“Etkin Pişmanlık Yasası” Ve "Salıverilen" Teröristler!
gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit
edebilirler. Millet, fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır!.."
M. Kemal Atatürk
Semra KILINÇ
Önce, ETKİN PİŞMANLIK NEDİR?
5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun “Etkin pişmanlık” başlığını taşıyan ve “Etkin pişmanlıktan” yararlandırılan birçok maddesi olmasına rağmen, biz konumuz gereği şu anda sadece 6. Madde 221 i burada işleyeceğiz..
Madde 221 - (1) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden
önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasın sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak
etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını
veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi
halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4) Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve
isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükm olunmaz. Kişinin bu bilgileri yakalandıktan sonra vermesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı verilecek cezada üçte birden dörtte üçe kadar indirim yapılır.
(5) Etkin pişmanlıktan yararlanan kişiler hakkında bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine hükmolunur. Denetimli serbestlik tedbirinin süresi üç yıla kadar uzatılabilir.
YORUM
Bu durumda anlamamız gereken; yaptığı işten, hoş olmayan davranıştan,
hiçbir baskı görmeden kendi rızası ile yani gönüllü olarak pişman olan
ve bu pişmanlığını dışa vurarak bunu ifade eden, hareketleri ile de bunu
pekiştiren kişi/ler “Etkin pişmanlık” yasasından yararlandırılmaktadır lar…
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren "Örgüt üyesinin, örgütün
faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmemiş
olması, örgütte olduğuna pişman olduğunu ve örgütten gönüllü olarak
ayrıldığını," (yani yukarıda bahsi geçen “şartları” barındırması
durumunda) ilgili makamlara bildirmesi halinde; Türk Ceza Kanunu`nun
221/2 maddesine göre, pişmanlığın etkin, olması kaydı ile, çok sayıda
teröristin daha önce de, Habur Sınır Kapısı`ndan geçerek güvenlik
güçlerine teslim oldukları biliniyor..
Haklarında örgüt üyesi olmak suçundan dava açılan PKK`lıların,
çıkarıldıkları ilk duruşmada tahliye oldukları, çoğunluğunun da etkin
pişmanlık yasası kapsamında cezai işleme gerek olmadığına karar
verilerek dosyalarının kapatılmış olduğu da bilinmektedir..
Günümüze, bu günkü son gelişmelere döndüğümüzde ise; teröristler
hakkında gazetelerden ve televizyonlardan edindiğimiz bilgiler bize; PKK
lıların ‘etkin pişmanlıktan’ faydalanmak için herhangi bir talep ileri
sürmediklerini gösteriyor..
Bu durumda T.C.K. da 221. madde de yer alan ve suçlunun "Etkin
pişmanlıktan" yararlanmasını sağlayan şartların neler olduğunu,
yetkililer bildikleri halde; gelen bu teröristlerin hiç birinin “etkin
pişmanlık” şartlarını barındırmadıkları da ortada iken, nasıl olurda
teröristler jet hızı ile yargılanır ve serbest bırakılırlar, anlamak
mümkün değil!
34 PKK lının yargı önüne zorla getirilmedikleri, kendilerinin geldikleri
(daha doğrusu Öcalan’ın isteği doğrultusunda gelmiş oldukları) yine
kendi ifadelerince söylenmektedir.
Oynanan tiyatro gereği, gönüllü olarak örgütten ayrılmış görünüyorlar.
Ama diğer yandan da, örgütten ayrılmadıkları, örgüte ve sözde
liderlerine duydukları saygı ve bağlılıkları yine kendi ifadelerince
çarpıcı bir şekilde öne çıkıyor… Yani efendim, “pişmanlık” ile ilgili en
küçük ne bir söz, ne de bir davranış yoktur burada!
“Etkin Pişmanlık Yasası’ndan” yararlanabilmeleri için, tüm bu şartların
oluşmuş olması gerekmiyor muydu?
“Açılım’ı” başlatmış olanların ve teröristi “öylesine” salıverenlerin,
bunların cevaplarını vatandaşa vermeleri gerekmektedir!
Terörist pişman ise eğer; “pişmanım” demeli…
Silah bıraktığını beyan etmeli…
“Kürt halkının lideri Sayın Öcalan” dememeli, aksine; örgüt hakkında
güvenlik güçlerine bilgi vermeli…
“Öcalan söyledi geldik” diyemez! (Etkin pişmanlık yasasının gereği,
teröristin kendisinin karar vererek gelmesi şartı olduğuna göre...)
Sözde lider dediği kişinin emirleri doğrultusunda hareket etmesi demek,
O’nu hala amaçları doğrultusunda lider olarak gördüğü ve sözünden
çıkmadığını gösterir ki; bu da zaten açılımın içine eder!
Ve teröristlerin, Habur Sınır Kapısı'ndan, dağda ki kıyafetleri ve PKK
rozetleri ile girmeleri ayrı bir PKK propagandasıdır.. Amaçlarına da
ulaşmışlardır..
Dolayısı ile kimse, bizleri daha fazla aptal yerine koymasın ve
gözümüzün içine baka baka bunlar için; “barış elçileri” yalanını
yutturmaya kalkmasın!
Her hareket, her söylem, aynen planladıkları gibi yürümektedir..
Teröristler, DTP ve AKP, senkronize bir şekilde hareket etmektedirler..
Etmektedirler, ancak; hükümet yine aynı hatayı yapmış, vatandaşının
duygu ve düşüncelerini umursamayan (öncelikle Şehit aileleri ve Gaziler
olmak üzere) bir yönetimle, olaylar yaşandıktan sonra, birçok konuda
yaptıkları gibi, geri adım hamlesi yapmak durumunda kalmışlardır!
Hükümet bu ülkenin vatandaşını biraz fazla küçümsemektedir..
Hükümetin görmediği, belki de görmek istemediğini, bizler sıradan
vatandaşlar olarak bile görebilmekteyiz..
Dağdan inen teröristin, yarınlarda legal yollarla bile olsa, meclise
girmesine karşıyız ve silahsızda olsa, yöre halkının beyinlerine nifak
tohumlarını atacak olanlar yine bunlardır.
Ne sanıyordunuz ki? Bunların dağa çıkış sebepleri ilk başlarda ne idi,
bir düşünün hele!..
Bunlar; ‘en başında’ ” TC Devleti bizi tanımıyor” “Türkiye’de Kürtçe
konuşamıyoruz” diyerek tavır koydukları için çıkmadılar mı O dağlara!!
Peki, geçen süreç içinde Türkiye zaten (Özal dönemi ile birlikte)
Kürtçeyi konuşmalarını serbest bırakmadı mı? (Resmi dil Türkçedir.)
“TC Devleti bizi görmüyor, tanımıyor” ifadesi ise bir fiyaskodur! Çünkü
Türkiye Cumhuriyeti Devlet olarak kendi eli ile On’lara bir ayrımcılık
yapmamıştır..
Vatandaş olarak ve Hukuken Kürt ya da Türk ayrımı yapmamış, herkese
olması gerektiği gibi eşit davranmıştır!
Bu konuda var olduğu iddia edilen eksikliklerini ise gidermiştir..
Burada Türk Kürt ayrımcılığı yine "belli bazı odaklar tarafından,"
öncelikle vatandaş eli ile kızıştırılmaya başlanılmıştır!
Günümüze döndüğümüzde ise; PKK’nın bu gün ve hatta yıllar öncesinden
başlayan istekleri yön değiştirmiş; ülkeyi bölme ve bir Kürdistan hayali
ile yollarına devam etmeye başlamışladır.. Yani Terörist; ilk dağa çıkış
sebebini unutmuş ve tüm iyileştirmelere rağmen, süreci suiistimal etmiş
ve “daha fazla daha fazla” diyerek yola devam etme kararını almıştır..
Bu durumda da birkaç satır yukarıda belirttiğim üzere yineliyorum;
“Dağdan inen teröristin, yarınlarda legal yollarla bile olsa, meclise
girmesine karşıyız ve silahsızda olsa, yöre halkının beyinlerine nifak
tohumlarını atacak olanlar yine bunlardır.” Diyorum!..
Özetle, askere nişan alırken kafalarının içinden geçenler; “Kürtçe
konuşmak, daha fazla demokrasi ayakları, ya da bölgede daha fazla
istihdam sağlanması için falan değildir”! Aksine “Türkiye’yi Amerika ve
Avrupa’nın hedefleri doğrultusunda" parçalayarak, bölgede bir Kürdistan
haritası emelleri için yıllarını O dağlarda geçirdiler!..
Şimdi de bir çoğu kalkmış, “kimse bölünme istemiyor” yalanı ile kafaları
karıştırıyorlar..
Yöre halkının kafasına ‘ırkçılığı’ kazıyanların yine PKK olduğunu
unutmayın! Halkın kafasını işleyerek ülkeye karşı tavır aldırıyor, sonra
da kalkıp, “ bölünme istemiyoruz” diyorlar!
Buna kargalar bile güler..
Bre Allahsızlar, “bölünme” değilse derdiniz, O zaman ne b.. yemeğe
dağlarda binlerce askeri şehit ettiniz??
Neydi sözde uğruna verdiğiniz savaşın adı? Neydi ellerinizde ki (bu gün
hala) salladığınız ve “sözde Kürdistan bayrağı” dediğiniz O bez parçası?
Şimdi Türkiye’ye “barış elçileri” adı altında gelerek, sözde “Açılıma
demokrasi adına katkıda bulunma” tiyatrosunu çeviriyorsunuz!
Ne yani, tüm ideallerinizden “ VAZ GEÇTİĞİNİZİ Mİ söylüyorsunuz ??
Yoksa şeytani bir planla, amaçlarınızı (güya silahsız olarak) sokaklara
ve meclise taşımayı mı düşünüyorsunuz?
Bir kez daha tekrarlıyorum; bu bir tiyatro senaryosu.. Yine “yerseniz”
misali gerçekleşti işte!
Yoksa yöre halkını düşünen ve "Açılımı" başlatmış olan yetkililer, yöre
halkının isteklerini, “Türkiye’nin istekleri olarak kabul eder” ve
yapılması gereken varsa yapılır!..
Bölgeye daha fazla önem verilmesi gerekiyorsa, bu da yapılır..
Toplum olarak istediğimiz, daha fazla "demokrasi" ise eğer, bu da "Kürt
halkı" diyerek yapılmaz!!
"Açılım böyle olmaz, tüm ulusu, tüm ülkeyi ilgilendiren bir şekilde
gerçekleştirilir!..
Ve bütün bunlar PKK eliyle değil, devlet eliyle olur.
Bu sorun Kürt sorunu falan değil… Bu sorun resmen PKK sorunudur!
Bunun böyle olduğunu yetkililer de bildiği halde, bizleri NEDEN daha
fazla gererek birbirimize düşürmeye çalıştıklarını varın siz bulun!
Semra KILINÇ
25 Ekim 2009
http://www.haberpotasi.com/forum/semra-kilinc-kose-yazilari/802-etkin-pismanlik-yasasi-ve-saliverilen-teroristler.html
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder