26 Eylül 2019 Perşembe

SURİYE’DE DOĞAL KAYNAKLAR SAVAŞI ANALİZ, BÖLÜM 1

SURİYE’DE DOĞAL KAYNAKLAR SAVAŞI ANALİZ,  BÖLÜM 1





Analiz: 
MEHMET ÇAĞATAY GÜLER, 
CAN ACUN



Bu analiz Suriye’nin stratejik bağlamda doğal kaynakları, SDG/YPG’nin bu kaynaklar üzerindeki hakimiyeti, YPG-rejim arasındaki petrol ticareti, rejim ile 
İran’ın enerji ortaklığı ve ABD yaptırımlarının etkilerini ele almaktadır.

Suriye sahasında aktörlerin güç mücadelesinin en belirleyici unsurlarından birisi doğal kaynakların kontrolü olmuştur. 
Her ne kadar Esed rejimi Rusya ve İran’ın desteğiyle muhalifleri askeri olarak yenilgiye uğratarak İdlib ve mücavirine sıkıştırmış olsa da ülkenin doğal kaynaklarının yaklaşık dörtte üçü ABD desteğinde PKK’nın Suriye yapılanması olan SDG/YPG’nin kontrolüne geçmiştir.

SDG/YPG hâlihazırda Suriye’nin yüzde 30’unu oluşturan yaklaşık 50 bin km2’lik bir alanı kontrol etmektedir. Suriye’nin sulanabilir alanlarının yüzde 50’si, enerji 
kaynaklarının yüzde 70’i ve su potansiyelinin yüzde 95’i YPG terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerde bulunmaktadır. 
Suriye vatandaşları temel ihtiyaçları olan tatlı su, gıda, enerji ve diğer ilgili ürünlere yeterli erişim sağlayamamaktadır. Esed rejimi ise ülkedeki doğal kaynakları kontrol edemediğinden enerji, su ve gıda arz güvenliğini tahkim edememekte ve dış desteğe ihtiyaç duymaktadır. ABD’nin İran’a ve rejime uyguladığı yaptırımlar enerji arz güvenliğini daha fazla tehdit etmektedir.

Esed rejimi girdiği enerji arz sıkıntısından dolayı ülke bütünlüğünün önündeki en büyük tehdit olan YPG ile angajmanlar kurarak petrol temin etmeye çalışmakta dır. Ayrıca YPG güçleri yalnızca rejimle değil birçok farklı bölgesel ve küresel güçle de benzer ticari ağlar kurmaktadır.

Bu analiz YPG’nin kontrol ettiği enerji ve su kaynaklarının jeopolitik önemini ortaya koymakta ve bu kaynaklar vasıtasıyla gerçekleştirilen ticari faaliyetleri ele almaktadır. Bu bağlamda ilk olarak Suriye’nin enerji kaynakları kapsamlı şekilde değerlendirilmektedir. Sonrasında YPG’nin rejimle kurduğu kirli petrol ticaret ağları ve İran-Irak-İsrail ekseninde gerçekleştirilen enerji ticaretleri incelenmektedir. Son olarak da ABD’nin Esed rejimine uyguladığı yaptırımlara yer verilerek analiz sonuçlandırılmaktadır.


https://www.setav.org/analiz-suriyede-dogal-kaynaklar-savasi/

***

İÇİNDEKİLER

ÖZET 7

GİRİŞ 8

SURİYE’NİN ENERJİ KAYNAKLARI 9

YPG’NİN DOĞAL KAYNAKLAR ÜZERİNDEKİ HAKİMİYETİ 12

KİRLİ PETROL AĞLARI: YPG VE ESED REJİMİ 17

İRAN-ESED-YPG-IRAK-İSRAİL EKSENİNDE PETROL TİCARETİ 18

ABD’NİN ESED REJİMİNE UYGULADIĞI YAPTIRIMLAR 19

SONUÇ


YAZARLAR HAKKINDA

Mehmet Çağatay GÜLER,

Mehmet Çağatay Güler Hacettepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. 
ODTÜ’de Avrasya Çalışmaları’nda yüksek lisans yapmaktadır.

Can ACUN,

SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörlüğü’nde araştırmacı olarak çalışmaktadır.
Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası Ilişkiler Bölümü mezunudur. 
YeditepeÜniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası Ilişkiler Bölümü’nde yüksek lisans yapmıştır.
Kanada’da Kültürlerarası Diyalog Eğitimi almıştır. 
Mısır’da Kahire-Türkiye Araştırmaları Merkezi’nde ve SETA Kahire’de Mısır üzerine çalışmalar yürütmüştür.
Halen SETA Ankara’da Ortadoğu üzerine araştırmalar yapmaktadır. İlgi alanları içerisinde çatışma bölgeleri ve devlet dışı silahlı örgütler bulunmaktadır.


ÖZET

Bu analiz Suriye’nin stratejik bağlamda doğal kaynakları, SDG/YPG’nin bu kaynaklar üzerindeki hakimiyeti, YPG-rejim arasındaki petrol ticareti, rejim ile İran’ın enerji ortaklığı ve ABD yaptırımlarının etkilerini ele almaktadır.


Suriye sahasında aktörlerin güç mücadelesinin en belirleyici unsurlarından birisi doğal kaynakların kontrolü olmuştur. 
Her ne kadar Esed rejimi Rusya ve İran’ın desteğiyle muhalifleri askeri olarak yenilgiye uğratarak İdlib ve mücavirine sıkıştırmış olsa da ülkenin doğal kaynaklarının yaklaşık dörtte üçü ABD desteğinde PKK’nın Suriye yapılanması olan SDG/YPG’nin kontrolüne geçmiştir.
SDG/YPG halihazırda Suriye’nin yüzde 30’unu oluşturan yaklaşık 50 bin km2’lik bir alanı kontrol etmektedir. 
Suriye’nin sulanabilir alanlarının yüzde 50’si, enerji kaynaklarının yüzde 70’i ve su potansiyelinin yüzde 95’i YPG terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerde bulunmaktadır. Suriye vatandaşları temel ihtiyaçları olan tatlı su, gıda, enerji ve diğer ilgili ürünlere yeterli erişim sağlayamamaktadır. 
Esed rejimi ise ülkedeki doğal kaynakları kontrol edemediğinden enerji, su ve gıda arz güvenliğini tahkim edememekte ve dış desteğe ihtiyaç duymaktadır. 

ABD’nin İran’a ve rejime uyguladığı yaptırımlar enerji arz güvenliğini daha fazla tehdit etmektedir.
Esed rejimi girdiği enerji arz sıkıntısından dolayı ülke bütünlüğünün önündeki en büyük tehdit olan YPG ile angajmanlar kurarak petrol temin etmeye çalışmakta dır. Ayrıca YPG güçleri yalnızca rejimle değil birçok farklı bölgesel ve küresel güçle de benzer ticari ağlar kurmaktadır.
Bu analiz YPG’nin kontrol ettiği enerji ve su kaynaklarının jeopolitik önemini ortaya koymakta ve bu kaynaklar vasıtasıyla gerçekleştirilen ticari faaliyetleri ele almaktadır.
Bu bağlamda ilk olarak Suriye’nin enerji kaynakları kapsamlı şekilde değerlendirilmektedir.
Sonrasında YPG’nin rejimle kurduğu kirli petrol ticaret ağları ve İran-Irak-İsrail ekseninde gerçekleştirilen enerji ticaretleri incelenmektedir. 
Son olarak da ABD’nin Esed rejimine uyguladığı yaptırımlara yer verilerek analiz sonuçlandırılmaktadır.

GİRİŞ

Arap halk ayaklanmalarının oluşturduğu konjonktür ve toplumsal dalga 2011’in başlarında Suriye’yi de etkisi altına alırken yerel dinamiklerin yanı sıra bölgesel/küresel güç mücadeleleri nedeniyle süreç iç savaşa dönüşerek ülkenin ağır bir yıkım yaşamasını da beraberinde getirdi. 
Suriye halkının özgürlük mücadelesi olarak başlayan süreç dış müdahalelerin etkisi altında bir tür vekaletler savaşına evrildi. DEAŞ terör yapılanmasının
yükselişi ve çöküşüne de tanıklık eden Suriye sahasında aktörlerin güç mücadelesinin en belirleyici unsurlarından birisi ise doğal kaynakların
kontrolü oldu. Her ne kadar Esed rejimi – Rusya ve İran’ın desteğiyle – muhalifleri askeri olarak yenilgiye uğratarak İdlib ve mücavirine sıkıştırmış
olsa da ülkenin doğal kaynaklarının önemli bir kısmının ABD destekli PYD/YPG’nin kontrolüne geçmesine engel olamadı.

2014’ten itibaren ABD, DEAŞ ile mücadele görüntüsü altında PKK’nın Suriye yapılanması olan PYD/YPG ile askeri angajman kurarak Suriye’nin kuzey ve doğu bölgelerinde kontrol alanını genişletirken nihayetinde söz konusu yapılanmaya bir kısım Arap unsurları da dahil ederek Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) oluşturdu.

ABD ve sahada vekil unsur olarak kullandığı SDG/YPG ülkenin doğal kaynaklarını kontrol ederek başta Esed rejimi olmak üzere Rusya, Türkiye ve İran’a karşı stratejik bir üstünlük elde etme arayışına girdi. Esed rejimi ise kendi iktidarını sürdürülebilir kılmak adına Suriye’deki doğal kaynaklara tekrardan erişmesinin öneminin farkında olarak çeşitli askeri ve siyasi hamleler arayışını sürdürüyor.

Mevcut askeri kontrol alanlarına göre SDG/YPG halihazırda Suriye’nin yüzde 30’unu oluşturan yaklaşık 50 bin km2’lik bir alanı kontrol etmektedir. SDG/YPG kontrolü altındaki alanlar arasında –verimli tarım arazileri de dahil olmak üzere oldukça değerli petrol, doğal gaz ve su kaynakları yer almaktadır. İstatistiksel olarak Suriye’nin sulanabilir alanlarının yüzde 50’si, enerji kaynaklarının yüzde 70’i ve su potansiyelinin yüzde 95’i YPG terör örgütünün kontrolü altındaki bölgelerde bulunmaktadır.

Başka bir deyişle Suriye’nin gayrisafi yurt içi hasılasını (GSYH) oluşturan en önemli faktörler artık aynı sivil amaçlara hizmet etmemekte, terör unsurlarını finanse etmektedir. Suriye vatandaşları temel ihtiyaçları olan tatlı su, gıda, enerji ve diğer ilgili ürünlere yeterli erişim sağlayamamaktadır.
Esed rejimi Suriye’deki doğal kaynakları kontrol edemediğinden enerji, su ve gıda arz güvenliğini tahkim edememekte ve dış desteğe ihtiyaç duymaktadır.

Özellikle 2019 itibarıyla Esed rejimi, YPG’ye kaptırdığı bu verimli ve jeopolitik olarak kritik öneme sahip alanlardan dolayı büyük meydan okumalarla karşı karşıyadır. YPG’nin enerji kaynakları üzerinde kurduğu hakimiyet, ABD’nin uyguladığı yaptırımlar, İran ile petrol ticaretinin aldığı darbeler ve Mısır’ın ABD baskıları sonucu Süveyş Kanalı’ndan rejime petrol sevkiyatını kesmesi Esed rejimini içinden çıkılması güç bir duruma sürüklemektedir. 

Ülkede savaş araçları bir kenara ambulans ve otomobiller için bile yakıt bulmak çok zorlaşmıştır. Dolayısıyla rejimin hareket alanı kısıtlanmakta ve savaş gücü
bu bağlamda azalmaktadır. Bu analiz yukarıdaki saiklerle Suriye’nin stratejik bağlamda doğal kaynaklarını, YPG’nin bu kaynaklar üzerindeki hakimiyetini, YPG-rejim arasındaki petrol ticaretini, rejim ile İran’ın enerji ortaklığını ve ABD yaptırımlarının etkilerini ele almaktadır. Dahası Suriye’de yaklaşık dokuz yıldır devam eden iç savaşa ve bölgesel/küresel vekaletler savaşına doğal kaynaklar üzerinden bakmaya ve anlamlandırmaya çalışmaktadır.

SURİYE’NİN ENERJİ KAYNAKLARI


 Suriye, bölgedeki İran ve Irak gibi ülkelerle kıyaslanacak ölçekte olmasa da hidrokarbon kaynakları açısından zengin bir ülkedir. İç savaş öncesinde
kendine yeten hatta ihracat yapabilen bir ülkeyken savaşın yıkıcı etkisi ve ülkedeki devlet dışı silahlı aktörlerin bölgesel hakimiyetleri Esed rejimini dışarıdan petrol alımına sevk etmiştir.
Yine Fırat Nehri üzerindeki verimli tarım arazileri ve hidroelektrik enerji üreten barajlarıyla mevcut enerji ve gıda güvenliğini sağlayabilme kapasitesine sahipken rejim adına bu alanlarda da büyük bir kayıp yaşamıştır.




Suriye’nin 2010’da toplam enerji üretimi 27,67 milyon ton petrol eş değeri (Mtoe) olarak gerçekleşirken toplam birincil enerji arzı 21,66 Mtoe, kişi başına toplam enerji kullanımı da 1.050 ton petrol eş değerinde olmuştur.1 Suriye sahip olduğu toplam ham petrol rezerv miktarı 2,5 milyar varil ile 2010’da2dünyada 32. sırada yer almıştır.3 Toplam tüketilen enerji miktarının yüzde 99’u fosil yakıtlardan sağlanmıştır.4



PETROL REZERVLERİNE GÖRE BÖLGE ÜLKELERİ.5



2010’da toplam kurulu elektrik üretim kapasitesi 8,2 milyon kilowatt, 6  toplam elektrik enerjisi üretimi 44 milyar kilowatt saat (kWsa), tüketimi ise 36 milyar kWsa 7 olarak gerçekleşmiştir.

Kişi başına toplam elektrik enerjisi tüketimi de 1.883 kWsa’dir.8  Elektrik enerjisi üretiminin yüzde 39,4’lük kısmı petrol ve türevi kaynaklardan, 9 yüzde 54,9’luk kısmı doğal gaz kaynaklarından, 10 kalan yüzde 5,5’lik kısım ise hidroelektrik santralleri 11 vasıtasıyla karşılanmıştır.
Diğer bir deyişle 44 milyar kWsa’lik toplam elektrik üretiminin yaklaşık 41-42 milyar kWsa’lik (yüzde 94,5) kısmı fosil yakıt kaynaklarından sağlanmıştır. Elektrik üretimi göründüğü üzere fosil yakıtlardan yani fosil yakıt ile çalışan termik santraller vasıtasıyla gerçekleştirilmiştir.
Bu bağlamda iki tip termik santralden faydalanılmıştır: doğal gaz temelli. 12 ve petrol temelli.13

2010’da gerçekleştirilen toplam kuru doğal gaz üretim miktarı 8,8 milyar metreküp (m3) iken aynı yıl tüketilen kuru doğal gaz miktarı ise 9,5 milyar m3’tür.14 Bu demek oluyor ki elektrik üretimi için kullanılan bahse konu kuru doğal gaz miktarı toplam talebi savaş öncesi dönemde de karşılayamamaktadır. Suriye’nin sahip olduğu toplam doğal gaz rezerv miktarı ise 240 milyar m3’tür.15

Ülkede toplam kurulu hidroelektrik kapasitesi 1,5 milyon kilowatt’dır (GigaWatt).16
Bu üretimi gerçekleştiren başlıca üç baraj vardır:

Baas Barajı, Tabka Barajı ve Tişrin Barajı.

Baas Barajı’nın toplam kapasitesi 81 MegaWatt (MW), Tabka Barajı’nın 820 MW ve Tişrin Barajı’nın da 630 MW’dır.17 

Bu Hidroelektrik santraller ülkenin en büyük nehri olan Fırat Nehri üzerindedir. Geriye kalan hidroelektrik santrallerin ise üretim kapasiteleri çok küçüktür
(toplam yaklaşık 30MW). Bu santraller Barada Nehri üzerinde Vadi-Barada, Asi Nehri üzerinde Rastan ve Shaizer, Afrin Çayı üzerinde 17 Nisan,
Habur Çayı üzerinde Haseke-Batı olmak üzere beş adettir.18

Esed rejiminin (yukarıda açıklanan) devrim öncesi sahip olduğu enerji kaynakları ve üretim kapasitesinin büyük çoğunluğu 2014-2015 döneminde DEAŞ’ın eline geçmiştir. Dolayısıyla rejimin sahip olduğu tüm kaynaklar, üretim ve tüketim miktarları değişmiştir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın 2015 verilerine  göre Suriye’nin toplam enerji üretimi 4,68 milyon Mtoe olarak gerçekleşmiştir. 
Bu 27,67 Mtoe’den 4,68 Mtoe’e yaklaşık yüzde 83’lük büyük bir düşüş yaşandığı anlamına gelmektedir. Toplam enerji arzı ise 9,98 Mtoe, kişi başına düşen 
tüketimi de 0,54 Mtoe olarak gerçekleşmiştir.19 Toplam kurulu elektrik üretim kapasitesi 9,1 milyon kW, üretimi yaklaşık 17 milyar kWsa, tüketimi de yaklaşık
14 milyar kWsa olmuştur.20 

Bu verilerden yola çıkarak iç savaştan sonraki dört yıllık süreçte, ülkenin enerji sektörünün büyük bir darbe aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. 
İç savaş öncesi günlük 109 bin varil petrol ihracatı yapan ülke 2015’te günlük 88 bin varil petrol ithal eden bir ülke haline gelmiştir.21

Ortaya konulan bu aradaki üretim değerlerinin farkı YPG’nin kontrolünde olan, savaştan dolayı zarar gören ve kullanımdan çıkan tesisler haricinde DEAŞ’ın o dönemde sahip olduğu üretiminin yaklaşık değerleridir. DEAŞ’ın etkin olduğu o yıllarda kontrol ettiği enerji kaynakları muvacehesinde elde ettiği geliri resmi verilerle ortaya konulamasa da 2015’te ortalama 53,6 dolardan işlem gören – Brent petrolün fiyatı baz alınırsa–22 en az 300 bin varillik satış kapasitesiyle yaklaşık 6 milyar dolar23 gelir elde edebilecek potansiyeli olduğu söylenebilir. 
Dahası yaklaşık 4,5 milyar m3’lük doğal gaz üretim kapasitesinin de DEAŞ’ın eline geçtiğini görülüyor ki buradan da yaklaşık 421 milyon dolarlık doğal gaz geliri elde edilebilir.24 Bunlara ek olarak DEAŞ, ülkenin sahip olduğu en önemli su kaynağı olan Fırat Nehri’ni ve 1,5 milyon kilowattlık üretim kapasitesine
sahip hidroelektrik enerji üretimi yapan üç barajı da (Baas, Tabka ve Tişrin barajları) kontrolü altında bulundurmuştur.25

Ancak 2016’dan günümüze kadar olan süreçte ise bu alanların büyük çoğunluğunu ABD tarafından desteklenen YPG güçleri peyderpey ele geçirmiştir. 
DEAŞ’a yönelik Humus’un doğusundan başlayan Rusya ve İran destekli Esed rejimi operasyonu Deyrizor şehrinin batı yakasına kadar ulaşmış, Irak sınırındaki  Elbukemal kentine değin uzanan bölgeler DEAŞ’tan ele geçirilmiştir. Rejimin Humus’un doğusundan Deyrizor eyaletinin batı yakasına ulaşan operasyonuna karşı YPG/SDG Rakka’daki DEAŞ operasyonunu nihayete erdirmeden Deyrizor’un doğusuna yönelik askeri hareketlilik içerisine girmiştir.

Rejim unsurları Rusya desteğiyle YPG/SDG ve ABD’ye rağmen Fırat’ın doğusuna böylelikle Deyrizor’un doğu yakasına yönelik askeri bir hareketliliğe girdiğinde 
Washington yönetiminin karşılığı çok sert olmuştur. ABD’nin gerçekleştirdiği bu saldırılarda en az 200 Rus paralı askerinin öldürüldüğü iddiası birçok medya organına yansımıştır.26 Rejim, Deyrizor şehir merkezinin doğu yakasına geçse de petrol bölgelerine hakim olamamıştır. Nihayetinde bir zamanlar DEAŞ’ın
sahip olduğu su ve enerji kaynakları ile üretim ve ihraç potansiyelinin tamamı YPG güçlerinin inisiyatifi altına girmiştir. Bu el değişimi sonucunda rejim birkaç sahayı kontrolü altına almayı başarmış olsa da günümüz verilerine bakacak olursak 2017 sonunda günlük petrol üretiminin 25 bin varil, doğal gaz üretiminin de yıllık 3,1 milyar m3 olduğunu görülmektedir.27 Belirtilen bu miktarlar 2010 ve 2015’e göre ciddi düşüşler olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Son tahlilde bu değişimden en karlı çıkan ABD destekli YPG olmuştur.

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder