13 Şubat 2020 Perşembe

GELECEĞİN SÜPER GÜCÜ ÇİN

GELECEĞİN SÜPER GÜCÜ ÇİN 


 Dr. Atilla SANDIKLI. 
. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) Başkanı. 


Özet: 

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra küreselleşme dünya ekonomisinde ve 
siyasetinde yeni bir vizyonun oluşmasına ve yeni yapıların ortaya çıkmasına 
neden oldu. Bu değişimi zamanında sezen ve önlemlerini alan Çin; sahip 
olduğu tarihi, kültürel ve sosyo-ekonomik potansiyelini harekete geçirdi ve 
yükselişe başladı. Bu makalede, Çin ekonomisi tarihsel perspektifte mercek 
altına alınacak. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönem detaylı irdelenecek. 
Ayrıca, ekonomik büyümeye paralel olarak Çin dış politikasındaki yükselen 
hareketlilik izah edilmeye çalışılacak. 

GİRİŞ 

Çin zengin tarihi, özgün uygarlık yapısı, dünyanın en kalabalık nüfusu ve 
son yıllarda hızla gelişen ekonomisiyle dikkatlerin üzerinde odaklandığı bir 
ülke olmuştur. 19. Yüzyılın başlarına kadar dünyanın diğer bölgelerine göre 
oldukça gelişmiş bir ülke olan Çin, batıdaki sanayileşme devrimi sonrasında 
Avrupalı devletlerin yakaladığı teknolojik gelişim ve deniz aşırı ticaret 
karşısında duramamış ve değişime ayak uyduramayarak hızlı bir çöküş 
süreci yaşamıştır. Batılı devletler, Rusya ve Japonya ile yaşanan savaşlar 
sonucunda bazı topraklarını kaybetmiş, sömürgeci ve emperyalist devletlerin 
hedefi durumuna gelmiştir. Dünya güç dengesinde İngiltere, Almanya, 
Japonya, Rusya ve daha sonra ABD gibi güçler ön plana çıkarken Çin geri 
planda kalmıştır. 

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra küreselleşme dünya ekonomisinde 
ve siyasetinde yeni bir vizyonun oluşmasına ve yeni yapıların ortaya 
çıkmasına neden oldu. Bu değişimi zamanında sezen ve önlemlerini alan Çin 
sahip olduğu tarihi, kültürel ve sosyo-ekonomik potansiyelini harekete 
geçirdi ve yükselişe başladı. “Çin bir gün uyanırsa bu gelişme dünyayı 
sarsabilir” deyişine uygun olarak uluslararası ilişkiler literatüründe “devin 
uyanışı”, “ejderhanın tırnaklarını bilemesi” ve “yeni bir süper gücün ortaya 
çıkması” gibi ifadelerin kullanılmasına neden oldu. 

Gerçekten dünya ekonomi tarihinde çeyrek yüzyıl içinde hiçbir ülke Çin 
kadar hızlı büyüyemedi. Vatandaşlarının yaşam standardını bu kadar hızla 
yükseltemedi. Çin Soğuk Savaş sonrasında mevcut kapasitesini ve 
küreselleşmenin sağladığı imkânları gerçekçi ve akılcı bir şekilde 
değerlendirdi. Tutucu ve kalıplaşmış politikaları bir tarafa bıraktı. Değişen 
koşullarda sahip olduğu özelliklerden azami faydalanacak şekilde yeni 
politikalar belirledi ve bunları başarıyla uyguladı. Bu sayede Çin, sadece 
uluslararası ticaret ve yatırımda değil, küresel jeopolitik rollerin 
belirlenmesinde, enerji güvenliği ve çevre kirliliği senaryolarında, yeni 
toplum mühendisliği çabalarında dünyamızın dengelerini temelden 
etkilemeye başladı. Çin’in başarısının sırrı neydi? Böylesine büyük bir 
atılımı hangi politikalar ile gerçekleştirdi? Dünya güç merkezlerinin bu 
gelişmeyi engellemeye yönelik politikalarını nasıl önledi? Gelecekte Çin’in 
karşılaşabileceği senaryolar nelerdir? Çin bunların üstesinden gelebilecek 
mi? Çin’in bu başarısından örnek alabileceğimiz uygulamalar nelerdir? 

1. SANAYİ DEVRİMİ ÖNCESİ VE SONRASI ÇİN 

Sanayi devrimi öncesinde Çin o günkü koşullarda gelişmiş üretim yeteneği 
ve kalitesiyle gerek bölge ülkeleri ve gerekse etkileşimde bulunulan diğer 
ülkeler arasında seçkin bir yere sahipti. Çin malları kalitesiyle ve yaygınlığı 
ile bütün pazarlarda aranılan ve tercih edilen mallardı. İpek, porselen, kâğıt, 
baharat ve değerli taşlar bunlardan bazılarıydı. Bu malların üretim 
yerlerinden talep edilen yerlere ulaştırılması “İpek Yolu”1 ve “Baharat 
Yolu”2 gibi önemli tarihi ticaret yollarının oluşturulmasına neden olmuştu. 
Bu ticaret yolları üzerinden geçtiği ülkelerin ekonomilerine de olumlu 
yansımış, yollar üzerindeki şehirlerin ve limanların gelişmesine katkı 
yapmıştı. 

Çin 1700 yılında dünya GSYH’nın tek başına %23.1’ini 
gerçekleştirirken, Avrupa’nın tamamı %23.3’ünü, Rusya %3.2’sini, Japonya 
%4.5’ini gerçekleştiriyordu. O tarihlerde Çin önemli bir ekonomik güçtü. 
Deniz ticaretinin geliştiği yıllarda, ticaretin gelişmesine paralel olarak bu 
oranlarda önemli değişiklikler yaşandı. Örneğin 1820 yılında Çin’in dünya 
GSYİH içindeki payı %32.4’e yükseldi. Aynı yıl Avrupa’nın payı %26.6, 
Rusya’nın %4.8, Japonya’nın %3 ve ABD’nin %1.8’di.3 

Müteakip yıllarda Çin’in dünya üretimindeki payı hızla düşmeye başladı. 
Buna karşılık sanayi devrimi sonrasında sanayileşen Avrupa’nın ve 
ABD’nin payları o oranda atış gösterdi. 1890’da Çin’in dünya GSYİH 
içindeki payı %13.2’ye düştü, Avrupa’nın payı %40.3’e, ABD’nin payı 
%13.8’e yükseldi. Rusya’nın payı %6.3 ve Japonya’nın payı %2.5’ler 
düzeyindeydi. Bu düşüş sonraki yıllarda da devam etti. Yaşanan savaşlar 
sonrasında Çin’in payı 1952’de %5.2 ile dibe vurdu. Bu tarihte ABD’nin 
payı %23.4’e yükselirken Avrupa’nın payı %29.7’ye düştü.4 

2. MAO DÖNEMİ “PLANLI EKONOMİ” 

Komünist Partisi, 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra tüm 
sistemi kendi ideolojisine göre şekillendirdi. Çin’de 1949 sonrasında iki 
farklı ekonomik kalkınma politikası uygulandı. Mao döneminde (1949–
1976) uygulanan yüksek düzeyde merkeziyetçiliğe dayanan “Planlı 
Ekonomi” ve Deng döneminde uygulanmaya başlanan dışa açılma ve reform 
politikası sonucu geliştirilen “Çin Tarzı Sosyalist Piyasa Ekonomisi”.5 

1950’lerden itibaren uygulamaya konulan yüksek düzeyde 
merkeziyetçiliğe dayanan planlı ekonomide ülkenin mali ve maddi 
kaynakları ile teknolojik gücü önemli projelere tahsis edildi ve kaynakların 
akılcı dağıtımı sağlandı. Bölgesel ekonomiler arasında yeniden denge 
kurularak sanayileşme için temel oluşturuldu. 1949’dan 1956’ya kadar olan 
dönem içinde sosyalist dönüşüm büyük ölçüde gerçekleştirildi.6 1957–1966 
arası sosyalist yapılanma tamamlandı. Mayıs 1966’da başlayıp Ekim 
1976’da son bulan ve ülke ekonomisinde ciddi başarısızlıklara ve tahrip 
edici kayıplara yol açan “Kültür Devrimi”7 döneminde ise, diğer alanlarda 
olduğu gibi ekonomi alanında da çok yanlış uygulamalar oldu. Ekonomik 
kalkınmanın kapsamının sürekli genişlemesi ve ekonomik yapının giderek 
daha karmaşık bir hale gelmesi ekonomik sistemin kusurlarını ortaya çıkardı. 

3. DENG DÖNEMİ “ÇİN TARZI SOSYALİST PİYASA EKONOMİSİ” 

Mao’nun 1976’da ölmesini müteakip Kültür Devrimine son verildi. Çünkü 
1978’de Çin’in dünya üretimindeki payı %5’lere düşmüştü. Kısa süren 
iktidar mücadelesinden sonra Deng Xioaping yönetime geldi. Deng, tarım 
komünleri, materyal denge planlaması, sadece iç üretimdeki boşlukları 
doldurmak için yapılan dış ticaret ve fiyat kontrolü gibi Stalinist temeller 
üzerine kurulu ekonomi politikalarını reddetti.8 Çin’in aşması gereken en 
önemli probleminin “ekonomik gelişme” olduğu belirtildi.9 

Reform, ilk önce taşrada başladı. Kırsal kalkınmadaki başarılı 
uygulamalar,10 bütün ekonomik sistemin yeniden yapılandırılması kararı için 
olumlu koşullar yarattı ve deneyim kazandırdı. Ekim 1984’te Çin Komünist 
Partisi (ÇKP) 12. Merkez Komitesi Toplantısında Ekonomik Sistemin 
Yeniden Yapılandırılması Kararı alındı11 ve Ekonomik sistemde kentsel 
merkezli aşamaya geçildi. Mülkiyet yapısında değişiklik yapıldı. Fiyat 
reformu uygulandı ve piyasa sistemi geliştirildi. Bir dizi reforma başlandı: 
Planlama, kamu maliyesi ve bankacılık sistemlerinde reformların 
uygulanması ve makro-ekonomik yönetimin aşamalı olarak en işlevsel hale 
getirilmesi. Doğrudan planlamaya dayalı yönetimin kapsamının daraltılması, 
piyasanın belirleyici rolünün buna uygun olarak güçlendirilmesi. Çin’in dış 
ticaretinin uluslararası uygulamalar ve Çin’in somut durumuna uygun olarak 
sürdürülmesi. İhracat sübvansiyonları ve ithalat vergilerinin kaldırılması, 
ticari mallara ilişkin kotalar ve lisans zorunluluklarının önemli ölçüde 
azaltılmış olması ve zorunlu ithalat ve ihracat planlamasına son verilmesi. 
Gelir dağıtım sisteminin ıslah edilmesi, “Herkese çalışmasına göre” ilkesinin 
korunmasıyla birlikte, çok çeşitli gelir dağıtımı biçimleri kullanılması. Bu 
reformlar sosyalist piyasa ekonomisi sisteminin oluşturulmasının önünü açtı. 

Mart 1993’te toplanan 8.Ulusal Halk Kongresinin Birinci toplantısında 
kabul edilen anayasa değişikliği ile “Çin Tarzı Sosyalist Piyasa 
Ekonomisi”nin uygulanması anayasal güvence altına alındı. Kasım 1993’te 
ÇKP 14. Merkez Komitesinin 3. toplantısında “Çin’in Çin Tarzı Sosyalist 
Pazar Ekonomisi, temel sosyalist sistem ile yakından bağlantılıdır”, başka bir 
deyişle “devlet tarafından makro düzeyde kontrol edilen piyasa, kaynakların 
tahsisi için temel araç işlevi görecektir” şeklinde karar alındı.12 Bu yaklaşım 
Çin’in ekonomik yapısal reformu için genel plan ve eylem programı oldu. 
Bu kararda beş ana reform alanı belirlendi: devlete ait şirketlerin anonim 
şirket haline getirilmesi, finansal sistem reformunun tamamlanması, mali 
reform yapılması, yatırım ve ticaret sisteminin geliştirilmesi. 

Faydacı bir yaklaşımın benimsendiği bu dönemde, ekonomi politikaları, 
somut veriler temel alınarak uygulanmış ve bütün ülke için tek bir program 
yerine her coğrafi bölge ve ekonomik sektör için kendi koşullarına uygun 
programlar hazırlanmıştır. Bu dönemin bir diğer özelliği ise yabancı sermaye 
girişleri ve dış ticaret önem kazanmaya başlamasıdır. Yine bu dönemde bazı 
mal ve hizmetlerde piyasa kuralları işlemiş ve ikili bir fiyatlandırma sistemi 
oluşturulmuştur. Tüm dünyada uygulandığı üzere, kısıtlamalar kaldırılmış ve 
tüm fiyatlar piyasa koşularına göre serbestçe belirlenmeye başlanmıştır. Bu 
dönemde gündeme gelen bir diğer gelişme ise, gerek kamu kökenli 
işletmeleri finanse etmek, gerekse uygulanan serbest piyasa ekonomisinin 
gereği olarak ortaya çıkan artı değeri vergilendirmek amacıyla bir bankacılık 
sisteminin kurulması arayışı başlamıştır. 1995 yılına gelindiğinde Çin’in 
dünya üretimindeki payı ikiye katlanmış ve %10,9’a yükselmişti. Uyuyan 
dev uyanmış ve tırnaklarını bilemeğe başlamıştı. 

4. BÜYÜMENİN YAVAŞLAMASI VE DEFLÂSYON 

1997–2002 yılları arasında ise büyümede yavaşlama ve buna bağlı olarak 
fiyatlarda durgunluk yaşandı. Büyümedeki yavaşlamanın arkasında pek çok 
karmaşık neden olsa da, asıl neden verimsizlik veya teknolojik başarısızlıktı. 
Reform ve kalkınma süreci başladığında kamu iktisadi teşekkülleri ile özel 
teşebbüsler arasındaki verimlilik/teknoloji farkları çok fazla değildi. Buna 
bağlı olarak bu dönemde yapılan desteklemeler kamu iktisadi teşekküllerinin 
faaliyetlerini sürdürebilmeleri için yeterli oldu. Ancak geçen zamanla 
birlikte bu ikisi arasındaki farklar derinleşti ve sonuçta kamu iktisadi 
teşekkülleri kaybeden taraf oldu. Kamu iktisadi teşekkülleri artık sadece 
devletin mali destekleri ve düşük faizli banka kredileri ile ayakta kalabilir 
hale geldi. 

Bu dönemde kamu iktisadi teşekküllerinin finansal pozisyonları kötüleşti 
ve karlılık oranları da azaldı. Kamu iktisadi teşekküllerindeki karlılık 
oranları 1987’de %8’lerden, 1994’te %2’lere düştü. 1996’nın ilk çeyreğinde 
ise, kamu iktisadi teşekkülleri ilk defa bir bütün olarak zarar etti.13 Bankalar 
açısından geri dönmeyen krediler büyük bir miktara ulaştı. Yüksek borç 
oranlarının sebebi, ekonominin büyüme hızının azalmasıyla birlikte, 
işletmelerin borçlarını ödemede zorlanmalarıydı. Bu nedenle, bankalar geri 
ödeme dönemlerini uzatmayı veya yeni krediler sağlamayı reddettiğinde 
işletmeler iflasla karşı karşıya kalıyorlardı. 

Çin’in oldukça geri üretim teknolojisine sahip olması yerel yönetimleri 
bu teknolojik açığı kapatmak için öncelikli strateji olarak, dış yatırımları 
çekmeye zorladı. Bu nedenle yapılan teşvikler ise ülkede aşırı kapasite 
fazlasının oluşmasına neden oldu ve sonuçta büyüme hızları düştü. 1996 ve 
1997 yıllarında ortaya çıkan bu sorun, hem ülke içi talep hem de krizin 
yarattığı dış talep eksikliğiyle daha da arttı. Kapasite fazlasının bir başka 
nedeni; 1991’den beri ülke içi tasarruf oranının %500 artması ve fiyatlar 
üzerinde sürekli düşürücü baskı yapmasıydı. Bunun sonucu olarak deflasyon 
sorununu gündeme geldi. Deflasyonist ortam kârları eriterek yatırımları 
azalttı ve doğal olarak da büyümeyi yavaşlattı.14 

1997’de benimsenen “büyük olanı tut, küçüğü bırak” politikası 
çerçevesinde verimsiz olan küçük kamu işletmeleri özelleştirildi, büyük 
olanlar ise ekonomideki ağırlıklarına bağlı olarak devletin idaresinde 
kalmaya devam etti. Bu uygulamayla Çin, eski Sovyet Cumhuriyetleri’nin 
toplu özelleştirme deneyimlerinden kesin biçimde ayrılır ve sonuçlar Çin’in 
başarısı olarak nitelendirilebilir.15 Çin’in söz konusu uygulamalarında, 
dünyada esen küreselleşme rüzgârları, dünya ölçeğindeki ekonomik 
gelişmeler ve krizlerin de etkisi büyüktür. 

5. EKONOMİDE AŞIRI ISINMA VE SOĞUTMA ÇABALARI 

2003 yılından sonra ise ekonomide aşırı ısınma eğilimleri görülmeye 
başlandı. “Ekonomide aşırı ısınma” kavramı, talep fazlasının olduğu ve bu 
talebin enflasyonist baskı yarattığı durumda kullanılır. Ancak, Çin’de arz-
talep eş zamanlı arttığı için sorun fiyat artışları olmaktan çıkmış, bunun 
yerine yatırımlardaki aşırı artışlar endişe verici boyutlara gelmişti. Bu 
dönemdeki yatırım artışlarının nedeni ise, devlet denetiminde olan 
bankaların verimli kredi dağıtamamalarıydı. Çin’de bankacılık sektörü %100 
devlete aittir. Kaynak ise vatandaşların tasarruflarıdır ve kredilerin tamamı 
kamu iktisadi teşekküllerine gitmektedir. Burada batık krediler toplamın 
yaklaşık olarak %50’sini oluşturmaktaydı. Bu özellikteki bir ortamda 
şirketler kâr edemedikleri durumlarda bile büyümeye ve işlemlerini ucuz 
kredilerle finanse etmeye devam ettiler.16 

Çin ekonomisinin bu aşamasına egemen olan “ekonomiyi soğutma” 
çabası, sözü edilen bu batık krediler ve oluşan getiri (rant) ekonomisini 
önlemek için gündeme geldi. Nitekim 2004 yılında Başbakan Jiabao 
ekonomiyi soğutmak için güçlü tedbirler alınması gerektiğini vurguladı. 
Başbakanın uyarısının ardından banka kredilerine sınırlandırmalar ve yatırım 
projelerine de daha sıkı denetimler getirildi. Buna bağlı olarak, firmalar 
üretim yapabilmek için daha az borç, daha fazla öz sermaye kullanmak 
zorunda kaldı. Bu amaçla mali disiplin uygulaması ve değer artırma 
(revalüasyon) gündeme getirildi.17 

6. YÜKSELEN ÇİN EKONOMİSİ VE YENİ SÜPER GÜCÜN DOĞUŞU 

Alınan önlemlerle birlikte Çin, ekonomide aşırı-ısınma eğiliminden çıkmayı 
başladı. İzleyen yıllarda ekonomi ortalama %9 büyüme oranlarını yakaladı. 
Sırasıyla 2003 yılında %9.3, 2004’te 9.2,18 2005’de 9.9, 2006’da 10.7, 
2007’de ise 11.4’lük19 büyüme oranlarına ulaştı. Bu dönemde dünya 
ortalaması yüzde 5’ler civarında büyürken, Çin ekonomisi ortalama yüzde 
10’lar civarında büyüdü. GSYİH’sı satın alma gücü paritesine göre 12 
trilyon doları geçti ve yarattığı bu değer ile ABD’nin ardından dünyanın 
ikinci büyük ekonomisi durumuna geldi. Reel kurlara göre ise 3 trilyon dolar 
civarındaki GSYİH ile Çin, ABD ve Japonya’nın ardından dünyanın üçüncü 
büyük ekonomik gücü oldu.20 

Çin, dış yatırımlar ve ithalat açısından, dışa bağlı bir ülke olmasına karşın 
dünyada bütçesi fazla veren nadir ülkelerden birisidir. 260 milyar dolara 
yakın dış ticaret fazlası vardır. Çin, ABD ve Almanya’dan sonra dünyanın 
üçüncü büyük tüccar ülkesi olmuştur. Dış ticareti 1970’lerin sonunda 20 
milyar dolar iken 2000’de 475 milyar, 2006 sonunda da 1,760 milyar ve 
2007’de 2.170 milyar dolara21 yükselmiştir. Çin'in dış ticaret hacmi, altı 
yıldır üst üste %20 oranında artış göstermiştir. Sadece ucuz mal ve ürün 
ihracı değil yüksek teknoloji ürünleri de satmaya başlamıştır. 1978’de 
neredeyse hiç doğrudan yabancı sermaye yok iken 2005’de yıllık 70 milyar 
dolarlık doğrudan yabancı sermaye eşiğini aşmıştır.22 Çin Devlet Konseyi 
Endüstri ve Ticaret İdaresi (SAFIC) tarafında yapılan son açıklamalara göre, 
Çin son 30 yılda 2.11 trilyon dolar dış yatırım almıştır. Yatırımlar her yıl 
yüzde 25 oranında artış göstermiştir. Döviz rezervleri ise 1,500 milyar doları aşmıştır.23 

Uluslararası Para Fonu’na ve Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olan Çin’de, 
halen 450.000’in üzerinde yabancı şirket faaliyet göstermektedir. Bunlar 
Çin’in toplam ihracatının yarıdan fazlasını gerçekleştirmektedir. Uluslararası 
yatırımların son üç yılda neredeyse yarıdan fazla azaldığı, dünya 
ekonomisinin gerilediği dikkate alındığında, Çin’in bu performansı 
gerçekten de etkileyicidir. 

OECD’de yapılan projeksiyonlar, halen satın alma gücü paritesine göre 
dünyanın ikinci büyük ekonomik gücü olan bu ülkenin 2020’ye kadar «yeni 
ekonomik süper güç» olabileceğini ortaya koymaktadır. Goldman Sachs’ın 
bir çalışmasında, çok ciddi bir siyasi-ekonomik bunalım, ya da doğal felaket 
çıkmaması ve büyümesini sürdürülebilir kılınması durumunda, Çin’in 
2050’de $44 trilyonluk GSMH büyüklüğüne ulaşacağını ve ABD’yi geride 
bırakacağını öngörmektedir. 

7. ÇİN’İN DIŞ POLİTİKASI 

Çin Yükselen ekonomik gücüne rağmen askeri ve siyasi olarak bir süper güç 
olmadığının farkındadır. Bu nedenle dış politikada büyük ve iddialı 
söylemlerde bulunmamaya özen göstermektedir. Yeterli gücü oluşturuncaya 
kadar revizyonist bir dış politikadan daha çok statükonun korunmasına 
yönelik “Barış içinde bir arada yaşama” ilkesine dayanan barışçı bir dış 
politika takip etmektedir. Barış içinde bir arada yaşamak için 5 koşulun 
gerçekleşmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Diğer ülkelerin egemenlik ve 
toprak bütünlüklerine saygı, mütekabiliyete dayalı olarak saldırmazlık, başka 
devletlerin iç işlerine karışmama, eşitlik ve karşılıklı fayda.24 Bu politika 
sayesinde kendine, gelişme için güvenli bir dış politika ortamı oluşturmayı, 
gereksiz gerginlik ve çatışmalardan kaçınarak ekonomik olarak büyümeyi ve 
dünyaya açılmayı hedeflemektedir. İç istikrarın temini, Tibet, doğu 
Türkistan gibi hassas sorunlarına dışarıdan müdahalelerin engellenmesi 
maksadıyla, devletlerin iç işlerine karışılmamasını, ülkelerin egemenliklerine 
ve toprak bütünlüklerine saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. 
Uluslararası sorunların eşitlik ve karşılıklı fayda ilkesi doğrultusunda barışçı 
bir yöntemle çözümlenmesini öngörmektedir. Barışçı bir dış politika ve aşırı 
söylemlerden kaçınmak suretiyle diğer güçleri rahatsız etmeden hedefleri 
doğrultusunda ilerlemeye devam etmektedir. 

Çin eşitlik ve karşılıklı fayda ilkesi kapsamında büyük güçlerle ilişkilerini 
geliştirerek bu güçlerin, Çin’in hızlı gelişmesini engellemeye yönelik 
girişimlerini önlemeye gayret sarf etmektedir. Küresel düzeyde Rusya, ABD 
ve AB ile stratejik ilişkiler kurmakta,25 Asya Pasifik bölgesinde Japonya, 

ASEAN ve APEC26; doğuda Şangay İşbirliği Örgütü27 ile bölgesel barış kuşağı oluşturmaya çalışmaktadır. 

Çin’in dış politikada bazı hedeflerini gerçekleştirebilmek için bazı 
revizyonist politikalar da takip ettiği görülmektedir. Ancak bu politikaları 
uygularken dahi barışçı yaklaşımları esas almıştır. Özellikle “tek ülke, iki 
sistem” politikası28 Hong Kong ve dört yüz yıllık Portekiz sömürgesi 
Macau’yu ülke sınırları içine katmıştır. Özel idare bölgesi ve yapısal 
özerkliğe sahip bu bölgeler kendi yasalarını uygulamaya devam etmekte, 
toplumsal ve iktisadi yaşam tarzlarını değiştirmemektedirler. Ayrıca bu 
bölgeler diğer uluslar, örgütler ve kurumlarla ikili anlaşmalar 
imzalayabilmektedirler. Bu iki gelişmiş bölgenin Çin’e bağlanmasının 
büyük sorunlara neden olacağı senaryoları tutmamış, tek ülke iki sistem 
politikası başarılı sonuçlar vermiştir. Bu gelişme Çin ekonomisine ve 
vizyonuna çok büyük katkı sağlamıştır. Çin gelecekte Tayvan sorununun29 
da benzer sistemle çözümlenmesini arzu etmektedir. 

Ekonominin hızla gelişmesine paralel olarak Çin’in enerji ihtiyacı hızla 
artmaktadır. Çin günlük 7 milyon varil olan petrol tüketiminin yarısını ithal 
etmek durumundadır. Petrol ithalatının %60’ını Ortadoğu’dan 
yapmaktadır.30 ABD’nin Ortadoğu’ya yerleşmesi ve petrol ve doğalgaz 
kaynakları ve bunların ulaşım yollarını kontrol etmesi Çin’i rahatsız 
etmektedir.31 Artan enerji ve Ortadoğu bağımlılığını azaltmak için Çin 
kaynak ülkeleri çeşitlendirmeye çalışmakta, bu kapsamda Orta Asya, 32 
Afrika 33 ve Latin Amerika’da 34 çeşitli ülkelerle anlaşmalar yapmaktadır. 
Çin’in yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da enerji yatırımları artmaktadır. 
Orta Asya ile petrol boru hatları bağlantıları gerçekleştirerek, bu hatlara 
İran’ı da dâhil ederek Hürmüz ve Malacca boğazlarından geçmek zorunda 
olan deniz ulaşım yollarının hassasiyetini asgariye indirmeye çalışmaktadır. 
Ayrıca deniz aşırı menfaatlerini ve deniz ticaret yollarının emniyetini 
sağlamak için deniz kuvvetlerini yeniden yapılandırmaktadır. 

Tibet ve Doğu Türkistan’ın ayrılıkçı girişimleriyle ilgili parçalanma; 
Tayvan’ın Çin’e bağlaması ile ilgili savaş; denizdeki petrol ve doğalgaz 
kaynaklarının paylaşımı konusunda komşu ülkelerle çatışma ve deniz ticaret 
yollarının kontrolü konusunda ABD ile gerilim senaryolarına rağmen, Çin 
barış ve istikrar içinde gelişmeye devam etmektedir. Yeterli güce ulaşıncaya 
kadar da mevcut stratejilerini ve politikalarını uygulamaya devam edecektir. 

SONUÇ 

Çin’in ekonomik başarısı büyük ölçüde istikrarlı hükümetlere; sabırlı 
stratejik planlamaya; yüksek tasarruf ve yatırım oranlarına; dinamik (devlet 
destekli) ticaret, yatırım ve sanayi politikalarına; enflasyonun ve kamu 
açıklarının kontrolüne ağırlık veren makroekonomik politikalara, aile 
bağlarına dayalı disiplinli iş ve ahlak anlayışına dayanmaktadır. Bu haliyle, 
Washington Konsensüsü’nün cenderesinden çıkmak isteyen birçok gelişme 
yolundaki ülkeye alternatif kalkınma modeli ile ilham kaynağı olmaktadır. 
Başbakan Wen Jiabao Ulusal Halk Kongresi’nin açılışında yaptığı 
konuşmada “artık ekonomik büyüme modelimizi değiştirme zamanı geldi” 
demiştir. Bu açıklamada; büyümenin zengin-yoksul ayrımını derinleştirdiği, 
toplumda gerilimlere yol açtığı, enerji güvenliği ve ekolojik tahribat 
nedenleriyle Çin’e ağır maliyetler getirdiği belirtilmekte, “ne pahasına olursa 
olsun büyüme” anlayışının terk edileceği mesajı verilmektedir. Son aylarda 
Çinli ekonomistler de “dengeli kalkınma”, “büyümenin kalitesinin 
iyileştirilmesi” ve “ekonomik toplum” gibi kavramları sık sık kullanmaya 
başlamışlardır. Çin mucizesinin devamının ancak ve ancak büyümenin 
kalitesini arttırmakla mümkün olacağı genel kabul görmektedir. 

KAYNAKÇA 

“ABD’de durgunluk korkusu, Çin ekonomisi ise uçuyor.” Radikal Gazetesi. 
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=245421. 

“Çin’de dış ticaret Hacmi 2 trilyon doları aştı.” Erişim tarihi 24.03.2008. 
http://turkish.cri.cn/281/2008/01/11/1@86499.htm. 

 “IMF’nin Raporu Ümit Verdi.” Radikal Gazetesi, 20.04.2007. Erişim tarihi 
25.03.2008. http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218930. 

Altuğ, Yılmaz. Çin Sorunu. İstanbul: Otağ Yayınları, 1977. 

Arısoy, Ebru, Güzin Bayar, Burak Soranlar. “Asya’nın Devi: Çin Halk 
Cumhuriyeti.” Dış Ticaret Dergisi 32 (2004): 1-17. 

Chen, Qimao. “Çin’in Güvenlik Anlayışı ve Politikası.” içinde Geleceğin 
Süper Gücü Çin. Editörler Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: 
TASAM Yayınları, Mayıs 2005. 

Çakıroğlu, Deniz. Çin Ülke Profili. DGEME Yayını, 2006. 

Ekrem, Nuraniye Hidayet. Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası. Ankara: 
ASAM Yayınları, 2003. 

Energy Policy Act 2005, Section 1837: National Security Review of 
International Energy Reguİrements. The U.S. Department of Energy, 
February 2006. 
Erişim tarihi 24.03.2008. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0pek_Yolu 
Erişim tarihi 24.03.2008. http://tr.wikipedia.org/wiki/Baharat_Yolu. 
Erişim tarihi 24.03.2008. 
http://www.bahcesehir.edu.tr/UserFiles/bulten/asyadagundem003.pdf, 
Erişim tarihi 24.03.2008. http://www.chinaability.com/FDI.htm. 
Erişim tarihi 24.03.2008. http://www.chinaability.com/reserves.htm. 

Gökçe, Deniz ve Metin Ercan. “Çin, Türkiye ve Dünya.” Karizma-Üç Aylık Düşünce Dergisi 23 İstanbul (2005). 
Gökçe, Deniz. Çin Latin Amerika’da.” Akşam, 13.01.2006. 
Kızıltan, Alaattin. “Tek Kutuplu Bir Dünyada Çin Halk Cumhuriyeti’nin 
Süper Güç Olabilirliği.” C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt 5 Sayı 1. 

Öğütçü, Mehmet. Yükselen Asya. İstanbul: İmge Kitabevi Yayıncılık, 1998. 

Sandıklı, Atilla ve İlhan Güllü. “Gelişen Çin Ekonomisi ve Türk Dış 
Ticaretine Etkileri.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. Editörler Atilla 
Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2005. 

Sandıklı, Atilla ve İlhan Güllü. “Küreselleşme Sürecinde Çin Ekonomisinin 
gelişimi ve Türkiye İçin Alınacak Dersler.” içinde Geleceğin Süper Gücü 
Çin. Editörler Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM 
Yayınları, Mayıs 2005. 

Sandıklı, Atilla ve İlhan Güllü. “Küreselleşme ve Bölgeselleşme Sürecinde 
Güney Asya ve Pasifik Bölgesi.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. 
Editörler Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, 
Mayıs 2005. 

Saray, Mehmet Ozan ve Levent Gökdemir. “Çin Ekonomisinin Büyüme 
Aşamaları, (1978-2005),” Journal of Yasar University Cilt 2 Sayı 7 
(2007): 5, Erişim tarihi 24.03.2008. 
http://joy.yasar.edu.tr/makale/no7_vol2/04_saray_gokdemir.pdf. 

Shi, Qin. Çin. Pekin: Yeni Yıldız Yayınevi, 1997. 

Katsuji Nakagane, Soe Reform and Privatization in China A Note on 
Several Theoratical and Empirical Issues, (University of Tokyo, Kasım 
2000), Erişim tarihi 24.03 2008, http://www.cirje.e.u-
tokyo.ac.jp/research/dp/2000/2000cf95.pdf. 

Teletar, Gökhan. “Şangay İşbirliği Örgütü,: 21 Yüzyılın Bölgesel/Global 
Çekim Merkezi.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. Editörler Atilla 
Sandıklı ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2005. 

The Development-Oriented Poverty Reduction Program for Rural China. 
Beijing: Information Office of the State Council People’s Republic of 
China, February 2001. 

The One-China Principle and the Taiwan Issue. The Taiwan Affairs 
Office&the Beijing: Information Office of the State Council People’s 
Republic of China, February 2000. 

Uğrasız, Bülent. “Çin’in Hazar ve Orta Asya Bölgesine yönelik Politikaları.” 
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 4 Sayı 3 
(2002). Erişim Tarihi: 24.03.2008. 
http://www.sbe.deu.edu.tr/yayinlar/dergi/2002sayi3PDF/ugrasiz.pdf. 

Üngör, Çağdaş. “Büyük Orta Doğu ve Çin.” Stratejik Öngörü 2. İstanbul: TASAM Yayınları, (2004). 

Üngör, Çağdaş. “Çin’in Tek Ülke İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong 
ve Macau.” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin. Editörler Atilla Sandıklı 
ve İlhan Güllü. İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2005; Stratejik 
Öngörü 1. İstanbul: TASAM Yayınları, (Mayıs 2004). 

DİPNOTLAR;

1 “İpek Yolu,” Erişim tarihi 24.03.2008, 
    http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0pek_Yolu. 
2 “Baharat Yolu,” Erişim tarihi 24.03.2008, 
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Baharat_Yolu. 
3  Alaattin Kızıltan, “Tek Kutuplu Bir Dünyada Çin Halk Cumhuriyeti’nin Süper Güç Olabilirliği,” C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt 5 Sayı 1: 47, 
    http://eskidergi.cumhuriyet.edu.tr/makale/858.pdf.   Erişim tarihi 24.03.2008,
4 Kızıltan, “Tek Kutuplu Bir Dünyada,” 47. 
5 Deniz Çakıroğlu, Çin Ülke Profili (DGEME Yayını, 2006). 
6 Yılmaz Altuğ, Çin Sorunu (İstanbul: Otağ Yayınları, 1977), 195. 
7 Qin Shi, Çin (Pekin:Yeni Yıldız Yayınevi, 1997), 90-92. 
8 Mehmet Öğütçü, Yükselen Asya (İstanbul: İmge Kitabevi Yayıncılık, 1998), 68. 
9 Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Gelişen Çin Ekonomisi ve Türk Dış Ticaretine Etkileri,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü 
   (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 294. 
10 The Development-Oriented Poverty Reduction Program for Rural China (Beijing: 
    Information Office of the State Council People’s Republic of China, 2001). 
11 Shi, Çin, 93-94. 
12 Shi, Çin, 95. 
13 Mehmet Ozan Saray ve Levent Gökdemir, “Çin Ekonomisinin Büyüme Aşamaları, (1978-2005),” Journal of Yasar University Cilt 2 Sayı 7 (2007): 5, 
    http://joy.yasar.edu.tr/makale/no7_vol2/04_saray_gokdemir.pdf.    Erişim tarihi 24.03.2008, 
14 Saray ve Gökdemir, “Çin Ekonomisinin,” 6. 
15 Katsuji Nakagane, Soe Reform and Privatization in China A Note on Several Theoratical and Empirical Issues, (University of Tokyo, Kasım 2000), 
     http://www.cirje.e.u-tokyo.ac.jp/research/dp/2000/2000cf95.pdf.   Erişim tarihi  24.03 2008, 
16 Deniz Gökçe ve Metin Ercan, “Çin, Türkiye ve Dünya,” Karizma-Üç Aylık Düşünce Dergisi 23 (2005): 39-50. 
17 Ebru Arısoy, Güzin Bayar, Burak Soranlar, “Asya’nın Devi: Çin Halk Cumhuriyeti” Dış Ticaret Dergisi 32 (2004): 1-17. 
18 Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Küreselleşme Sürecinde Çin Ekonomisinin Gelişimi ve Türkiye İçin Alınacak Dersler”, içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. 
Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 330. 
19“ABD’de durgunluk korkusu, Çin ekonomisi ise uçuyor,” 
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=245421. 
20 “IMF’nin Raporu Ümit Verdi,” Radikal, 20.04.2007. Erişim tarihi 25.03.2008, 
    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=218930. 
21 “Çin’de dış ticaret Hacmi 2 trilyon doları aştı,” Erişim tarihi 24.03.2008
    http://turkish.cri.cn/281/2008/01/11/1@86499.htm. 
22 http://www.chinaability.com/FDI.htm.  Erişim tarihi 24.03.2008,    2005 yılı yabancı sermaye girişi 72,4 milyar dolardır. 
23 http://www.chinaability.com/reserves.htm.  Erişim tarihi 24.03.2008,  Çin’in dövizrezervi 2007’de 1.528 milyar dolardır. 
24 Qimao Chen, “Çin’in Güvenlik Anlayışı ve Politikası,” içinde Geleceğin Süper 
Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 57. 
25 Nuraniye Hidayet Ekrem, Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası (Ankara: ASAM Yayınları, 2003), 70. 
26 Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü, “Küreselleşme ve Bölgeselleşme Sürecinde Güney Asya ve Pasifik Bölgesi,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı v İlhan Güllü (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 262-270. 
27 Gökhan Teletar, “Şangay İşbirliği Örgütü: 21 Yüzyılın Bölgesel/Global Çekim Merkezi,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü 
    (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 178. 
28 Çağdaş Üngör, “Çin’in Tek Ülke İki Sistem Politikası: Tayvan, Hong Kong ve Macau,” içinde Geleceğin Süper Gücü Çin, ed. Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü 
     (İstanbul: TASAM Yayınları, 2005), 30-31; Stratejik Öngörü 1 (İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2004): 122-123. 
29  The One-China Principle and the Taiwan Issue, (Beijing: The Taiwan Affairs 
Office&the Information Office of the State Council People’s Republic of China, February 2000). 
30  Energy Policy Act 2005, Section 1837: National Security Review of International Energy Reguİrements (The U.S. Department of Energy: February 2006), 22. 
31 Çağdaş Üngör, “Büyük Orta Doğu ve Çin,” Stratejik Öngörü 2 (İstanbul: TASAM Yayınları, Mayıs 2004): 59. 
32 Bülent Uğrasız, “Çin’in Hazar ve Orta Asya Bölgesine Yönelik Politikaları,” 
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 4 Sayı 3 (2002), Erişim tarihi 24.03.2008, 
     http://www.sbe.deu.edu.tr/dergi/cilt4.say%C4%B13/4.3%20ugrasiz.pdf. 
33  Son yıllarda Çin Afrika’nın 25 ülkesine 36 yüksek seviyeli resmi ziyaret yapmıştır. Çin Cumhurbaşkanı Hu Şintao Nijerya, Fas ve Kenya’yı, Başbakan Wen Jiabao Mısır, Gana, Kongo Cumhuriyeti, Angola, Güney Afrika, Tanzanya ve Uganda’yı kalabalık bir heyetle resmen ziyaret etmiştir. Erişim Tarihi 24.03.2008, 
     http://www.bahcesehir.edu.tr/UserFiles/bulten/asyadagundem003.pdf, 
34 Deniz Gökçe, “Çin Latin Amerika’da”, Akşam, 13.01.2006. 

 ***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder