GENİŞ GRUP KİMLİĞİ VE BARIŞ SAĞLAMA ÜZERİNE BAZI DÜŞÜNCELER., BÖLÜM 3
‘Çadır’ Metaforu
Tarihi, sosyolojik, antropolojik, ve filozofik literatürlerde; kabileleri, etnik, ulusal veya politik geniş grupları tarif eden birçok fenomen bulunabilir. Sıklıkla geniş
grup başlığı o disiplinin çalıştığı varlık ve amaca göre değişir. Binler hatta milyonlarca bireyin paylaştığı kimlik belirleyicileri; tarihsel akış, devrimler, ekonomik durumlar, göçler, yaptıkları işler, liderlerin kişilik özellikleri ve başka sebeplerle değişebilir. Örneğin, 1923’de kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde modern Türkiye’nin batılılaşma ve modernizasyonunda fes uzun süre sembol olmaktan çıkmıştır.
Ancak günümüzde Türkiye’de dini semboller milli olanları gölgede bırakmaya başlamıştır. Ben bir psikanalist olarak bizlerin yüzeysel geniş grup kimliği tanımlarıyla uğraşmak yerine geniş grupların içinde ve diğer gruplarla olan ilişkilerinde gerçekleşen psikodinamik süreçlerle daha derinlemesine ilgilenmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Grup liderini temsil eden bahar direğinin etrafında sıralanmış insanları seyrettiğimi hayal ederek, geniş grupların klasik Freudyen kuramını18(1921) düşünmeye başladım.19
Gruptaki kişiler direk/lider etrafında tıpkı dans edercesine birbirleri ile özdeşim kurarak liderlerini idealize edip desteklerler. Direğin üstüne gerilmiş
çadır bezinin on binlerce hatta milyonlarca insanı topladığını ve sanki dev bir çadır oluşturduklarını hayal ederek bu metaforu genişlettim. Bu metaforda özellikle de başka bir çadırdaki insanlarla yaşanan bir zıtlaşma olduğunda, insanlar hala lideri desteklerler; ancak bunun altında yatan esas amaç çadırı gergin, sağlam, korunaklı halde tutabilmektir. Bu çadırın kumaş görünümü geniş grubun kimliğinin vesınırlarının simgesidir. Ben böylesi grupların kendilerine giderek narsistik bir yatırım yaptıklarını, liderin etrafında toplanmanın bu yatırıma hizmet ettiğini düşünüyorum.
Metaforik dev çadır altında yaşayan insanlar, kendi kişisel giysilerinde ait oldukları sosyal ya da politik alt grupların sembollerinin yanı sıra bazı durumlarda altında yaşadıkları çadır kumaşının motiflerinden de ikinci bir giysi olarak yararlanırlar.
Barış dönemlerinde insanlar dikkatlerini ailelerine, komşularına, okulla-rına, kişisel sportif, sosyal kulüp ve faaliyetlerine, facebook sayfalarına
yönlendirirler. Ancak bu geniş grup, ‘öteki’leri olarak nitelendirilen bir başka grup tarafından aşağılanır ve tehdit edilirse, saldırıya uğrayan topluluk dikkatlerini rutin uğraşlarından çekip, çadırlarını onarmaya, korumaya, onun devamını sağlamaya yönelik ciddi bir uğraş vermeye odaklanır. Geniş grup kimliği altında aşağılayan, inciten ve öldüren saldırganlar da kendi çadır metaforlarında yaşayıp, o simgesel motifleri giyerler. İki taraftan da küçük muhalif gruplar, bu iki düşman grubun ilişkisinde etkisiz kalır.
Bu on binlerce, milyonlarca aynı metaforik çadırı paylaşan insanı, nefes alıp verdiğini fark etmeyen kişilere benzetebiliriz. Bukişiler ancak sigara dumanıyla
kaplanmış bir odaya girdiklerinde ya da zatürree olduklarında aldıkları her nefesi fark etmeye başlarlar. Benzer şekilde, geniş grup ancak bir stres altındayken ve
geniş grup kimlikleri zedelenmeye, diğer grup kendi geniş grup kimliği altında onları öldürmeye başladığında, tehdit altındaki grup, hızlıca kendi geniş grup kimliklerini ‘diğer’lerininkinden, ‘düşman’ gruptan, ayırıp ‘biz-lik’ lerini fark ederler.
Bu müzakere masalarındaki kişiler için de sokaktaki sıradan insan için de geçerlidir.
Geniş grup psikolojisi, kendi haklılığı içinde narsisizme yatırım yapma, çadırlarını koruma ve devamını sağlama ihtiyacını paylaşır. Binlerce ya da milyonlarca
kişi, farkında olarak ya da olmayarak, kendilerine bu görevi atfederek etnik, dini, ideolojik ve uluslararası ilişkilere karşılık verirler. Eğer bir yabancı geniş grup eğer kendi geniş gruplarına ait kişileri küçük düşürecek, aşağılayacak ya da zedeleyecek bir davranışı geniş grup kimliği adı altında yapacak olurlarsa, -örneğin bir ülkenin kuzeyinde yaşayanlara yapılacak olursa bu davranışlar- o ülkenin güneyinde yaşayan aynı geniş grup kimliğine sahip kişiler de aynı acıyı hissederler. El-Kaide 11
20 Eylül 2001’de New York veWashington’a saldırı düzenlediğinde, Louisiana veya California’da yaşayan Amerikalılar da kendilerine saldırılmış gibi hissettiler. Geniş grup kimliği, insanları nerede yaşarlarsa yaşasınlar, metaforik devasa çadır altında duygusal olarak birleştirir. Bir yerdeki geniş grup üyelerine ‘öteki’ tarafından yapılan saldırı, bölgesel kalmaz.
Psikolojik Sınır
Yukarıda ifade ettiğim aynı duyarlılıkları paylaşan binlerce ya da milyonlarca insanın altında yaşadığı metaforik çadır; geniş grubun kimliği ve sınırlarını temsil eder. Bu sınır ‘biz’ ve ‘onlar’ arasında bir geniş grubun dışlamak vediğerleri şeklinde yansıtmak için uğraştığı şeyler için bir psikolojik sınırdır. Globalleşen şimdiki dünyada bile20farklı geniş gruptan insanlar karışık topluluklar halinde yaşamlarını sürdürmekteyken çoğunlukla binler ya da milyonlarca ‘ötekiler’ halen karşı taraftır ve bir tür fiziksel sınır ile ayrılırlar. Bir ülkenin yasal sınırları, kabile ya da klanları ayıran doğal coğrafik ya da büyük grubu kuşatan düşmanın zorla yarattığı sınırlar olabilir bunlar. Komşular arasında çatışma olmadığı zamanlar fiziki sınırların pek anlamı kalmamaktadır; ancak çatışma varlığında bu fiziki sınırlar psikolojik olarak geniş grupların kimliklerini ayırmada önemli anlam taşır.
Burada, iki karşıt geniş grup arasındaki fiziki sınırın, nasıl psikolojik bir sınır haline de geldiği hakkındaki gözlemlerimi dile getireceğim. İsrail ve Ürdün arasındaki gerginliğin çok yükseldiği 1986 yılında İsrail’in davetlisi olarak, iki ülkeyiayıran, Ürdün Nehri’nin üzerindeki Allenby köprüsünü ziyaret ettim. Gördüm ki köprü üstünde iki ülkenin sınırını ifade eden beyaz bir çizgi çizilmişti. Bugözlemimde 16 kamyonun sınırdan geçişine tanık oldum. Araçlar adeta fabrikada parçaların takılması unutulmuş gibi duruyordu. Araçların sökülebilir tüm parçaları çıkarıldı, her yeri açıldı, tüm bölmeler kaçak bir malzeme saklanamayacak şekildearandı. Ürdün tarafından gelen araçları aramak İsrailli görevlilerin epey uzun zamanlarını alıyordu. Bu sınırda mücevher dükkanını andıran bir odada Arap kadınların altın yüzük veya bilezikleri iyice incelenip onlar hakkında not alınıyor ve böylece bu hanımların İsrail’den ayrılmadan önce Arap akrabalarına bir şey bırakmamış olduklarından emin olunmaya çalışılıyordu. Burada ana fikir, bu kadınların Arap akrabalarına bıraktıkları altınlarla İsrailli Arapların, İsrailli Yahudilere karşı ‘tehlikeli’ olabilecek şeyler almalarına engel olmaktı.
Başka bir önlem ise, İsraillilerin rutin olarak sınıra paralel yolu süpürmeleriydi; böylelikle ayak izlerinden karşıya geçmeye çalışanlar yakalanabilecekti. Ayrıca sınırın en modern elektronik izleme aletleriyle doldurulduğunu da söylemek gerekir.
Bir İsrailli memur, belki de şaka olarak, İsrailli güçlerin bu izleme aletleriyle önemlibir Ürdünlü kişiyi banyoda ya da bir kadınla kaçamak sırasında bile izleyebileceğini söylemişti. Bu ekstra önlemlerin mazeretleri olsa da, Allenby Köprüsü’ndeki fiziksel sınır psikolojik sınırla bütünleşmiş ve iki ülke arasındaki psikolojik boşluğu sembolize eden ritullere neden olmustu.
İki geniş grup arasındaki çatışmada kaygı ve regresyon –gerileme- her iki tarafça da paylaşılıyorsa fiziksel sınır karşıt kimlikleri korumaya yetmez, bu fiziki sınır herhangi bir şekilde bir kimliğin diğerine geçişini/temasını engellemek için psikolojik sınıra dönüşmek zorundadır.
Büyük Grup Kimliği belirleyicileri
Her geniş grubun metaforik çadırlarının farklı rengarenk dizaynda kumaşları olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Bu sadece o çadır altındaki binler ya da milyonlara ait ve onlar için anlamlıdır. Ben bunlara ‘geniş grup kimliği belirleyicileri’ diyorum.
Bunlar somut ve soyut çok farklı şeyler olabilir; diller, bayraklar, müzikler, yemekler, Finliler için Fin hamamı, İskoçyalılar için İskoç etekleri geniş grup kimliği belirleyicileridir. Bu kolay görülebilir vealgılanabilir tipik kimlik belirleyicilerinin yanı sıra üç tane daha farklı tipte geniş grup çadırı dizaynı ele alalım:
Birincisi, “diğer” grup tarafından üretilir. Yan yana iki geniş grup çadırı hayal edin. Birinci çadırdaki bireyler ikinci çadırın üstüne çamur atarlar- bu onların ve
diğerlerinin “kötü” imajlarını dışsallaştırma ve istemedikleri düşünce, duygu, tutum ve beklentilerini yansıtmalarıdır. Bu eylem geniş grup kimliğinin kendisine yapılır, çadıra karşı yapılır ve eylemin içindeki bireylere yapılması gerekmez. Maurice Apprey21beyaz Amerikalı geniş grubun Afrikalı Amerikalı geniş grubu algılamalarının, Afrikalı Amerikalı geniş grup kimliği deneyimlerine nasıl asimile olduğunu - mesela, siyahilerin birbirlerine karşı işledikleri suçların nasıl zihinsel olarak beyaz-siyahi etkileşimlerinin temsili olduğunu çalışmıştır.
İkincisi, Kemal Atatürk, Vladimir Lenin, Mahatma Gandi, Mao Zedong gibi “karizmatik” liderlerin yarattığı geniş grup kimlikleri vardır. Bugibi liderler yüz
binlerce milyonlarca insanı yeni bir politik ortaklıkta bir araya getirmişlerdir.22 Bazen bu liderler bir adım daha ileri giderler ve kendi iç dünyalarının ihtiyaçlarına göre takipçilerinin dış dünyalarını ve geniş grup kimlikleri hakkındaki öznel duygularını da yeniden şekillendirebilirler.
Üçüncüsü, mitolojik veya yaşanmış kahramanlıklar gibi tarihsel olaylar ve bunlara eşlik eden kahramanları ifade eder.
Bu tarihi olaylar gurur verici ve travmatizeedici olarak ayrılabilir. Çok zaman aralarındaki farkı görmek zor olur.
Örneğin, inanılmaz travmatik olmasına rağmen Sovyetlerin Büyük Kahramanlık Savaşı, Sovyet halkı için kahramanlık ve azim nedeniyle gurur vericidir. Geniş grubun kimlik belirleyicileri burada paylaşılan narsisizme yatırımdır ve genelde ‘üstün’ olarak kabul edilir ve gurur kaynağıdır. Eğer bunlar tarihi zedelenmelerle ilgili ise ‘öteki’nin zedelenmelerinden daha ‘büyüktür’.
İlk kez 1991’de ‘seçilmiş zafer’ ve ‘seçilmiş travma’ kavramlarını tanımladım. Bunlar geniş grupların üçüncü tip çadır bezi tasarımlarını temsil ediyor. Seçilmiş
zaferler geçmiş olayların ve kahramanların paylaşılmış gurur ve mutluluğunun zihinsel temsilidir. Bu anlamda cephelerde kazanılmış zaferler, politik ve dini başarılar genellikle seçilmiş zafer olarak karşımıza çıkar. Örneğin, geniş gruplar bağımsızlık günlerini kutlarlar. Bazı seçilmiş zaferler ve bunlarla ilişkili kahraman kişiler de çoğunlukla zaman içinde aşırı mitolojik hale gelir.
Seçilmiş zaferler öğretmen/ebeveyn-çocuk ilişkileri ile ya da ritüalistik törenlerle kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu geniş grubun çocuklarını birbirine ve geniş gruba
bağlamada, çocukların bu zaferlerle ilişkilenerek kendilerine saygılarının artma-sında etkilidir. Ebeveynlerin ya da diğer önemli yetişkinlerin neden bu aktarımı
yaptıklarını anlamak hiç de zor değildir; yaparlar çünkü bu mutluluk verici bir aktivitedir. Zor durumlarda liderler desteği artırabilmek için seçilmiş zafer ve ilişkili kahramanları yeniden canlandırmaya çalışırlar. I. Körfez savaşı esnasında Saddam Hüseyin, aslında bir Arap olmayıp Kürt olan Selahattin Eyyubi’nin başarılarına göndermeler yapmıştır.
Geniş grubun facia olarak nitelenebilecek kayıp, aşağılanma, düşman elinde çekilen eziyet benzeri tarihi olaylar da ‘seçilmiş travma’ belirteçlerindendir. Seçilmiş zaferler kendine güveni artırmakla beraber, seçilmiş travmalarda olduğu gibi gelecek kuşakların yüklenmesi gereken bir psikolojik görev vermez. Aşağıda seçilmiş travmaların neden seçilmiş zaferlere göre geniş grup kimliğinde daha karmaşık ve güçlü belirleyiciler olduğuna değineceğim.
Seçilmiş Travmaların Evrimi
Geniş grupların ağır travmaları çok çeşitli tipte olabilir. Bazıları depremler, büyük yangınlar, volkanik patlamalar, fırtınalar gibi doğal nedenlerle olur. Bazı
toplumsal travmalar ise 1986’da atmosfere tonlarca radyoaktif madde salınmasına neden olan Çernobil kazası gibi insan eliyle olan yıkımlar olabilir. Bazen büyük grubun çoğunluğu için paylaşılmış “aktarım figürü” olarak rol oynayan birisi öldürüldüğünde veya beklenmeden öldüğünde, bu travmatik toplumsal olayları provoke edebilir - Amerika Birleşik Devletlerinde John F. Kennedy’nin23ve Martin Luther King’in İsrail’de Yitzhak Rabin’in24, İsveç’te Devlet Başkanı Olof Palme’in, Gürcistan Comhuriyeti’nde Ulusal Demokratik Parti lideri Giorgi Chanturia’nin, Lübnan’da eski Devlet Başkanı Rafik Hariri’in katlima uğramalarından ya da Amerikan astronotlarının, özellikle de 1986’da uzay mekiğinin patlamasının ardından öğretmen Christa McAuliffe’in ölümünden sonra 25 olduğu gibi.
Diğer ağır travmalar, düşman grubun etnik, ulusal, dini vepolitik ideolojilerindeki çatışmalara bağlı kasti yapılmış eylemleridir. Bu tip facialar, bir ulus sınırları
içindeki “ötekilerin” bir grubu kronik kötü davranış veya boyunduruğu altında tutmasından, terörist saldırılar, savaşlar ve hatta soykırımlara kadar, ve travmatize grubun güçlü düşmanıyla umutsuzca aktif kavgasından, tamamıyla pasif ve çaresiz duruma düşürülene kadar bir çeşitlilik içinde olabilir.
Doğa, öfkesini gösterdiğinde ve insanlar bundan zarar gördüğünde, etkilenenler bu olayı kader ya da Tanrı’nın isteği olarak yorumlamaya eğilimlidir.26İnsan eliyle oluşan kazalardan sonra ise, kurtulanlar dikkatsizliklerinden dolayı küçük bir grup ya da hükümeti sorumlu tutarlar. Bir geniş grubun lideri aynı gruptan bir kişi tarafından öldürülürse öfke bu kişiye, eğer varsa onun politik grubuna yönelir. Ancak eğer travma baskı, zulüm, savaş ya da diğer etnik, milliyetçi, dini ve politik çatışmalar nedeniyle olursa, özellikle de kurban edilen pasif ve çaresiz kalmışsa, öfkenin yönlendirildiği; kasten acı çektirip, aşağılamış olduğuna inanılan; açık bir düşman geniş grup vardır. Burada failler başka bir geniş grup içinde olduklarından öldüren ve zarar verenler bunu geniş grup kimliği adı altında yapmış olurlar. Yalnızca bu tip travmalar seçilmiş travmalar olarak gelişebilir. Bir geniş grup, diğer bir grup tarafından zarar görmeyi, kurban edilmeyi buna bağlı olarak özsaygısını yitirmeyi ‘seçmez’; ancak geçmişte yaşanan travmayı psikolojik hale getirip yaşatmayı ve metaforik çadırına temel tasarım olarak iliştirmeyi ‘seçer’.
4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder