7 Eylül 2019 Cumartesi

Güvenli Bölge Konusunda Neler Oluyor.

Güvenli Bölge Konusunda Neler Oluyor.






Anlaşılan Türkiye'nin konuyu partiler üstü olarak görüp bir devlet politikası olarak bakmasına mukabil ABD de konuyu hükümetten bağımsız ele almaktadır. Trump'ın tüm farklı çıkışlarına rağmen paradigmatik bir değişim söz konusu olmamıştır.

Muhittin Ataman

24 Ağustos 2019

Suriye krizinin en önemli boyutlarından biri güvenli bölge konusunda Türkiye ile ABD arasında yürütülen müzakereler oluşturmaktadır. Türkiye milli güvenliğine yönelik hayati bir tehdit olarak algıladığı bir aktörü (YPG/SDG) ABD ise Suriye siyasetinin en önemli aracı olarak görmektedir. Türkiye ne pahasına olursa olsun sınırın terörden temizlenmesini isterken ABD ise sonuna kadar PKK/YPG’yi destekleyeceğini ifade etmektedir. Anlaşılan Türkiye’nin konuyu partiler üstü olarak görüp bir devlet politikası olarak bakmasına mukabil ABD de konuyu hükümetten bağımsız ele almaktadır. Trump’ın tüm farklı çıkışlarına rağmen paradigmatik bir değişim söz konusu olmamıştır.

Türkiye’nin ısrarlı tutumu üzerine ABD ile başlayan müzakereler bu ayın başında bitmiş ve farklı bir aşamaya geçmiş bulunmaktadır. Taraflar 7 Ağustos’ta mutabakata varıldığını açıklamıştır. Varılan anlaşmada üç önemli husus ön plana çıkmaktadır: Buna göre Türkiye’nin güvenlik endişelerini giderecek tedbirler alınacak, oluşturulacak güvenli bölgenin yönetimini iki ülke birlikte yapacak ve bölgede bir barış koridorunun inşa edilip bir kısım Suriyelinin buraya yerleşmesi sağlanacaktır. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar konuyla ilgili açıklamasında PKK/YPG’nin güvenli bölgeden çıkarılması, ağır silahların toplanması, hava sahasının kontrol edilmesi ve istihbarat değişimi konularında belirli noktalarda antlaşmaya varıldığını açıkladı. Bakan Akar herhangi bir ilerleme sağlanmaması durumunda Türkiye’nin bir B ve C planının olduğunu da duyurdu.

Öncelikle varılan antlaşmanın bir ara antlaşma olduğunu yani nihai bir antlaşma olmadığını ifade etmek gerekir. Zira tarafların nihai hedefleri mutabakata varılan hususlarla sınırlı değildir. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun antlaşmadan hemen sonra yaptığı açıklamada ifade ettiği gibi Türkiye’nin nihai hedefi PKK/YPG’nin Fırat’ın doğusunda temizlenmesidir. Bu konudaki kararlılık devam etmektedir. Antlaşmanın Amerikan tarafı için anlamı ise ABD’nin yıllardır Suriye krizinde Türkiye’yi oyalama siyasetinin yeni bir halkası olarak ifade edilebilir. Çünkü varılan mutabakatın uygulanmasının mümkün olmayacağı antlaşmadan sonra ABD tarafının PKK/YPG’ye sevkiyatının devam etmesinden anlaşılabilir.




Ancak Türk tarafının ısrarlı ve kararlı duruşu karşısında ABD’nin farklı bir tavır alma ihtimali de bulunmaktadır. Yaşanan bazı gelişmeler taraflar arasında bazı ilerlemelerin sağlanması konusunda umut oluşturdu. Bir kere hemen bir Müşterek Harekat Merkezi kurulması için çalışmalara başlandı; Türk ve Amerikan askerleri sınır hattında incelemelerde bulundu. Hemen akabinde de 14 Ağustos itibarıyla, İHA’ların bölgede uçmaya başladığı açıklandı. Yakında iki taraf askerlerinin katılacağı ortak devriyelerin de başlayacağı duyuruldu. İlaveten, YPG’nin bazı noktalardan çekildiğine dair haberler de geldi. Ayrıca, 15 Ağustos’ta Milli Savunma Bakanlığının yaptığı bir açıklamada ABD tarafının CENTCOM yerine Avrupa Kuvvetleri Komutan Yardımcısı başkanlığındaki bir heyetin Türk muhataplarıyla Şanlıurfa’da görüşmeler yaptığını duyurması önemlidir.

Türkiye’nin ABD ile anlaşmaya varması Suriye’deki diğer aktörleri rahatsız edeceği ve bunların karşı siyaset üreteceğini beklemek gerekir. İran ve Rusya’nın gelişmeleri kaygıyla izlediği görülmektedir. Örneğin, İran Dışişleri Bakanlığı 18 Ağustos’ta yaptığı bir açıklamada varılan antlaşmayı “rahatsız edici” ve “bölgede gerginliği artırıcı” olarak nitelendirdi. Antlaşmadan hemen sonra Rusya’nın Astana süreci ve Soçi mutabakatını ihlal ederek İdlib bölgesine yönelik ağır saldırılar başlatması kısmen Türk-Amerikan ilişkilerindeki gelişmelere de bağlanabilir.

Suriye krizinde şu anda aktif olan iki cephe vardır: YPG/SDG kontrol bölgesi ve İdlib bölgesi. Diğer aktör için bir cephe daha öncelikli iken Türkiye için her iki cephe de hayati önemi haizdir. Bu durum YPG/SDG bölgesinde ABD ile, İdlib bölgesinde ise Rusya ile karşı karşıya olan Türkiye’nin Rusya ve ABD arasındaki dengeyi sağlamasının ne kadar hayati olduğunu göstermektedir.

[Sabah, 24 Ağustos 2019]

https://www.setav.org/guvenli-bolge-konusunda-neler-oluyor/

***

Suriye'de 'güvenli bölge': Türkiye ve ABD arasındaki pazarlıkta son durum ne?

Hami AksoyTelif hakkıGETTY IMAGES
2 Ağustos 2019
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, ABD'nin Suriye için gündemde olan "güvenli bölge"yle ilgili önerisinin Ankara'nın beklentilerini karşılamadığını söyledi.
Hami Aksoy, Dışişleri Bakanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında "ABD ile ortak bir noktada buluşulamaması halinde güvenli bölgeyi tek başımıza oluşturmak zorunda kalacağız" dedi.
Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Beklentilerimizin karşılanmadığını anladığımız halde güvenli bölge konusunda gerekli adımları atacağız. Biz müttefiklerimizin teröristlerle işbirliği yapmasını istemiyoruz. 3 Ağustos haftası ülkemize gelecek olan ABD askeri heyetiyle görüşmeler devam edecek.
"Görüşmelerin oyalamaya dönüşmesine izin veremeyeceğiz. Her türlü önlemi alabilecek kabiliyete sahibiz. Görüşmeler ilanihaye sürecek değil."

Jeffrey: Türkler, bizim önerdiğimizden daha derin bir güvenli bölge istiyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey ve Terörle Mücadele Koordinatörü Büyükelçi Nathan Sales de Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanlığı'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Jeffrey ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 24 Temmuz'da Ankara'da bir araya geldiTelif hakkıGETTY IMAGES
Image captionJeffrey ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, son olarak 24 Temmuz'da Ankara'da bir araya geldi
Washington'ın "güvenli bölge" önerisinin detaylarını açıklayan Jeffrey, bunun "Suriye'nin kuzeydoğusundaki insanlar" diyerek işaret ettiği Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kabul edeceği tek öneri olduğunu ve üzerine çalışıldığını söyledi:
"[Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu] Bu konuda oldukça sert bir pozisyon aldı ancak biz görüşmelere çeşitli seviyelerde devam ettik, buna askerlerin görüşmeleri de dahil. Türkler, bizim anlamlı bulduğumuz bölgeden daha derin bir güvenli bölge istiyor.
"Bizim önerimiz, 5-14 kilometre arası, ağır silahların çekildiği bir güvenli bölge. Bu bölgede ABD ve Türkiye'nin nasıl çalışacağımıza dair fikir ayrılıkları ve anlaşmazlıklar var, bunun çok fazla detayına girmeyeceğim. Ancak bu anlaşmazlıkların üzerine çalışmaya kararlıyız.
"Bu, bizim Kuzeydoğu Suriye'deki insanlara da kabul ettirebileceğimiz bir anlaşma. Bu da çok önemli."

'SDG ve Türkiye'nin kaygılarını dengelemeye çalışıyoruz'

James Jeffrey, Türkiye'nin "PKK'nın kolu" ve "terör örgütü" olarak gördüğü Halk Savunma Birlikleri (YPG) öncülüğünde oluşturulan SDG'ye desteğin süreceğini de şu sözlerle açıkladı:
"Suriye'nin kuzeydoğusunda IŞİD'ı yenmeye kararlıyız. Arap ve Kürtlerden oluşan askeri güç bizim oradaki ortağımız. Bizimle birlikte orada savaşanlara kimsenin saldırmaması veya kimse tarafından zarar verilmemesi için çalışmaya kararlıyız. Başkan da bunu açıkça söyledi. Bu, Türklerle ilgili endişelerimizi de kapsıyor."
Jeffrey ardından, Türkiye'ye yönelik PKK tehdidiyle ilgili de "çok endişeli" olduklarını söyledi. "Biri IŞİD'le mücadelemizde önemli bir ortağa ait, diğeri NATO müttefikiize ait bu çok önemli iki kaygıyı dengelemeye çalışıyoruz" diye de ekledi.
Bir gazetecinin "Kürtleri korumak ve olası bir işgali önlemek için Türklerle yapılan görüşmelerin nasıl ilerlediğini" sorması üzerine Jeffrey, "Türkiye'nin önemli bir yüzdesi olan Kürtleri korumak ya da bir işgali durdurmak için görüşme yapmıyoruz, çünkü bir işgal görmüyoruz." diye düzeltme yaptı.
ABD ve Türkiye ordusu, daha önce Menbiç'te ortak devriye görevi yürütmüştü.Telif hakkıGETTY IMAGES
Image captionABD ve Türkiye ordusu, daha önce Menbiç'te ortak devriye görevi yürütmüştü.
Jeffrey sonrasında görüşmelerle ilgili de bilgi verdi:
"Biz Türklerle, kuzeydoğu Suriye'de Türkiye sınırına kadar olan bölgede, Amerikan ve Türk güçlerinin birlikte Türkiye'nin güvenlik endişeleri üzerinde çalışacağı bir güvenli bölge olasılığı üzerine konuşuyoruz. Henüz bir anlaşmaya varmadık ancak görüşmeler sürüyor."
James Jeffrey, beraberinde bir heyetle 22 Temmuz'da üç günlük bir ziyaret için Ankara'ya gelmiş, Türkiye'den yetkililerle Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge önerileri görüşülmüştü.
Görüşmelerle ilgili konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, "ABD'nin getirdiği öneriler bizi tatmin eder düzeyde değil. Esas bu güvenli bölgenin derinliği, buraları kimin kontrol edeceği konusu ve buradaki PKK/YPG'lilerin tamamen çıkarılması konusu bizim için hassas." demişti.



***



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder