12 Mart Muhtırası: Vesayetin Pekişmesi ve Ara Rejim Süreci BÖLÜM 2
(12 Mart 1971- 14 Ekim 1973)
Ergun Özbudun muhtırayı “yarı darbe”25 olarak nitelendirirken, Bedii Faik ise muhtıra için şu ifadeleri kullanmıştır: “...Birinci darbenin dersini 12 Mart almış gibidir, Meclis’i kapatmamıştır, herhangi bir parti liderini içeri almamıştır. Reisicumhurun seçilmesi gibi bir problemi vardır, vasairedir, falandır, onların öyle büyük meselesi olmamıştır. Ama Mahir Çayan vesaire hareketleri olunca sertleşmek zorunda kalmışlardır ve ondan sonra mecbur olmuşlardır. Çünkü oraya bir defa girdiniz mi bir daha burnunuzu çıkaramazsınız...”26
Diğer taraftan Mete Tunçay’ın “9 Martçıların başarılı olmaları durumunda olacakların, 12 Martçıların yaptıklarından daha beter olacağı” tespiti de farklı bir bakış açısıyla değerlendirilebilir. Zira O’na göre 9 Martçılar olarak anılan grubun Sosyalizmi kurma gibi bir amacı vardı.27 Sadi Koçaş’ın anlattığına göre General Musa Öğün de Tunçay gibi düşünmekte ve bunlara karşı Genelkurmay Başkanı’nın etrafında güçlü bir grup olarak beklemekteydiler.28 Rasim Cinisli de Türkiye’nin yaşadığı en büyük talihsizlik olarak 9 Mart darbe teşebbüsünü
göstermiş ve darbe içinde darbe olarak nitelendirdiği 12 Mart muhtırasının siyasete bir müdahale olduğunu, ancak farklı nedenleri bulunduğunu ifade etmiştir.29 Altuğ ise 9 Martçıların düşüncesini şu şekilde özetlemiştir: “Sunay’ı AP oyları Cumhurbaşkanı yapmıştır. Öyleyse daha işin başından ister istemez bir AP-Sunay ittifakı söz konusudur.
Sunay, Çankaya’nın sakini olarak, adeta AP ile bütünleşmiştir. O halde AP’ye karşı, yani iktidara karşı yapılacak bir girişimde daima karşıda Sunay bulunacaktır. Amaç önce Sunay’ı bertaraf etmektir. Genelkurmay Başkanı Sunay’a yakındır ve kafa yapısı itibariyle devrimci olamaz. O halde o da tasfiye edilmelidir.”30
Muhtıra dış basında da geniş yer bulmuş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, 11 yıl önce olduğu gibi, bugün de Hükûmeti ele geçirmek için bir hamle yaptığı ifade edilmiştir.31 Ancak müdahale, Bedii Faik’in ifadesinde de görüldüğü gibi, Anayasa’nın yürürlükten kaldırılması, Millet Meclisi’nin dağıtılması ya da siyasi partilerin yasaklanmasını gerektirmediği için “demokrasinin yeniden dengelenmesi” şeklinde de yorumlanmıştır.32 Öte taraftan Bülent Nuri Esen ve Bahri Sam gibi bazı hukukçular ise müdahaleyi Anayasal bulduklarını
açıklamışlardır.33 Kuşkusuz ifadelerin en dikkat çekenlerinden birisi de Çağlayangil’in “Yepyeni bir Anayasanın birtakım hürriyetlerini, mekanizmasını bilmediği oyuncaklarla oynayan çocuklar gibi dağıtanların doğurduğu ortam karşısında, çaresizliğe çare arayan bir zihniyet içerisinde gelişmiştir 12 Mart” şeklindeki beyanatıdır.34 Muhtıradan beş yıl sonra ise Çağlayangil, yabancıların bir askeri müdahale konusunda kendilerini uyardıklarını söylemiştir.35 Bu da Türkiye’deki istihbarat ağının ne denli yoğun ve bilgilerin kolay ele
geçirilebilir olduğunu göstermektedir.
Bu arada 17 Mayıs’ta THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi) tarafından İsrail Başkonsolosunun kaçırılması hadisesi sebep gösterilerek, AP Hükûmetleri ne muhalefetleriyle tanınan yazar, gazeteci, sendikacı, avukat ve öğretmenler, asker ve polisin yoğun baskısına maruz kalarak hapsedilmişlerdir. Yaşanan olaylar devlet terörü şeklinde yorumlanırken, başlatılan siyasi yapılanmalarla da 12 Mart’ın kimi, hangi kesimi hedef aldığı açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bu dönemde, özellikle ABD’nin bölgede istikrarı korumaya yönelik politikalarının etkisiyle, öğrenci, işçi ve köylülerin giriştiği hak arama eylemlerine asker-sivil yöneticiler izin vermemiş ve istikrarın sağlanması uğruna TİP (Türkiye İşçi Partisi), MNP (Milli Nizam Partisi) gibi partiler ile birtakım dernek ve sendikalar kapatılmıştır. Özellikle siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması hususunda, ABD, NATO, sanayiciler, büyük toprak sahipleri, komuta kademesi ve parlamento çoğunluğu görev değişimi konusunda uzlaşma sağlamışlardır.36 Ancak bu uzlaşma, daha sonraki yıllarda sağ-sol kamplarının daha belirgin
hale gelmesine ve ülkenin içinden çıkılamaz sorunlarla baş başa kalmasına sebebiyet vermiştir.
Bununla birlikte uzun yıllardır ülkenin özlemle beklediği ve artık Komutanların da desteklediği Büyük AP-CHP Koalisyonu resmi olmasa, tam bir ortaklıktan bahsedilmese de Komutanlar eliyle oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu görüş tarafsız bir Başbakanın öncülüğünde yeni bir Teknokratlar kabinesinin ülkeninsorunlarına çözüm bulabileceğini desteklemiştir.
Bunun için Komutanlar, Nihat Erim’in CHP’den istifa etmesi durumunda, Başbakan olarak atanması hususunda görüş birliğine varmışlardır.37 Erim’in uluslararası camiada tanınıyor olması, diğer partilerle arasında belli bir mesafe bulunması, İngilizce ve Fransızca’ya olan hâkimiyeti göreve layık görülmesine sebep olmuş olabilir.38 Ancak Erim’in istifası İsmet İnönü’nün hiç hoşuna gitmemiş, kurulacak Hükûmete üye vermeme konusunda direnmişse de daha sonra bu kararından vazgeçmiş ve Erim’i destekleme kararı almıştır.39
İsmet İnönü’nün beklenen sert çıkışı ise 15 Mart günü Meclis grup toplantısında gelmiştir. İnönü’nün tüm Generallere resti olarak algılanan bu çıkışında şunlar ifade edilmiştir: “Bir Meclis’e askeri kıta gibi ‘şunu şöyle şunu böyle yapacaksın’ demeye imkân yoktur.
İcranın emri altında bulunan kumandanların takdir edeceği veya tenkit edeceği ölçüye göre Hükûmetler kalacak veya kalmayacak. Böyle bir düzen demokratik düzen değildir. Biz demokratik rejim dışında bir rejim kabul etmeyeceğiz.”40 İnönü ayrıca aşırı uçların parlamento hayatına Ordu müdahalesi ile son verilmesini teşvik ve tahrik ettiklerini belirterek, CHP teşkilatının olayların dışında kalması uyarısında bulunmuştur.41İsmet İnönü sert bir tutumla seçim Hükûmeti kurulup, acilen seçime gidilmesini istemiş ve Komutanlara gözdağı vermiştir.
Muhtıradan üç gün sonra Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılan Sadi Koçaş, durumu hemen Genel Başkanı İsmet İnönü’ye bildirmiştir. İnönü de bundan memnun olarak, davete icabet etmesini, hem asker hem de siyasetçi kimliğiyle muhtırayı verenlere yol göstermesi gerektiğini belirtmiştir.
Koçaş,
Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’a muhtıranın içyüzü ile ilgili kendisine bilgi verilmesi gerektiği, aksi takdirde İnönü’ye durumu izah etmenin imkânsız olduğunu bildirmiştir. Tağmaç ise uzun süre direndikten sonra muhtıra ve hazırlıklarıyla ilgili: “Birtakım faaliyetler olduğunu uzun zamandır biliyorduk... Ama gerçek oydu ki, orduda yaygınlık derecesi hakkında tam bir fikrimiz yoktu. Bu yüzden garnizon garnizon geziyor, hem havayı öğreniyor, hem de subayları aydınlatma ya, onlara güven vermeye çalışıyorduk. 3 Mart’ta Hava Kuvvetlerinde, Ankara’ daki komutanları topladıktan sona, artık bir şeyler yapmak zorunluluğunu görmüş, ama kesin bir karar verememiştik...” ifadelerini kullanmış, devamında ise, 7 Mart’ta bazı subayların bir araya geldiklerini haber alır almaz Komuta Konseyi’ni toplantıya çağırdıklarını, 11 Mart’ta da muhtıranın hazırlanması ve yapılacak işlerin programlanması için görevlendirme yaptıklarını aktarmıştır. Tağmaç ayrıca gece hazırlanan muhtıranın çok uzun olması sebebiyle sabah yeniden düzenlendiğini de sözlerine eklemiştir.42
Böylece İnönü krizi, Memduh Tağmaç’ın isteği ve Sadi Koçaş’ın yoğun uğraşları sonucu atlatılmıştır. İnönü, yine de krize demokratik bir çözüm yolu için şu ifadeleri kullanmıştır:
“Ordumuzun, komutanların gözünde, son tebliğde de gördüğümüz gibi, ümit verecek, teselli verecek bir esaslı nokta vardır: O da demokratik rejim içinde devlet idaresini esas tutmalarıdır. Böyle olunca, ordunun millet nazarında itibarını koruyarak, vaziyeti bir hal tarzına götürmek mümkün görülüyor; bu da süratli bir Hükûmet teşkil etmek.”43
İnönü’nün önerileri de dikkate alınarak, 19 Mart’ta Cevdet Sunay’ın “Nihat Erim şartsız destek görmeli”44 demeci ile Erim’e Başbakanlık teklif edilmiştir. Ancak askerlerin şartı Erim’in partiden istifa etmesi ve tarafsız bir Başbakan olmasıdır. Erim bu duruma İnönü’nün vereceği tepkiyi ölçmek için Sadi Koçaş’tan İnönü’yle görüşmesini istemiştir. Koçaş’a kabul etmeyeceğini bildiren İnönü, ertesi gün Kemal Satır ve Erim’le de görüştükten sonra kurulacak Hükûmete onay vermiştir.45 Erim, Koçaş’ın da bu süreçte kendisine destek olmasını istemiş ve
uzun çalışmalar sonucunda 26 Mart’ta kabinesini açıklamıştır. Süleyman Demirel’e Başbakanlıkta buluşmayı teklif eden Erim, Demirel’den “Lüzum yok, ben kimseden devralmadım, Nihat Bey de gitsin yerine otursun” cevabını almıştır.46 Ancak “Başbakanlığa seçilişiniz tercihlerin en iyisidir. Başarı dileklerimin kabulünü rica ederim” şeklindeki telgrafıyla Erim’i ilk tebrik edenin de çekilmeye zorlanan Hükûmetin bir üyesi, İhsan Sabri Çağlayangil’den gelmesi dikkate şayandır.47 Öte yandan Demirel’in “Beyin kabinesi aslında
siyaseti ihtardır... Siyaset teknik bir mesele değildir. Teknik meseleyle siyaset yapmaya kalkarsanız, hiçbir şey yapamazsınız”48 diyerek eleştirdiği Teknokrat ve Bürokratlardan Kurulu Erim Hükûmeti, aynı gün Bakanlar Kurulu’nun Meclis’te okunmasıyla göreve başlamıştır.49
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
25 Ergun Özbudun, Çağdaş Türk Politikası: Demokratik Pekişmenin Önündeki Engeller, 2. Baskı, Çev: Ali Resul Usul, Doğan Kitap, İstanbul 2007, s. 30
26 Bedii Faik’in 26.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.30-13.15], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 386.
27 Prof. Dr. Mete Tunçay’ın 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 11.42-13.00], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 417.
28 Koçaş, age, s. 18-19.
29 Rasim Cinisli’nin 11.10.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 18.02-
19.05], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 418.
30 Altuğ, 27 Mayıs’tan..., s. 391.
31 New York Times, 12 Mart 1971.
32 Özbudun, age, s. 29.
33 Milliyet, 15 Mart 1971. ; Koçaş, age, s. 34.
34 Cem, Tarih Açısından…, s. 60.
35 Milliyet, 12-14 Mart 1976.
36 Hikmet Özdemir, “Siyasal Tarih (1960-1980)”, Türkiye Tarihi 4: Çağdaş Türkiye (1908-1980), 10. Baskı, Yay. Yön: Sina Akşin, Cem Yayınevi, İstanbul 2008, s. 261-264.
37 İnönü, Defterler..., C. II, s. 1212. ; Nihat Erim’in başbakan olmasının, bir başka kaynakta komutanların değil, Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın iradesiyle gerçekleştiği ifade edilmektedir. Komutanlar bir cenaze merasimi sırasında yanlarına gelen Nihat Erim’in ‘Ben Başbakan oldum’ demesi üzerine duruma vakıf olmuşlar, Memduh Tağmaç’ın durumdan haberdar olduğunu anlayan 12 Martçı diğer üç general, artık kendilerinin de devre dışı bırakıldıklarının farkına varmışlardı. Dört imza sahibi arasındaki uyum da böylece ortadan kalkmıştı. Birand- Dündar-Çaplı, age, s. 266.
38 Abdi İpekçi, “Sunay’ın Formülü ve Partiler”, Milliyet, 19 Mart 1971.
39 İnönü, Defterler..., C. II, s. 1211.
40 Birand-Dündar-Çaplı, age, s. 262.
41 Koçaş, age, s. 36-37.
42 Koçaş, age, s. 47-49.
43 Metin Heper, İsmet İnönü, Çev: Sermet Yalçın, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2008, s. 221.
44 Milliyet, 18 Mart 1971.
45 Koçaş, age, s. 57-60.
46 Nihat Erim, Günlükler (1925-1979), Cilt II, Haz: Ahmet Demirel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2005, s. 962- 966.
47 Kurtul Altuğ, 12 Mart ve Nihat Erim Olayı, Yenigün Yayınları, İstanbul 1973, s. 27.
48 Süleyman Demirel’in 07.06.2012 Tarihli Dinleme Tutanağı, TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı [Saat: 14.45- 18.55], Türkiye Büyük Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu Raporu, 2012, s. 464-465.
49 Erim Hükûmeti Bakanlar Kurulu için Bkz. TC Resmî Gazete, 27 Mart 1971, S. 13791. ; Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kuruluşundan Günümüze Hükûmetler, Ankara 1998,
s. 291-295. (Bu dipnottan itibaren “Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel “ kısaltılarak “BPPGM” şeklinde kullanılacaktır.) ; Başbakanlık O ve M Daire Başkanlığı, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetleri (1960-1978), II. Cilt,
Başbakanlık Basımevi, Ankara 1978, s. 207-224. (Bu dipnottan itibaren “Başbakanlık O ve M Daire Başkanlığı” kısaltılarak “BOMDB” şeklinde kullanılacaktır.) ; Millet Meclisi Tutanak Dergisi, Dönem: 3, Cilt: 12, Toplantı: 2,
Tarih: 26.3.1971, s. 383. ; Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi, Cilt: 64, Toplantı: 10, Tarih: 30.3.1971, s. 492- 493.
3 CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder