7 Eylül 2019 Cumartesi

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ NİN TOPLUMSAL VE KURUMSAL DÖNÜŞÜMÜYLE İLGİLİ TEORİLER., BÖLÜM 3

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ NİN TOPLUMSAL VE KURUMSAL DÖNÜŞÜMÜYLE İLGİLİ TEORİLER., BÖLÜM 3



Silahlı kuvvetlerde görev yapan sözleşmeli üniformalı personelin ise sözleşmeleri sona erdiğinde ne şekilde değerlendirilecekleri netliğe kavuşmamıştır. Özellikle sözleşmeli er teminlerinde asgari lise mezunu olan ve 25 yaşlarına kadar orduya başvurabilen erlerin otuzlu yaşlarında ordudan ayrılmaları durumunda ellerinde silahtan ve savunmadan başka meslekleri bulunmazken hangi şekilde istihdam edilecekleri belirsizdir. Aynı durum sözleşmeli Subay ve Astsubaylar için de geçerlidir. Üniforma giyen, silah tutan ve ölmek-öldürmek sanatını icra eden personeli genç yaşta emeklilikleri durumunda kamu kurumlarında istihdam 
etmek sakıncalıdır çünkü aldıkları eğitim gereği hiçbir zaman masa başı işlere adapte olamayacaklardır. Bu eğitimli personelin özellikle büyükşehirlerde meçhul vaziyette kalmaları ise illegal örgütlerin ilgisini çekerek mafyavari oluşumların insan kaynağı olarak kullanılmalarına sebebiyet verebilecektir. Alacakları tazminatta yetersiz olan bu personelin sözleşmeleri sona erdiğinde ve yenilenmediği takdirde en uygun yol sivilde olsa yine ordu bünyesinde istihdam edilmeleridir. 

Silahlı Kuvvetler ile ilgili bir başka gelişmede Ordu Komutanlıklarını kapsamalıdır. Soğuk savaş konseptine göre oluşturulmuş numaralı ordu komutanlıkları kaldırılarak yerlerine batıdaki modern tipte müşterek kuvvet komutanlıkları tesis edilmelidir. 

Türkiye coğrafyasıda dikkate alınarak Avrupa, Avrasya ve Ortadoğu Müşterek Kuvvetler Komutanlıkları oluşturulmalıdır.(Yılmaz, 2008: 367) Müşterek Kuvvetler Komutanları Korgeneral rütbesine haiz subaylardan oluşmalı ve bu 
komutanlar direkt olarak Genelkurmay Başkanına bağlı Orgeneral rütbesindeki Türkiye Müşterek Kuvvetler Komutanına bağlanmalıdır. 

Modernize silahlı kuvvetlerden evvel Türkiye’de Prusya modeli denilen ordu tipine göre kara kuvvetleri öncelik teşkil ederken karacılar ordunun her şeyiydi. Harbiye denilen Kara Harp Okulu, denizcilerin, havacıların ve jandarmanın da asli kaynağı hüviyetindeydi. 1940’ların ortasından itibaren Prusya modeli, Batı ittifakına uygun olarak terk edilmeye başlandı. Bu gelişmenin silahlı kuvvetlerin kurumsal yapısına da doğrudan yansıdığı görülmektedir. 31 Ocak 1944 tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde ayrı bir komutanlık hüviyetine kavuşmuştur.(Başar, 1981: 52) 1947 yılında ordu seviyesine çıkartılmış, 1950 yılında ise Harp Akademisi dışındaki hava harekât, eğitim ve lojistik birliklerini emrinde toplamıştır.(Erendor, 2015: 382) Deniz Harp Okulu ise 1928 yılında kurulmuş, 1961 yılında, Boğazlar ve Marmara Kolordu Komutanlığı ‘’Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’’, İzmir Deniz Komutanlığı ise ‘’Güney Deniz Saha Komutanlığı’’ olarak yeniden teşkilatlandırılarak bugünkü 
Deniz Kuvvetleri Komutanlığının güncel teşkilat yapısı ortaya çıkmıştır.(Erendor, 2015: 389) 
Yani Kara Harp Okulu günümüzde asli subay ihtiyacını karşılayan birim olmaktan çıkmış, her kuvvetin ayrı müstakil harp okulları, akademileri, talimnameleri ve müfredat yapısı oluşturulmuştur. Harp Okullarına giriş koşulları aynı olduğu gibi, sonradan muvazzaf veya sözleşmeli olacak  subaylarında kuvvet komutanlıklarına kabulü aynı sisteme dahildir. Globalist dünya düzeninde Hava ve Deniz Kuvvetlerinin ne derece önemli olduğu ortadayken Türkiye’nin coğrafyasıda dikkate alınarak Genelkurmay Başkanlığı; Havacılara ve Denizcilere hatta Müşterek Kuvvet Komutanlığının hayata geçirilmesinden sonra Müşterek Kuvvetler Komutanlığına da açılmalıdır. Türk Ordusu en azından Genelkurmay nezdinde Kara ağırlıklı ekolü terk etmeli diğer kuvvet birimleride motive edilmelidir. Bu uygulamanın ilk aşaması olarak şimdilik Genelkurmay İkinci Başkanlığına, karacı olmayan bir Orgeneral getirilebilir. 

Silahlı Kuvvetlerin dönüşümüyle ilgili önemli bir hususta Askeri Liseler meselesidir. Harp Okulunun ve subay ihtiyacının temel kaynağı olan bu liselerde öğrenciler günümüzde dört sene eğitim görerek istemeleri durumunda Harp Okullarına devam etmekte Harp Okullarındaki dört senelik eğitimin ardından toplamda sekiz senede Teğmen rütbesiyle mezun olarak sınıf okullarına 
katılmaktadırlar. Orduların gelişmesine uygun olarak nasıl ki geçmişin Askeri Rüşdiyeleri(ortaokul) kapatıldıysa günümüzde de Askeri Liseler kapatılmalıdır. Askeri Liselerin bulunduğu ve savaş koşullarının hakim olduğu yıllarda dört senede liseden mezun olanlar üç yıl daha harp okulu okumaktaydılar. Fakat Cumhuriyet dönemiyle beraber bu süreler yeniden belirlenmiş Harp Okulu 
eğitim öğretim süresi iki yıl olarak düzenlenmiştir. Yine 27 Mayıs 1928 tarihinde yayımlanmış olan emirle, Mekteb-i Bahriye’nin adı Deniz Lisesi ve Deniz Harp Mektebi olarak değiştirilmiştir.(Ünlü, 1997: 169) Mektebi Bahriyede eğitim süresi dört senedir. Savaş koşullarının ve kitlesel orduların bulunduğu yıllarda bile askeri liseler ile harp okullarında verilen eğitim günümüzdekinden oldukça kısaydı. Strateji, harp oyunları ve askeri tekniğin geliştiği, insan gücünün yerini teknolojik gereçlerin aldığı günümüzde askeri liselerde önemini yitirmişlerdir. Askeri Liseler kapatılarak binalarının mülkiyet ve kullanım hakkı Genelkurmay Başkanlığında kalmalı; ulusal ve uluslararası toplantılar, kongreler, müze birimi olarak sergilerin düzenlendiği kültür merkezleri yapısına kavuşturulmalıdır. 

Harp Okulları ise Harp Üniversitesi gibi faaliyet göstermeli kontenjanları dahilinde başarılı sivil/asker olmayan öğrencileride bünyelerine dahil etmelidirler. Bu uygulamanın benzeri Harp Okulları ve Harp Akademileri bünyelerinde faaliyet gösteren Yüksek Lisans-Doktora programlarının uygulandığı Enstitülerde görülmektedir. Enstitülere askerler dışında sivil kaynaktanda öğrenciler kabul edilmektedirler. Bu uygulama devam ettirilmekle beraber enstitülerin kitleye yayılabilmesi için öğrenci alımlarının daha yoğun olarak duyurulması ve ikinci öğrenim programlarınada yer vermeleri gerekmektedir. Harp okulları ve Silahlı Kuvvetler enstitüleri sivil üniversiteler ve enstitülerlede ortak programlar düzenlemeli, araştırma grupları oluşturulmalı, 
asker sivil ilişkilerinin dengeli koordinesi ve muazzam eğitim olanağının asker ve sivillere sunulması bakımından kapatılan Milli Güvenlik Akademisi de yeniden açılmalıdır. Bütün bu eğitsel çalışmalar militarize bir toplum yaratmaya yönelik bir gayreti ifade etmemektedir. Aksine, zorunlu askerlik uygulamasının kademeli azaltılmasıyla asker ve sivillerin kaynaşması, müstesna askeri eğitim kurumları nın sivil eğitim camiasınada olanak vermesi, iyi yetişmiş öğrenciler ve standartı yüksek eğitim kurumlarıyla bazı ortak programların silahlı kuvvetlerinde olumlu biçimde faydalanabileceği bir potansiyel olarak yaratılması amaçlıdır. Böylelikle 
Türkiye’de, strateji, güvenlik bilimleri, savunma konsepti gibi hususlarda tek başlarına birer düşünce kuruluşu gibi çalışmalar yürütebilecek asker ve sivil kişiler kazanılabilecektir. Silahlı Kuvvetlerin dönüşümü dünya ölçeğine uygun olarak iç hiyeraşik yapısınıda etkilemelidir. Ast üst veya üniformalı üniformasız ayrımı yerine bütün ordu personeli Askeri Personel sıfatı ve ortak tanımında birleştirilmelidir. Örneğin ağırlıklı olarak Milli Savunma Bakanlığına bağlı Askerlik Şubeleri ile MSB birimlerinden başlanmak üzere, Müdür, Şube Müdürü, Daire Başkanlığı gibi kadrolara asker rütbesini taşıyan fakat asker olmayan sivil personel ile ast personelde getirilebilmelidir. Özellikle personel birimlerinde üst subayların görev yapmaları yerine (atama başkanlıkları hariç) diğer personel değerlendirilmelidir. Yine Askeri Personel ortak kimliğinin oluşturulmasının bir uzantısı olarak yakın geçmişte gerçekleştirilen düzenlemeyle bütün ordu personeline açılan Orduevleri ve askeri tesisler, Subaylar da olduğu gibi diğer 
personelin aile bireylerini de kapsamalıdır.6 Silahlı Kuvvetlerde hiyeraşi tesislerde ve kamplarda değil görev esnasında uygulanmalıdır. 

SONUÇ 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dönüşümü yalnız postmodernsit bir moda ve asker sivil ilişkilerinin yanlış yorumlanması neticesinde salt sivilleşmeden ibaret bir süreç değildir. Türkiye’nin askeri geleneği, coğrafi yapısı ve milli karakteri neticesinde, toplumsal ve kurumsal düzenlemeler; askeri birimlerin topyekün kaldırılmasına ya da keskin vesayetçi varlığını sürdürebilmesine yönelik 
değil global dünyanın gerekliliklerine uyarlanmasına yönelik olmalıdır. MGK, Askeri Mahkemeler nicel değerlerden ziyade niteliklerine göre geliştirilerek, Genelkurmay Başkanlığının kurumsal yapısı yeniden ele alınmalıdır. Ordunun manevi iktisadi itibarının devam ettirilmesinin ve dış güvenlik hususunda dikkate alınması gereken temel birim kabulünün yanında sivilleşme denilen kavram neticesinde; harp okullarının ve enstitülerin sivil öğrencilere/akademisyenlere daha çok açılması, sözleşmeli personel uygulamalarının devam ettirilmesi, ordunun ihtisaslaşmış üniversiteler ile ortak programlar yürütebilmesi en önemli 
gelişmelerden olacaktır. Böylelikle strateji, Arge ve harp taktik hususlarında hızlı ilerlemeler sağlanabilecektir. Şu da unutulmamalıdır, Türkiye gibi uzun askeri geçmişe sahip bir ülkede belirlediği geleneklerini korumada dirençli ordu hatta 
karargah nezdindeki düzenlemelerle, öncelikle diğer güvenlik bürokrasisi kuruluşlarına sonrasında ise Türkiye bürokratik yapısına örnek ve öncelik teşkil edilerek bürokratik mekanizmanın dönüşümü ve evrimi hususunda önemli bir katkıya imza atılmış olunacaktır. 

Kaynakça; 

AKKAYA, Erdal (2006), Türk Ordusunda Stratejik Ve Doktriner Değişiklikler, Y.Lisans Tezi-Ankara Üniv., Ankara 
AKMAN, Nurettin (1991), Yönetimde İç Güvenlik Ve Jandarma, Jandarma Dergisi, Sayı73, s.3-4, Ankara 
ALYOT, Halim (1947), Türkiye’de Zabıta, Kanaat Basımevi, Ankara 
AYDIN, S. Ve TAŞKIN, Y., (2014), 1960’tan Günümüze Türkiye Tarihi, İletişim yayınları, İstanbul 
BALCI, Muharrem (2000), MGK Ve Demokrasi (Hukuk-Ordu-Siyaset), Yöneliş Yayınları, İstanbul 
BALTA, Evren (2014), Küresel Siyasete giriş Uluslararası ilişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler, İletişim Yayınları, İstanbul 
BAŞAR, Bilal (1981), Hava Kuvvetlerinin Dünü Bugünü Yarını, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Ankara 
BEŞİKÇİ, Mehmet (2010), Birinci Dünya Savaşında Devlet İktidarı Ve İç Güvenlik: Asker Kaçakları Sorunu ve Jandarmanın Yeniden Yapılandırılması, PAKER, E.B., AKÇA, İ(ed.), Türkiye’de Ordu, Devlet Ve Güvenlik Siyaseti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 
Dünyada Jandarma, Jandarma Dergisi, Eylül-2014, Sayı 140, Aankara 
ERENDOR, Metin (2015), Türk Ordusu Tarihi Ötüken’den Ankara’ya, Bilgeoğuz, İstanbul 
FRIEDMAN, G&M (2015), (Çev:Enver Günsel), Savaşın Geleceği 21. Yüzyılda Güç, Teknoloji ve Amerikan Dünya Egemenliği, Pegasus Yayınları, İstanbul 
GEDİK, Hüseyin (2010), Adil Yargılanma Hakkı Bakımından Türkiye’de Askeri Mahkemelerin Durumu Ve Geleceği: Karşılaştırılmalı Hukuk Açısından Bir İnceleme, Y.Lisans Tezi- Ankara Üniv., Ankara 
GLİSSEN, John (1982), (çev:Nazım Sucu), Askeri Hukukun Bugünkü Evrimi Üzerine Genel Bildiri-I, Yargıtay Dergisi, C.8, Sayı.1-2, Ocak-Nisan, 313-325 
GÜRSOY, Yaprak (2012), Türkiye’de Sivil Asker İlişkilerinin Dönüşümü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları 
GÜVENÇ, Serhat (2010), Abd Askeri yardımı Ve Türk Ordusunun Dönüşümü:1942-1960, , PAKER, E.B., AKÇA, İ(ed.), Türkiye’de 
Ordu, Devlet Ve Güvenlik Siyaseti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 
HALE, William (2014), (çev: Ahmet Fethi), Türkiye’de Ordu Ve Siyaset, Alfa Yayınları, İstanbul 
HELD, D. (2005), Democracy And Global Order: From The Modern State To Cosmopolitan Governance, Stanford University Pres, Stanford 
KARABEKİR, Kâzım (1994), Ankara’da Savaş Rüzgârları:II.Dünya Savaşı, Emre Yay., İstanbul 
KARABEKİR, Kâzım (2001), Türkiye’de Ve Türk Ordusunda Almanlar, Emre Yay., İstanbul 
KOÇAK, Cemil (2015), Dönüşüm, Ordu, Din, Hukuk, Ekonomi Ve Politika Türkiye’de İki Partili Siyasi Sistemin Kuruluş Yılları(1945-1950) Cilt4, İletişim Yayınları, İstanbul 
LUTHER, Jörg (2003), Military LaW In Italy European Military Law Systems, NOLTE, G(ed.), De Grugter Recht, Berlin 
MOSKOS, C. & WILLIAMS, J. And SEGAL, D.R.(2000), Armed Forces After the Cold War The Postmodern Military, Oxford University Pres, New York 
NOGAYEVA, Ainur (2013), Orta Asya’da Abd Rusya Ve Çin Stratejik Denge Arayışları, Usak Yayınları, Ankara 
ÖZCAN, Gencer (2010), Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Ordusunda Prusya Etkisi, PAKER, E.B., AKÇA, İ(ed.), Türkiye’de Ordu, Devlet Ve Güvenlik Siyaseti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 
ÖZDAĞ, Ümit (2013), Kendi Ülkesinde Kuşatılan Ordu Türk Silahlı Kuvvetleri, Kripto, Ankara 
ÖZTÜRK, Saygı ve YURTERİ, Kemal (2011), Mgk Dünü Ve Bugünüyle Milli Güvenlik Kurulu, Doğan Kitap, İstanbul 
ROWE, Peter (2003), Military Law In The United Kingdom, NOLTE, G(ed.), De Grugter Recht, Berlin 
ÜNLÜ, Rasim (1997), Birinci Dünya Harbinden Önce Cumhuriyetin Kuruluşundan Sonra Türk Bahriyesinin Yeniden Organizasyonu Ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığının Oluşumu Ve Askeri Sonuçları, Genelkurmay ATASE yay., Ankara 
YILMAZ, Sait (2006), 21.Yüzyılda Güvenlik Ve İstihbarat, Alfa Yayınları, İstanbul 
YILMAZ, Sait (2008), Güç Ve Politika, Alfa Yayınları, İstanbul 
YILMAZ, Sait (2009), Ulusal Savunma, Kum Saati Yayınları, İstanbul 
YILMAZ, Sait (2014), Türkiye’deki Amerika İkili İlişkiler Ve Abd’nin Örtülü Operasyonları, Kaynak Yayınları, İstanbul 
ZABCI, F.(2013), Yeni Savaşların Gizli Yüzü: Özel Askeri Şirketler, Tasam-Stratejik rapor no:56 

DİPNOTLAR;

1 Harp Akademileri Komutanlığı, Haliç Üniversitesi Mezunlar ve Mensuplar Platformu Genel Başkanı, 
2 Bu çalışmanın doğrudan konusu olmamakla birlikte İç Güvenlik Müsteşarlığı olarak tabir edilen kavram bugünün Emniyet Genel Müdürlüğüdür. 
Emniyet’in Başbakanlığa bağlı bir Müsteşarlık olarak yeniden yapılandırılması İç Güvenliğin profesyonellik katsayısının yükseltilmesine büyük katkı 
sağlayacaktır. 
3 DGM’ler ağır terör suçlarını yargılayan mahkemeler olup her üç üyesinden bir tanesi askeri hakim hükmünde faaliyet göstermekte, bu sebeplede özellikle 
Avrupa Birliği tarafından Yürütmenin Yargıya müdahili ile Kuvvetler Ayrılığı ilkesinin zedeleyici unsurları olarak sunulmakta. 
4 Yargılamaya adil hukuka tarafsız bir zemin oluşturulduğu takdirde kimin nerede yargılandığının pek bir önemi yoktur. Fakat yukarıdaki hususu örnekle yorumlayabiliriz. Bir sivilin örneğin ordu mensubuna hakareti sivil mahkemede yargılanabilir ve bu normal olandır. Fakat örneğin bir sivilin askeri bir ihaleye girip ihale komisyonundaki asker ile yolsuzluğa karışmasının yargısal mercii askeri mahkemeler olmalıdır. 
5 Sivilleştirilme; Jandarma’nın Kır Polisine dönüştürülmesi olarak tanımlanarak son derece yanlış bir kurama imza atılmıştır. Birincisi dünyanın hiçbir yerinde polis teşkilatları sivil birimler hükmünde değillerdir, ikincisi Jandarma personeli ile Polisin şark görev tanımları ve tazminatları farklılık göstermektedir, üçüncüsü ise iki birimin özlük haklarıyla iç kurumsal yapıları tamamen farklıdır. 
6 Silahlı Kuvvetlerde görev yapan Subayların çocukları süresiz olarak askeri tesisleri kullanmakta, Sivil personelin çocukları tesislerden kısa süre öncesine kadar 25 yaşlarına kadar yararlanmakta . Bu uygulama ufak bir değişiklik geçirerek Sivil Askeri Personelin çocuklarının 35 yaşına kadar askeri tesislerden yararlanmaları yönünde düzenlenmiştir. Ayrıca sözleşmeli personelde(Subay, Astsubay…) Silahlı Kuvvetlerden ayrıldıktan sonra sözleşme sürelerine göre kendileri ve aileleri askeri hastaneler, tesislerden yararlanabilmekte yine bu emekli askerleri personel sözleşme sürelerine göre emeklilik dönemlerinde belirli bir süre sonra silahlarını teslim etmektedirler. Hiçbir Silahlı Kuvvet personelinin öncelikli hedefi, tesisler veya silah bulundurma serbestisi değildir lâkin kurumsal aidiyetin sağlıklı tesisi için yeni düzenlemelerin yapılması şarttır. 


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder