GELECEĞİN SÜPER GÜCÜ ÇİN
Dr. Atilla SANDIKLI.
. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı.
Özet:
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra küreselleşme dünya ekonomisinde ve
siyasetinde yeni bir vizyonun oluşmasına ve yeni yapıların ortaya çıkmasına
neden oldu. Bu değişimi zamanında sezen ve önlemlerini alan Çin; sahip
olduğu tarihi, kültürel ve sosyo-ekonomik potansiyelini harekete geçirdi ve
yükselişe başladı. Bu makalede, Çin ekonomisi tarihsel perspektifte mercek
altına alınacak. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönem detaylı irdelenecek.
Ayrıca, ekonomik büyümeye paralel olarak Çin dış politikasındaki yükselen
hareketlilik izah edilmeye çalışılacak.
GİRİŞ
Çin zengin tarihi, özgün uygarlık yapısı, dünyanın en kalabalık nüfusu ve
son yıllarda hızla gelişen ekonomisiyle dikkatlerin üzerinde odaklandığı bir
ülke olmuştur. 19. Yüzyılın başlarına kadar dünyanın diğer bölgelerine göre
oldukça gelişmiş bir ülke olan Çin, batıdaki sanayileşme devrimi sonrasında
Avrupalı devletlerin yakaladığı teknolojik gelişim ve deniz aşırı ticaret
karşısında duramamış ve değişime ayak uyduramayarak hızlı bir çöküş
süreci yaşamıştır. Batılı devletler, Rusya ve Japonya ile yaşanan savaşlar
sonucunda bazı topraklarını kaybetmiş, sömürgeci ve emperyalist devletlerin
hedefi durumuna gelmiştir. Dünya güç dengesinde İngiltere, Almanya,
Japonya, Rusya ve daha sonra ABD gibi güçler ön plana çıkarken Çin geri
planda kalmıştır.
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra küreselleşme dünya ekonomisinde
ve siyasetinde yeni bir vizyonun oluşmasına ve yeni yapıların ortaya
çıkmasına neden oldu. Bu değişimi zamanında sezen ve önlemlerini alan Çin
sahip olduğu tarihi, kültürel ve sosyo-ekonomik potansiyelini harekete
geçirdi ve yükselişe başladı. “Çin bir gün uyanırsa bu gelişme dünyayı
sarsabilir” deyişine uygun olarak uluslararası ilişkiler literatüründe “devin
uyanışı”, “ejderhanın tırnaklarını bilemesi” ve “yeni bir süper gücün ortaya
çıkması” gibi ifadelerin kullanılmasına neden oldu.
Gerçekten dünya ekonomi tarihinde çeyrek yüzyıl içinde hiçbir ülke Çin
kadar hızlı büyüyemedi. Vatandaşlarının yaşam standardını bu kadar hızla
yükseltemedi. Çin Soğuk Savaş sonrasında mevcut kapasitesini ve
küreselleşmenin sağladığı imkânları gerçekçi ve akılcı bir şekilde
değerlendirdi. Tutucu ve kalıplaşmış politikaları bir tarafa bıraktı. Değişen
koşullarda sahip olduğu özelliklerden azami faydalanacak şekilde yeni
politikalar belirledi ve bunları başarıyla uyguladı. Bu sayede Çin, sadece
uluslararası ticaret ve yatırımda değil, küresel jeopolitik rollerin
belirlenmesinde, enerji güvenliği ve çevre kirliliği senaryolarında, yeni
toplum mühendisliği çabalarında dünyamızın dengelerini temelden
etkilemeye başladı. Çin’in başarısının sırrı neydi? Böylesine büyük bir
atılımı hangi politikalar ile gerçekleştirdi? Dünya güç merkezlerinin bu
gelişmeyi engellemeye yönelik politikalarını nasıl önledi? Gelecekte Çin’in
karşılaşabileceği senaryolar nelerdir? Çin bunların üstesinden gelebilecek
mi? Çin’in bu başarısından örnek alabileceğimiz uygulamalar nelerdir?
1. SANAYİ DEVRİMİ ÖNCESİ VE SONRASI ÇİN
Sanayi devrimi öncesinde Çin o günkü koşullarda gelişmiş üretim yeteneği
ve kalitesiyle gerek bölge ülkeleri ve gerekse etkileşimde bulunulan diğer
ülkeler arasında seçkin bir yere sahipti. Çin malları kalitesiyle ve yaygınlığı
ile bütün pazarlarda aranılan ve tercih edilen mallardı. İpek, porselen, kâğıt,
baharat ve değerli taşlar bunlardan bazılarıydı. Bu malların üretim
yerlerinden talep edilen yerlere ulaştırılması “İpek Yolu”1 ve “Baharat
Yolu”2 gibi önemli tarihi ticaret yollarının oluşturulmasına neden olmuştu.
Bu ticaret yolları üzerinden geçtiği ülkelerin ekonomilerine de olumlu
yansımış, yollar üzerindeki şehirlerin ve limanların gelişmesine katkı
yapmıştı.
Çin 1700 yılında dünya GSYH’nın tek başına %23.1’ini
gerçekleştirirken, Avrupa’nın tamamı %23.3’ünü, Rusya %3.2’sini, Japonya
%4.5’ini gerçekleştiriyordu. O tarihlerde Çin önemli bir ekonomik güçtü.
Deniz ticaretinin geliştiği yıllarda, ticaretin gelişmesine paralel olarak bu
oranlarda önemli değişiklikler yaşandı. Örneğin 1820 yılında Çin’in dünya
GSYİH içindeki payı %32.4’e yükseldi. Aynı yıl Avrupa’nın payı %26.6,
Rusya’nın %4.8, Japonya’nın %3 ve ABD’nin %1.8’di.3
Müteakip yıllarda Çin’in dünya üretimindeki payı hızla düşmeye başladı.
Buna karşılık sanayi devrimi sonrasında sanayileşen Avrupa’nın ve
ABD’nin payları o oranda atış gösterdi. 1890’da Çin’in dünya GSYİH
içindeki payı %13.2’ye düştü, Avrupa’nın payı %40.3’e, ABD’nin payı
%13.8’e yükseldi. Rusya’nın payı %6.3 ve Japonya’nın payı %2.5’ler
düzeyindeydi. Bu düşüş sonraki yıllarda da devam etti. Yaşanan savaşlar
sonrasında Çin’in payı 1952’de %5.2 ile dibe vurdu. Bu tarihte ABD’nin
payı %23.4’e yükselirken Avrupa’nın payı %29.7’ye düştü.4
2. MAO DÖNEMİ “PLANLI EKONOMİ”
Komünist Partisi, 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra tüm
sistemi kendi ideolojisine göre şekillendirdi. Çin’de 1949 sonrasında iki
farklı ekonomik kalkınma politikası uygulandı. Mao döneminde (1949–
1976) uygulanan yüksek düzeyde merkeziyetçiliğe dayanan “Planlı
Ekonomi” ve Deng döneminde uygulanmaya başlanan dışa açılma ve reform
politikası sonucu geliştirilen “Çin Tarzı Sosyalist Piyasa Ekonomisi”.5
1950’lerden itibaren uygulamaya konulan yüksek düzeyde
merkeziyetçiliğe dayanan planlı ekonomide ülkenin mali ve maddi
kaynakları ile teknolojik gücü önemli projelere tahsis edildi ve kaynakların
akılcı dağıtımı sağlandı. Bölgesel ekonomiler arasında yeniden denge
kurularak sanayileşme için temel oluşturuldu. 1949’dan 1956’ya kadar olan
dönem içinde sosyalist dönüşüm büyük ölçüde gerçekleştirildi.6 1957–1966
arası sosyalist yapılanma tamamlandı. Mayıs 1966’da başlayıp Ekim
1976’da son bulan ve ülke ekonomisinde ciddi başarısızlıklara ve tahrip
edici kayıplara yol açan “Kültür Devrimi”7 döneminde ise, diğer alanlarda
olduğu gibi ekonomi alanında da çok yanlış uygulamalar oldu. Ekonomik
kalkınmanın kapsamının sürekli genişlemesi ve ekonomik yapının giderek
daha karmaşık bir hale gelmesi ekonomik sistemin kusurlarını ortaya çıkardı.
3. DENG DÖNEMİ “ÇİN TARZI SOSYALİST PİYASA EKONOMİSİ”
Mao’nun 1976’da ölmesini müteakip Kültür Devrimine son verildi. Çünkü
1978’de Çin’in dünya üretimindeki payı %5’lere düşmüştü. Kısa süren
iktidar mücadelesinden sonra Deng Xioaping yönetime geldi. Deng, tarım
komünleri, materyal denge planlaması, sadece iç üretimdeki boşlukları
doldurmak için yapılan dış ticaret ve fiyat kontrolü gibi Stalinist temeller
üzerine kurulu ekonomi politikalarını reddetti.8 Çin’in aşması gereken en
önemli probleminin “ekonomik gelişme” olduğu belirtildi.9
Reform, ilk önce taşrada başladı. Kırsal kalkınmadaki başarılı
uygulamalar,10 bütün ekonomik sistemin yeniden yapılandırılması kararı için
olumlu koşullar yarattı ve deneyim kazandırdı. Ekim 1984’te Çin Komünist
Partisi (ÇKP) 12. Merkez Komitesi Toplantısında Ekonomik Sistemin
Yeniden Yapılandırılması Kararı alındı11 ve Ekonomik sistemde kentsel
merkezli aşamaya geçildi. Mülkiyet yapısında değişiklik yapıldı. Fiyat
reformu uygulandı ve piyasa sistemi geliştirildi. Bir dizi reforma başlandı:
Planlama, kamu maliyesi ve bankacılık sistemlerinde reformların
uygulanması ve makro-ekonomik yönetimin aşamalı olarak en işlevsel hale
getirilmesi. Doğrudan planlamaya dayalı yönetimin kapsamının daraltılması,
piyasanın belirleyici rolünün buna uygun olarak güçlendirilmesi. Çin’in dış
ticaretinin uluslararası uygulamalar ve Çin’in somut durumuna uygun olarak
sürdürülmesi. İhracat sübvansiyonları ve ithalat vergilerinin kaldırılması,
ticari mallara ilişkin kotalar ve lisans zorunluluklarının önemli ölçüde
azaltılmış olması ve zorunlu ithalat ve ihracat planlamasına son verilmesi.
Gelir dağıtım sisteminin ıslah edilmesi, “Herkese çalışmasına göre” ilkesinin
korunmasıyla birlikte, çok çeşitli gelir dağıtımı biçimleri kullanılması. Bu
reformlar sosyalist piyasa ekonomisi sisteminin oluşturulmasının önünü açtı.
Mart 1993’te toplanan 8.Ulusal Halk Kongresinin Birinci toplantısında
kabul edilen anayasa değişikliği ile “Çin Tarzı Sosyalist Piyasa
Ekonomisi”nin uygulanması anayasal güvence altına alındı. Kasım 1993’te
ÇKP 14. Merkez Komitesinin 3. toplantısında “Çin’in Çin Tarzı Sosyalist
Pazar Ekonomisi, temel sosyalist sistem ile yakından bağlantılıdır”, başka bir
deyişle “devlet tarafından makro düzeyde kontrol edilen piyasa, kaynakların
tahsisi için temel araç işlevi görecektir” şeklinde karar alındı.12 Bu yaklaşım
Çin’in ekonomik yapısal reformu için genel plan ve eylem programı oldu.
Bu kararda beş ana reform alanı belirlendi: devlete ait şirketlerin anonim
şirket haline getirilmesi, finansal sistem reformunun tamamlanması, mali
reform yapılması, yatırım ve ticaret sisteminin geliştirilmesi.
Faydacı bir yaklaşımın benimsendiği bu dönemde, ekonomi politikaları,
somut veriler temel alınarak uygulanmış ve bütün ülke için tek bir program
yerine her coğrafi bölge ve ekonomik sektör için kendi koşullarına uygun
programlar hazırlanmıştır. Bu dönemin bir diğer özelliği ise yabancı sermaye
girişleri ve dış ticaret önem kazanmaya başlamasıdır. Yine bu dönemde bazı
mal ve hizmetlerde piyasa kuralları işlemiş ve ikili bir fiyatlandırma sistemi
oluşturulmuştur. Tüm dünyada uygulandığı üzere, kısıtlamalar kaldırılmış ve
tüm fiyatlar piyasa koşularına göre serbestçe belirlenmeye başlanmıştır. Bu
dönemde gündeme gelen bir diğer gelişme ise, gerek kamu kökenli
işletmeleri finanse etmek, gerekse uygulanan serbest piyasa ekonomisinin
gereği olarak ortaya çıkan artı değeri vergilendirmek amacıyla bir bankacılık
sisteminin kurulması arayışı başlamıştır. 1995 yılına gelindiğinde Çin’in
dünya üretimindeki payı ikiye katlanmış ve %10,9’a yükselmişti. Uyuyan
dev uyanmış ve tırnaklarını bilemeğe başlamıştı.
4. BÜYÜMENİN YAVAŞLAMASI VE DEFLÂSYON
1997–2002 yılları arasında ise büyümede yavaşlama ve buna bağlı olarak
fiyatlarda durgunluk yaşandı. Büyümedeki yavaşlamanın arkasında pek çok
karmaşık neden olsa da, asıl neden verimsizlik veya teknolojik başarısızlıktı.
Reform ve kalkınma süreci başladığında kamu iktisadi teşekkülleri ile özel
teşebbüsler arasındaki verimlilik/teknoloji farkları çok fazla değildi. Buna
bağlı olarak bu dönemde yapılan desteklemeler kamu iktisadi teşekküllerinin
faaliyetlerini sürdürebilmeleri için yeterli oldu. Ancak geçen zamanla
birlikte bu ikisi arasındaki farklar derinleşti ve sonuçta kamu iktisadi
teşekkülleri kaybeden taraf oldu. Kamu iktisadi teşekkülleri artık sadece
devletin mali destekleri ve düşük faizli banka kredileri ile ayakta kalabilir
hale geldi.
Bu dönemde kamu iktisadi teşekküllerinin finansal pozisyonları kötüleşti
ve karlılık oranları da azaldı. Kamu iktisadi teşekküllerindeki karlılık
oranları 1987’de %8’lerden, 1994’te %2’lere düştü. 1996’nın ilk çeyreğinde
ise, kamu iktisadi teşekkülleri ilk defa bir bütün olarak zarar etti.13 Bankalar
açısından geri dönmeyen krediler büyük bir miktara ulaştı. Yüksek borç
oranlarının sebebi, ekonominin büyüme hızının azalmasıyla birlikte,
işletmelerin borçlarını ödemede zorlanmalarıydı. Bu nedenle, bankalar geri
ödeme dönemlerini uzatmayı veya yeni krediler sağlamayı reddettiğinde
işletmeler iflasla karşı karşıya kalıyorlardı.
Çin’in oldukça geri üretim teknolojisine sahip olması yerel yönetimleri
bu teknolojik açığı kapatmak için öncelikli strateji olarak, dış yatırımları
çekmeye zorladı. Bu nedenle yapılan teşvikler ise ülkede aşırı kapasite
fazlasının oluşmasına neden oldu ve sonuçta büyüme hızları düştü. 1996 ve
1997 yıllarında ortaya çıkan bu sorun, hem ülke içi talep hem de krizin
yarattığı dış talep eksikliğiyle daha da arttı. Kapasite fazlasının bir başka
nedeni; 1991’den beri ülke içi tasarruf oranının %500 artması ve fiyatlar
üzerinde sürekli düşürücü baskı yapmasıydı. Bunun sonucu olarak deflasyon
sorununu gündeme geldi. Deflasyonist ortam kârları eriterek yatırımları
azalttı ve doğal olarak da büyümeyi yavaşlattı.14
1997’de benimsenen “büyük olanı tut, küçüğü bırak” politikası
çerçevesinde verimsiz olan küçük kamu işletmeleri özelleştirildi, büyük
olanlar ise ekonomideki ağırlıklarına bağlı olarak devletin idaresinde
kalmaya devam etti. Bu uygulamayla Çin, eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin
toplu özelleştirme deneyimlerinden kesin biçimde ayrılır ve sonuçlar Çin’in
başarısı olarak nitelendirilebilir.15 Çin’in söz konusu uygulamalarında,
dünyada esen küreselleşme rüzgârları, dünya ölçeğindeki ekonomik
gelişmeler ve krizlerin de etkisi büyüktür.
5. EKONOMİDE AŞIRI ISINMA VE SOĞUTMA ÇABALARI
2003 yılından sonra ise ekonomide aşırı ısınma eğilimleri görülmeye
başlandı. “Ekonomide aşırı ısınma” kavramı, talep fazlasının olduğu ve bu
talebin enflasyonist baskı yarattığı durumda kullanılır. Ancak, Çin’de arz-
talep eş zamanlı arttığı için sorun fiyat artışları olmaktan çıkmış, bunun
yerine yatırımlardaki aşırı artışlar endişe verici boyutlara gelmişti. Bu
dönemdeki yatırım artışlarının nedeni ise, devlet denetiminde olan
bankaların verimli kredi dağıtamamalarıydı. Çin’de bankacılık sektörü %100
devlete aittir. Kaynak ise vatandaşların tasarruflarıdır ve kredilerin tamamı
kamu iktisadi teşekküllerine gitmektedir. Burada batık krediler toplamın
yaklaşık olarak %50’sini oluşturmaktaydı. Bu özellikteki bir ortamda
şirketler kâr edemedikleri durumlarda bile büyümeye ve işlemlerini ucuz
kredilerle finanse etmeye devam ettiler.16
Çin ekonomisinin bu aşamasına egemen olan “ekonomiyi soğutma”
çabası, sözü edilen bu batık krediler ve oluşan getiri (rant) ekonomisini
önlemek için gündeme geldi. Nitekim 2004 yılında Başbakan Jiabao
ekonomiyi soğutmak için güçlü tedbirler alınması gerektiğini vurguladı.
Başbakanın uyarısının ardından banka kredilerine sınırlandırmalar ve yatırım
projelerine de daha sıkı denetimler getirildi. Buna bağlı olarak, firmalar
üretim yapabilmek için daha az borç, daha fazla öz sermaye kullanmak
zorunda kaldı. Bu amaçla mali disiplin uygulaması ve değer artırma
(revalüasyon) gündeme getirildi.17
6. YÜKSELEN ÇİN EKONOMİSİ VE YENİ SÜPER GÜCÜN DOĞUŞU
Alınan önlemlerle birlikte Çin, ekonomide aşırı-ısınma eğiliminden çıkmayı
başladı. İzleyen yıllarda ekonomi ortalama %9 büyüme oranlarını yakaladı.
Sırasıyla 2003 yılında %9.3, 2004’te 9.2,18 2005’de 9.9, 2006’da 10.7,
2007’de ise 11.4’lük19 büyüme oranlarına ulaştı. Bu dönemde dünya
ortalaması yüzde 5’ler civarında büyürken, Çin ekonomisi ortalama yüzde
10’lar civarında büyüdü. GSYİH’sı satın alma gücü paritesine göre 12
trilyon doları geçti ve yarattığı bu değer ile ABD’nin ardından dünyanın
ikinci büyük ekonomisi durumuna geldi. Reel kurlara göre ise 3 trilyon dolar
civarındaki GSYİH ile Çin, ABD ve Japonya’nın ardından dünyanın üçüncü
büyük ekonomik gücü oldu.20
Çin, dış yatırımlar ve ithalat açısından, dışa bağlı bir ülke olmasına karşın
dünyada bütçesi fazla veren nadir ülkelerden birisidir. 260 milyar dolara
yakın dış ticaret fazlası vardır. Çin, ABD ve Almanya’dan sonra dünyanın
üçüncü büyük tüccar ülkesi olmuştur. Dış ticareti 1970’lerin sonunda 20
milyar dolar iken 2000’de 475 milyar, 2006 sonunda da 1,760 milyar ve
2007’de 2.170 milyar dolara21 yükselmiştir. Çin'in dış ticaret hacmi, altı
yıldır üst üste %20 oranında artış göstermiştir. Sadece ucuz mal ve ürün
ihracı değil yüksek teknoloji ürünleri de satmaya başlamıştır. 1978’de
neredeyse hiç doğrudan yabancı sermaye yok iken 2005’de yıllık 70 milyar
dolarlık doğrudan yabancı sermaye eşiğini aşmıştır.22 Çin Devlet Konseyi
Endüstri ve Ticaret İdaresi (SAFIC) tarafında yapılan son açıklamalara göre,
Çin son 30 yılda 2.11 trilyon dolar dış yatırım almıştır. Yatırımlar her yıl
yüzde 25 oranında artış göstermiştir. Döviz rezervleri ise 1,500 milyar doları aşmıştır.23
Uluslararası Para Fonu’na ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olan Çin’de,
halen 450.000’in üzerinde yabancı şirket faaliyet göstermektedir. Bunlar
Çin’in toplam ihracatının yarıdan fazlasını gerçekleştirmektedir. Uluslararası
yatırımların son üç yılda neredeyse yarıdan fazla azaldığı, dünya
ekonomisinin gerilediği dikkate alındığında, Çin’in bu performansı
gerçekten de etkileyicidir.
OECD’de yapılan projeksiyonlar, halen satın alma gücü paritesine göre
dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olan bu ülkenin 2020’ye kadar «yeni
ekonomik süper güç» olabileceğini ortaya koymaktadır. Goldman Sachs’ın
bir çalışmasında, çok ciddi bir siyasi-ekonomik bunalım, ya da doğal felaket
çıkmaması ve büyümesini sürdürülebilir kılınması durumunda, Çin’in
2050’de $44 trilyonluk GSMH büyüklüğüne ulaşacağını ve ABD’yi geride
bırakacağını öngörmektedir.
7. ÇİN’İN DIŞ POLİTİKASI
Çin Yükselen ekonomik gücüne rağmen askeri ve siyasi olarak bir süper güç
olmadığının farkındadır. Bu nedenle dış politikada büyük ve iddialı
söylemlerde bulunmamaya özen göstermektedir. Yeterli gücü oluşturuncaya
kadar revizyonist bir dış politikadan daha çok statükonun korunmasına
yönelik “Barış içinde bir arada yaşama” ilkesine dayanan barışçı bir dış
politika takip etmektedir. Barış içinde bir arada yaşamak için 5 koşulun
gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Diğer ülkelerin egemenlik ve
toprak bütünlüklerine saygı, mütekabiliyete dayalı olarak saldırmazlık, başka
devletlerin iç işlerine karışmama, eşitlik ve karşılıklı fayda.24 Bu politika
sayesinde kendine, gelişme için güvenli bir dış politika ortamı oluşturmayı,
gereksiz gerginlik ve çatışmalardan kaçınarak ekonomik olarak büyümeyi ve
dünyaya açılmayı hedeflemektedir. İç istikrarın temini, Tibet, doğu
Türkistan gibi hassas sorunlarına dışarıdan müdahalelerin engellenmesi
maksadıyla, devletlerin iç işlerine karışılmamasını, ülkelerin egemenliklerine
ve toprak bütünlüklerine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Uluslararası sorunların eşitlik ve karşılıklı fayda ilkesi doğrultusunda barışçı
bir yöntemle çözümlenmesini öngörmektedir. Barışçı bir dış politika ve aşırı
söylemlerden kaçınmak suretiyle diğer güçleri rahatsız etmeden hedefleri
doğrultusunda ilerlemeye devam etmektedir.
Çin eşitlik ve karşılıklı fayda ilkesi kapsamında büyük güçlerle ilişkilerini
geliştirerek bu güçlerin, Çin’in hızlı gelişmesini engellemeye yönelik
girişimlerini önlemeye gayret sarf etmektedir. Küresel düzeyde Rusya, ABD
ve AB ile stratejik ilişkiler kurmakta,25 Asya Pasifik bölgesinde Japonya,
ASEAN ve APEC26; doğuda Şangay İşbirliği Örgütü27 ile bölgesel barış kuşağı oluşturmaya çalışmaktadır.
Çin’in dış politikada bazı hedeflerini gerçekleştirebilmek için bazı
revizyonist politikalar da takip ettiği görülmektedir. Ancak bu politikaları
uygularken dahi barışçı yaklaşımları esas almıştır. Özellikle “tek ülke, iki
sistem” politikası28 Hong Kong ve dört yüz yıllık Portekiz sömürgesi
Macau’yu ülke sınırları içine katmıştır. Özel idare bölgesi ve yapısal
özerkliğe sahip bu bölgeler kendi yasalarını uygulamaya devam etmekte,
toplumsal ve iktisadi yaşam tarzlarını değiştirmemektedirler. Ayrıca bu
bölgeler diğer uluslar, örgütler ve kurumlarla ikili anlaşmalar
imzalayabilmektedirler. Bu iki gelişmiş bölgenin Çin’e bağlanmasının
büyük sorunlara neden olacağı senaryoları tutmamış, tek ülke iki sistem
politikası başarılı sonuçlar vermiştir. Bu gelişme Çin ekonomisine ve
vizyonuna çok büyük katkı sağlamıştır. Çin gelecekte Tayvan sorununun29
da benzer sistemle çözümlenmesini arzu etmektedir.
Ekonominin hızla gelişmesine paralel olarak Çin’in enerji ihtiyacı hızla
artmaktadır. Çin günlük 7 milyon varil olan petrol tüketiminin yarısını ithal
etmek durumundadır. Petrol ithalatının %60’ını Ortadoğu’dan
yapmaktadır.30 ABD’nin Ortadoğu’ya yerleşmesi ve petrol ve doğalgaz
kaynakları ve bunların ulaşım yollarını kontrol etmesi Çin’i rahatsız
etmektedir.31 Artan enerji ve Ortadoğu bağımlılığını azaltmak için Çin
kaynak ülkeleri çeşitlendirmeye çalışmakta, bu kapsamda Orta Asya, 32
Afrika 33 ve Latin Amerika’da 34 çeşitli ülkelerle anlaşmalar yapmaktadır.
Çin’in yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da enerji yatırımları artmaktadır.
Orta Asya ile petrol boru hatları bağlantıları gerçekleştirerek, bu hatlara
İran’ı da dâhil ederek Hürmüz ve Malacca boğazlarından geçmek zorunda
olan deniz ulaşım yollarının hassasiyetini asgariye indirmeye çalışmaktadır.
Ayrıca deniz aşırı menfaatlerini ve deniz ticaret yollarının emniyetini
sağlamak için deniz kuvvetlerini yeniden yapılandırmaktadır.
Tibet ve Doğu Türkistan’ın ayrılıkçı girişimleriyle ilgili parçalanma;
Tayvan’ın Çin’e bağlaması ile ilgili savaş; denizdeki petrol ve doğalgaz
kaynaklarının paylaşımı konusunda komşu ülkelerle çatışma ve deniz ticaret
yollarının kontrolü konusunda ABD ile gerilim senaryolarına rağmen, Çin
barış ve istikrar içinde gelişmeye devam etmektedir. Yeterli güce ulaşıncaya
kadar da mevcut stratejilerini ve politikalarını uygulamaya devam edecektir.
SONUÇ
Çin’in ekonomik başarısı büyük ölçüde istikrarlı hükümetlere; sabırlı
stratejik planlamaya; yüksek tasarruf ve yatırım oranlarına; dinamik (devlet
destekli) ticaret, yatırım ve sanayi politikalarına; enflasyonun ve kamu
açıklarının kontrolüne ağırlık veren makroekonomik politikalara, aile
bağlarına dayalı disiplinli iş ve ahlak anlayışına dayanmaktadır. Bu haliyle,
Washington Konsensüsü’nün cenderesinden çıkmak isteyen birçok gelişme
yolundaki ülkeye alternatif kalkınma modeli ile ilham kaynağı olmaktadır.
Başbakan Wen Jiabao Ulusal Halk Kongresi’nin açılışında yaptığı
konuşmada “artık ekonomik büyüme modelimizi değiştirme zamanı geldi”
demiştir. Bu açıklamada; büyümenin zengin-yoksul ayrımını derinleştirdiği,
toplumda gerilimlere yol açtığı, enerji güvenliği ve ekolojik tahribat
nedenleriyle Çin’e ağır maliyetler getirdiği belirtilmekte, “ne pahasına olursa
olsun büyüme” anlayışının terk edileceği mesajı verilmektedir. Son aylarda
Çinli ekonomistler de “dengeli kalkınma”, “büyümenin kalitesinin
iyileştirilmesi” ve “ekonomik toplum” gibi kavramları sık sık kullanmaya
başlamışlardır. Çin mucizesinin devamının ancak ve ancak büyümenin
kalitesini arttırmakla mümkün olacağı genel kabul görmektedir.
KAYNAKÇA
“ABD’de durgunluk korkusu, Çin ekonomisi ise uçuyor.” Radikal Gazetesi.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=245421.
“Çin’de dış ticaret Hacmi 2 trilyon doları aştı.” Erişim tarihi 24.03.2008.
http://turkish.cri.cn/281/2008/01/11/1@86499.htm.
“IMF’nin Raporu Ümit Verdi.” Radikal Gazetesi, 20.04.2007. Erişim tarihi
25.03.2008. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218930.
Altuğ, Yılmaz. Çin Sorunu. İstanbul: Otağ Yayınları, 1977.
Arısoy, Ebru, Güzin Bayar, Burak Soranlar. “Asya’nın Devi: Çin Halk
Cumhuriyeti.” Dış Ticaret Dergisi 32 (2004): 1-17.
Chen, Qimao. “Çin’in Güvenlik Anlayışı ve Politikası.” içinde Geleceğin
Süper Gücü Çin. Editörler Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul:
TASAM Yayınları, Mayıs 2005.
Çakıroğlu, Deniz. Çin Ülke Profili. DGEME Yayını, 2006.
Ekrem, Nuraniye Hidayet. Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası. Ankara:
ASAM Yayınları, 2003.
Energy Policy Act 2005, Section 1837: National Security Review of
International Energy Reguİrements. The U.S. Department of Energy,
February 2006.
Erişim tarihi 24.03.2008. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0pek_Yolu
Erişim tarihi 24.03.2008. http://tr.wikipedia.org/wiki/Baharat_Yolu.
Erişim tarihi 24.03.2008.
http://www.bahcesehir.edu.tr/UserFiles/bulten/asyadagundem003.pdf,
Erişim tarihi 24.03.2008. http://www.chinaability.com/FDI.htm.
Erişim tarihi 24.03.2008. http://www.chinaability.com/reserves.htm.
Gökçe, Deniz ve Metin Ercan. “Çin, Türkiye ve Dünya.” Karizma-Üç Aylık Düşünce Dergisi 23 İstanbul (2005).
Gökçe, Deniz. Çin Latin Amerika’da.” Akşam, 13.01.2006.
Kızıltan, Alaattin. “Tek Kutuplu Bir Dünyada Çin Halk Cumhuriyeti’nin
Süper Güç Olabilirliği.” C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt 5 Sayı 1.
Öğütçü, Mehmet. Yükselen Asya. İstanbul: İmge Kitabevi Yayıncılık, 1998.
Sandıklı, Atilla ve İlhan Güllü. “Gelişen Çin Ekonomisi ve Türk Dış
Ticaretine Etkileri.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. Editörler Atilla
Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2005.
Sandıklı, Atilla ve İlhan Güllü. “Küreselleşme Sürecinde Çin Ekonomisinin
gelişimi ve Türkiye İçin Alınacak Dersler.” içinde Geleceğin Süper Gücü
Çin. Editörler Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM
Yayınları, Mayıs 2005.
Sandıklı, Atilla ve İlhan Güllü. “Küreselleşme ve Bölgeselleşme Sürecinde
Güney Asya ve Pasifik Bölgesi.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin.
Editörler Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları,
Mayıs 2005.
Saray, Mehmet Ozan ve Levent Gökdemir. “Çin Ekonomisinin Büyüme
Aşamaları, (1978-2005),” Journal of Yasar University Cilt 2 Sayı 7
(2007): 5, Erişim tarihi 24.03.2008.
http://joy.yasar.edu.tr/makale/no7_vol2/04_saray_gokdemir.pdf.
Shi, Qin. Çin. Pekin: Yeni Yıldız Yayınevi, 1997.
Katsuji Nakagane, Soe Reform and Privatization in China A Note on
Several Theoratical and Empirical Issues, (University of Tokyo, Kasım
2000), Erişim tarihi 24.03 2008, http://www.cirje.e.u-
tokyo.ac.jp/research/dp/2000/2000cf95.pdf.
Teletar, Gökhan. “Şangay İşbirliği Örgütü,: 21 Yüzyılın Bölgesel/Global
Çekim Merkezi.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. Editörler Atilla
Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2005.
The Development-Oriented Poverty Reduction Program for Rural China.
Beijing: Information Office of the State Council People’s Republic of
China, February 2001.
The One-China Principle and the Taiwan Issue. The Taiwan Affairs
Office&the Beijing: Information Office of the State Council People’s
Republic of China, February 2000.
Uğrasız, Bülent. “Çin’in Hazar ve Orta Asya Bölgesine yönelik Politikaları.”
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 4 Sayı 3
(2002). Erişim Tarihi: 24.03.2008.
http://www.sbe.deu.edu.tr/yayinlar/dergi/2002sayi3PDF/ugrasiz.pdf.
Üngör, Çağdaş. “Büyük Orta Doğu ve Çin.” Stratejik Öngörü 2. İstanbul: TASAM Yayınları, (2004).
Üngör, Çağdaş. “Çin’in Tek Ülke İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong
ve Macau.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. Editörler Atilla Sandıklı
ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2005; Stratejik
Öngörü 1. İstanbul: TASAM Yayınları, (Mayıs 2004).
DİPNOTLAR;
1 “İpek Yolu,” Erişim tarihi 24.03.2008,
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0pek_Yolu.
2 “Baharat Yolu,” Erişim tarihi 24.03.2008,
http://tr.wikipedia.org/wiki/Baharat_Yolu.
3 Alaattin Kızıltan, “Tek Kutuplu Bir Dünyada Çin Halk Cumhuriyeti’nin Süper Güç Olabilirliği,” C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt 5 Sayı 1: 47,
http://eskidergi.cumhuriyet.edu.tr/makale/858.pdf. Erişim tarihi 24.03.2008,
4 Kızıltan, “Tek Kutuplu Bir Dünyada,” 47.
5 Deniz Çakıroğlu, Çin Ülke Profili (DGEME Yayını, 2006).
6 Yılmaz Altuğ, Çin Sorunu (İstanbul: Otağ Yayınları, 1977), 195.
7 Qin Shi, Çin (Pekin:Yeni Yıldız Yayınevi, 1997), 90-92.
8 Mehmet Öğütçü, Yükselen Asya (İstanbul: İmge Kitabevi Yayıncılık, 1998), 68.
9 Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Gelişen Çin Ekonomisi ve Türk Dış Ticaretine Etkileri,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü
(İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 294.
10 The Development-Oriented Poverty Reduction Program for Rural China (Beijing:
Information Office of the State Council People’s Republic of China, 2001).
11 Shi, Çin, 93-94.
12 Shi, Çin, 95.
13 Mehmet Ozan Saray ve Levent Gökdemir, “Çin Ekonomisinin Büyüme Aşamaları, (1978-2005),” Journal of Yasar University Cilt 2 Sayı 7 (2007): 5,
http://joy.yasar.edu.tr/makale/no7_vol2/04_saray_gokdemir.pdf. Erişim tarihi 24.03.2008,
14 Saray ve Gökdemir, “Çin Ekonomisinin,” 6.
15 Katsuji Nakagane, Soe Reform and Privatization in China A Note on Several Theoratical and Empirical Issues, (University of Tokyo, Kasım 2000),
http://www.cirje.e.u-tokyo.ac.jp/research/dp/2000/2000cf95.pdf. Erişim tarihi 24.03 2008,
16 Deniz Gökçe ve Metin Ercan, “Çin, Türkiye ve Dünya,” Karizma-Üç Aylık Düşünce Dergisi 23 (2005): 39-50.
17 Ebru Arısoy, Güzin Bayar, Burak Soranlar, “Asya’nın Devi: Çin Halk Cumhuriyeti” Dış Ticaret Dergisi 32 (2004): 1-17.
18 Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Küreselleşme Sürecinde Çin Ekonomisinin Gelişimi ve Türkiye İçin Alınacak Dersler”, içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed.
Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 330.
19“ABD’de durgunluk korkusu, Çin ekonomisi ise uçuyor,”
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=245421.
20 “IMF’nin Raporu Ümit Verdi,” Radikal, 20.04.2007. Erişim tarihi 25.03.2008,
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218930.
21 “Çin’de dış ticaret Hacmi 2 trilyon doları aştı,” Erişim tarihi 24.03.2008
http://turkish.cri.cn/281/2008/01/11/1@86499.htm.
22 http://www.chinaability.com/FDI.htm. Erişim tarihi 24.03.2008, 2005 yılı yabancı sermaye girişi 72,4 milyar dolardır.
23 http://www.chinaability.com/reserves.htm. Erişim tarihi 24.03.2008, Çin’in dövizrezervi 2007’de 1.528 milyar dolardır.
24 Qimao Chen, “Çin’in Güvenlik Anlayışı ve Politikası,” içinde Geleceğin Süper
Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 57.
25 Nuraniye Hidayet Ekrem, Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası (Ankara: ASAM Yayınları, 2003), 70.
26 Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Küreselleşme ve Bölgeselleşme Sürecinde Güney Asya ve Pasifik Bölgesi,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı v İlhan Güllü (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 262-270.
27 Gökhan Teletar, “Şangay İşbirliği Örgütü: 21 Yüzyılın Bölgesel/Global Çekim Merkezi,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü
(İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 178.
28 Çağdaş Üngör, “Çin’in Tek Ülke İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong ve Macau,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü
(İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 30-31; Stratejik Öngörü 1 (İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2004): 122-123.
29 The One-China Principle and the Taiwan Issue, (Beijing: The Taiwan Affairs
Office&the Information Office of the State Council People’s Republic of China, February 2000).
30 Energy Policy Act 2005, Section 1837: National Security Review of International Energy Reguİrements (The U.S. Department of Energy: February 2006), 22.
31 Çağdaş Üngör, “Büyük Orta Doğu ve Çin,” Stratejik Öngörü 2 (İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2004): 59.
32 Bülent Uğrasız, “Çin’in Hazar ve Orta Asya Bölgesine Yönelik Politikaları,”
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 4 Sayı 3 (2002), Erişim tarihi 24.03.2008,
http://www.sbe.deu.edu.tr/dergi/cilt4.say%C4%B13/4.3%20ugrasiz.pdf.
33 Son yıllarda Çin Afrika’nın 25 ülkesine 36 yüksek seviyeli resmi ziyaret yapmıştır. Çin Cumhurbaşkanı Hu Şintao Nijerya, Fas ve Kenya’yı, Başbakan Wen Jiabao Mısır, Gana, Kongo Cumhuriyeti, Angola, Güney Afrika, Tanzanya ve Uganda’yı kalabalık bir heyetle resmen ziyaret etmiştir. Erişim Tarihi 24.03.2008,
http://www.bahcesehir.edu.tr/UserFiles/bulten/asyadagundem003.pdf,
34 Deniz Gökçe, “Çin Latin Amerika’da”, Akşam, 13.01.2006.
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder