19 Şubat 2020 Çarşamba

FOSİL YAKIT PİYASALARI VE PİYASA DİNAMİKLERİNDE YAPISAL KIRILMA BÖLÜM 3

FOSİL YAKIT PİYASALARI VE PİYASA DİNAMİKLERİNDE YAPISAL KIRILMA  BÖLÜM 3



Bu nedenle, petrole endeksli ve spot gaza bağlı fiyatlandırma arasında siyasi tercihi yapmak kolay değildir. Temel değişim, spot piyasaya bağlı fiyatlandır manın geçerli bir alternatif haline gelmiş olmasıdır. Dolayısıyla, politika yapıcıların da gaz satın alma planlarında bu durumu hesaba katmaları gerekmektedir.
Amerika’daki kaya gazı kaynaklarındaki artışın ve LNG/boru hattı kapasitesindeki fazlanın neden olduğu gaz bolluğunun fiyatları frenlemesi olasıdır. Ancak bu durum, Çin ve Hindistan’ın hızla artan talebinin, arzı beklenenden daha erken bir tarihte tüketmesiyle değişebilir.

Orta ve uzun vadede, yenilenebilir enerjinin azalan birim maliyetlerinin, enerji üretiminde gazın fiyat duyarlılığını artırması ve gaz fiyatları üzerinde yapısal fren işlevi görmesi beklenebilir.
Bu nedenle, ulusal arzda spot piyasa fiyatlandırmasının ulusal enerji faturalarına olumlu katkı yapabileceğini varsaymak için yapısal nedenler mevcuttur. 

Bu olasılığın daha fazla irdelenmesi gerekmektedir.

Spot gaza bağlı fiyatlandırmaya geçişin pratik boyutu ayrı bir konudur. Kısa vadede, genellikle LNG alımları spot fiyatlandırmadan etkilenir ama Türkiye’de LNG’nin işlem kapasitesi sınırlıdır. Orta ve uzun vadede, yeni yapılacak yeniden
gazlaştırma tesisleri fiyatlandırma uygulamalarında böyle bir değişimin olma ihtimalini artıracaktır. Benzer şekilde, Türkiye mevcut boru hattı sözleşmelerini yeniden müzakere edebilir ya da boru hattı alım fiyatlarını belirli oranda spot seviyelerine bağlayan yeni kontratlar müzakere edebilir.

Gaz bolluğunun bir sonucu olarak, uzun vadeli tedarikçiler petrole endeksli fiyatlandırma formüllerini bazı alıcılar ile sınırlı sürelerle değiştirmeyi kabul etmişlerdir. Gazprom ve E.ON Ruhrgas, gaz hacminin %15’ini üç yıllık bir dönem için spot fiyatlara bağlamaya razı olmuştur. Gas Terra ise, yeni sözleşmelerde gaz fiyatlarını petrole endeksli fiyatlandırmadan ayıran maddelere yer vermekte dir.56  Piyasa güçleri, daha şimdiden, tedarikçileri spot gaz fiyatlarına endeksli fiyatlandırmayı bir seçenek olarak

sunmaya ikna etmektedir. Gaz piyasalarının yapısındaki dönüşüm de gaz fiyatlandırmasının dinamiklerini şimdiden etkilemektedir. Türkiye’nin spot gaza bağlı fiyatlandırmayı ülkenin gaz faturasına dahil etmeye karar vermesi halinde, mevcut sözleşmeleri yeniden müzakere etmek ve/veya yeni arzlarda sistemli bir şekilde spot fiyatlandırmasına geçmek için kararlı bir politika girişiminde bulun ması gerekecektir.

Kısmi spot fiyatlandırmasına geçme kararı ve bunun ayrıntılı formülasyonu teknik bir konudur. Ancak bunun arzulanır ve ihtimal dahilinde bir seçenek olduğunu düşünmek için yeterince neden bulunmaktadır. Gaz piyasalarının giderek daha entegre, likit ve güvenilir hale gelmesi durumunda, bu seçenek giderek daha da geçerli olacaktır. Türkiye enerji politikasını planlamada
bu dönüşüm için hazırlıklı olmalıdır.

2.2. Petrol

Petrol fiyatı küresel piyasalarda belirlendiğinden, Türkiye diğer ülkelerin karar vericileriyle birlikte fiyat dalgalanmalarıyla mücadele etmektedir.

Fiyatlarla ilgili bu geleneksel politika sorununun ötesinde, stratejik planlamada göz önünde bulundurulması gereken diğer olasılık da, petrol fiyatlarında meydana gelebilecek kalıcı yapısal artıştır.

Talep cephesinde, yakıtlar arası ikame mekanizmaları, politika tasarımının temel öğesi olmalıdır. Esnek yakıtlı taşıtlar, CNG’yle çalışabilen çift yakıtlı taşıtlar ve elektrikli taşıtlar, yakıtlar arası ikame imkânını güçlendirebilecek altyapı dönüşümleridir.

Arz cephesinde, kalıcı fiyat artışlarına karşı korunma mekanizmalarına ağırlık verilmelidir. Petrol ithalatçısı Türkiye için, zor olmakla birlikte en makul mekanizma, bu gibi ihtimallere karşı doğal korunma mekanizmaları planlamak ve bunlara yatırım yapmaktır.

Üretime dönük petrol varlıklarına yapılacak yatırımlar, doğal korunma sağlayabilir. Bu varlıkların Türkiye’ye transit bağımlılılığı olan bir ülkede yer alması, özellikle güvenilir mekanizmalar teşkil edecektir. Irak’taki yeni petrol sahalarına yatırımlar bu bakımdan önemli bir fırsat sunmaktadır.

Alternatif olarak, yukarıda tartışılan ikili bağımlılıklar, bir fiyatlandırma bağlantısını içerecek şekilde de tasarlanabilir. Petrol üreticisi ülkeyle karşılıklı bağımlılık, Türkiye’nin enerji transit ülke rolüne ya da temel malların ihracatına dayandırılacak olursa, geçiş ücreti ya da mal fiyatlandırmaları, önceden belirlenmiş koşullara göre petrol fiyatlarına bağlanabilir.



ÖNERİ 5:

Doğal gaz ve petrol fiyatlandırmaları piyasa yapılarıyla yakından ilişkilidir:

i- Gaz piyasalarının artan entegrasyonu, petrole bağlı geleneksel fiyatlandı  manın yanında, daha likit ve güvenilir spot doğalgaz fiyatlandırmasının oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Türkiye, ülkenin gaz satın alma stratejisini planlayıp şekillendirirken bu değişimi göz önünde bulundurmalıdır.

Mevcut gaz bolluğu ve yenilenebilir kaynakların birim maliyetinin uzun vadede düşme trendinde olması, gaza bağlı spot fiyatlandırmaya en azından kısmi bir geçişe şimdilik destek vermektedir. Bu geçiş, mevcut sözleşmelerin yeniden müzakere edilmesiyle ya da yeni satın alma anlaşmalarında spot piyasa
fiyatlandırmasının tercih edilmesiyle sağlanabilir.

ii- Yapısal değişimler petrol fiyatlarında kalıcı bir artış yönünde baskı oluşturabilir.

Türkiye’nin petrol arzı stratejisi, bu gibi gelişmeleri yakından izlemeli ve bu gibi düşük olasılıklı, yüksek tesirli ihtimallerin ekonomik etkilerine karşı doğal korunma mekanizmalarını devreye sokmaya hazır olmalıdır. Petrol varlıklarında üretime dönük yatırımlar ve petrol ihracatçısı ülkelerle petrol fiyatına bağlı  karşılıklı temel meta bağımlılıkları muhtemel seçenekler olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

3. Enerji yatırımları ve “transit ülke” stratejisi üzerindeki olası
etkiler

Türkiye’nin önemli bir geçiş ülke olma stratejisi esasen enerji koridoru işlevine odaklanırken, bir yandan da enerji ticaretinde daha merkezi bir role sahip olma amacına hizmet etmektedir.

Salt koridor işlevi ekonomik açıdan düzenli ama sınırlı bir gelir akışı sağlamakta ve Türkiye’nin enerji ticaretinde faal ve öncü bir oyuncu olabilme ihtimalini içermemektedir.

Siyasi anlamda, koridor işlevi, ihracatçı ve ithalatçı ülkelerin Türkiye’nin güvenli boru hattına erişim sağlama hizmetine bağımlılığına neden olur. Ancak, sorumlu bir uluslararası aktör, boru hattı hizmete girdikten sonra böyle bir bağımlılığı çok özel durumlar hariç gündeme getiremez. Koridor işlevi sadece çatışma veya diğer güvenlik krizlerinden kaynaklanan enerji arz sisteminin çöküşü gibi çok olağanüstü durumlar sırasında enerji güvenliğine katkıda bulunabilir. Ayrıca, koridor işlevi şu ana kadar Türkiye’ye komşu ülkelerin arama, çıkarma ve üretim faaliyetlerinde etkin bir ortak olmasını sağlayacak gerekli imkanları sağlamamıştır.57

Kabul edilmelidir ki, koridor işlevi, merkezi ticaret rolüne göre nispeten uygulan ması daha kolay bir stratejidir. Koridor işlevinin daha faal bir ticaret rolü için ön koşul olduğu da öne sürülebilir.

Ancak, küresel gaz piyasasının yapısındaki değişiklikler bu değerlendirmeyi yeniden gözden geçirmeyi gerekli kılmaktadır.

Yapısal değişim bölgesel enerji ticaretinde Türkiye’nin stratejik rolünün dikkatli bir biçimde yeniden düşünülmesini ve şekillendirilmesini gerektirebilir.

Doğalgaz piyasalarında tedarikçilerden alıcıların üstünlüğüne yönelik mevcut dönüşüm yapısal bir değişimin ilk evresi olabilir.

Gaz bolluğu ve LNG ticaretinin artması alıcılara büyük bir arz hacmi ve çeşitlilik imkanı sağlamaya başlamıştır. Alıcıları destekleyen mevcut denge devam ettiği sürece, talebe erişimi sağlamanın ve onu kontrol etmenin uluslararası gaz piyasalarının temel rekabet unsurlarından biri haline gelmesi de muhtemeldir.
Bu durumda, küresel ticaret alanında talebin koordinasyonunu sağlayan özel aktörlerin ilgisini çekmek ulusal tedarikçileri ikna etmek kadar önemli olacaktır.

Eğer bu aşama kalıcı bir değişime işaret ederse, o zaman Türkiye için daha merkezi bir ticari rol üstlenme ve komşu ülkelerdeki arz ile artan LNG talebini ve geleneksel boru hattına dayanan talepleri buluşturma fırsatı doğabilir. Her ne kadar bunun gibi bir fırsatın doğması böyle bir stratejinin Türkiye için mutlaka ticari açıdan arzulanacağı anlamına gelmese de, ülke için yakından takip edilmesi gereken yeni bir stratejik seçenek sunmaktadır.

Bu yeni gelişen ortamda üstlenilecek ticari rol, özel sektörün ticari öncelikleriyle tedarikçi ülkelerin çıkarlarınının eşgüdümünü sağlamak durumundadır. Özel sektör ayağında, Türkiye’nin gaz ticaretinin merkezi haline geleceği bir ortamda, ticaret yapanların ve portföy yatırımcılarının kendilerini Türkiye’de yaratılacak
değerde paydaş olarak konumlandırmalarını sağlayacak ortak çıkarların oluşturulması çok kolay değildir. Ancak, bu oyuncuları Türkiye’nin merkezi rolüne ikna etmek LNG piyasalarının gelişimi ve gaz piyasalarının evrimi sayesinde kolaylaşmaktadır.

Arz kısmında ise, gaz zengini komşu ülkeler, zaman içerisinde, LNG sıvılaştırma altyapısı da dahil olmak üzere gerekli tesislerin sağlandığı faal bir ticaret noktasına erişimi kendi çıkarlarına uygun bulabilirler. Herhangi bir piyasa ortamında olduğu gibi, burada da artan hacmin sağladığı verim dinamiklerinin söz konusu olması muhtemeldir. Makul bir ticaret hacminin oluşması yeni talebi
ve bölgesel arzı tetikleyecektir. Tedarikçi komşu ülkelerdeki siyasi çıkmazlar göz önünde tutulduğunda, gelişen bir enerji ticaret merkezinin varlığı karar verme sürecini hızlandırabilir.

Türkiye’de aktif bir enerji piyasasının varlığı, zaman içerisinde, İran’ın bile küresel sisteme girişini kolaylaştırma ve hızlandırma potansiyeline sahiptir.


Başarılı bir enerji ticaret bölgesinin oluşumu, Türkiye’ye aynı zamanda uzun zamandır eksikliğini duyduğu, tedarikçi devletlerin enerji varlıklarında paydaş olma imkanını da sağlayabilir. Portföy yatırımcıları olası bir enerji ticaret bölgesinde paydaş olabilirlerse, bu oyuncularla birlikte ortak finansman sağlamak ve bölgede dikey bütünleşmiş yapılar oluşturmak imkan dahilinde olabilir.

Doğalgaz ticaret merkezi girişiminin planlanması, koordinasyonu ve son uygulaması şüphesiz yoğun çaba gerektirecektir. Hukukun üstünlüğü, öngörülebilir mevzuat ile düzenlemeler ve düşük işlem maliyetleri böyle bir girişimin olmazsa olmazıdır. Ancak, ölçeklenirlik, ulusal avantaj ve bu avantajın doğuracağı dolaylı sonuçlar düşünüldüğünde getirinin yüksek olması muhtemeldir.

Türkiye’nin gaz ticaretinde daha merkezi bir role sahip olmasının ekonomik fizibilitesi mutlaka yapılmalı, kapsamlı bir uygulanabilirlik değerlendirmesi ve yol haritası hazırlanmalıdır.
Küresel doğalgaz piyasasındaki değişiklik, küresel enerji düzeninin her cephesine nüfuz edecektir. Eski sınırlamalar evrilebilir, zayıflayabilir ya da hatta tamamen ortadan kalkabilir. Türkiye’nin geçiş ülkesi olma stratejisi ile bölgesinde arama, çıkarma ve üretime yönelik yatırım politikaları yeniden değerlendirilmeli ve
eğer gerekli ise revize edilmelidir. Mevcut dönüşümün sunacağı imkanlar Türkiye’nin enerji rolünün geleceği açısından çok önemli fırsatlar sunabilir.

4. CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder