3 Aralık 2018 Pazartesi

27 Mayıs 1960'tan 28 Şubat 1997'ye Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri, BÖLÜM 15

27 Mayıs 1960'tan 28 Şubat 1997'ye Devrimci Bir Kurmay Subay'ın Etkinlikleri,  BÖLÜM 15



SUNAY'A YAZILAN AÇIK MEKTUBUN BASINDAKİ YANKILARI ASKER DOSTLARIN İLGİNÇ AÇIKLAMALARI (1)


Çetin Akan
Akşam, 22 Ocak 1970


Asker dostların zaman zaman yaptıkları açıklamaları izlerken çokcası:
— Yahu bizim şu Türkiye'de olup bitenlerden hiç mi hiç haberimiz olmuyor, gibi bir duyguya düşerim. Ve bir kere daha görürüm ki birçok perde arkası önemli olayları bilenler yine asker dostlardır. Binde bir bu kalın perdeyi araladıkları zaman kamuoyuna gösterdikleri gerçekler, hepimizi afallatacak niteliktedir.
Örneğin son Devrim'de birçok olaya karışmış ve genç yaşta emekliye ayrılmış yiğit bir kumandan olan Talat Turhan'ın Sayın Sunay'a yazdığı bir açık mektup vardı. Hiç haberimizin olmadığı ilginç açıklamalar taşıyan bu mektuptan bazı kısımları aktarıyorum: (2)

Biz de başlangıçta Sayın Sunay'ın Cumhurbaşkanı olmasını çok istemiş ve bu
konuda yazılar yazmıştık. Ama sonra Sayın Sunay'ın AP'ye doğru fazla bir eğilim
gösterdiğini işaret etmek zorunda kaldık... Ve hakkımızda dört dava birden açıldı... Neyse... Biz umut bağladığımız kişilerin politika harmanında olmadık sürprizler yaratmasına alışığız.
Yine son Devrim'de eski kumandanlardan Dündar Seyhan'ın da bir yazısı var. Onun da emekliye çıkartılan beş genç teğmenle ilgili olarak yazdığı şu satırlar dikkatimizi çekti:
"Gençlerin emekliliğini bu gün gözünü kırpmaksızın, vicdanı sızlamaksızın onaylayan kalemin, 1961 yılı 21 Ekim'inde Parlamentoyu toplamadan iktidara el koymak için düzenlenen protokolü büyük bir istekle imza attığını hatırladığımız zaman, bazı kişilerin mevki, rütbe ve ikbal uğruna ne durumlara geldiğini görmek, insanın kanını donduruyor."'
Bütün bunlar hiç bilmediğimiz olaylar bizim... Ve yine herhalde ne bilmediğimiz
olaylar olmakta şu sıralarda... Bir gün gelir belki onları da yine şaşa şaşa öğreniriz.

1. Yazıldığı gibi yayınlanıyor.
2. Açık mektubumu Çetin Altan olduğu gibi sütununa aktardığından tekrar olması için bu bölüm boş bırakılmıştır.
3. Cevdet Sunay kastediliyor.

SUNAY'A YAZILAN AÇIK MEKTUBUN BASINDAKİ YANKILARI BU VATAN KİMİN? (1)

İlhami Soysal

Akşam, 10 Şubat 1970

Yazının başlığına bakıp, kocaman bir hoppalaaa çekebilir, bu da nereden çıktı?
diyebilirsiniz. Elbette bu vatan bizim, başka kimin olabilir ki, diye düşünebilirsiniz.
Doğrudur da... Ama gelin, doğrudur hükmünü hemen basmadan önce, Mithat Cemal Kuntay'ın ünlü şiirinin şu beytini hatırlayalım:
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır."
Şecaat ve sirkat

"Bu vatan kimin?" sorusunun nereden çıktığını söylemeden önce, gelin size bir de çok bilinen bir tekerleme nakledelim: "Merd-kıpti, şecaat arz ederken sirkatin söyler"
Tamam mı? Şayet tamam diyorsanız şimdi gelin Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde orgeneralliğe kadar yükselmiş, yıllarca ve yıllarca Genelkurmay Başkanlığı yapmış bir eski askerin şecaat arz ederken sirkatini söylemesini görün:
Öyle değil de böyle
Haftalık "Devrim" Gazetesinde bundan bir süre önce, Emekli Yarbay Talat Turhan'ın, Cumhurbaşkanına hitaben bir açık mektubu yayınlandı. Bu mektubunda bir devrimci olarak Talat Turhan, Cumhurbaşkanına, pek ilgi çekici bazı hatırlatmalar yapıyordu. Bunlardan biri de Sayın Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu 27 Mayıs öncesi günlerinde Genelkurmay Başkam olan Orgeneral Rüştü Erdelhun'un, İzmir'de Amerikalı general ve subaylara karşı yaptığı bir konuşmaydı.
Bizim değil, sizindir
Talat Turhan o günlerin Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun'un İzmir'de Six Ataf denilen NATO Hava Kuvvetleri Karargahında bir brifingde 1958 yılında Amerikan generallerine, "Bu memleket bizini değil sizindir"
dediğini yazıyordu. Bu iddia üstüne, Devrim'in geçen haftaki sayısında, emekli
orgeneral Erdelhun'un bir açıklaması çıktı. 27 Mayıs'ın alaşağı ettiği bu eski
Genelkurmay başkanı mızrağı çuvala sokmaya çalışarak şöyle diyor:
Hoca Ali-Ali Hoca2


Şimdi söyleyin

Evet Türk Silahlı Kuvvetlerinin başında, yıllarca Genelkurmay Başkanlığı yapmış,
orgeneralliğe kadar yükselmiş bir askerin şöyle, ya da böyle bu vatan savunması için söylediğini itiraf ettiği söz bu sabık Genelkurmay Başkanı Orgeneral, "Bunu", diyor, "Sadece Amerikalı generallere değil, Six Ataf Karargahını teşkil eden Türk, Amerikan, İtalyan ve Yunan general ve subaylarına hitaben söyledim." İyi mi? Türkiye'nin şu ya da bu alandaki savunması konusu, bu vatanın çocuklarına değil de Yunanlısından İtalyanına, Amerikalısından bilmem nesine kadar yetmiş iki millete kalmış. Şimdi nasıl olur da sormazsınız, bu vatan kimin? diye ve nasıl olur da hatırlamazsınız Mithat Cemal'in, "Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır" mısra ını?

1. Yayınlandığı gibi yineleniyor.
2. Rüştü Erdelhun'un açıklamasını İlhamı Soysal özetleyip sütununa aktardığından tekrar olmaması için bu bölüm boş bırakılmıştır.

SUNAY'A YAZILAN AÇIK MEKTUBUN BASINDAKİ YANKILARI

Devrim Gazetesi 16 Şubat 1970

ERDELHUN'UN AÇIKLAMASI (1)

Devrim gazetesinin 20 Ocak 1970 Salı günkü nüshasında Sayın Talat Turhan'ın
(Sayın Sunay'a açık mektup) yazısında benim Genelkurmay Başkanı iken İzmir'de SIX AT AF Karargahında Amerikan Generallerine "Bu memleket bizim değil sizindir" yolunda bir ifadede bulunduğum yazılıdır. Genel efkârda yanlış bir iz bırakmaması için bunu açıklamayı zaruri gördüm.

1- Sayın yazarın milli hassasiyetini takdir eyler fakat sübjektif yorumunu red ederim.
2- 1958 yılında Genelkurmay Başkanı iken İzmir'de SIX AT AF denilen NATO Hava Kuvvetleri Karargâhında bir Brifingde bulundum. Bana SIX ATAF'ın Hava harekâtı ve Türkiye'nin Hava Savunması hakkında planları üzerinde esaslı bilgiler verilmişti.
Brifingden sonra sorumlu personelin görevlerinin önemini belirtmek suretiyle aziz yurdumuzun Hava Savunmasının pekleştirmek maksadıyla bir komutanın Astlarına yüklediği ağır görevin şeref ve sorumluluğunu göz önüne koyma kabilinden (Hava Savunma babında bu memleket sizindir), yolunda bir ifadede bulunduğumu hatırlamaktayım.

3- Yazıda olduğu gibi karşımda Amerikan Generalleri değil SIX ATAF karargâhını
teşkil eden Türk, Amerikan, İtalyan ve Yunan General ve subayları vardı. Bu
Karargâh NATO Güney doğu kanadının Hava harekatından sorumlu idi. (2)
4- İfadelerimin muhatabı Şahıs veya devlet değil Türkiye'nin dahil bulunduğu
müşterek Savunma sistemi içinde bir teşekkül olan SIX ATAF idi.
5- Fikir ve ifade itibarıyla bunun her türlü aşağılık duygularından (inferiority complex) ari olduğunu Sayın Yazara ve bu yazıları koyanlara arz ederim.
Saygılarımla.

Rüştü Erdelhun
Em. Orgeneral
Eski Genelkurmay Bşk.


1. Yayınlandığı gibi yineleniyor.
—Aslında kanımca Erdelhun'un bu yanıtı bir yönüyle de olsa savlarımı doğrular niteliktedir
—Yanıt yazısı, D.P. dönemi Genelkurmay Başkam ağzından bağımlılık politikasının açıklanması
açısından da bize göre tarihsel önem taşıyor.
2. Askeri Bağımlılık'a da karşı olan Atatürk'ün Türkiye’sinin özellikle Demokrat Parti döneminde ne
duruma düşürüldüğünü göstermesi yönünden de ibret vericidir.
—Erdelhun bu açıklamasıyla tevil yolu ile de olsa savlarımı doğrulamıştır.


VII. BÖLÜM


İŞKENCE VE KONTRGERİLLA SON HAVADİS GAZETESİ YAZI İŞLERİ MÜDÜRLÜĞÜ'NE(1)

(TALAT TURHAN'IN AÇIKLAMASI)

5 Aralık 1974 günlü gazetenizin î ve 7'nci sayfalarında Muhsin Batur'u eleştiren
yazınıza benim duruşmadaki açıklamalarımın bir kısmını almak gereğini
duymuşsunuz.

Takdir buyuracağınız gibi bir metin içerisindeki bir pasajı almak, diğerlerini göz ardı etmek gerçeğin ortaya çıkarılmasında uygulanan sakıncalı bir yöntemdir.
Oysa siz, bir yandan açıklamalarıma yer verirken, diğer yandan da Org. Faik
Türün'ün beyanlarını almak suretiyle kendi tezinizi kuvvetlendirmek amacıyla hatalı olan bu yolu seçmiş bulunuyorsunuz. Halbuki ben Faik Türün'ün bu açıklamalarını mahkeme huzurunda eleştirmiş ve belgeler gösterip yalanlamış bulunuyorum.

Örneğin; Bomba Davası'nda 8 Haziran 1973 tarihli duruşmadaki sorgumda: "Bugün
İstanbul'da işkence şebekesi vardır. Şebeke Faik Türün tarafından yürütülmektedir.
Orada General Ünlütürk'te vardır. İşkencelerle tespit olunmuş ifadelerle burada icrai adalet yapılamaz." (Ek-1'deki Duruşma Tutanağı, s. 16'ya bakınız).
Bilindiği gibi bu dönemde Faik Türün İstanbul Sıkıyönetim Komutanıdır ve
açıklamaları bir suç ihbarı niteliğinde ve kamu görevlilerini doğrudan doğruya
harekete geçirecek mahiyetteydi. Bununla da yetinmeksizin 12 Haziran 1973 tarihli bir dilekçeyi Başbakanlığa sunarak işkenceci Faik Türün hakkında bir Parlamento Komisyonu kurulup savımın araştırılmasını istedim. O günün ağır koşullan altında bu çabalarım dahi Parlamentoya olan saygımın ifadesidir. (2)
Eğer olay bu kadarla kalsaydı bugüne kadar olduğu gibi susma yolunu şimdilik
kaydıyla yeğleyebilirdim. Fakat gazeteniz duruşmadaki bir kısım açıklamalarımı
aslına bağlı kalmaksızın değiştirmiş ve beni Parlamentoya karşı çıkan bir kişi olarak göstermiştir. Bu durumda düzeltme hakkımın bulunduğunu takdir edersiniz. Şimdilik bu yola başvurmaksızın açıklamamın aynen yayınlanmasını diliyorum.
Bu konuda size yardımcı olabilmek için (Ek–2) de duruşma tutanağının 15. sayfasının fotokopisini sunuyorum.
Tutanakta görüleceği gibi Parlamento konusundaki açıklamalarım aynen şöyle:
"Mevcut Parlamentoda esrar kaçakçısı, eroin kaçakçısı, hırsız gibi kimseler varsa
ben bu parlamentoyu kabul etmiyorum."
Sanırım bu nitelikteki kişilerden oluşmuş bir Parlamentoyu kabul edecek aklı başında bir vatandaş düşünülemez. Doğal olarak gazetenizin de bu görüşte olduğunu kabul ediyorum.
Bu inançtan hareketle gazetenizin ilk çıkacak sayısında açıklamalarımın
yayınlanmasını rica ediyorum. Esasen bildiğiniz gibi yayınınızın Anayasa'mızın 132. maddesine ve yasalara da aykırı nitelikte olması bu sayede önlenmiş olacaktır. (3)
M. Talat Turhan
Ekler:
Ek–1 Bomba Davası Duruşma Tutanağı, s.16 (İşkenceci Faik Türün'le ilgili
açıklamalarım).
Ek–2 Bomba Davası Duruşma Tutanağı, s. 15 (Parlamento ile ilgili açıklamalarım).
1 a) Bir bölümü gazetenin 9 Aralık 1974 günlü sayısında manşetten yayınlandı, b) Dili sadeleştirilip, yeniden düzenlenmiştir.
2. 1973 yılından günümüze değin savlarım doğrultusunda T.B.M.M.'ye yaptığım aynı doğrultudaki sayısız girişimlere karşın sonuç alınamamıştır. Bu olgu bile tek başına savlarımın doğruluğunun kesin kanıtıdır.
3. Son Havadis Gazetesi'nde Muhsin Batur'la ilgili bir yayında adım geçmesi üzerine bu düzeltme yazısı yazılmış ve gazeteye gönderilmiştir.
Son Havadis gazetesi basma örnek oluşturacak bir duyarlılıkla düzeltme yazımı manşete taşımış ve yayınlamıştır.
Buna karşın işkenceye ilişkin savımızı o dönemde yayın yapan tüm sağcı gazeteler gibi "Cunta ve işkence edebiyatı" başlığı altında göz ardı edip gerçeği yadsımıştır. Günümüzde de ülkemiz, insan haklarındaki olumsuzluklar nedeniyle tüm uluslararası kuruluşlar tarafından kınanmakta ve AB kapısında bekletilmektedir.
Kuşkusuz zaman en iyi ayraç görevi de görmektedir. Bu bakımdan o dönemde işkenceyi reddedip işkenceciye arka çıkanların bu utancın ağırlığı altında eğer vicdanları varsa ezilmeleri gerekecektir.

“KONTRGERILLA İTHAMLARI AÇIKLIK KAZANIYOR"

Günaydın-Haber
28 Ocak 1978

"Milli İstihbarat Teşkilatının (MİT) çalışmaları ve 'Kontrgerilla' konusu, bütçe
görüşmeleri sırasında ele alındıktan sonra kamuoyunda büyük bir tartışma konusu oldu. Bu konuda değişik görüş sahipleri ortaya çeşitli iddialar attılar. Konuya adlan karışan kişilerin birbiri peşinden yaptıkları açıklamalarla tartışma büyüdü. Kontrgerilla konusunda öne sürülen değişik görüşleri ve tartışmaları, bu konuyu bir ölçüde de olsa aydınlığa çıkartır düşüncesiyle aşağıda sunuyoruz...
Kontrgerilla nedir?
"Kontrgerilla bu konuda iç ve dış yayınlardan edinilen bilgiye göre, az gelişmiş
ülkelerde gerilla eylemlerinde bulunan kişilere karşı mücadele amacıyla kurulan
örgütlerdir. Bu örgütlerin kuruluş biçimi ve uygulama yöntemlerinin Amerika'da tespit edilerek yayıldığı belirtilmektedir. Kontrgerilla örgütlerinin insan haklarına ve uluslararası anlaşmalara aykırı yöntemler benimsediği de bu konudaki görüş
sahiplerince öne sürülmektedir...

Turhan: 'Kontrgerilla tüm az gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de
uygulanmıştır!

Türkiye'de Kontrgerilla tartışmasını genişliğine ilk defa açan kişi 21 Mayıs
olaylarından sonra emekliye ayrılan Kurmay Yarbay
—Gazete o dönemde bu konuda adı geçen kişiler içinde: Süleyman Genç, Suphi Karaman, Cihat Akyol, Sadi Koçaş, Faik Türün'ün görüşlerini yansıtıyor ve özellikle "Türkiye'de Kontrgerilla tartışmasını genişliğine ilk defa açan kişi" olduğumu vurguluyordu.
Talat Turhan; Yedigün dergisinde yayınlanan yazılarında bu konuda şu iddialara yer verdi:
"Amerika'da geliştirilen, gerillalarla mücadeleyi amaçlayan Kontrgerilla yöntemleri Türkiye'de ve tüm az gelişmiş ülkelerde uygulamaya koyulmuştur. Bu anlayışla, teknik sorgulama timleri kurulmuş ve 12 Mart döneminde özel sorgular yapılmıştır.
Zamanın İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün bu gerçeği itiraf etmiştir.
Erenköy işkence köşkünde "teknik sorgulama" yöntemleri uygulanmıştır. Esirlerin sorguya çekilmeleri uluslararası anlaşmalarla tespit edildiği halde, tüm az gelişmiş ülkelerde teknik sorgulama yöntemleri askeri ve polis okullarının eğitim programına dahil edilmiştir."
Genç: "Kontrgerilla örgütü 'özel savaş grubu' adı altında kuruldu"
Kontrgerilla konusu Millet Meclisi'ne CHP İzmir Milletvekili ve bu parti içindeki
"Demokratik Sol" grubunun önde gelen isimlerinden Süleyman Genç tarafından
getirildi. Evine atılan bombadan da Kontrgerilla'yı sorumlu tutan Genç, bütçe
görüşmelerinde şöyle konuştu:
"1965 yılında Genelkurmayın 'Ayaklanmayı Bastırma Talimatı(2) ve Sahra
talimatnamesiyle Kontrgerilla örgütü "Özel Savaş Grubu" adı altında kuruldu. Bu
örgüt silahlı kuvvetlerin emir-komuta zinciri dışında kaldı. Türkiye'de Kontrgerillanın kurucusu General Cihat Akyol'dur, Akyol 1975'den sonra birinci MC hükümetince Sivil Savunma Sekreterliğine getirildi ve burada Kontrgerilla yöntemlerini uyguladı. Ayrıca 12 Mart döneminin Başbakan Yardımcısı Sadi Koçaş, anılarında o dönemde yasa dışı operasyonlara girişildiğini belirtiyor. Bazı konular karanlıkta kaldı diyor. Bunlar açığa çıkartılmalıdır."
Karaman: "12 Mart'tan sonra yapılan bir brifinge katılan ve görev alanlar kimdi?"
Millet Meclisi Bütçe komisyonu görüşmelerinde söz alan Tabii Senatör Suphi
Karaman, CHP Milletvekili Süleyman Genç'le birlikte Kontrgerilla konusuna değindi.

27 Mayıs devriminin yapıcılarından biri olan Emekli Albay Suphi Karaman, bütçe görüşmeleri sırasında şöyle konuştu:
"12 Mart'tan sonra galiba Nisan sonlarında Ankara'daki Marmara Köşkünde bir brifing yapılmıştı. (3) Bir Cumartesi günüydü. Brifingden çıkanlar ellerinde listelerle bütün Anadolu'ya yayılmışlardı. Ertesi gün Senato'daki grup arkadaşlarımı toplayıp durumu anlattım. Bugün, yarın önemli olaylar cereyan edebilir dedim. Bir kaç gün sonra radyodan yayınlanan hükümet bildirisiyle büyük tevkifat başladı. Bütün valiler kollan sıvamış en çok tevkifi kendi bölgelerinde yaptırmak için yarışa girmişlerdi. Bu brifingi yapanlar ve katılanlar kimlerdi? O günlerde Elrom'u öldürenler kimlerdi? Bunların aydınlanması lâzım.."
Akyol: "Ben Kontrgerilla kurucusu değil savunma uzmanıyım!" Meclisteki bütçe
görüşmeleri sırasında CHP Milletvekili Süleyman Genç tarafından Kontrgerilla
örgütünün kurucusu olarak takdim edilen Emekli General Cihat Akyol, kendisine
yöneltilen suçlamalarla ilgili olarak bir gazeteye verdiği demeçte ve dün yaptığı basın toplantısında özetle şunları söyledi:
"Bana suçlamalar yönelten CHP'li Milletvekili Kontrgerilla dairesi olarak tanımladığı "Özel Harp" dairesinin 1964 yılında kurulduğunu söyledi. Ben o tarihte Moskova'da askeri ataşeydim. Ben Kontrgerilla'nın kurucusu değil 12 Mart döneminde Lüleburgaz'da görev yaptım. 1975'den sonra İçişleri Bakanlığı'nda görev yaptığım 14 ay süresince yalnızca sivil savunma işleriyle uğraştım. Bunun Kontrgerilla ile hiç ilgisi yoktur. Beni sol çevrelere boy hedefi halinde sağcı olarak takdim ediyorlar. Bunu adi bir oyun olarak niteliyorum."
Koçaş: "Kontrgerilla" 12 Mart'ta Genelkurmay Başkanı'nın emriyle kuruldu"
12 Mart döneminin Başbakan Yardımcısı Emekli Kurmay Albay Sadi Koçaş,
anılarında(4) o dönemin bazı uygulamalarına değindiği için bütçe görüşmelerinde
onun da adı geçti. Sadi Koçaş kontrgerilla konusunda bilgilerini şöyle açıkladı:
"Kontrgerilla 12 Mart döneminde Genelkurmay Başkanının emri üzerine İstanbul
Sıkıyönetim Komutanı ve MİT yetkililerinin birlikte çalışacakları bir soruşturma örgütü olarak kuruldu, İstanbul’daki Zihnipaşa Köşkü'nde birtakım soruşturmalar yaptı. Yasa dışı bu örgütün bazı ilgilileri, üst kademelerden yasa dışı emirler alarak uygulamışlardır. Kontrgerilla'da ifadeleri alınmış tutuklu subaylarla konuştum. Onlardan geniş bilgi aldım. Bu anayasa ve yasalara aykırı bir
kuruluştu. Halen faal durumda olduğunu sanmıyorum..."
Türün: "Kontrgerilla" diye bir örgüt kurulmamıştır. MİT özel görevler yüklenmiştir."
Sadi Koçaş'ın ve Talat Turhan'ın Kontrgerilla örgütünün kurucuları arasında saydığı  12 Mart döneminin İstanbul Sıkıyönetim Komutanı ve şimdiki AP Manisa Milletvekili Faik Türün, bu yoldaki suçlamalarla ilgili olarak şöyle konuştu:
"Kontrgerilla diye bir örgüt kurulmamıştır. 12 Mart döneminde MİT güvenlik için özel görevler yapmıştır. Buna özel mahiyet verilemez. O tarihte Erenköy'de Ziverbey Köşkü'nde yapılan sorgulamaya bir kez yarım saat katıldım. Burada MİT'ten gelen müşavirler görev yapıyordu. Bu güvenlik kuruluşlarının yaptığı ve yapmakta oldukları bir görevdir. Normal bir polisin bilgisiyle komünizm eylemlerinin sorgusunu yapmak imkânsızdır. Bu yüzden MİT müşavirleri görev almıştır. MİT'te çok sayıda sivil giyinmiş asker görev yapmaktadır. Bu yüzden sanıkların gözleri bağlanmıştır..." (5)


BU BÖLÜM DİPNOTLARI.;

1. Yazıldığı gibi yayınlanıyor.
2. Talimatı değil "Hareketleri" ('Kontrgerilla Cumhuriyeti' adlı kitabıma bakınız).
3. Marmara Brifingi Kaynak yayınları tarafından 1995 yılında yayınlandı.
4. Sadi Koçaş, Atatürk'ten 12 Mart'a, Beş ciltlik kitap.
5. Geçen süre içinde Faik Türün'ün gerçeği yansıtmadığını kamuoyu öğrendi. Eğer öyle olmasaydı. 'Basın Toplantısı' davetimi kabul ederdi.


16 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder