11 Eylül 2019 Çarşamba

Yüzellilikler Meselesi, BÖLÜM 1

Yüzellilikler Meselesi, BÖLÜM 1




Mesud Fani ve Risalesi Üzerine Bir İnceleme 
Murat YÜMLÜ.1 


Özet., 

Bu Makalede TBMM kararı doğrultusunda ülke dışına sürgün edilen ve birkaç yıl sonra vatandaşlıktan çıkarılan Milli Mücadele karşıtı ve/veya İtilaf Devletleri yanlısı kişilerin odağında yer aldığı Yüzellilikler Meselesi, yine bu kategoride yer alan Mesud Fâni’nin (Bilgili) hayatı ve kaleme aldığı bir broşürün incelenmesi 
amaçlanmıştır. 
Yüzellilikler konusu Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in kuruluş yılları açısından önem taşıyan konular arasındadır. Lozan’da, af kanunu kapsamı dışında bırakılacak kişiler için belirlenen yüz elli kişilik kontenjana göre 1924 yılında bir kanun çıkarılmıştır. Mesud Fani de çıkarılan bu listede yer almıştır. Çıkarılan kanunla bu kişilerin önemli bir bölümü yurtdışına sürgün edilmişlerdir. Söz konusu sürgün yılları boyunca yüksek tahsil gören, doktora çalışmaları yürüten ve Antakya’da öğretmen olarak çalışan Fani’nin hayatı bahsedilen öykülerden ilginç bir tanesi olarak yansımaktadır. 

1. Giriş 

Aradan bir iki yıl kadar geçti sanırım. Öncelikle risaleyi okumuş, daha sonra risale yazarı hakkında birkaç kütüphanede araştırma yapmış, sonuçta yazarın, aynı zamanda doktora tezi olarak hazırladığı ve sonradan yayımlanan, okurunda belirgin bir gariplik ve manipülasyon2 izlenimi bırakan bir eseriyle kardeşi Ali İlmi Beyin mektuplarından oluşan bir başka eseri bulabilmiş, okuyabilmiştim. 

Bu eserler, yazarın, makaleye konu olan risalesinin giriş kısmında “muharririn 
basılmış eseri” şeklinde anılan “La Nation Kurde Et Son Evolution Sociale” başlıklı, daha sonra genişçe bir bölümü “Paris Üniversitesi Hukuk Doktoru, Osmaniye (Cebel-i Bereket) Eski Mutasarrıfı Mesud Fâni (Bilgili)'ye göre Kürtler ve Sosyal Gelişimleri” adıyla Türkçe.ye de çevrilmiş bulunan eseriyle, Abdullah Uçman ve Handan İncinin yayına hazırladıkları “Bir 150.liğin Mektupları: Ali İlmi Fanî Rıza Tevfik e Mektuplar”3 başlıklı eserlerdi. Eserlerin ikincisi, Ali İlmi Fanî nin Rıza Tevfik e (Bölükbaşı) yazılmış mektupları yanı sıra birkaç tane Mesud Fâni mektubunu da ihtiva etmesi, Hatay Meselesinin gelişim sürecine ilişkin ayrıntıları yakalayabilmek açısından önem taşıyordu. 

Burada ana eksen akışına bağlı olarak yüz ellilikler meselesinden bahsedilip, yüz 
ellilikler arasında yer alan yukarıda anılmış iki isme kısa bir bölümde yer verilecektir. Bu bölümün ardından Mesud Fâni nin, sürgün ve yurttaşlık haklarından mahrumiyet dönemi ve makale konuları arasında yer alan broşürün tarihsel bağlamdaki olgusal anlamı araştırılacaktır. 

2. Yüzellilikler Meselesini Hatırlamak 

Yüzellilikler meselesi Türkiyenin yakın dönem tarihine, araştırmalar sırasında sıklıkla karşılaşılan fakat üzerinde çok çalışılmamış bir konu olarak yansır. Milli Mücadele döneminde İtilaf Devletleri ve İstanbul Hükümeti yanlısı, çok farklı meslek gruplarından geniş bir zümrede, Lozan Barış Konferansı sırasında müzakere edilen ve Barış Antlaşması sonucunda genel bir Af Kanunu kapsamı dışında tutularak tespit edilmesi kararlaştırılan 150 kişilik liste içerisinde yer alanlar “Yüzellilikler” olarak adlandırılmışlardır. Bu konuda asgari ölçekte de 
olsa geçerlilik taşıyabileceği düşünülebilecek tanımlardan bir tanesine bu sırada yer verilebilir. 

Yerleşik tanımlama düzeyine içkin olduğu üzere söz konusu tanımda da teleolojik bir bakışın izlerine rastlamak mümkündür: 

Bağımsızlık Savaşı sırasında hareketi destekleyecekleri yerde baltalayanların sayısı pek fazla olmuştur. 
Ancak bunlardan bir kısmı gezici İstiklal Mahkemelerinde yargılanmış ve cezaları hemen uygulanmıştır. Bir kısmı ise hareketlerini Cumhuriyet ilan edildikten sonra da sürdürmüşlerdir. Büyük Millet Meclisinin 1.6.1924 tarihinde aldığı bir kararla sayıları 150 yi bulan bu kişilerin yurt dışına çıkarılmaları kabul edilmiştir. Bunlar Padişahın yakınları, Kuvayi İnzibatiye ye dâhil olanlar, Sevr Antlaşmasını imzalayanlar, Çerkez Ethemin isyanına katılanlar, Kurtuluş Savaşının aleyhinde yazı yazan gazeteciler, polisler, mülki ve askeri 
liderler ve çeşitli meslek gruplarından meydana gelmiştir. Ancak daha sonra çıkarılan bir kanunla bunların suçları bağışlanmış, Padişah ve ailesi dışındakilerin yurda dönmeleri sağlanmıştır.4 

 Yukarıdaki tanım örneği ardından bu konudaki çeşitli eserlerin sayılması yararlı 
olacaktır. Cemal Kutay, Kamil Erdeha ve İlhami Soysal ın eserleriyle 5 Sedat Bingöl, Şaduman Halıcı ve Mehmet Noyan.ın lisansüstü tez çalışmaları 6 bu alandaki başlıca eserler arasındadır. 

Yüzellilikler konusu literatürde çoğunlukla “ İhanet” 7 karakterizasyonu ve tasvirine göre anlatılan bir konu olduğu için tarihsel anlatının öznellik damarının daha ağır şekilde hissedildiği bir konu olarak değerlendirilebilir. Nitekim çalışmaya sinme dereceleri değişkenlik göstermekle birlikte pek çok çalışmada, bu tarz göndermelerin dikkat çektiği görülmektedir. Buna karşılık bütün çalışmalarda meselenin tarihsel gelişimine ışık tutacak bir perspektif az çok işlerlik göstermektedir, ki bu sayede Yüzellilikler meselesinin doğuşu, gelişimi ve afla birlikte çözümlenişine dair notlar düşülebilmektedir. 

Belirtildiği üzere yüzelli kişilik kontenjan Lozan Barış Konferansında kararlaştırılan ve savaş dönemlerini müteakiben hazırlanan af kanununun bagajında yer almak üzere kararlaştırılmış ve kanunun dışında kalacak kişiler için liste hazırlanması öngörülmüştür. 
Erdeha nın belirttiği şekliyle söyleyecek olursak suçun maddi olguları “iç ayaklanmalar çıkartılması, Kuvay-ı İnzibatiyenin kurulması, Sevr Antlaşmasının kabul ve imzalanması, Çerkez Ethem ayaklanması, İzmir.de Çerkez Kongresi.nin toplanması” şeklinde belirmiş ve suça dair söz konusu maddi olguların ortak paydasını “Büyük Millet Meclisi.nin otoritesini tanımamak, bu otoriye karşı gelmek”8 oluşturmuştur. Sonuçta Milli Mücadele dönemini müteakiben Hicrî 16.4.1340 (1924) tarihinde yapılan gizli Meclis oturumlarında ele alınan 
konu çerçevesinde yüzelli kişilik sürgün listesine karar verilmiştir. Sürgün listesinin belirlenmesi konusundaki tartışmalar başta gelmek üzere, listenin gittikçe daraltılması ve subjektif suç unsurları arasında hangi suç unsurlarının ve faillerin seçileceğine yönelik tartışmaların seyri konuyla ilgili eserlerde geniş bir kapsamda işlenmiştir. Sürgün kararından üç yıl sonra 1927 yılında yapılan kanun düzenlemesiyle esas olarak “yurttaşlık” hakkından mahrumiyetin muğlaklığına dayalı hak taleplerinin ve tartışmaların önüne geçilmesi gerekçesiyle yüzelli kişilik listede yer alanlar vatandaşlıktan çıkarılmışlardır.9 

Sürgün ve vatandaşlıktan çıkarılma dönemi sonrasında listede yer alan yüzelli kişinin öykülerinin ayrı ayrı değerlendirilmesine gerek bulunduğu açıktır. 

Pek çok çalışmaya da içkin olduğu şekliyle bu konu geri planda bırakılan bir konudur. 

Her ne kadar yüzellilik kategorisini baskılı bir ihanet tasviri çerçevesinde sunan ifadelerle yüklü görünse de, Noyan ın lisansüstü tez çalışmasında belirttiği şekliyle “yüzellilikler listesine alınmış her kişinin birey olarak kendine göre bu süreç içerisinde yaşamış olduğu”10 olaylardan bahsetmek olanağı da 
bulunmakta dır. 
Bu bakımdan meselenin salt TBMM otoritesinin bakış açısına göre,   ihanet  kategorizasyonu çerçevesinde ele alınmayacağı bir anlatının zenginleştirilmesi ihtiyacı doğmaktadır. 

Nitekim, aynı anlatım tarzının belirli içsel tartışmalar ekseninde yürümekle birlikte yüzelli kişilik listede yer alanlardan hayatta kalanların yararlanabileceği nin düşünüldüğü ikinci bir af kanunuyla dolayısıyla Lozan Barış Antlaşması çerçevesinde düşünülen af kanunu kapsamı dışında bırakılan, yurtdışına sürgün edilen ve sürgün sürecini müteakiben ortaya çıkan yurttaşlık hakkından yararlanma konusundaki belirsizlikleri aşmak gerekçesine dayandırılan 
metindeki listede yer alan sürgün edilmiş ilgili kişilerin vatandaşlığa geri dönebilmelerine imkan sağlaması düşünülen af kanunu sırasında da konuşulduğu görülmektedir. 

Bu af kanunu Cumhuriyein ilanınından yaklaşık on beş sene sonra, “Heyet–i Mahsusa ve İstiklâl Mahkemeleri tarafından verilen kararları” da kapsayacak şekilde 29 Haziran 1938 tarihinde yasalaşmıştır.11 Bu kanunun yasalaşma sürecinde bürokratik yapı içerisinde af mevzusuna olumlu, ılımlı yaklaşanlarla olumsuz yaklaşanlar arasındaki tarz farklılıkları Hasan İzzettin Dinamo.nun eserinde kapsamlı şekilde işlenmiştir.12 Dinamo.nun eserinde de görüleceği üzere yüzellilikler konusundaki algının salt bir ihanet kategorizasyonu içerisinde görülmeyebileceği, değerlendirmenin konjonktüre göre anlam yükleneceği tarihsel olgunun bağlamla beraber anlam kazanması açısından açıklık kazanmaktadır. 

1930 lu yılların sonlarında kurumsallaşmış bir Cumhuriyet resmine, dış politikada önem kazanan Hatay Meselesi.nin çözümüne ilişkin bir kamuoyu desteği yaratmak üzere alt yapı sağlayabilecek ve beklenti içerisinde oldukları anlaşılan, Fransız manda rejimi içerisinde yer alan özerk Sancak.ta yoğunlaşmış Yüzellilik portrelere yönelik bir okuma algıda, belirli ölçüde de olsa, bir değişikliğin meydana geldiğini göstermektedir. Fakat bu noktada Antakya da yoğunlaşmanın yüzelliliklere yönelik af tartışmalarının gündeme gelmesiyle Hatay meselesi arasında açıklayıcılığı yüksek bir determinizm kurulması açısından yeterli gelemeyebileceği eklenebilir. Bu bakımdan sebepleri açıklamak yararlı olabilir. Bu konuda Erdeha.nın kitabında geçen küçük bir örnek hatırlanabilir. Cumhuriyet.in erken döneminde Gümülcine de konsolos ve sonra Dışişleri Bakanlığı.nda İstihbarat Genel Müdürü ve IX. Dönem Samsun milletvekili olarak görev yapan Firuz Kesim.den alıntılanan şu sözler dikkate 
değerdir: 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder