26 Eylül 2019 Perşembe

SURİYE’DE DOĞAL KAYNAKLAR SAVAŞI ANALİZ, BÖLÜM 2

SURİYE’DE DOĞAL KAYNAKLAR SAVAŞI ANALİZ,  BÖLÜM 2



YPG’NİN DOĞAL KAYNAKLAR ÜZERİNDEKİ HAKİMİYETİ

İlk olarak Deyrizor bölgesinin doğusundaki elÖmer, Cafra, Vard, Afra, Carnuf, Tanak, Kevabi, Azrak, Kahar, Şueytat, Galban ile birlikte 10’dan fazla petrol sahası YPG’nin kontrolü altındadır


(Harita 1).  Bu sahalara ek olarak Rakka ve Haseke bölgelerinde bulunan petrol yataklarının tamamı YPG unsurlarınca kontrol edilmektedir. El-Ömer ülkenin sahip olduğu en büyük petrol sahasıdır. Deyrizor bölgesi ise petrol yataklarınca zengin, ülkenin önemli doğal kaynaklarının bulunduğu bölgelerden birisidir.28 Sadece Deyrizor’un doğusundaki petrol yatakları ülkenin sahip olduğu tüm enerji kaynaklarının yüzde 30’undan fazla bir kısmına tekabül etmektedir. Nihayetinde YPG terör örgütü ülkenin tüm enerji kaynaklarının dörtte üçüne yakın bir kısmını kontrol etmektedir.29 
Bu petrol sahalarında çıkartılan ham petrol asıl olarak ihraç edilirken bir kısmıyla da gazyağı, benzen, benzin ve akaryakıt gibi ürünler elde edilmektedir. YPG’nin mevcut ihracat potansiyeli günde yaklaşık 300 bin varildir.30 Bu anlamda Brent petrolün ortalama fiyatını göz önüne alınırsa31 ve YPG’nin tüm potansiyelini kullanabileceği ve cari fiyatlarla işlem yapabileceği varsayılırsa yaklaşık ihracat geliri 8 milyar dolar kadar bir değere ulaşabilir.32 SDG’nin siyasi yapılanması Suriye Demokratik Konseyi verileriyle de yukarıda verilen toplam ham petrol üretim potansiyeli tutarlıdır. Ayrıca konseyin yayımladığı verilere göre potansiyelin şu anda yaklaşık üçte biri (günlük yaklaşık 125 bin varil) kullanılabilmektedir.

Bu durumda yerel ihtiyacın haricinde günlük 100 bin varilin ortalama 30 dolardan ihraç edildiği göz önünde bulundurulursa YPG’nin yaklaşık 1,1 milyar dolarlık bir petrol gelirine sahip olduğu söylenebilir.33 Ayrıca YPG kritik doğal gaz sahalarına da sahiptir.


HARİTA 1. SURİYE’DEKİ PETROL VE GAZ ÇIKARIM SAHASI İLE RAFİNERİLERİN KONUMU. 34


    Bu bağlamda Suriye’nin en büyük doğal gaz tesisi (günlük yaklaşık 1,4 milyar metreküp üretim)34 olan Konoko, YPG’nin kontrolü altındadır.35 
Ek olarak Deyrizor bölgesinin doğusunda bulunan diğer doğal gaz kaynakları ve Cipse’de bulunan doğal gaz çevrim santrali de YPG tarafından kontrol edilmektedir.36  Rejimin şu anki doğal gaz üretimi olan 3,1 milyar m3 düşünüldüğünde Konoko’nun önemi daha da belirgin hale gelmektedir. Konoko tesisine ek olarak YPG diğer birçok doğal gaz sahasını da işletmektedir.
Bugün YPG, Esed rejiminden (yaklaşık 3 milyar m3 civarında)37 daha fazla doğal gaz çıkarım potansiyeline (4,5-5 milyar m3 tahmini kapasite)38 haizdir. Tıpkı petrol gibi doğal gazında neredeyse tamamı ihraç edilmektedir. Her ne kadar gelirleri –miktarı dolayısıyla ham petrol kadar yüksek olmasa da doğal gaz da kayda değer kazançlar ortaya koymaktadır. Ortalama Henry Hub39 fiyatları40 baz alınarak ve potansiyelinin tam olarak kullanılmasına dayanarak hesaplamalar yapıldığında YPG’nin doğal gaz ihracatından potansiyel geliri 490 milyon dolar civarındadır.41




   Devlet dışı aktörler bağlamında oldukça büyük rakamlar söz konusudur. Petrol ve doğal gaz kaynaklarının yanı sıra YPG, Suriye’nin hidroelektrik 
kapasitesinin neredeyse tümünü kontrol etmektedir. Daha yakından bakmak gerekirse ülkenin kurulu hidroelektrik kapasitesi olan 1,5 milyon kW 42 
ve savaş başlamadan sahip olunan yıllık yaklaşık 3 milyar kWsa 43 Elektrik üretimi YPG’nin kontrolü altına girmiştir.


HARİTA 2. SURİYE’DEKİ TARIM ALANLARI ÜZERİNDEKİ HAKİMİYET.45



    Su kaynaklarına bakıldığında da Suriye’nin yıllık ortalama yağış miktarının 252 mm olduğu 44 görülür.45 
Yıllık yenilenebilir su miktarı ise yaklaşık 16 milyar m3 olarak tahmin edilmektedir.46 Suriye’deki su kaynakları başta Fırat, Dicle, Asi, Afrin, Nehir-Kabir el-Cenubi ve Yermuk nehirleri olmak üzere toplamda 16 adet nehir ve bu nehirlere ait kollardan oluşmaktadır.47 

    Bu kaynaklar arasında Fırat Nehri ülkenin toplam kullanılabilir su kaynaklarının yüzde 97’sini (15 milyar m3) oluşturduğu için en büyük ve en önemli su kaynağı  olarak öne çıkmaktadır.
    Bu nedenle Fırat Nehri’nin durumu Suriye su politikalarında en kritik konudur. Bu bağlamda YPG nehir üzerinde kurulan en büyük baraj olan Tabka
Barajı’nı kontrolü altında tuttuğu için su potansiyelinden de en yüksek payı elinde bulundurmaktadır.
Fırat Nehri üzerindeki Tabka Barajı toplam 14 milyar m3 su depolama kapasitesine sahip ülkedeki en büyük barajdır. Bu barajın depolama kapasitesi olmadan Fırat Nehri’nin Suriye’ye sağladığı su arzının yüzde 93’ü kaybedilmiş olurdu. Ayrıca ülkenin 19,7 milyar m3’lük toplam su depolama kapasitesi dikkate
alındığında Tabka Barajı’nın Suriye’nin toplam su depolama kapasitesinin yüzde 70’ini oluşturduğu söylenebilir. Bu su potansiyeline ek olarak YPG, Dicle Nehri’nden (1,2 milyar m3)48 elde edilen tüm suları da kontrol altında tutmaktadır. Toplamda YPG’nin su potansiyeli 15,2 milyar m3’e, diğer bir
deyişle Suriye’nin toplam yenilenebilir su kaynaklarının yüzde 97’sine ulaşmaktadır.

Son olarak tarımsal verilere bakıldığında Suriye’nin toplam tarım arazileri 18 milyon hektar, ekilebilir tarım arazileri 6 milyon hektar ve sulanabilir
tarım arazileri ise yalnızca 1,5 milyon hektardır.49

Sulanabilir alanlar kentlere göre analiz edildiğinde Haseke, Halep, Rakka ve Hama ön plana çıkarken bu şehirleri Deyrizor, Şam, Humus ve İdlib izlemektedir.
Bunların arasında YPG kontrolü altında olan Haseke yaklaşık 480 bin hektar (toplam sulanabilir arazilerin yaklaşık üçte biri) ile en geniş sulanabilir
araziye sahiptir. Aynı şekilde YPG’nin kontrol ettiği Rakka ülkenin en büyük üçüncü sulanabilir arazilerine (200 bin hektar) sahiptir. Son olarak Deyrizor
bölgesinde bulunan (100 bin hektar) sulanabilir araziler de YPG’nin elindedir.50

Kısacası ülkedeki toplam sulanabilir tarım alanlarının yarısı YPG’nin kontrolü altındadır.
Suriye iç savaşının başlamasından önce toplam su kaynaklarının yaklaşık yüzde 90’ı tarım amaçlı kullanılmaktaydı.51 
Bu dönemde Suriye tarıma dayalı 2 milyar dolar52 ihracat geliri elde etmekteydi ki bu miktar ülkenin toplam ihracatının (12-13 milyar dolar) yüzde 17’sini 53 
oluşturuyordu. Başka bir deyişle tarım yalnızca iç tüketim unsuru olarak değil aynı zamanda ihracat kalemi olarak da çok önemli bir yere sahipti.

YPG’nin avantajlı jeopolitik konumu ülkede barışı ve istikrarı koruma çabalarını olumsuz etkilemektedir.

Dahası yalnızca ekonomiye zarar vermekle kalmayıp aynı zamanda yeniden yapılanmanın maliyetini de arttırmaktadır. BM, Suriye’nin yeniden yapılanma maliyetini iç savaş öncesi dönemde ülkenin sahip olduğu GSYH’den yedi kat daha fazla olan 388 milyar dolar olarak ilan etmiştir.
Ezcümle YPG Suriye’nin doğal kaynakları üzerinde rakipsiz bir hakimiyet kurmuştur. Suriye’deki toplam sulanabilir tarım alanlarının yüzde 50’si bu
terör örgütünün inisiyatifi altında bulunmaktadır.

Tarımdan elde edilen gelirler de (2 milyar dolar) aynı şekilde YPG inisiyatifine bırakılmış durumdadır.
Aynı şekilde ülkenin toplam su potansiyelinin yüzde 95’i YPG tarafından kontrol edilmektedir.
Ülkenin su stresi göz önüne alındığında YPG diğer bölgesel aktörlerle ciddi bir pazarlık aracına sahiptir.
Son ve en önemlisi YPG ülkenin enerji kaynaklarının neredeyse yüzde 70’ini ve bu enerji kaynaklarından kazanılabilecek toplamda 8,5 milyar dolarlık potansiyel geliri kontrol etmektedir. 

Tüm bu bilgiler ışığında görülüyor ki YPG çok önemli ve jeopolitik olarak avantajlı bölgeleri kontrol etmektedir.54


TABLO 3. SURİYE’NİN DOĞAL KAYNAKLARI ÜZERİNDE YPG’NİN HAKİMİYET ORANI. 55


Suriye’nin Doğal Kaynakları
Suriye Doğal Kaynakları
Üzerindeki YPG’nin
Hakimiyet Oranı (yüzde)
Sulanabilir Tarım Alanları 50*
Tüm Enerji Kaynakları 70**
Toplam Su Potansiyeli 97***

* Haseke’de 480 bin ha + Rakka’da 200 bin ha + Deyrizor’da 100 bin ha
** 350 bin varil petrol + 4,5 milyar m3 doğal gaz + 3 milyar kWsa Hidroelektrik
*** Dicle Nehri’nden 1 milyar m3 + Fırat Nehri’nden 14 milyar m3


Esed rejimi bu denli jeopolitik öneme sahip enerji ve su kaynaklarını YPG’ye kaptırmasının olumsuz etkilerini günümüzde ekseriyetle hissetmektedir.
Her ne kadar önemli termik santralleri ve rafinerileri muhafaza etmeyi başarmışsa da bu santrallerde kullanılacak veya rafinerilerde işlenecek
doğal kaynak sahalarının kontrolünü yitirmiştir.
Kaybettiği bu enerji kaynaklarını ve düşen elektrik üretimini çoğunlukla gayrı-resmi yollardan ithalat vasıtasıyla ikame etme yoluna gitmiştir.
Özellikle günlük 25 bin varile kadar düşen mevcut petrol üretimi ağırlıkla YPG unsurları ve İran’dan karşılanmış ancak ABD yaptırımlarıyla rejimin
halihazırda arz güvenliği tehdit altındadır.

KİRLİ PETROL AĞLARI: YPG VE ESED REJİMİ

YPG işgal ettiği bölgelerde küçük ölçekli, el yapımı rafineriler kurma yoluna gitmiştir. Bu rafineriler vasıtasıyla çıkarılan petrolün bir kısmı uçak yakıtı olarak bilinen kerosen ve uçak benzini içerisinde ve plastik sanayiinde kullanılan benzen elde edimi için kullanılırken aynı zamanda da ulaşım araçları için benzin ve akaryakıt olarak değerlendirilmektedir.55 
Bunlarla beraber elektrik enerjisi üretiminde de girdi olarak kullanılmaktadır.56 
Fakat çıkartılan petrol en nihayetinde bir ihraç kalemi olarak değerlendirilmekte dir. Bu bağlamda rejim ve YPG arasında kurulan ortaklık (Fişhabur üzerinden Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden [IKBY] yapılan petrol sevkiyatlarının yanı sıra) YPG’nin yaptığı enerji ihracatının önemli bir kısmını oluşturmaktadır.
Rejim ile YPG arasında Haseke petrolleri üzerine birkaç yıl önce yapılan ortaklık anlaşması da bu ticaretin bir kısmını göstermektedir.57 
Ancak ABD’nin YPG’ye rejimle iş birliği hususunda koyduğu şerh ikili ortaklığı sekteye uğratmıştır.58
Esed rejiminin petrol ihtiyacını karşılamak üzere terör örgütleriyle kurduğu ticari ilişkide YPG ilk değildir. 2014-2015 döneminde ülkenin doğusundaki birçok petrol sahasını YPG’den önce DEAŞ ele geçirdiğinde Esed rejimi DEAŞ’tan da petrol satın almıştır.59 
Petrol sahalarını DEAŞ’ın ele geçirdiği bu dönemde rejimin günlük petrol üretimi yaklaşık 30 bin varile kadar düşmüştür. Dolayısıyla bu üretim ile rejim ihtiyacını karşılayamamış ve DEAŞ ile petrol ticaretine girmiştir.

Esed rejiminin önce DEAŞ ve sonra YPG ile petrol ticareti gerçekleştirmesini ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) yaptırım listesinde bulunan Katerji Group şirketi sağlamaktadır.
Esed rejimine yakınlığıyla bilinen bu şirket bölgedeki yerel petrol ticaretinde etkin bir rol oynamakta ve YPG ile rejim arasındaki petrol ticaretini halen sürdürmektedir. ABD’nin YPG’ye rejimle ticaretinde koyduğu şerhe rağmen Katerji Group şirketi YPG ile rejim arasındaki petrol ticaretine ara vermeden devam etmektedir. Bu ticaret günlük yaklaşık 60 bin varil petrole varmakta dır.60 Mevcut Brent petrol fiyatlarını göz önüne aldığımızda, YPG yalnızca rejimle gerçekleştirdiği petrol ticareti vasıtasıyla günlük 3,6 milyon dolar, yıllık ise 1,3
milyar dolarlık bir gelir elde etme potansiyeline sahiptir.61 Fakat YPG petrolünün mevcut Brent petrol fiyatının yarısından işlem gördüğü düşünülürse yaklaşık 650 milyon dolarlık maddi getiri söz konusudur ki bu rakamlar terör örgütünün kendini finanse etmesi için çok ciddi miktarlardır. 
Söz konusu rakamlar YPG’nin yalnızca rejimle yaptığı ticaretten elde ettiği gelirleri gösteriyor. Buna ilave olarak IKBY, İran ve diğer muhtelif alıcılar da düşünüldüğünde YPG/PKK’nın petrol ticaretinden elde edebileceği potansiyel gelirin söz konusu rakamın çok daha üstünde olduğu görülüyor.

İRAN-ESED-YPG-IRAK-İSRAİL EKSENİNDE PETROL TİCARETİ

2014’ten 2017’ye kadarki sürece bakıldığında İran’ın Esed rejimine ciddi yardımlarda bulunduğu ve önemli miktarda petrol sevkiyatı gerçekleştirdiği görülmektedir. Nitekim referans alınan dönemde İran’dan rejime günlük yaklaşık 70 bin varil petrol transferi gerçekleşmiştir.62 

Bu transfer rejimin belirtilen dönemde günlük tüketiminin yaklaşık dörtte üçünü oluşturmuştur. 2016-2018 arasında İran’dan Esed rejimine gerçekleştirilen 
petrol ihracatının ortalama 50 bin varil düzeyinde seyrettiği görülmektedir. 2018’e bakıldığında İran’dan yapılan bu sevkiyat Mayıs ve Ekim’de günlük
100 bin varili geçerken Ağustos ve Eylül’de ortalama 47 bin varil civarında gerçekleşmiştir. Rejim hem günlük ekonomisi hem de zırhlı araç ve hava araçları da dahil olmak üzere yakıt olarak savaş ekonomisinde bu ham petrollerden yararlanmıştır.63 Ancak bu sevkiyatlar ABD’nin yaptırımları sonrası özellikle Mısır’ın Süveyş Kanalı’nı kapatması ve sevkiyatların geçişini durdurması sonrası ciddi miktarda düşmüştür.64 
Bu hamleye karşı olarak İran, Esed rejimine Cebelitarık üzerinden sevkiyat yapmayı denemiş ancak AB’nin Suriye yaptırımları nedeniyle İngiltere bu sevkiyatı  gerçekleştiren bir gemiye el koymuştur. İddiaya göre gemi Esed rejimi kontrolünde bulunan Banyas Rafinerisi’ne ham petrol taşımaktadır.65 

Nihayetinde İran’ın yaptırımlara rağmen rejime petrol ihracatını sürdürme çabası başarısız olmuştur. İran’dan senelik 2-3 milyon varil petrol ithalatına dayalı Suriye enerji sektörü ciddi darbeler almıştır. Aralık 2018’den Mart 2019’a kadar tek bir varil petrol sevkiyatı gerçekleşmemiştir.66 

Bloomberg tanker takip sistemine göre 2019’un Mart ve Nisan’ında ise yalnızca ortalama 50 bin varillik iki sevkiyat gerçekleşmiştir.67

Bunların yanı sıra YPG’nin Fişhabur Sınır Kapısı üzerinden IKBY’ye petrol sevkiyatı yaptığı hatta Kerkük’ten yüklenen petrol tankerleriyle de petrolü İran’a sattığı bilinmektedir. 
YPG/PKK’nın İran ile gerçekleştirdiği petrol ticareti ABD Başkanı Donald Trump tarafından da açıkça Twitter üzerinden dile getirilmiştir. 68  

IKBY bu ticarete ek olarak Pervizhan Sınır Kapısı üzerinden İran ile petrol ticareti yapmış ancak ABD yaptırımları sonrası bu ortaklık da son bulmuştur.69 Dahası Irak ve Esed rejimi arasında Irak’ın el-Kaim bölgesi olarak bilinen Ebu-Kemal Sınır Kapısı üzerinden petrol alışverişi gerçekleştiği bilinmektedir.

Katerji Group YPG ile Esed rejimi arasındaki petrol ticaretini gerçekleştirdiği gibi,İsrail asıllı iş adımı Moti Kahana’nın da YPG petrollerinin İsrail’e satışını kolaylaştırdığı iddia edilmektedir.
Kahana, YPG ile diyaloğunun İran’a petrol satışını engelleme amaçlı kurulduğunu ifade etmektedir.70 
Nitekim Kahana bu ifadeyle YPG ile olan ortaklığını bir nevi doğrulamıştır. YPG’nin Kahana aracılığıyla İsrail’e petrol satma isteği sızdırılan Suriye Demokratik Konseyi belgesinde açıkça ortaya konulmaktadır. Bahse konu belgede Moti Kahana’nın genel müdürlüğünü yaptığı Küresel Kalkınma Şirketi’ne (Global Development Corporation) petrol satışıyla ilgili tüm konularda SDG’yi temsil yetkisi verildiği görülmektedir.

Aynı belgede petrol satışının yanı sıra YPG kontrolündeki bölgelerde petrol arama ve bulma hakkı da verilmiştir.71 Kısacası bu belge YPG’nin Kahana aracılığıyla petrol satışını doğrulamaktadır. Ayrıca Kahana geçtiğimiz hafta sızdırılan belgede imzası olan Suriye Demokratik Konseyi Eş Başkanı İlham Ahmed ile de bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Bu görüşme ikili arasındaki ilişkiyi doğrulamaktadır.

3. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder