3 Eylül 2019 Salı

BATI TRAKYA DA YÜZELLİLİKLER BÖLÜM 1



BATI TRAKYA DA YÜZELLİLİKLER BÖLÜM 1

Şeyhülislam Mustafa Sabri ve Batı Trakya’da 150’likler
1924’te Türkiye Büyük Millet Meclisi, 150 kişinin Türk vatandaşlığından çıkarılmaları ve yurtdışına sürülmeleri kararını aldığında, 150’liklerden bir kısmı zaten Batı Trakya’ya yerleşmiş durumdaydı.
Ankara’ya muhalefet eden pek çok kişi savaşın sonu yaklaştıkça ve Lozan Antlaşması sürecini beklemeden Türkiye’yi terketmiş ve bölgeyi uğrak yeri olarak kullanmaya başlamıştır.
Batı Trakya bölgesindeki Müslüman ahalinin varlığı, özellikle Ankara hükümetinin yürüttüğü mücadeleye karşı çıkmış veya mücadeleye katkısı olsa bile savaş sırasında çeşitli nedenlerden dolayı Mustafa Kemal Paşa ve kadrosuyla çatışmaya sürüklenmiş kişilerin bölgeyi tercih etmesinde önemli rol oynamıştır. Dolayısıyla gerek 150’likler içerisinde gerekse diğer muhalifler Batı Trakya’nın Osmanlı dönemini çağrıştıran havasına kapılmış ve buraya yerleşmeye karar vermiştir.
150lik1













1927 yılında Gümülcine’de konsolos olarak görev yapan, daha sonraları politikaya atılarak 9'uncu dönem Samsun milletvekili olan Firuz Kesim bu konuda şunları anlatmaktadır: “Batı Trakya’nın merkezi Gümülcine’de konsolos bulunduğum sırada Gümülcine adeta bir 150’likler yuvası halinde idi. Burada 150’liklerin yarısı demek olan 75’ten fazlası bulunduğu gibi, bir sürü de politika firarisi ve Türkiye’den göçmüş Rumlar vardı. Bunları takip etmek, tutum ve davranışları ile sıkı bir biçimde ilgilenmek esas görevlerimin başında geliyordu.”1
Firuz Kesim’in 150’liklerden Batı Trakya’da 75’in üzerinde bir sayının bulunduğu ile ilgili beyanı abartı olsa gerekir. Herhalde 150’liklerin siyasî alandaki yoğun faaliyetlerinden dolayı onları 75 kişi ve üzerinde sanmış olmalıdır.
150’liklerin kendi çıkardıkları gazeteler dışında, Batı Trakya’da onlarla ilgili kayıt veya bilgi neredeyse yok denecek kadar azdır. Hangi işlerle meşgul oldukları, bunlarla beraber gelen diğer kişilerin kimler olduğu, bölgedeki Müslümanlara etkileri, Ankara hükümetiyle olan sürtüşmeleri ve diğer konularda yeterli arşiv belgesi bulunmamaktadır. Bütün bu zorluklara rağmen, daha çok genel ifadelerle ve “hain” olarak anılan 150’liklerden Batı Trakya’ya 13, Doğu Makedonya’ya 2 ve Yunanistan’ın diğer bölgelerine kesin olmamakla birlikte 15 kişinin yerleştiğini biliyoruz.
150’likler listesindeki en önemli şahıslardan birisi de hiç şüphesiz şeyhülislam Mustafa Sabri Efendidir ve Batı Trakya’ya gelenler arasında bulunmaktadır. Başta Mustafa Sabri olmak üzere, 150’liklerden Batı Trakya’ya gelen ve yerleşenlerin siyasî ve dinî faaliyetlerine devam etmeleri, Türkiye Cumhuriyeti için ciddi bir sorun olur. Yurt içinde muhaliflerin sesleri Kürtler haricinde neredeyse tükenme noktasına geldiği bir süreçte, Batı Trakya’daki muhalif seslerin artması ve hatta Türkiye içerisinde bile taraftar bulması Ankara hükümetini zor duruma düşürür. Bu yüzden de Mustafa Kemal Atatürk, Venizelos’la yapılan görüşmelerde bu konuya ayrıca önem vermiş ve Venizolas’la yapılan anlaşma sayesinde Batı Trakya’daki 150’liklerin muhalif tutumu ortadan kaldırılabilmiştir. Venizelos’a 150’liklerin Yunanistan’dan çıkarılması talebini İsmet İnönü iletir. Venizelos, Türk hükümetiyle yapılan anlaşma çerçevesinde Batı Trakya’daki 150’likleri 1931’de bölgeden uzaklaştırır.
Batı Trakya’ya gelen 150’likler:
1. Sabık Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi
2. Gümülcineli İsmail Hakkı
3. Aziz Nuri
4. Eskişehirli Safer Hoca (Hızır Hoca)
5. Namın Bey (Namık Bey)
6. Nedim Bey
7. İbrahim Sabri (Mustafa Sabri Efendinin oğlu)
8. Süngülü Çerkez Davut
9. Tuzakçı Yusuf Ali Remzi
10. Keçelerli Topal Ömeroğlu İdris
11. Keçelerli Abdüllaloğlu Deli Kasım.2
12. Kuvay-ı İnzibatiye mensubu Çopur İsmail Hakkı
13. İzmir kadı müşavir-i sabıkı Ahmet Asım3
150’likler listesinde bulunan bu 13 kişi Batı Trakya’nın çeşitli bölgelerine yerleşirler. Kimisi tüccar, kimisi gazeteci, kimisi yazar, kimisi azınlık okullarında öğretmen, kimisi cemaat idarelerinde görevli ve kimisi de imam olarak sosyal hayatta yerini alır. Sırasıyla gidecek olursak, 13 kişinin Batı Trakya’daki yerleşim yerleri, meslekleri ve faaliyetleri şöyledir:
150lik1






1. Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi
150’liklerle ilgili kanunun çıkmasından iki yıl önce, 1922’de Osmanlı Meclisi sabık milletvekili ve Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ve ailesi Batı Trakya’ya gelirler. İskeçe (Xanthi) iline yerleşen Mustafa Sabri Efendi, dinî ve siyasî çalışmalarına kaldığı yerden devam eder.
Özellikle Türkiye’de hilafetin kaldırılması (1924), medrese ve zaviyelerin kapatılması (1925), şapka kanunu (1925), medeni hukukla birlikte laikleşme (1926), harf devrimi (1928) ve Ankara hükümetince yürütülen benzer reformist uygulamalar, Şeyhülislam’ın Batı Trakya’daki taraftar sayısının artmasına doğal yoldan katılımı sağlayan bir sürece dönüşür. Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin etrafındaki destekçilerin her geçen gün artması sonucunda, Batı Trakya’daki muhaliflerin sesi gayet gür çıkmaya başlar. (Hatta sesleri o denli gür çıkar ki, sonundaTürkiye bunların Yunanistan’dan da çıkarılmalarını talep eder.)
Sabık Şeyhülislam, birçok başka gazete dışında, özellikle 1927’de yayımlanmaya başlayan ve sorumlu müdürlüğünü Hasan Fehim’in yaptığı Yarın gazetesinde Türkiye’nin laik rejimini eleştirir ve din uleması olarak fetvalar çıkarır. Mustafa Sabri’nin etkisini azaltabilmek amacıyla 1930 yılında İstanbul’da aynı adı taşıyan kemalist görüşlü bir gazete bile çıkarılır.4 A. Yordanoğlu’nun bu konudaki yorumu, İstanbul kökenli Yarın’daki yazıların Mustafa Sabri Efendi’ye ait olduğunu Müslümanların sanmaları yüzünden Şeyhülislamın kendi gazetesinin ismini değiştirdiği ve gazeteye Peyam-ı İslam5 adını verdiği şeklindedir.6
Bu tespitinin doğru olabileceğini kabul etsek bile, Mustafa Sabri Efendi’nin, gazetenin ismini değiştirmesindeki asıl sebebin başka bir nedenle olduğunu söylemek mümkündür. Çünkü Yarın gazetesi, Türkiye aleyhinde yayınlarda bulunduğu için Türkiye Dahiliye Vekaleti’nin 25.08.1930 tarih ve 4053/172 numaralı tezkeresiyle yapılan teklifi üzerine Bakanlar Kurulu, adı geçen gazetenin Türkiye’ye girişini 08.10.1930 tarih ve 9993 sayılı kararıyla yasaklamıştır. Dolayısıyla Mustafa Sabri Efendi’nin gazetenin isim değişikliği konusundaki kararına bu yasaklamanın neden olduğu söylenebilir.
150likler







Mustafa Sabri Efendi’nin yazılarında ünvan olarak “Şeyhülislam” sıfatını kullanmasından ve ayrıca “Halifelik” başlığıyla Yarın gazetesinde makaleler yayımlanmasından rahatsız olan Türkiye’nin, Yunanistan’a bu konuda tavır takınmasını istediğini de ayrıca belirtmek gerekir. Bu konuda Yunan idaresi 23 Aralık 1927’de bir emir göndererek, Mustafa Sabri Efendi’den “Halifelik” başlığı ile yazı yazmamasını bildirir.7 Şeyhülislam Mustafa Sabri, 9 Ocak 1928 tarihli Yarın gazetesinde neşredilen yazıda denildiği şekliyle, İskeçe bölge komutan yardımcısına Türk-Yunan dostluğu uğruna basın özgürlüğüne darbe vurulduğunu söyler. Mustafa Sabri hatta şu yorumu yapar, “Şeyhülislamın yazılarından Ankara, Ankara’dan ise Yunanistan korkmaktadır!”8
Mustafa Sabri Efendi’nin Yarın Gazetesi’ndeki yazılarında Türkiye’deki yeni laik rejim yüzünden Müslümanların dinden çıktığını belirttiği ve Batı Trakya’da bir hilafet müessesesinin derhal kurulması gerektiğini belirten görüşlerinin bu yasaklamaya neden olduğu hesaplanmalıdır. Çünkü o dönemde Batı Trakya’da sabık Şeyhülislam’ı da içine alarak kurulacak bir hilafet, Türkiye Cumhuriyeti açısından ciddi bir tehlike anlamı taşımaktadır ve bu yüzden Yunan devletiyle yapılan ikili görüşmeler neticesinde, Trakya Genel İdaresi Bakanı, Mustafa Sabri Efendi’den yazılarında İslam’da halifeliğin yeri ve gerekliliğini avunan yazı dizisindeki “Hilafet” başlığını kullanmamasını emretmiştir. Buna rağmen Mustafa Sabri başlığı değiştirmez ve “İslam’da imameti kübra, yani Halife-i muazzama-i İslamiyye” başlığını makalelerinden çıkarmaz. Yarın gazetesinde aynı başlıkla tefrika etmeye devam edilir; ta ki 1930’da gazete kapanana kadar.
Sabık Şeyhülislamın iaşe sorunu ise İskeçe’deki evkaf idaresi tarafından memuriyet tahsis edilerek hallolunulur.9
Mustafa Sabri Efendi, Yunan hükümetinin 150’likler hakkında Batı Trakya’yı terketmeleri ile ilgili kararı sonrasında 1931’de Patra’ya yerleşir. Bölgede Batı Trakya’daki ortamı bulamaz. Sadece Hristiyanlardan oluşan bir beldede durmanın anlamsız olduğunu düşünerek ailesiyle birlikte Mısır’a gider.
150likler




22 yaşındayken Fatih Camii’nde ders vermeye başlayan, II. Abdülhamid’in katıldığı “huzur” derslerine 16 yıl boyunca devam eden, padişahın kütüphaneciliğini yapan, 1908’de memleketi Tokat’tan milletvekili seçilen, Cemiyet-i İlmiye-i İslamiye’nin “Beyanü’l Hak” adlı dergisinin başyazarlığını yapan, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne muhalifliğinden dolayı yurdunu terk etmek zorunda kalan, İstanbul’a geri dönen, 1922’de tekrar yurdunu terk eden ve Batı Trakya’ya yerleşen, Trakya’da Yarın ve Peyam-ı İslam gazetelerinde başyazarlık yapan, 150’likler hakkındaki kararla 9 yıl kaldığı Batı Trakya’dan uzaklaştılarak Patra’ya yerleşen ve sonunda Mısır’a giden Mustafa Sabri, 1938’de Türkiye 150’likleri affettiğinde vatanına geri dönmez. 1954 yılında Kahire’de hayata veda eder.
Evren Dede -  Azınlıkça Sayı:44, Şubat 2009
evrendede@gmail.com
1. Kamil Erdeha, 150’likler yahut Milli Mücadele’nin Muhasebesi, Tekin Yayınevi, 1998, s.123
2. Listedeki ilk 11 kişi için Α.Υ.Ε. 1931/Β/37/ΙΙ/.
3. 12 ve 13 numaraları isimler için Α.Υ.Ε. 1928/Β/37.
4. Nathanail M. Panagiotidis, Müslüman Azınlık ve Millî Bilinç, Aleksandroupoli, 1995, s.148
5. Peyam-ı İslam gazetesi, 27 Rabiülahir 1349’da (21 Eylül 1930) yayın hayatına başladı.
6. A. Iordanoglou, Lozan’dan günümüze Batı Trakya Müslüman Azınlığının Basın Tarihi, Imxa, Sayı:3, 1989, s.222
7. Trakya Genel İdaresi, Protokol No: 1572/23-12-1927
8. Yarın gazetesi, 09.01.19289. http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=266


[Azınlıkça – Sayı 45 Mart 2009] 

Evren Dede

150’liklerde sıra Gümülcineli İsmail Hakkı’daydı.Fakat yerimiz kalmayınca önümüzdeki sayıya kadar bunu bekleteceğiz. Yine geçen sayıdaki yer darlığından dolayı koyamadığımız üç belgeyi de ancak bu sayıda yayımlıyoruz.. İlk belge, K. Çiçelikis’in de bahsettiği Çerkezler konusu ile ilgili.

Aşağıdaki örnek “Şark-ı Karîp Çerkezleri Te’mini Hukuk Cemiyeti üyelik ”dır. İzmir’deki meşhur Çerkez Kongresi döneminde hazırlanmıştır. 
 Diğer iki belge ise önceki sayıda yayımladığımız Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi yazısı ile alâkalı. Bunlardan birincisi, Yarın gazetesinin bahsekonu Türkiye’ye giriş yasağının alındığı orijinal kararnamedir.
 
 İkincisi ise Mustafa Sabri’nin mezarıdır.
 
Şeyhülislam’ın derginin arka kapağında gördüğünüz mezar taşında ise şöyle yazmaktadır:

Hüvelbâki


İşte zâir bu yerde metfûndur
Bir büyük kahraman ki pîr hûndur
Düştü leyla-i Hâk peşinde şehit
O’na zaten ezelde vurgundur
Aşk-ı Rahmân’a can fedâ etti
Gerçi dünya vefâda pek dûndur (alçak)
Dîn-i İslâm için mücadelede
Ona bir kasf-i karîn meftûndur
Hak’kın ilhâmıdır derin ilmi
Sanki ilm-i ledünle meşhûndur
Türk’te kaldıysa Müslüman nâmı
Ona İslam nâmı medyûndur
ŞEYHULİSLAM MUSTAFA SABRİ
Fikri uğrunda öldü memnûndur
Dese hâtif dönerdi memleketine 
Her yasından bu mâtem efzûndur
Bir gelip çıktı (sâ’l)i tarihin 
O senin en güzîde oğlundur.

El Fatiha                         
Hicri 1286-1373


Sabık Bursa Valisi 
Gümülcineli İsmail Hakkı.,

   Yüzellilikler listesinde 25’inci sırada yer alan Gümülcineli İsmail Hakkı, Arnavut kökenli olup 1879’da Gümülcine’de doğmuştur.1Hukuk eğitimini İstanbul’da tamamladı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra İttihat ve Terakki’den Gümülcine milletvekili olarak Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na seçildi. Bir süre sonra İttihat ve Terakki Fırkası’ndan ayrılıp 1910’da Ahali Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı. Fırkanın kendini feshetmesinden sonra Hürriyet ve İtilâf Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı. Hürriyet ve İtilaf Partisi içerisinde Rıza Tevfik ve Rıza Nur ile ihtilafa düştü. Babıâli Baskını’ndan sonra İttihat ve Terakki’nin kendi karşıtlarını yurtdışına göndermesi üzerine Romanya’ya gitti.2 Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra İstanbul’a geri döndü. Mustafa Sabri Efendi ve Zeynelabidin, Gümülcineli İsmail’i Damat Ferit Paşa kabinesinde istemeyince Bursa’ya vali olarak atandı. Gümülcineli İsmail Hakkı, 1919’da kurulan Sulh ve Selameti İslamiye fırkasının da (partisinin) kurucuları arasındadır.
Bursa’da Hürriyet ve İtilaf Fırkası’ndaki hiziplerden Vasfi Hoca ve Sabri Hocanın da yer aldığı hocalar kanadını destekleyince partideki diğer kanat Gümülcineli’yi dışlamıştır. Bursa’da durduğu dönemde, ne hükümet, ne kendi partisi, ne de ulusal mücadele taraftarları tarafından istenmeyen Gümülcineli, 29 Temmuz 1919’da Bursa valiliğinden ayrılarak memleketi olan Gümülcine’ye gelmiş ve Cemaati İslamiye reisliği yapmıştır. Yunan ordusunun İzmir’e çıkmasının ardından İstanbul’a dönmüş, Divan-ı Harp tarafından tutuklanmış, Damat Ferit ile Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin arası açılınca salıverilmiştir. Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinin tek sorumlusunun İttihat ve Terakki olduğu tezini çıkış noktası kabul eden Gümülcineli İsmail Anadolu’da yürütülen millî mücadeleye destek vermek üzere toplanan millî kongreye karşı çıkmış ve katılmamıştır.3

Gümülcineli İsmail Ankara hükümetinin kazandığı zaferden sonra İngilizlere sığınmıştır. Malta’ya gitmekte olan “Egypt” vapuru ile İstanbul’dan ayrılan Gümülcineli, Dedeağaç (Alexandroupoli) limanında vapurdan inmiştir. Buradan bir süreliğine Romanya’ya geçmiş ve Köstence’de kalmıştır. Daha sonra tekrar Yunanistan’a gelmiştir.

Gümülcineli İsmail Batı Trakya’ya geldiğinde Gümülcine’ye (Komotini) yerleşti. Batı Trakya’da gazete çıkarmak için uğraş veren 150’liklerdendir. Anadolu kökenli Rum Muhacir cemiyetleriyle temasa geçerek teşkilat kurmak ve gazete çıkarmak amacıyla para istemiştir.4 Bu sırada Yunan hükümetinden 25 bin drahmi yardım aldığı da söylenmiştir.5


Bir başka rivayette de Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ile birlikte, Osmanlı Devleti’nin 36’ncı ve son padişahı Sultan Vahdettin’le görüşmek ve halifelik taraftarı bir gazete çıkarmak için para talep etmek amacıyla San Remo’ya gitmişlerdir. Sultan Vahdettin’den gazete çıkarmak amacıyla 2 bin sterlin alan Gümülcineli İsmail, Vahdettin’e çıkarmayı düşündükleri gazetenin adını bile söylemiştir. İntakı Hak olarak belirtilen bu gazetenin adını Mustafa Sabri Efendi koymuştur. Paris’te yayınlanacağı bildirilen gazete için alınan 2 bin sterlini Gümülcineli İsmail’in Londra barlarında yediği aktarılır.6
Batı Trakya, Paris ve Marsilya arasında gidip gelen Gümülcineli İsmail, tekrar 1930’da Fransız pasaportu ile Gümülcine’ye gelmiştir. Seçimlerde Cemaat-i İslâmiye başkanlığına getirilmek üzere Gümülcine’ye geldiği belirtilmekle birlikte, Batı Trakya’da idarî yönetimin Fransa’da olduğu dönemde halktan topladığı yardımların büyük kısmını zimmetine geçirdiği iddiasıyla bölge insanının kendisine Cemaat-ı İslâmiye başkanlığı konusunda itibar etmediği belirtilmektedir.

Gümülcineli İsmail Batı Trakya’dan Venizelos’un aldığı karar doğrultusunda çıkarılmadan önce bölgedeki bütün 150’liklerin ve Türkiye’den gelmiş siyasî mültecilerin imzaladıkları bir dilekçeyi Atina’daki Cemiyeti Akvam yetkililerine ileterek, siyasî mülteci hakkına sahip olduklarını ve Cemiyeti Akvam’a üye ülkelerin kendilerine bu doğrultuda oturum hakkı vermeleri gerektiğini bildiren bir dilekçeyi iletmiştir. Fakat Batı Trakya’dan uzaklaştırılmaları kararı bir kere alınmıştır ve yapılacak bir şey yoktur. Bu arada Gümülcineli İsmail’in yine bir başka ilişkisinden burada ayrıca belirtmek gerekir. 150’liklerden olan Nedim Bey’in erkek kardeşi olan Hafız Cemal’in718 Eylül 1931 tarihli mektubunda, Gümülcineli İsmail’in Batı Trakya’daki son günlerinde Türkiye’nin Gümülcine Konsolosluğu ile temasa geçtiğinden bahsedilmektedir.8

Yunan devleti Batı Trakya’yı terketmelerini istediğinde Fransa’daki Nice şehrine gitti. Paris’te de gazete kurmak için çabaladı. Rıza Nur’un anılarında yine bir başka dolandırıcılık hikayesiyle anılır. “Gümülcineliyi bizim gazeteler Suriye’ye gitti diye yazıyorlardı. Burada imiş (Fransa). Pek rezalet içindeymiş. Vurulmasının sebebi: Vuran adam İstanbul’a gidiyormuş. Gümülcineli İsmail onu Mustafa Kemal’e jurnal etmiş. Gidince adam hapis, sonra Çorum’a sürmüşler. O da oradan kaçmış, gelince Gümülcineliyi vurmuş. Muhakemede Gümülcineli, Harb-i Umumî’de Fransızlara, İngilizlere, Yunanlılara hizmetler ettiğini iftiharla söylemiş. Hay utanmaz. Biraz haya edip saklasa bari. Diğer tarafın avukatı da, ‘Bir adam ki kendi vatanına haindir ve bunu utanmadan ikrar ediyor, artık diyecek yoktur.’ demiş… Gümülcineli Ankaraya da müracaat edip 300 Frank maaşla kendilerine casusluk edeceğini, mühim malumat vereceğini bildirmiş…”9

Gümülcineli İsmail’in Batı Trakya’dan Nice şehrine gittiği dönemde bahsedilmesi gereken birkaç ayrıntı daha vardır. Gümülcineli Paris’teki Yunan  Büyükelçiliği’ne bir dilekçe vererek, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın kendisinin sınır dışı edildiğini belirterek bu nedenle Yunanistan’dan ek tazminat isteyeceğini belirtmiştir.10Gümülcineli ayrıca Batı Trakya’daki arazilerine ve mülklerine karşılık Yunanistan’la uzlaşarak makul bir para almış ve bu parayla Fransa’da bir dönem hayatını idame ettirmiştir.


Çalkantılı bir hayat hikayesi olan Gümülcineli İsmail Hakkı’nın Yunanistan macerası, Fransa’da olduğu dönemde bile Atina’daki Türkiyeli siyasî mültecilerin kendisiyle irtibat kurmasıyla devam etmiştir. 1936’da Atina’da Türk Mülteciler Ofisi’nin kurulması fikrini önermiş ve bu konuda yardımcı olmuştur. 1938’de Türkiye’nin 150’likleri affetmesinin ardından Paris’teki Türk Konsolosluğu’na başvurarak tekrar Türk vatandaşlığını geri almıştır. Fransız vatandaşlığı dışında Türk pasaportu da taşıyan Gümülcineli İsmail Türkiye’ye geri dönmemiş, 22 Ağustos 1945’te Paris’te ölmüştür.11



Dipnotlar:

1. Şaduman Halıcı,Yüzellilikler, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, 1998, s.100; Türkiye Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi, Dn: 12222-25, Bn:1/A 5, (Gümülcineli İsmail’in kısa özgeçmişi)

2. Gümülcineli İsmail’in Romanya yerine Selanik’e gittiği de söylenmektedir. Mahmut Şevket Paşaya düzenlenen suikastte parmağı olduğu iddiasıyla ve suikastten kısa bir süre sonra ülkeden ayrıldığı için hakkında gıyaben idam kararı verilmiştir. Rıza Nur, Gümülcineli İsmail için Selanik’te kaldığı dönemde İngilizlerden, Fransızlardan ve Yunanlılardan maaş aldığını iddia etmektedir. (Rıza Nur, Türk Tarihi, C II., 1981, s.119) Türkiye Emniyet Müdürlüğü Arşivinde Gümülcineli İsmail’in Selanik’ten sonra Fransa’ya gittiğine dair bir not vardır. (T.C. EGM Arşivi, Dn: 12222-25, Bn: 1/a 2.)

3. Yalçın Toker, 150’liklerden Portreler, Toker yayınları, 2006, İstanbul, s.39

4. 

5. Yusuf Sarınay, Yüzelliliklerden Gümülcineli İsmail Hakkı Beyin Faaliyetleri (1908-1945), Prf. Dr. Abdurrahman Çaycı’ya Armağan, Ankara, HÜAİİTE, 1995, s.386

6. Emin Karaca,Altın Kitaplar Yayınevi,2004, İstanbul, s.127

7. Hafız Cemal 150’liklerden olan Nedim Beyle birlikte Batı Trakya’ya gelmiştir. Kendisi de tıpkı abisi gibi Gümülcine’de azınlık okullarında öğretmenlik görevinde bulunmuştur.

8. Ahmet Efe, Çerkez Ethem, Bengi Kitap Yayın, 2007, İstanbul, s.528

9. Emin Karaca, age, s.65

10. Türkiye Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi, Dn: 12222-25, Bn:1/E 13, Bt: 18.4.1931 ve ayrıca “Yüzellilikler”, Şaduman Halıcı, 1998, s.103

11. Türkiye Emniyet Genel Müdürlüğü Arşivi, Dn: 12222-25, Bn: B 10, Şaduman Halıcı, a.g.e., s. 105

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder