19 Şubat 2020 Çarşamba

FOSİL YAKIT PİYASALARI VE PİYASA DİNAMİKLERİNDE YAPISAL KIRILMA BÖLÜM 4

FOSİL YAKIT PİYASALARI VE PİYASA DİNAMİKLERİNDE YAPISAL KIRILMA  BÖLÜM 4





ÖNERİ 6:

Türkiye’nin gaz alanındaki potansiyel transit ülke rolüne dair söylemler, ağırlıklı olarak, enerji koridorunun yapılandırılmasına odaklanırken, bir yandan da daha merkezi bir ticari role sahip olabilme olasılığını gündemde tutmuştur.

Doğalgaz piyasalarının mevcut dönüşümü Türkiye’nin bölgede daha merkezi bir enerji ticareti rolünü düşünmesi için yeni bir ortam sunmaktadır.

Artan LNG ticaretinin küresel gaz ticaretindeki dengeyi stratejik kaygılardan, ticari çıkarlara kaydırması muhtemeldir. Bu çerçevede, Türkiye’nin böyle bir merkezi ticaret rolüne sahip olması sadece güvenilir kaynaklara erişimi değil, aynı zamanda yönetimsel yetkinlik ve ticari oyuncuların makul beklentilerinin
karşılanmasını gerektirecektir.

Bölgede gelişen bir enerji ticaret alanı, zaman içerisinde aktif ve geniş küresel piyasalara ortak erişim sağlayarak, bölgede ulusal çıkarları katı karşılıklı bağımlılık ilişkilerinden kaynaklanan rekabetten arındırıp, bu çıkarların ortak ticari hedefler etrafında buluşmasını sağlayabilir.

Türkiye’nin doğalgaz ticaretinde olası bir merkez olma rolüne yönelik ekonomik ve siyasi olabilirlik değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu değerlendirme, uzun dönemli riskler ile bu rolün sağlayabileceği yeni firsatları da dikkate almalıdır.

iv. Fosil yakıt stratejilerinin yürütülmesinde kurumsal boşluklar ve öneriler.,


Ulusal petrol ve gaz arz güvenliği, makro stratejiyi oluşturmanın ötesinde, bu stratejiyi hayata geçirecek ulusal yetenek de gerektirmektedir. Uzun vadeli stratejinin planlanmasında genellikle kamu öncülük rolünü üstlenmektedir. Ancak stratejinin uygulanması kaçınılmaz olarak, belli düzeyde özel sektör katılımını gerektirmektedir. Özel sektör, enerji stratejisinin hayata geçirilmesini
kolaylaştırmak, hatta bu stratejiyi ileri taşımak için gerekli olacak projelerin ve uluslararası işbirliklerinin yönetimine finansal kaynak, teknoloji ve uzmanlık desteği sağlayabilir. Arama, çıkarma, geliştirme, rafine etme, sıvılaştırma ya da yeniden gazlaştırma faaliyetlerinde ulusal yürütme kapasitesinin yeterli olmaması, ulusal hedeflere erişimi sınırlayabilir.

Önceki tartışmada işaret edildiği gibi, petrol ve gaz piyasaları bölünmüş ya da entegre olabilirler. Bölünmüş piyasalarda, tedarikçilerle karşılıklı bağımlılıkların yaratılması pazar bozulmalarına karşı belli bir sigorta işlevi görür. Petrol ve gaz
ihraç eden ülkelerde Türkiye’nin üretime dönük varlıklara ya da enerji altyapısına yapacağı yatırımlar, bu ülkelerle dengeli enerji işbirliğine ve karşılıklı bağımlılığa imkân sağlayacaktır. Türkiye fosil yakıt zengini ülkelerle çevrilidir ve bölge geliştikçe, bu gibi dengeli karşılıklı bağımlılıklar için yatırım fırsatları doğacaktır


[KUTU 2]. 

Bu fırsatları kollamak ve değerlendirmek için siyasi liderliğin yanı sıra yürütme kapasitesi de gerekmektedir.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), bölgede yürütme alanında uzmanlık birikimine sahip bir oyuncu durumundadır.
Bunun ötesinde stratejik hedefin önemi ve büyüklüğü düşünüldüğünde, Türkiye’nin enerji alanındaki teknoloji, finans ve yürütme kapasitesini genişletmesi ve güçlendirmesi ülkeye önemli fayda sağlayacaktır.

Küresel düzeyde entegre piyasalarda, özel sektörün rolü daha da öne çıkmaktadır. Türkiye doğalgazda ve/veya petrolde daha önemli bir bölgesel geçiş ve ticari rol üstlenmek hedefini benimserse, Türk özel sektörünün bu süreçte aktif rol üstlenmesi gerekecektir. Böyle iddialı bir girişim; boru hatları, rafineriler, sıvılaştırma ve yeniden gazlaştırma üniteleri ile geniş depolama tesisleri gibi büyük altyapı yatırımları gerektirecektir. Ayrıca, destekleyici nitelikte finansal piyasalarla, iyi işleyen ve güvenilir ticaret ortamına ihtiyaç
duyulacaktır. Öte yandan, uluslararası büyük enerji oyuncularının gelişen havzaya çekilmesi yanında, komşu tedarikçilerin projede pay sahibi olmalarını sağlamak için, ticari anlaşmalara yönelinmesi de gerekecektir. Türkiye’nin kilit bir enerji oyuncusu olarak konumlanması hiç kuşkusuz devletin liderliğini gerektirecek, ancak bu, özel sektörün yaygın katılımının asli rol oynayacağı, son
derece karmaşık bir süreci gerekli kılacaktır.

Bu nedenle, Türkiye’nin fosil yakıtlarla ilgili enerji stratejisi, kamu ile özel sektör arasında çok sıkı koordinasyon gerektirmektedir.

Bu koordinasyonu destekleyecek etkin kurumsal mekanizmaların olmaması durumunda, iyi tasarlanmış enerji stratejilerinin yürütülmesi bile son derece zor olacaktır.
Özel girişimciler arasındaki doğal rekabet düşünüldüğünde, sektör oyuncularını koordine edecek kurumsal mekanizma tasarlanırken sorunların ve risklerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Koordinasyon ve işbirliğinin, firmalar arası rekabet dinamiklerinden bağımsız makro strateji düzeyinde kalmasını sağlamak önemlidir. Aynı şekilde, devlet ile özel sektör arasında yakın bir ilişkinin de
kendine özgü riskleri vardır ve ilişkinin, mümkün mertebe şeffaf olması gerekir. Doğası gereği gizli yürütülen ticari süreçleri denetlemek için de bağımsız hesap verebilirlik mekanizmaları oluşturulmalıdır.

Koordinasyonun tereddüt yaratabilecek yapılar ile kurumsallaştırılması uygulamada sorunlara yol açabilir. Bunun yerine, sürece iyi tanımlanmış sorunlar üzerinden başlamak daha uygun olabilir. Bu rapordaki tartışmaların ışığında, Türkiye’nin Irak’a yönelik enerji stratejisi ile değişmekte olan küresel gaz piyasaları ticaretinde üstleneceği muhtemel rol, önemli ulusal çıkarların söz konusu olduğu iki tanımlı alandır. Özel sektör oyuncularının ve ilgili kamu yetkililerinin bu iki alanda ulusal yol haritalarını tartışmak ve öneriler geliştirmek üzere bir araya gelmeleri, uzun vadeli koordinasyon için ilk odak noktasını
oluşturacak ve itici gücü sağlayacaktır. Ancak, daha geniş bölgedeki büyük potansiyel göz önünde bulundurulduğunda, Irak ile başlayacak sürecin başından itibaren daha uzun dönemli bir bölgesel stratejiyle tamamlanması vizyonu gerekli görülmektedir.


Uzun vadede, bu iki alanın ötesine geçecek ve ulusal enerji stratejilerini destekleyecek, kamu-özel sektör işbirliğine dayalı kapsamlı kurumsal yapıların oluşturulması hedeflenmelidir.


ÖNERİ 7 – KURUMSAL:

Rapor, petrol ve doğalgaz arz stratejilerinin gerçekçi bir şekilde yürütülmesi için yürütme yeteneğine ihtiyaç duyulduğunu saptamaktadır. Ulusal strateji ile yürütme yeteneğini karşılıklı olarak güçlendirecek mekanizmaların tesisi, kamu sektörü ile özel sektör arasında yakın koordinasyon gerektirmektedir.

Koordinasyonun baştan tereddüt yaratabilecek kapsamlı yapılar yoluyla kurumsallaştırılması uygulamada sorunlara yol açabilir.

Çalışma Grubu, bunun yerine, ilk adım olarak Türkiye’nin enerji stratejisinin temel iki alanında yol haritalarını çizmek üzere iki geçici ve şeffaf komitenin oluşturulmasını önermektedir.

Komitelerde, önde gelen özel sektör oyuncularının yanı sıra ilgili kamu yetkililerinin de görev almaları öngörülmektedir:

i) Türkiye-Irak/Bölgesel Enerji İşbirliği Komitesi
ii) “Doğalgaz Ticaret Merkezi olarak Türkiye” Yol Haritası Komitesi

Bu komiteler, Türkiye’nin uzun vadeli enerji stratejilerini destekleyecek, kamu ve özel sektör arasında daha yakın koordinasyona dayalı kurumsal yapıların oluşturulmasını hedeflemelidir.

DİPNOTLAR;

56. IEA (2010), Medium-Term Oil and Gas Markets 2010, OECD/IEA, Paris, s. 200.
57. TPAO’nun Şah Deniz’deki %9’luk oranı bir istisnadır.


***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder