13 Şubat 2020 Perşembe

11 EYLÜL SONRASI ABD NİN ORTADOĞU POLİTİKASI VE TÜRKİYEYE YANSIMALARI., BÖLÜM 5

11 EYLÜL SONRASI ABD NİN ORTADOĞU POLİTİKASI VE TÜRKİYEYE YANSIMALARI., BÖLÜM 5



İkinci Bölüm 



BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ (BOP) 


ŞEKİL 2: 
ORTADOĞU SİYASİ HARİTASI 
Kaynakça : http://www.lib.utexas.edumapsmiddle_east_and_asiatxuoclc-
192062619-middle_east_pol_2008.jpgtxu-oclc192062619middle_east_pol_2008  Erişim : 23.09.2008 



I. BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ’NİN KAPSAMI 


Bu proje, başlangıçta Türk ve dünya kamuoyunda ilk olarak Büyük Ortadoğu Projesi, daha sonrasında Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (Greater Middleeast Project), adıyla bilinmektedir. Buradaki “Genişletilmiş Ortadoğu” deyimi, Amerikan siyasetinin klasik ‘Ortadoğu’ algılamasındaki sınırların, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu’yu da kapsayacak şekilde genişletilmesi nedeniyle kullanılmaktadır. 
Daha sonraları, Ortadoğulu imgesinden hiç de hoşnut olmayan bazı ülkeler (Fas, Tunus ve Cezayir) tatmin için, “Kuzey Afrika” deyimi eklenerek “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada “Büyük Ortadoğu” terimi tercih edilmiştir. 

Bölgeyi ifade eden özellikler ve buna bağlı olarak sınırlar, dünyadaki siyasal duruma, zamana ve bölgeye nereden bakıldığına bağlı olarak değişiklik göstermiştir. Bu düşüncenin yanında Ortadoğu’nun coğrafi tanımı geniş ve dar anlam bakımından iki şekilde yapılmıştır. Dar anlamda Ortadoğu; Kuzey Afrika ülkeleri, Türkiye, Afganistan, İran’ı içine almayan ve sadece 12 Arap ülkesini (Bahreyn, Irak, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Filistin ve Mısır) ve İsrail’i esas alan bölge olarak tarif edilirken, geniş  anlamda ise; Türkiye, Afganistan, Suriye, Lübnan çizgisinden başlayıp, Kuzey Afrika ülkelerini de kapsayarak Uzak Doğu sınırına dayanan ve Arap Yarımadası nı içine alan bölge olarak tarif edilmektedir.1 


Ortadoğu’yu coğrafi olarak geniş anlamda tanımlayan ifadenin, ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) tanımıyla örtüştüğü görülmektedir. BOP’un sınırları; anılan proje ile ilgili resmi bir belge yayınlanmamakla ve ABD tarafından açıkça ifade edilmemekle birlikte, izlediği yol haritası göz önünde bulundurul-duğunda; Afrika’nın kuzeyinde Fas’dan başlayıp, doğuya doğru 
Kuzey Afrika ülkeleri, Körfez dahil olmak üzere Ortadoğu ülkeleri, Kafkasya ve Orta Asya’yı içine alan, Çin sınırına kadar uzanan bir bölgeyi kapsadığı anlaşılmıştır.2 Bu açıdan, BOP’un coğrafi bir bölgeyi kapsamakla birlikte, politik ve buna paralel olarak da stratejik bir amacının olduğunu ve özellikle İslam coğrafyası üzerinde gerçekleştirilmek istenen bir proje olduğunu söylemek 
de mümkündür. 

BOP’un eylem alanı olarak resmen ilan edilen net sınırlarının olmamasının bir nedeni de daha sonra yeni ülkelerin kapsam içine alınabilmesi için açık kapı bırakılmış olmasıdır. Bununla birlikte, özellikle ABD kaynaklarından, 27 ülkenin ilk planda BOP çerçevesinde değerlendirildiği anlaşılmıştır. Bu ülkeler şunlardır: 
Afganistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin Özerk Yönetimi, Irak, İran, İsrail, Katar, Kuveyt, Komor Adaları, Lübnan, Libya, Mısır, Moritanya, Pakistan, Somali, Suudi Arabistan, Sudan, Suriye, Tunus, Türkiye, Umman, Ürdün ve Yemendir. 
Genişleme halinde bu alana Kafkasya ve Orta Asya cumhuriyetleri ile Endonezya ve Malezya’nın da dahil edilebileceği tahmin edilmiştir.3 

Ayrıca BOP’un bütün İslam coğrafyasını kapsamadığı da değerlendirilmiştir. 
Örneğin; Rusya Federasyonu’na (RF) bağlı federe devletler ve özerk bölgeler ile Rusya’nın arka bahçesi sayılan Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinin (Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan), muhtemelen  Rusya ile bir sürtüşmeye girmemek ve BOP’a yönelik desteğini sağlayabilmek stratejisi doğrultusunda projenin doğrudan kapsamına alınmadığı düşünülmüştür. Aynı şekilde, Endonezya, Malezya, Bangladeş gibi Uzak Doğu ülkelerinin; Gana, Gambiya, gibi Afrika ülkelerinin ve Arnavutluk, Bosna-Hersek gibi Balkan ülkelerinin de proje kapsamına alınmadığı kulislerde ifade edilmiştir. 

Bu ülkelerin BOP kapsamına alınmamasının nedenleri olarak: ABD’nin önemli çıkarları ile birebir bağlantılı olmamalarının ve BOP’un kapsama alanının baş edilmesi çok zor hatta olanaksız bir alana yayılması olasılığının etkili olduğu söylenebilir. 

BOP için biçilen bir süre var mıdır? Bu sorunun da cevabı açık ve net değildir. Radikal Gazetesinde Murat Yetkin’in Yeni Muhafazakarların önde gelen isimlerinden biri olan Zalmay Halilzad ile yaptığı roportajda bu soruyu Halizad şöyle cevaplamıştır. “Hem zaten bu proje öyle hemen olacak cinsten değil. Tamamlanması onlarca yıl, kuşaklar alacak bir süreçten söz ediyoruz.”4 

Türkiye’nin de ilk başlarda BOP’un hedef ülkeleri arasında yer aldığı söylentisi Türkiye’den büyük tepki görmüştür. Bu tepkiler üzerine gerek Türkiye’nin, ABD’nin uzun süreli müttefiki, 

NATO üyesi, AB adayı, ve laiklik temelinde demokratik ülke olması ve gerekse tepkisi dikkate alınarak, projenin kapsama alanından çıkarıldığı yine kulislerde ifade edilmiştir. Ama, hedef ülke olmaktan kurtulan Türkiye, bu kez de “demokratik ve ılımlı İslam ülkesi” olduğu düşüncesiyle “model ülke” olarak lanse edilmiştir. 

“Ilımlı İslam Ülkesi” tanımlamasına Türk kamuoyundan ve özellikle de Genelkurmaydan sert tepkiler gelmiştir. Dönemin, Genelkurmay II. Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ABD’ye yaptığı resmi bir ziyarette ve dönüş yolunda gazetecilerle yaptığı söyleşide “Türkiye laik bir ülkedir. Hem laik, hem de ılımlı 
İslam devleti bir arada olmaz”5 diyerek bu tanımlamaya karşı tepkisini ortaya koymuştur. Ayrıca, Başbakan Erdoğan da ABD ziyaretinde katıldığı “Ortadoğu” panelinde, ABD kongre üyesi Jane Hormon’un “Ilımlı İslam” ifadesine, ılımlı-ılımsız İslam olamayacağı gerekçesiyle tepki göstermiştir. Prof. Bernard Lewis’in 
konuşmasında ‘İslami terör’ ifadesini kullanmasına da tepki gösteren Erdoğan, “Bu ifade dünyada sadece Müslümanları değil, tüm ilahi dinlerin inananlarını üzer. Hiçbir din teröre müsaade etmez. Dolayısıyla terörün önüne İslam kelimesini yakıştırmak çok çirkindir6 ifadelerini kullanmıştır. ABD’li stratejistler, Türk yetkililerin ılımlı İslam ve buna dayalı “model ülke” söylemine değişik platformlarda sert tepkiler göstermeleri üzerine “model ülke” söyleminden de vazgeçmişlerdir. Bunun yerine Türkiye için Ortadoğu’ya yönelik olarak “Demokratik Ortak” ifadesini kullanmaya başlamışlardır. 

II. ORTADOĞU PROJESİ’NİN İLK OLARAK ORTAYA KONULMASI 

ABD’nin Ortadoğu’ya ilgisi asıl olarak İkinci Dünya savaşından sonra başlamıştır. İkinci Dünya savaşı sonrasında, ABD ve onun yanında yer alan bloğun SSCB’yi çevrelemesi ekseninde uluslararası sistem, hızla iki kutuplu bir şekle dönüşmüştü.7 İki kutuplu Uluslararası sistemin geçerli olduğu bu evrede BOP’un 
kökenleri olarak niteleyebileceğimiz gelişmeleri görmemiz mümkündür. 

Dönemin ABD Başkanı Truman’ın, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın komünizm tehlikesinden korunmasının sağlanması ve Ortadoğu’da düzenin korunması için, Yunanistan’ın yanında Türkiye’ye de yardım yapılması isteği üzerine kongreye başvurması 8 o zamana değin Ortadoğu’ya yönelik en ciddi girişim olarak 
değerlendirilmiştir. 

ABD’nin Ortadoğu ile ilgili olarak etkinliğini artırma stratejisi, soğuk savaş sonrası dönemde, “Yeni Dünya Düzeni” kavramı içerisinde devam etmiştir. SSCB’nin dağılmasından sonra Ortadoğuda nasıl bir süreç ortaya çıkmıştır? Laçiner, SSCB’nin dağılmasından sonraki süreci şu şekilde özetlemektedir. 

“Birinci Dünya Savaşı sonrasında o dönemin şartlarına göre İngilizler tarafından dizayn edilen Ortadoğu, Soğuk Savaşın sona ermesi ile birlikte adeta kontrolden çıkmıştır. İran “devrim” ile Batıya meydan okumuş, Suriye ve Irak ise hem Batı’ya meydan okumuşlar, hemde İsrail’in varlığını tehdit eder bir hale gelmişlerdir. 

Suudi Arabistan gibi klasik dost ülkeler ise, ABD’den Afganistan’a kadar radikal İslam anlayışı ile şiddetin buluştuğu birer zemin haline gelmiştir. ABD tarafından “kurtarılan” Kuveyt’te halkın %75’inin Usame bin Ladin’i “kahraman” olarak nitelendirmesi, 11 Eylül saldırılarının, bu coğrafyada belirgin bir sempati görmesi, ABD’yi Ortadoğu konusunda küçük değişikliklerin yeterli olmayacağına, kanlı ve radikal bir ameliyatın kaçınılmaz olduğuna ikna etmiştir”.9 

BOP’u gündemde ön sıraya taşıyan gelişme, 11 Eylül 2001’deki uçaklı intihar saldırılarıyla ABD’yi çok ciddi şekilde sarsan ve bütün dünyaya korku veren terörist saldırılar olmuştur. Bu saldırılarla, küresel terörizmin ulaştığı boyut göz önüne serilmiştir. Bu saldırılar sonrasında, klasik yöntemlerle yürütülen küresel terörle mücadelenin geçerliliği sorgulanmaya başlanmıştır. ABD için, tek 
başına hareket etme noktasında, önemli bir meşruiyet kaynağı olarak nitelendirilen saldırılar sonrasında, George W. Bush “Ya teröristlerlesiniz ya da bizimle”10 diyerek terörle sınır tanımadan topyekün mücadele edileceğinin altını çizmiştir. Saldırılardan hemen sonra ABD, FKÖ, El Fetih, El Kaide, İslami Cihat, HAMAS ve Müslüman Kardeşler gibi örgütleri “terörist”11 olarak nitelen
dirmenin yanında, yapmayı düşündüğü müdahalelerin meşruiyetini sağlamak için daha kuvvetli dayanaklar ve yeni terörist gruplar12 aramaya başlamıştır. 11 Eylül saldırılarında suçlu olarak ortaya konulan teröristlerin çoğunun Orta Doğu kökenli olması da, öne sürülen gerekçelere bir alt yapı oluşturmuştur. 

11 Eylül saldırılarından sonra ABD, dünya kamuoyuna Ortadoğu bölgesi ile ilgili olarak bilgi pompalamaya başlamıştır. Büyük Orta Doğu bölgesinin sosyo-ekonomik ve siyasi bir kriz yaşadığını, bölgedeki rejimlerin, modernizasyonun ve küreselleşmenin gerekliliklerine ayak uyduramadıklarını, bölgedeki söz konusu siyasi ve sosyo-ekonomik krizin, bölgede radikalleşmenin ve anti-Amerikanizmin artmasına, kökleşmesine yol açtığını, bu sorunla başedebilmek için bölgede sosyal ve ekonomik reformların yapılması suretiyle, demokrasinin yerleşmesini sağlayacak yeni bir strateji geliştirdiğini yaymaya çalışmıştır. Söz konusu bölgenin, ABD için tehdit oluşturan alt yapısına vurgu yapılmış, bazı ABD’li yazarlar ve yetkililer, konunun yayılmasını ve tartışılmasını çeşitli yöntemlerle 
sağlamışlardır. Ayrıca Haydut Devletler13 (Rogue States) kavramı ile terörizm ile bazı devletler özdeşleştirilmiştir. Başkan Bush’un Ocak 2002’de yaptığı Amerikan halkına sesleniş konuşmasında; Irak’ın, İran’ın ve Kuzey Kore’nin birlikte “Kötüler ittifakı” oluşturduklarını ve bunların ABD’nin hedeflerinden birisi olduğunu söylemesi,14 dünyanın bundan sonra yeni gerilimlere sahne olacağının işaretleri olarak değerlendirilmiştir. 

İlk zamanlar ABD’nin Ortadoğu stratejinin içeriğinde ne olduğu tam anlaşılamamıştır. Bununla beraber ABD politikasını şekillendiren stratejistlerin ve yönetimde bulunan yetkili kişilerin yaptıkları açıklamalar, projenin içeriği hakkında önemli bilgilerin elde edilmesini sağlamıştır. Detayları açık olarak kamuoyuna açıklanmayan bu projenin bazı ipuçları, yapılan açıklamalarda yakalanmaya çalışılmıştır. Yazılanlar ve konuşulanlar derlenip üzerinde analiz ve sentez yapıldığında projenin amacı, kapsamı ve işleyişinin nasıl olabileceği anlaşılabilmiştir. 

Büyük Ortadoğu kavramına ilk olarak, Joint Forces Quarterly (JFQ) dergisinin (ABD Silahlı Kuvvetler dergisi) Sonbahar 1995 sayısında rastlıyoruz. 

Bu dergideki “Forum:The Greater Middle East”15 başlığı altındaki çalışmada gündeme gelmiştir. Bush yönetimince ise ilk kez 2002 yılında Dışişleri Bakanı Colin Powell tarafından gündeme getirilmiştir. Powell, Irak’ın yanı sıra tüm Ortadoğu’ya demokrasi getirilmesinin gerekliliği üzerinde durmuş, değişik zamanlarda yaptığı konuşmalarda İslam coğrafyasının siyasal olarak değiştirileceğini belirtmiştir. 26 Şubat 2003’te Amerikan Girişim Enstitüsü’nde ABD Başkanı Bush tarafından “Ortadoğuda Demokratik Değerlerin Yayılmasını 
Öngören Plan” açıklanırken de Büyük Ortadoğu Projesi’nden bahsedilmiştir. Bush ayrıca, 9 Mayıs 2003’te yaptığı bir konuşmada 10 yıl içerisinde “ABD- Ortadoğu Serbest Ticaret Bölgesinin” kurulacağını açıklayarak projenin hedeflerinden birini dile getirmiştir. 

ABD Başkanı Bush’un Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice 7 Ağustos 2003’te Washington Post’ta “Transforming The Middle East”,16 adlı yazısında, Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar 22 ülkenin yeniden yapılandırılacaklarını ifade etmiştir. Rice, Ortadoğu’da başlatılan dönüşümün zaman alacağını, Irak’ın bu süreçte anahtar ülke olacağını, Fas’tan Basra Körfezi’ne kadar, Afrika–Ortadoğu– 
Kafkaslar ve Asya ekseninde 22 devletin yeniden yapılandırılacağını belirtmiştir. Rice’ın bu açıklamaları projenin kapsamı hakkında daha ayrıntılı bilgi edinilmesine fırsat vermiştir. 

Daha sonrasında, ABD NATO Konseyi Daimi Üyesi Nicholas Burns tarafından, 19 Ekim 2003’ te Prag’ta NATO toplantısında dile getirildiğini görüyoruz. Burns, “Yeni NATO ve Büyük Ortadoğu” adlı konferanstaki konuşmasında; NATO’ ya yeni bir misyon biçilmesini ve Büyük Ortadoğu’da konuşlanmasını istemiştir. 
Yaptığı açıklamada; NATO’nun Ortadoğu’da üstlenmesini istediği role dikkat çekmiştir. 

“NATO’nun görevi, halâ Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’yı savunmaktır. Fakat Amerika ve Avrupa’da oturarak bunu yapabileceğimizi sanmıyorum. Bütün kurumsal dikkat ve askeri güçlerimizi Güney ve Doğu’ya yöneltmeliyiz. İnanıyorum ki; NATO’nun geleceği, Güney ve Doğu’dadır.’’17 

Prag’daki Nato toplantısının ardından Amerika Birleşik Devletleri Büyük Orta Doğu Projesi’ni, desteğini almak istediği G-8’i oluşturan Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Kanada, İngiltere ve 

Rusya’ya iletmiştir. Bu ülkelerde mercek altına alınan proje, 8-10 Haziran 2004’te ABD’nin Georgia Eyaleti’ndeki Sea Island’da yapılan G-8 toplantısında gündeme getirilmiş ve ele alınmıştır. “İlerleme ve Ortak Bir Gelecek İçin Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesi’yle Ortaklık” başlıklı bir siyasi bildiri ve bununla bağlantılı bir “G-8 Reformları Destekleme Planı” açıklanmıştır. G-8 tarafından Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika (GODKA) olarak tanımlanan bölgeye yönelik Reformları Destekleme Planı’nda ise, siyasi, ekonomik sosyal ve kültürel reformları desteklemek amacıyla bölge ülkeleriyle ortaklık temelinde kurulması öngörülen mekanizmalar ve hayata geçirilmesi planlanan projeler sıralanmıştır. 
G-8 toplantısında Büyük Ortadoğu Projesi olarak bilinen adı kapsam genişlemesi nedeniyle “Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi” (GOKAP)olarak adlandırılmaya başlanmıştır. 

G-8 zirvesinden önce taslak metin basına sızdırılmış ve BOP’a ilişkin ilk somut bilgiler, Londra merkezli Arapça yayın yapan El Hayat gazetesinin 13 Şubat 2004 tarihli sayısında yer almıştır. Bu somut bilgilerin daha çok Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın 2002 ve 2003 Arap İnsani Kalkınma Raporları’nda18 
belirtilen eksikliklere dayandırıldığı görülmüştür. Dökümanda 3 bölüm yer almıştır. Bunlar: Demokrasinin ve iyi yönetişimin (governance) teşvik edilmesi, bilgi toplumunun yaratılması ve ekonomik fırsatların geliştirilmesidir. Dökümana göre: bölgede, BM Arap uzmanlarınca tanımlanan 3 temel eksik (özgürlük, bilgi 
ve kadınlarınn haklardan yoksunluğu),G-8 devletlerinin milli çıkarları için tehdit oluşturmaktadır Bu koşullar devam ederse (koşullar değiştirilmezse) G-8’ler, aşırılık, terörizm, uluslararası suçlar, yasa dışı göç gibi ya yaşamsal sorunlarda artışlarla yüz yüze geleceklerdir. 

Bölgeyle ilgili mevcut durumu yansıtan istatistikler çok kötü boyuttadır; 22 Arap ülkesinin ükesinin GSH’ları toplamı, İspanya’nınkinden azdır. Yetişkin Arapların %40’ı (65 milyon kişi) okuma-yazma bilmemekte, kadınlar bu sayının üçte ikisini oluşturmaktadır. 2010’da 50 milyon, 2020’de ise 100 milyon genç iş hayatına 
girecektir. Bunun için her yıl en az 6 milyon yeni istihdam yaratılması gerekmektedir. Bölgedeki işsizlik oranı kalıcı olursa 2010’da 25 milyon işsiz olacaktır. Bölge halkının sadece %6.1’i internet kullanabilmektedir. Bu, dünyadaki diğer bölgelerin tümünden kötüdür. Kadınların parlamentodaki temsil oranı sadece %5.3’dür. 

Gençlerin %51’i dışarıya göç etmek istemektedir. Bölgedeki nüfusun üçte birinden fazlası günde 2 doların altında gelirle yaşamaktadır. Yaşam koşullarını geliştirebilmek için, mevcut ekonomik büyüme hızının (%3) iki katına çıkarılması gerekmektedir. Mevcut koşullar sürerse; İşsiz, eğitimsiz ve yoksul nüfus, her yıl 
artacaktır. Bu durum, bölgenin istikrarına ve G-8 ülkelerinin ortak çıkarlarına karşı doğrudan tehdit oluşturacaktır. 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

1 Beril Dedeoğlu, Orta Doğu Üzerine Notlar, Derin Yayınları, Istanbul 2002, s. 1. 
2 İrina Zvyagelskaya, “What Strategy for the Greater Middle East? (A Russian Perspective)”, What Strategy for the Greater Middle East, 
   Mıchael Stürmer Steven Sımon Irına Zvyagelskaya, The Centre for European Policy Studies (CEPS), ESF Workıng Paper No. 15, European 
   Security Forum, 1 December 2003, s.17.18 
3 Çağrı Erhan, “Ortadaki Büyük Oyun”, Cumhuriyet Gazetesi, 22-25 Haziran 2004 
4 Murat Yetkin “Zalmay Halilzad: Atatürk farkı”Radikal gazetesi 7 Nisan 2004 
   http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=112438 
5 Mehmet Altan, “Devlet mi İslam, toplum mu?” Sabah Gazetesi, 05 04-2004  
  http://arsiv.sabah.com.tr/2004/04/24/yaz71-40-111-20040405.html,erişim:01.02.2008 
6 “Ilımlı İslam’ Sözü Erdoğan’ı Kızdırdı” Radikal Gazetesi 14 Haziran 2004 
  http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=119335 
7 Oral Sander, Siyasi Tarih: 1918–1994, İmge Kitabevi, 12. Baskı, Ankara, s.201-204. 
8 Çağrı Erhan, “ABD ve NATO İle İlişkiler” Baskın Oran (Ed), Türk Dış Politikası Cilt: I, ss.528–529. 
9 Sedat Laçiner, Irak Küresel Meydan Savaşı ve Türkiye, Roma Yayınları Ankara:2004, s.205 
10 İdris Bal ve Ayfer Selamoğlu, “Büyük Ortadoğu Projesi: ABD, AB, Türkiye ve Bölge” Demokrasi Platformu Dergisi, Cilt.1, Sayı.1, 2005.s.118 
11 Emin Demirel, Dünya’da Terör, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2003, ss.17114. 
12 M.Akif Kayapınar, “Büyük Ortadoğu Kurtlar Sofrasında”, Küresel Güçler, Fatma Sel Turhan (haz.), Küre Yayınları, İstanbul, 2005, s.95 
13 Ayrıntılıbilgi için bkz. Kemal İnat, ABD’ninHaydut Devletleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2004. 
14 Kemal İnat, “Irak: Uluslararası Hukukun Sonu Mu?, K.İnat, B.Duran ve M.Ataman (ed.), Dünya Çatışma Bölgeleri, Nobel Yayınları, Ankara, 
    2004, s.208 
15 JFQ Forum : The Greater Middle East, Joint Forces Quarterly(JFQ), 1995 Autumn Vol: 9, s: 31-69. 
     http://www.dtic.mil/doctrine/jel/jfq_pubs/autumn95.htm#top, http://www.dtic.mil/doctrine/jel/jfq_pubs/1109.pdf,  Erişim:23.03.2007 
16 Condoleezza Rice, “Transforming The Middle East”, The Washington Post, 7 Ağustos 2003 
    http://www.washingtonpost.com/ac2/wp-Transforming+The+Middle+East+Condoleezza+Rice+2003 11&y=10 
17 R. Nicholas Burns,, “The New NATO and the Greater Middle East”, Conference on NATO and the Greater Middle East; 
    Prague, Czech Republic, October 19, 2003, 
    http://nato.usmission.gov/ambassador/2003/s031019a.htm, erişim:22.10.2007 
18 Arab Human Development Report 2002, 
    http://www.undp.org/arabstates/ahdr2002.shtml, 13.03.2007 


6. CI BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder