmesi için Silahlı Kuvvetler Birliği'ni yermek için kullanılmıştır.
Hatta bazı çevreler, bu yergiyi kin ve ihtiraslarını tatmin için sömürerek kendilerine şeref sözü verdikleri eski silah arkadaşlarının ipe gitmelerine seyirci kalmayı yeğlemişlerdir.
Yanlış ve yersiz bu kanıyı gidermek için Silahlı Kuvvetler Birliği'nin üç tutumunu
açıklamakta yarar görürüm.
Bu konuda en yetkili ve sorumlu makamlarda oturan kişilerin hukuku ve mahkeme kararlarını hiçe sayıcı ilkel tutumlarına karşılık, Silahlı Kuvvetler Birliği hukuka saygılı olmak prensibini benimsemiştir. Şöyle ki; infazlardan önceki dönemde durumu tartışan Silahlı Kuvvetler Birliği, Yüksek Adalet Divanını vicdanı ile baş başa bırakmak kararını almış ve bu karan arasından seçtiği bir heyetle (Kur. Alb. Talat Aydemir, Kur. Alb. Emin Arat, Dz. Alb. Nazım Orkan) Genelkurmay Başkanı'na duyurmuştur.
Genelkurmay Başkanı; Kuvvet Komutanları, Jandarma Genel Komutanı ve Gn. Kur. 2. Başkanı'nın bulunduğu bir toplantı düzenlemiş ve arkadaşlarımız Silahlı Kuvvetler Birliği'nin bu kararını arz ederek, Genelkurmay Başkanı'nı Yüksek Adalet Divanı Başkanı'na bir mektup yazmaya ikna etmiştir. Bu mektup yazılmış, Silahlı Kuvvetler'in görüşünün hukuka saygı olduğu Yüksek Adalet Divanı Başkanı'na bildirilmiştir. Bu gerçek karşısında Silahlı Kuvvetler Birliği baskısından bahsedenler infazlar konusunda da gerçeği saptırıyorlar.
Yassıada kararlarının onaylanmasından birkaç gön önce CHP ve Milli Birlik
Komitesi'nde bu partiyle birlik halinde olanlarla, Silahlı Kuvvetler Birliği içinde bulunan CHP yandaşı üyelerle birlikte ortaya konulan çabalar sonucu Komiteden Gn. Kur. Başkanlığına bir öneri yapıldı.
Bu öneride, Yassıada kararlarının onaylanmasına Genelkurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarının katılması İsteniliyordu. Teklifin Devlet yönetimi yönünden anlamı açıktı. Komite, sorumluluktan kaçınmak için. bir yandan iktidarı üzerindeki gücü kabullenirken diğer yandan Slh. K.'leri infazlara katıp sorumluluğuna ortak etmek istiyordu. (3)
Genelkurmay Başkanı'nın Silahlı Kuvvetler Birliği'ne ulaştırdığı bu öneri tartışıldı ve fakat kabul edilmedi...
Öneri. Silahlı Kuvvetler Birliği'nin (Orduyu politikadan uzaklaştırmak) kuruluş
ilkelerine ve adalete saygı kararına uymadığı gibi milletle orduyu karşı karşıya
getirmek gibi basiretsiz bir çıkar hesabının ürünü olduğu için reddedilmişti.
Politik çıkar amaçlı bu öneri kabul edilmemiştir ama, zaman içinde oyunlarının
sürmesi de önlenemedi.
“Ordu+CHP=Değişmez iktidar” formülünü benimseyenlerin ihtirasları sınır
tanımıyordu. Silahlı Kuvvetler Birliği dolayısıyla Slh. K.'ler tarafsız bir tutumdan yana olduğu için CHP, yandaşları çoğunluk elde edinceye kadar ordu ile oynamalı idi.
Kurucu Meclis bu formüle uygun kurulmalı, seçim kanunları bu amaca hizmet etmeli idi vs...
Gözleri iktidar ihtirasıyla yuvalarından fırlamış çirkin politikacıların oyunları. Silahlı Kuvvetler Birliği'nin bütün çabalarına karşın, önlenememiş Çankaya Protokolüne politikacılar yanında imza koymak yanlışına düşen Komutanlar, Slh. K.'leri politikanın kucağına almış olduklarını algılayamadıkları gibi, politikacı da, bu belge İle kumandanlı demokrasinin' temelini attığının ayırdına varamamıştır.
—18 yıl sonra Spain benim söylediklerime varıyor, Kumandanlı ya da Disiplinli Demokrasi'nin ülkemize getirdiği krizleri sürekli biçimde hep yaşıyoruz...
Kasım 2000, Şubat 2001'de olduğu gibi...
Yassı ada kararlarının onaylanacağı gün (15 Eylül 1961) Silahlı Kuvvetler Birliği Genel Kurulu, olağanüstü bir toplantı için Jandarma Subay Okulu'nda toplandı. Bu toplantı önemli kararlar alınmasını gerektiren bir güne rastlıyordu. Ancak sorumluluktan kaçınmayı çıkarlarına uygun görenler toplantıya katılmamışlardı. Onlar dönmeye başlıyorlardı. Döndüler de, fakat kızarmadılar...
Yassıada'dan alınan ve doğruluğu saptanamayan bîr haber üzerine uzun uzun
tartıştık. Bu haber, Yüksek Adalet Divanının verdiği kararlar Komitece tasdik
edilmezse Yassıada'da beklenilmeyen olayların meydana gelebileceği şeklinde idi. (5)
Durum tartışıldı ve Silahlı Kuvvetler Birliği adına infazların sonuna kadar Yassıada'da kalmak ve orayı kontrol etmek görevi ile bir Kurul seçildi. Bu Kurul; Kur. Alb. Emin Arat, Kur. Alb Ahmet Önde ve o zaman Kur. Yb. olan benden oluşturuldu.
Emrimize tahsis edilen özel bir uçakla İstanbul'a geldik. SKB Örgütü üyesi, Yassıada İrtibat Bürosu Başkam Kur. Alb. Namık Kemal Ersun'a durumu bildirip Adaya gitmek için bot istedik.
Silahlı Kuvvetler Birliği'nin almış olduğu karar, hareketimizden hemen sonra,
Genelkurmay Başkanı'na duyuruluyor, heyetimizi yeterli bulmayan Başkan, aynı
amaçla görevlendirdiği Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Necdet Tiran'ı hemen peşimizden ikinci bir uçakla İstanbul'a gönderiyor. Dz. K.K. bizim ekiple Yassı ada İrtibat Bürosunda buluştu. Ve durumu açıkladı. Bizim Kurul geri döndü, kendileri aldıkları görev gereği Yassıada'ya gitti ve infazların sonuna kadar orada kaldı.
Açıkladığım gerçekler Silahlı Kuvvetler Birliği'nin infazlardaki duyarlılığını ve
içtenliğini göstermesi yönünden ilginçtir.
Yalan ve yanlış haberler ve iğrenç kulis oyunları sonucu vicdanları yanıltılmış olanlar, bu açıklamam karşısında hangi çıkarcı çevrelerin gerçek dışı ve amaçlı çabalan sonucu önyargılı olanlar gerçekleri algılamalı, tarihi gerçekleri çarpıtmak isteyenlerin maskeleri düşürülmelidir. Emin Aytekin, İhtilal Çıkmazı, s. 229-234(6)
Y.n.; İngiliz Kraliçesi Elizabet Commonwealth ülkelerini ziyaretinin dönüşünde bir saat kadar Esenboğa'ya indi. Bu ziyaretle Yassıada'da yargılanan Demokrat Partililer için verilecek idam kararlarının uygulanmamasını istedi. İngiliz istihbaratı Kraliçe'yi yanıltmıştı!... Çünkü Devlet ve Milli Birlik Komitesi Başkanı Orgeneral Cemal Gürsel'in gücü bu isteği yerine getirmeye yetmezdi.
Nitekim bu bölümde yazılanlardan açıkça görüldüğü gibi doğrudan doğruya "Havacılar Cuntası"ndan emir alan Hv. Plt. Yzb. Remzi Oral, Orgeneral Cemal Gürsel'i ve hatla 1. Ordu Komutanı Orgeneral Cemal Tural'ı atlatıp infazı gerçekleştirmiştir.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
1. Emin Aytekin, ihtilâl Çıkmazı, 1967.
2. Silahlı Kuvvetler Birliği-Komutanlar
3. Yassıada'da verilen idam kararlarının onaylanması ya da onaylanmaması Milli Birlik Komitesinin yetkisindeydi...
4. 12 Eylül 1980 döneminde ABD'nin Ankara Büyük elçisi Spain 3 Ocak 1985 günü Ufuk Güldemir'le yaptığı söyleşide: "Kanımca Türkler ekonomik istikrar sağlanabildiği ve kademeli bir yumuşama getirildiği sürece bu Disiplinli Demokrasi'den memnun olmayı sürdüreceklerdir..." diyordu.
5. Kitapta bulacağınız Hv. Plt. Yzb. Remzi Ora!'in açıklamaları yıllar sonra bizi doğrulayıcı nitelikledir.
6. Emin Aytekin'in kitabına aktarılan bu açıklamam, olduğu gibi alınmasına karşın bir yanlışlık sonucu(!) adını yazılmamıştır!... 27 Mayıs'tan-28 Şubat'a F/1312 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder