21 Şubat 2019 Perşembe

TERÖR, TERÖRİZM, ULUSLARARASI TERÖR VE TÜRKİYE'DEKİ DURUM. BÖLÜM 9

TERÖR, TERÖRİZM, ULUSLARARASI TERÖR VE TÜRKİYE'DEKİ DURUM. BÖLÜM 9



"1.MEYDANA GELEN TERÖR OLAYLARININ NEDENLERİ VE BU OLAYLARIN ÖNLENEBÎLMESİNE İLİŞKİN ÇALIŞMALAR; 

a. Meydana Gelen Terör Olaylarının Nedenleri : 
Meydana gelen terör olaylarının pek çok nedeni olup, buna ilişkin değerlendirmeler pek çok vesileyle Genelkurmay Başkanlığına ve İçişleri Bakanlığına arz edilmiş bulunmaktadır.Konu, önemi nedeniyle, çeşitli MGK toplantılarında, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu'nda, Yüksek Askeri Şura toplantısında ve Başbakanlıkta yapılan muhtelif toplantılarda da, Jandarma Genel Komutanlığınca ayrıntılı değerlendirmeler biçiminde dile getirilmiş ve 
getirilmektedir. 

b. Olayların önlenebilmesine ilişkin Çalışmalar:

(1) Türkiye genelinde terörle mücadele ve iç güvenlik harekatı Anayasa, 5442 sayılı İl İdaresi, 2935 sayılı Olağanüstü -Hal, 1402 sayılı Sıkıyönetim, 211 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet, 3201 sayılı Emniyet Teşkilat ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunları ile çerçeve altına alınmıştır. (Bu kanunlar; kurumsal yapılanma, yetkilerin kullanımı, organizasyon ile ilgili hususları düzenlemektedir.) 3713 sayılı Terörle Mücadele, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunlarında ise, terör suçları ve cezalarına ilişkin hususlar yer almaktadır. 

Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün, yurdun iç 
güvenliğinin ve asayişinin sağlanması ile kamu düzeninin korunmasından İçişleri Bakanlığı sorumludur. İçişleri Bakanı bu sorumluluğunu Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtası ile ifa eder. Gerektiğinde Bakanlar Kurulu Karan ile Ordu kuvvetlerinden de yararlanabilir. (3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 1 'inci maddesi) (Silahlı kuvvetlerden Bakanlar Kurulu Kararı ile. yararlanmaya ilişkin bu hüküm bugüne kadar kullanılmamıştır.) Bu hükümle; sıkıyönetim veya OHAL ilanına gerek 
kalmaksızın, iç güvenlik harekatında TSK unsurlarının ülke genelinde veya bölge bazında görevlendirilmesi düzenlenmiştir. 
Anayasanın 121'inci maddesine göre, Olağanüstü Hal İlan edilmesi halinde bölücü terörle mücadelede esas itibarı ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu, 285 sayıb Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin ihdası hakkındaki KHK ve bu kanun Hükmünde Kararnameye ilave hüküm eklenmesine dair 286 sayılı KHK çerçevesinde yürütülür. Anayasanın 12. Maddesine göre sıkıyönetim ilan edilmesi halinde iç güvenlik harekatının hukuksal çerçevesini esas itibarı ile 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu belirlemektedir. 
Sıkıyönetim veya OHAL ilanının söz konusu olmadığı durumlarda; 5442 sayılı ÎI 
İdaresi Kanununun 1 l/a maddesine göre; "Vali, il sınırlan içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder, bu teşkilat amir ve memurlan vali tarafından verilecek emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdür." İl seviyesinde emniyet ve asayişin temininden birinci derecede 
sorumlu olan Valiler bu görevi öncelikle genel kolluk (Jandarma ve Polis) ve özel kolluk kuvvetlerini kullanarak yürütürler. Vali, kolluk kuvvetleri dışındaki askeri birlikleri ancak 5442 sayılı fi İdaresi Kanunu kapsamında kuvvet talebinde bulunarak kullanabilmektedir. 
5442 sayılı kanunun 1 l/d maddesinde; "Valiler, ilde çıkabilecek veya çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle önlenmesini mümkün görmedikleri veya önleyemedikleri; aldıkları tedbirlerin bu kuvvetlerle uygulanmasını mümkün görmedikleri veya uygulayamadıkları takdirde, diğer illerin kolluk kuvvetleriyle bu iş için tahsis edilen diğer kuvvetlerden yararlanmak amacıyla, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere, en yakın kara, deniz 
ve hava birlik komutanlığından mümkün olan en hızlı vasıtalar ile müracaat ederek yardım isterler. Valinin yaptığı yardım istemi geciktirilmeksizin yerine getirilir. Acil durumlarda bu istek, sonradan yazılı şekle dönüştürülmek kaydıyla sözlü olarak yapılabilir." hükmü yer almaktadır. Burada önemli olan husus Valinin bu talebi yaparken herhangi bir öncelik sırası takip zorunluluğunun olmamasıdır. 

Vali tarafından 5442 sayılı İl idaresi Kanununun 1 l/d maddesi gereğince kuvvet talep edilmesi durumunda, yapılması gereken hususları açık bir şekilde ortaya koymak maksadıyla, Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı arasında müşterek bir protokol hazırlanmış olup, iç Güvenlik Harekatında TSK unsurlarının görevlendirilmesi bu protokol çerçevesinde icra edilmektedir. 

Protokolün yayımlanmasını müteakip, Genelkurmay Başkanlığınca zaman zaman yenilenen EMASYA direktifleri aracılığı ile anılan Müşterek Protokol'deki hususlar açıklanmış, 06 Temmuz 2005 tarihinde Genelkurmay Başkanlığınca "MD: 117-1 TSK Birliklerinin Emniyet, Asayiş Ve Yardımlaşma (EMASYA) Görevlerinde Kullanılmasına İlişkin Planlama Direktifi (EMASYA Direktifi)" hazırlanarak, Jandarma dahil TSK'nin ilgili birlikleri ile Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Valilikler, İl Emniyet Müdürlükleri başta olmak üzere pek çok sivil makama da gönderilmiştir. 
Bu direktifin maksadı; bir kısım il ve ilçelerimizde; toplumsal olaylar, şiddet ve terör düzeninin ciddi şekilde bozulması ile ilan edilecek olağanüstü halde; genel güvenlik, asayiş ve kamu düzeninin sağlanması için ilgili Vali tarafından askeri birlik talep edilmesi halinde, bu maksatla görevlendirilen TSK birliklerinin, 5442 sayılı "İl İdaresi Kanunu" ve / veya 2935 sayılı "Olağanüstü Hal Kanunu" uyarınca" kullanılmasına ve mülki makamlar ile işbirliğine ilişkin esas ve usulleri açıklamaktır. 

Bu direktifle; EMASYA görevi alan TSK unsurlarının vazifesi ile bu vazifeyi yerine 
getirmek için gerekli olan; planlama ve birliklerin kullanılması esasları, idari hususlar ve emir komuta ilişkileri belirtilmiştir. 
Bu kapsamda İç Güvenlik Harekatının sevk ve idaresi Diyarbakır, Ş.Urfa, 
Mardin, Batman, Sürt, Van, Şırnak ve Hakkâri illerinde KKK'lığı birlikleri 
sorumluluğunda; diğer illerde ise J.Gn. K.'uğı sorumluluğunda sürdürülmektedir. 
J.Asyş.Kor.K.hğı; Genelkurmay Başkanlığı 21 Mayıs 2001 gün ve HRK.:713058- 
01/IGHD.PI.Ş. (176) sayılı emri ile 2 nci Ordu/Malatya'nın "Harekat KontroHTnde görev yapmaktadır. 
Gerek olağan dönemde gerekse olağanüstü yönetim dönemlerinde, Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri ile diğer Kuvvetlere mensup birliklerin komuta ve destek ilişkileri açısından; emre girme ve harekat komutasına/kontrolüne verilme kavramları ve özellikleri MT-145-1 TSK Müşterek ve Birleşik Harekat Talimnamesi'nde şu şekilde tanımlanmaktadır; 
Emre Verme : Bir birliğin / birimin kuruluşunda bulunduğu komutanlıktan / kurumdan alınıp, birliğin/birimin ikmal ve idaresinden sorumlu olacak şekilde, geçici olarak bir başka komutanlığ /kuruma verilmesini ifade etmektedir. 
Harekat Komutası : Bir komutanın, muharebe hizmet desteğinin sağlanması hariç, tahsis edilen birlikleri sevk ve idare yetkisidir. 
Bu yetkiyi alan komutan, harekat komutasına verilen birliklere vazife ve görevler verebilir, birlikleri yeniden tertipleyebilir, bu birlikleri gerektiğinde kendi komutasında bulundurabileceği gibi daha ast komutanlıkların harekat veya taktik kontrolüne verebilir. 
Harekat komutası, muharebe hizmet desteğinin sağlanması sorumluluğunu kapsamaz. 
Ancak, komutan muharebe hizmet desteği ile ilgili öncelikler vermek ve koordinasyon sağlamak üzere yönlendirme yetkisini haizdir. 
Bir birliğin harekat komutasını deruhte eden komutan, o birliğin taktik ve idari 
bütünlüğünü bozabilir, birliğinin unsurlarını ayrı ayn görevlerde kullanabilir. 
Harekat Kontrolü: Bir komutana; görev, zaman ve mekan açısından üst komutanlıkça belirtilen tahditlere uygun olarak kendisine tahsis edilen birlikleri tertiplemek, görev vermek, yönlendirmek, faaliyetleri kontrol ve koordine etmek maksadıyla verilen sevk ve idare yetkisidir. 
Harekat kontrolü; tahsis edilen birliklerin üst komutanlıkça konulmuş tahditlerin 
dışında kullanılmasını kapsamaz. 
Harekat kontrolü, muharebe hizmet desteğinin sağlanması sorumluluğunu kapsamaz. 
Ancak, komutan muharebe hizmet desteği ile ilgili, öncelikler vermek ve koordinasyon sağlamak üzere yönlendirme yetkisini haizdir. 
Bir birliğin harekat kontrolünü deruhte eden komutan, o birliğin taktik ve idari 
bütünlüğünü bozamaz, birliğin değişik unsurlarının ayn ayn görevlerde kullanamaz. Başka bir maksada yönelik ilave görevler veremez. Genel olarak, üst komutanlıkça birliğe tevdi edilen görevin ifasına yönelik görevler verir ve bu doğrultuda harekat kontrolüne giren birliğin harekatım takip ve koordine eder. 
Harekat kontrolüne verilen birliklerin taktik kontrolünü muhafaza edebilir veya diğer bir ast komutanlığa devredebilir. . 
(2) tç güvenlik harekatında yasadışı unsurlar hakkında ihtiyaç duyulan bilgiler ve değerlendirmeler için; Jandarma, MİT ve Emniyet istihbarat birimlerinin faaliyetleri sonucunda elde edilen istihbarattan faydalanılmaktadır. 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu'nun EK S'nci maddesi ve 2559.sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu'nun Ek Tnci maddesinin 1 'inci fıkrasına dayanarak Jandarma'nın ülke seviyesinde istihbarat toplama yetkisi bulunmakta olup, konuyla ilgili ayrıntılı bilgi notu daha önce Komisyona sunulmuştur. 
(3) KKK ve Jandarma Genel Komutanlığı dışında iç güvenlikten sorumlu bir diğer kurum Emniyet Genel Müdürlüğü'dür. Polis birimleri tüm İl merkezlerinde ve mevcut (901) ilçenin (799)'unda teşkilatını tamamlamış olup, belediye sınırlan içinde meydana gelen terör olaylarını önleme ve müdahaleden sorumludur. 
(4) 1985 yılında Köy Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle silah talebinde bulunan 
köylülere, gerekli nitelikleri taşımaları halinde silah dağıtılıp kendilerine Geçici Köy Korucusu (G.K.K.) statüsü verilmiş ve GKK'luğu uygulaması başlatılmıştır. Böylece, 1985 yılında güvenlik güçlerinin operasyonlannda, G.K.K.'larm güvenlik güçlerine yardımcı olmaları sonucu, örgüt önemli zayiatlar vermiştir. Bu durumun farkına varan örgüt G.K.K. sistemini çözmek için yaptığı katliamların yanı sıra bölge halkı üzerinde psikolojik baskı oluşturmaya, çeşitli vaatlerle taraftar toplamaya çalışmış, G.K.K. teşkilatı içerisinde bir kısım G.K.K.'lan parayla işbirlikçi olarak ajan faaliyetlerinde kullanmak istemiş, ancak bütün bu 
çabalarına rağmen 1985 ve ileriki yıllarda G.K.K. sisteminin yaygınlaşmasına ve güvenlik kuvvetlerinin G.K.K.'larla birlikte etkili operasyonlar yapmasına engel olamamıştır. 1993 yılından itibaren ise, ücret ödenmeden istekli olarak görev yapan Gönüllü Köy Koruculuğu (G.Ö.K.K.) uygulaması başlatılmıştır. 

Geçici Köy Korucularının; 

Bölgeyi iyi tanımaları ve araziye intibak etmiş olmalarından dolayı; sığınak ve 
mağaralar ile Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun bilinen sert karakterli ve ormanlık arazisinde teröristlerin kullandıkları istikametlerin ve barınma yerlerinin tespitinde kılavuzluk hizmetlerinde, 

Bölge halkına kısa vadede bir iş ve gelir imkanı yaratılmış olması nedeni ile aileleri ve bağlı oldukları aşiretleri içine alan geniş bir halk kitlesinin devlete olan desteğinin muhafaza edilmesinde, Bölge halkından olmaları nedeniyle daha kolay istihbarat elde etmeleri ve aranan kişilerin teşhis edilmesinde, Güvenlik kuvvetlerince, takviye edilinceye kadar uzak köy ve mezraların kontrol 
edilmesi ve terörist saldırılarına karşı korunmasında, Operasyon icra eden güvenlik kuvvetlerinin açık yan ve gerilerinin emniyete alınmasında ve personel takviyesinde, Keşif ve gözetleme faaliyetleri, yol emniyeti ve koruma hizmetlerinde, kullanılması gibi birçok alanda önemli faydaları olmuştur. Köy Koruculuğu sistemi, terör örgütü ile mücadelede, çok ciddi bir rol oynamıştır. 
(S) Sürdürülen iç güvenlik harekatında esas unsurun "Halkın desteğinin kazanılması" olduğu dikkate alınarak Toplumsal Gelişime Destek ve Bilgi Destek Faaliyetlerine de ağırlık verilmektedir. Halkın desteği olmadan iç güvenlik harekatında terör örgütünün tespiti, teşhisi ve zararsız hale getirilmesinin mümkün olmadığı değerlendirilmektedir. 
Bu kapsamda Jandarma Genel Komutanlığınca yapılan ve yapılmakta olan bazı 
faaliyetleri ifade etmek gerekirse; Fakir ve yardıma muhtaç, herhangi bir sosyal güvencesi bulunmayan vatandaşların sağlık sorunlarının tespiti ve tedavisinin yapılabilmesi maksadıyla icra edilen sağlık taramalarında, vatandaşlarımız sağlık kontrolünden geçirilmekte ve imkanlar ölçüsünde gerekli ilaçlar verilmekte ve aşılan yaptırılmaktadır. 
Sünnet düğünü, nikah törenleri, askere uğurlama törenleri, Mehmetçik-Gençlik el ele etkinlikleri, köy sohbet toplantıları gibi sosyal faaliyetler düzenlenmektedir. 
Vatandaşlarımız aile planlaması, sağlık, tarım ve hayvancılık konularında düzenlenen konferans ve sohbet toplantılarında bilgilendirilmektedir. 
Okulların boya, badana ve küçük çaplı onarımlarına katkıda bulunularak, öğrencilerin öğrenimlerinin daha uygun fiziki şartlarda gerçekleştirmelerine imkan sağlanmaktadır. 
Fakir ve yardıma muhtaç olan öğrencilere kırtasiye malzemesi, okul kitapları, giyecek ve nakdi yardımlar yapılarak, okuma-yazma kursları, meslek kazandırma kursları gibi eğitim faaliyetleri planlanmaktadır. 
Maddi imkansızlıklar nedeniyle herhangi bir dershaneye gidemeyen veya dershane bulunmayan yerlerde ikamet eden gençlerimizi üniversite ve lise sınavlarına hazırlamak maksadıyla, Jandarma Genel Komutanlığı birlikleri bünyesinde açılan "Mehmetçik Dershaneleri"nde gençlerimize hazırlık kursları verilmektedir. 
Öğrenimlerini basan ile sürdüren ve yurdun muhtelif bölgelerinden seçilen 
öğrencilerin bilgi, görgü ve kültürlerinin artırılmasına katkıda bulunmak maksadıyla; büyük şehirlerin tarihi ve turistik yerleri ile sanayi tesisleri ve TSK birlik ve karargahları gezdirilmekte, öğrencilerin gezi programlarına, sinema, tiyatro, müze, sirk, spor müsabakaları, konser gibi aktiviteler dahil edilmekte, düzenlenen geziler esnasında öğrencilerin tüm masrafları karşılanarak, gezi sonunda öğrencilere ve ailelerine manevi değeri olan çeşitli hediyeler verilmektedir. 
Engelli vatandaşlara yönelik uygulamalar kapsamında; engelli çocuk ve gençlere 
eğitim veren özel eğitim okulları ziyaretler edilerek, hem bu kuruluşların hem de bu kuruluşlarda bulunan engellilerin bazı ihtiyaçları karşılanmakta, engelli öğrenciler çeşitli sportif, kültürel ve sanatsal faaliyetlere yönlendirilmekte, birliklerin kütüphane, spor tesisi, laboratuar v.b. hizmetlerinden istifade ettirilmekte ve "1 Günlük Temsili Askerlik Uygulaması" gibi etkinlikler düzenlenmektedir. örgütün özellikle karşı çıktığı resmi nikah teşvik 
edilerek aileler, aile planlaması konusundabilinçlendirilmektedir. 
Köy yaşamında belirgin farklılıklar yaratmak, köylülerimizin yaşam kalitesini 
yükseltmek ve büyükşehirlere yönelik düzensiz göçün engellenmesini sağlamak, 
Anadolu'nun kültürel zenginliğini gelecek kuşaklara daha sağlıklı olarak aktarılmasına yardımcı olmak maksadıyla mülki makamlarla koordineli olarak örnek köy projeleri uygulanmaktadır. 
Bölgeye ekonomik açıdan canlılık getirmek, tarım ve hayvancılığı geliştirmek 
maksadıyla "Köye Dönüş ve Rehabilitasyonu" projesine destek verilmektedir. Yukarıda arz edilen toplumsal gelişime destek faaliyetlerinde (TGDF) son üç yılda toplam 16,518,619 YTL harcanmıştır." Bilgisi verildiği, 

b.2. Genelde Türkiye'de özelde Doğu ve Güneydoğu ile Hakkâri bölgesinde 
faaliyet gösteren terör örgütleri tarafından kullanılan silah ve sair mühimmatın menşei, cinsi, sayıları ve menşei olan ülkelere göre mukayeseli dağılımının bir liste halinde çıkarılarak, aynca örgütlerin bu malzemeleri edinme yol ve yöntemlerini de belirten gerekli bilgiler talebine ilişkin olarak; 

"2.TERÖR ÖRGÜTLERİ TARAFINDAN KULLANILAN SİLAHLARA VE PATLAYICILARA İLİŞKİN BİLGİLER:'' 

a-Terör örgütlerinden 1984-2005 yıllan arasında ele geçirilen silahların, cins, adet ve ülkelerine göre dağılımları incelendiğinde, sırasıyla Rusya (3695), Çin (2558), Doğu Almanya (513), Belçika (495), Bulgaristan (415), Macaristan (405), Çek Cumhuriyeti (327), Almanya (314), İtalya (308), Irak (267), Fransa (258), İngiltere (237), ABD (191), İspanya (175), İran (123) gibi ülkelerin başta geldikleri görülmektedir. 

b-Ele geçirilen silahların (LAHiKA-2) markalarına, ülkelere ait silah ve teçhizat 
üretim kataloglarına, yakalanan teröristlerin ifadelerine ve elde mevcut istihbarı bilgilere bakıldığında, terör örgütlerinin kullandıkları silahların büyük çoğunluğunun, eski Doğu Bloku ülkelerine ve Çin Halk Cumhuriyeti'ne ait oldukları görülmektedir. Ayrıca az bir kısmının da klasik Batı ülkelerinden geldiğine tanık olunmaktadır. 
Ancak bütün bu silah ve patlayıcıların, teröristlere, doğrudan üretici ülkeler tarafından verilip verilmediğine dair elde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Zira bu ülkelerin pek çoğu silah ve patlayıcı üreticisi ülkeler olup, dünyanın pek çok ülkesine bu üretimlerini satmaktadırlar. Dolayısıyla da, teröristlerle, silah ve patlayıcı üreticisi ülkeler arasında herhangi bir ilişki kurulamamaktadır. 
PKK/Kongra-Gel terör örgütü elindeki küçük ve hafif silahların bir kısmını birinci 
körfez harekatından sonra Irak'ın Kuzeyinde oluşan otorite boşluğundan da istifade ederek Irak Güvenlik Kuvvetlerinden para karşılığı veya yağmalayarak elde etmiştir. 
Yine bu dönemde, bir kısım silahlar bölgeye kaçakçı çıkar amaçlı suç örgütleri 
tarafından getirilerek satılmış, terör örgütleri de buradan oluşan pazarlardan yararlanmışlardır. 
Irak'a yapılan ikinci harekat sonrasında dağılan Irak Ordusunun silahlan da kontrolsüz bir şekilde suç örgütlerinin eline geçmiştir. Söz konusu suç şebekeleri aracılığı ile temin edilen farklı ülkelere ait silah ve patlayıcılar, terör örgütünün silahlı unsurlarına parası karşılığı teslim edilmiştir. 

PKK/Kongra-Gel terör örgütünün özellikle son dönemde elindeki silahlan yenilemek ve eksiklerini tamamlamak amacıyla, eski Doğu Bloku ülkeleri ve bu ülkelere mensup silah kaçakçılarıyla işbirliği yaptığı değerlendirilmektedir. 
Terör örgütleri, uyuşturucu ticareti ve benzeri yöntemlerle elde ettikleri gelirlerle, bazı Avrupa ülkelerinden, gece görüş gözlüğü, dürbün, kasatura, cep sobası, soğuk iklim kıyafeti gibi malzeme ve teçhizat satın almaktadırlar. 
Terör Örgütleri aynca, değişik yöntemlerle ele geçirdikleri (gasp, soygun, bayiden satın alma, yerel kurumlardan temin) ASELSAN marka telsizler ile Avrupa'daki bazı firmalar aracılığıyla edindikleri Japon üretimi YAESU telsizlerim, bir üst paragrafla sayılan malzemeler ile birlikte, milisler vasıtasıyla, kırsaldaki mensuplarına ulaştırmaktadırlar." Bilgisi verildiği, 

Terör örgütlerinden ele geçirilen silah ve patlayıcıların cinsi ve menşeine ilişkin 
tabloya bakıldığında; 

Cinsi itibariyle; 

Kaleşnikof Tüfek (8559), D.Pİyade Tüfeği (1687), Makinalı Tüfek 
(403), Tabanca (1873), Roketatar (507), Bombaatar (20), Lav (52), Uçaksavar (19), GTT (2), Havan (23), Mayın (224), El Bombası (607), Diğer (35) olmak üzere toplam (14011) adet silah ve patlayıcı madde ele geçirildiği, 

Menşeleri itibariyle; Rusya (3695), Çin (2558), Almanya/D.Almanya (827), Belçika (495), Bulgaristan (415), Macaristan (405), Çek Cumhuriyeti (327), İtalya (308), Irak (267), Fransa (258), İngiltere (237), ABD (191), İspanya (175), İran (123), Polonya (105), Suriye (66), Yugoslavya (66), Diğer (41), Romanya (20), Türkiye (18), Brezilya (11), K.Kore (10), Belirsiz (3393) 
olarak yer aldığı görülmektedir. 

c- Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı 

Komisyonun talebine binaen Müsteşarlık özel Kalem Müdürlüğünün 31.01.2006 
tarih, 108 sayılı yazısı üzerine Daire Başkanlığının 02.02.2006 tarih, 126 sayılı yazısında OHAL Arşivinde yapılan araştırma neticesinde OHAL Bölge Valiliğinin 19.07.1987- 30.11.2002 dönemine ilişkin Kasım 2002 tarihli raporunun bir suretinin gönderildiği belirtilmektedir. OHAL Bölge Valiliğinin 19.07.1987-30.11.2002 dönemine ilişkin Kasım 
2002 tarihli Raporu incelendiğinde; 
c.l. Nevruz ve diğer kutlama günlerine ilişkin değerlendirme ve teklifiyle ilgili 
bölümde; "...Ortadoğu ve ön Asya'daki halklarca kutlanan Nevruz Bayramı, herhangi bir sebeple bölücülüğe sebep yapılabileceği bir kavga günü asla değildir. Bir sevinç günü, varoluş günü, yaşama sevincini ifade etme günü, bir barış, dostluk, kardeşlik günüdür. Kısacası Nevruz, milli birliğin ve beraberliğin vesilesidir. Yediden yetmişe çeşitli mezhep ve meşreplere sahip Türk inşam bu bayramı, hep birlikte kutlamaktadır. Bu demektir ki kültürümüzde Nevruz bizim için gerçek anlamda da milli birlik ve beraberliğin en güzel örneklerinden biridir. 
Ancak terör örgütü Nevruz'u başkaldırının simgesi olarak kullanmak istemiştir. 
Yasaklamaya dayalı önlemler halkla Güvenlik Güçlerini karşı karşıya getirerek PKK'nın amaçlarına hizmet etmiştir. Bu nedenle, HADEP'in izinli olarak Nevruz'u kutlama talepleri kabul edilmiş, (EK:2-a.b.c)'deki Bölge Valiliği genelgeleriyle aynı gün ve saatte farklı yerlerde kutlanmasına izin verilmesi sağlanarak, Nevruz'un kitlesel serhildan haline dönüştürülmesi önlenmek istenmiştir. Buna rağmen bölücü örgütün Nevruz'u istismar gayretleri devam etmiştir. Nevruz'un istismarının engellenmesi ve Milli Birlik ve Beraberliğe katkı sağlayacak şekilde kutlanması gerekmektedir. 
Nevruz'un bu çerçevede kutlanmasına katkı sağlamak için Valiliğimizce içişleri 
Bakanlığına, 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Tatiller hakkındaki Kanun ile 14.08.1981 tarih ve 8/3456 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğü konan yönetmelikte gerekli değişiklikler yapılması konusunda aşağıdaki taslak gönderilmiştir. 
Söz konusu Kanun taslağı şöyledir 2429 Sayılı Ulusal Bayram Ve Genel Tatiller Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Madde 1- 17.03.1981 tarihli ve 2429 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 2.maddesine aşağıdaki (E) fıkrası eklenmiştir. 

E) Geleneksel günler şunlardır: 

1. Hıdırellez; 6 Mayıs günüdür. 
2. Nevruz; 21 Mart günüdür. 
3. Saya, çağan, Kılgayun, Kal Bayramı; Koç katımını takip eden lOO.gün veya oniki hayvanlı türk takvimine göre çağan = Ocak ayında hilalin görüldüğü gün veya eski hesap rumi takvime göre 13-14 Ocak günleri veya yöresel teammüle uygun olarak saptanan günlerdir. 
4. Kurtuluş günleri, 
5. özel günler, Geleneksel günlerde genel tatil yapılmaz. 
Madde 2- 2429 Sayılı Kanunun 4.maddesine aşağıdaki bentler eklenmiştir. 
2. Madde de yazılı bayram ve günlerin kutlanmasına ilişkin tören ve faaliyetler, 
yönetmelikte öngörülen kutlama komitelerince belirlenir. Bu kurulların verdiği görevleri kurum ve kuruluşlar yerine getirir. 
Kutlamalarda siyasi veya ideolojik saptırmalara, bayram veya günü amacı dışına çıkaracak faaliyetlere izin verilmez. 
Kutlama komitelerinin kararlarına, bu kanuna göre mülki makamların emir ve 
yasaklarına uymayanlar, konusu daha ağır bir suç teşkil etmesi hali müstesna TCK'nın S26.maddesi ile cezalandırılır..." Değerlendirme ve tekliflerinin olduğu, 
c.2. PKK'nın Legalleşmesine Karşı Bölge Valiliğinin Bazı Tespit Ve Önerileri 
bölümünde; 
"...Doğu ve Güneydoğu Anadolu Eylem Planında öngörülen hedefler kapsamında: 
- GKK'lann günümüze kadar üstlendiği misyon dikkate alındığında, haklarını devamlı 
kılacak ve bunları küstürmeyecek tedbirlerin alınması gerekmektedir. 
- Yabancı temsilcilik, basın ve heyetlerin bölücü mihraklarla, iç hukukumuzu ve 
diplomatik teamülleri dikkate almadan yoğunlaştırdığı faaliyetler karşısında, Dışişleri Bakanlığı mükabele-i bilmisil esasına göre, daha aktif rol almalıdır. 
- Terör örgütünün kimlik bildirme faaliyetleri yurt dışında başlamış, ciddi takip 
edilmediğinden yurt içine yansımıştır. Bu türden yurt dışından ülkemize menfi yansımaları önleme amaçlı, dış temsilciliklerin hemen tepki göstermesi gerekmektedir. Bununla ilgili daha aktif tavırlar ortaya koyacak genel çalışma politikaları önceden belirlenmelidir. 
- PKK ve legal uzantılarının yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı alınacak tedbir ve yürütülecek politikaları belirleyecek, içişleri Bakanlığında bir "Strateji Merkezi" oluşturulmalıdır. 
- Basın Savcılıklarının yetki ve imkanlarının genişletilerek daha faal hale getirilmesi için yasal düzenlemenin yapılması yanında, ileri bilgi iletişim teknolojisi kullanılır hale gelmesi sağlanmalıdır. 
- Bölücü örgütlerin yaym organı durumundaki görsel ve yazılı medyada, yazı veya sözle, yayına katılmak -kamu görevlileri başta olmak üzere- müeyyideye bağlanmalıda. 
- Bölücü politikalara destek olan kişileri ve hedeflerini kamuoyuna önceden 
açıklayacak, propagandalarım önleyecek, ulusal çıkar doğrultusunda bilgilendirmeyi sağlayacak, medyaya yönelik merkezi bir kuruluşa ihtiyaç vardır. 
- Halk arasında "Pişmanlık Yasası" diye anılan ve teröristlerin teslim olmalarım 
sağlamaya yönelik 3419 sayılı kanunda değişiklik yapılmalıdır. Ancak 4450 sayılı kanunla yapılan son değişiklikte beklenen sonucun alınamadığı bunun sebebinin de örgütte amirlik ve komutanlık yapanlar ile silah kullananların büyük ölçüde kapsam dışı bırakılması olduğu gözden uzak tutulmamalıdır. Yeni hazırlanacak "itirafçılar" yasasının kitlesel teslim olmayı sağlayacak özellikte olması gerekmektedir. 

01.11.1999 tarih ve 1992 sayılı genelgemizle, pişman olmuş ve devlete yardımcı olan itirafçılara beceri kurslarıyla meslek ve iş edinmesi yönünde Valiliklere talimat verilmiştir..." 
Bölge Valiliğimizce kitlesel teslimi sağlayacak pişmanlık yasasında bulunması 
gereken temel hususları belirleyen yazımız ektedir." 
Tespit ve değerlendirmelerinin yapıldığı, 

c.3. Pişmanlık Yasasına ilişkin olarak OHAL Bölge Valiliğinin 11.06.2001 tarih, 
08-01/1040 sayılı İçişleri Bakanlığına (Jandarma Genel Komutanlığı/ Emniyet Genel Müdürlüğü), 2.0rdu Komutanlığına, 3.Ordu Komutanlığına ve MGK Genel Sekreterliğine dağıtımlı yazısında; 
"...Güvenlik güçlerinin terörün şiddet boyutunun kırmasıyla sağlanan huzur ve güven ortamını kalıcı kılmak ve geliştirmek için köye dönüş çalışmalarına hız verildiği malumlarıdır. 
Bu suretle bazı şehirlerin varoşlarında sıkıntı içinde yaşamaya mecbur kalan insanların, bölücü Terör örgütü cephe teşkilatının oluşum ve güçlenmesine, dolayısıyla terörün metropollere yayılmasına, siyasallaşma taktiklerini uygulayan legal görünümlü kuruluşların güçlenmesine yarayan ortamın bozulması bir ölçüde de olsa sağlanmıştır. 
Ancak gelişmenin kırsaldaki teröristin ikmal yapmasını, eleman bulmasını, çevresi ile iletişim kurarak moral kazanmasını sağlayabilecek bir vasatı yaratabileceği göz ardı edilmemelidir. 
Öyle ise ilkeleri doğrultusunda köye dönüşü sağlarken ve dönenleri üretken hale 
getirecek çalışmaları yaparken teröristi dağdan indirmenin çaresi bulunmalıdır. 
Bunun için halk arasında "Pişmanlık Yasası" diye anılan ve teröristlerin teslim 
olmalarını sağlamaya yönelik 3419 Sayılı Kanunda değişiklik yapılmalıdır. 
Ancak 4450 Sayılı Kanunla yapılan son değişiklikte beklenen sonucun 
alınamadığı, bunun sebebinin de örgütte amirlik ve komutanlık yapanlar ile silah 
kullananların büyük ölçüde kapsam dışı bırakılması olduğu gözden uzak 
tutulmamalıdır. 
-Örgütün yapısı gereği 6 aylık periyotlar halinde örgüt militanlarının çok büyük 
bir kısmını komutan konumuna getirmektedir. Bu sözde komutanlar, yasadaki 
imkanlardan yararlanmayınca hem kendileri firar etmemekte, hem de emri 
altındakilerin teslim olmasını engellemektedirler. 
-Örgüt mensuplarının hemen hemen hepsi eylemlere sokulmakta ve güvenlik 
güçlerine karşı silah kullanmaları sağlanmaktadır. Neredeyse silah kullanmayan örgüt mensubu kalmamaktadır. 
-Yasadan yararlanmak için teslim olanlardan,, olaya katılan ve silah kullanmış olan kişilere verilecek cezalarda da çekiciliği sağlayacak indirim yapılmamıştır. 
Yukarıda sayılan sebeplerle, 4450 Sayılı Yasa istenilen sonucu vermemiştir. Yeni 
hazırlanacak "İtirafçılar" yasasının kitlesel teslim olmayı sağlayacak özellikte olması gereği vardır. 
Öte yandan yasadan istifade edenlerin belli bir süre tutum ve davranışlarının takibini kolaylaştırıcı, (Gerektiğinde belli zamanlarda karakola gelerek kayıt yaptırma zorunluluğu gibi) yasal tedbirler öngörülmelidir. 
Keza yeni oluşturulan veya büyütülen kırsaldaki yerleşim yerleri dikkate alınarak teröristin bundan yararlanmasını önlemek için Güvenlik Güçlerinin alan hakimiyetini devam ettirecek şekilde konuşlanmasını ve iç güvenlik faaliyetlerini güncelleştirme çalışmaları yapması yerinde olacaktır." 
Tespit ve değerlendirmelerinin yer aldığı, 

4. Rapor Sonuç ve Önerileri bölümünde; 

"...9O'lı yılların başında bölgedeki devlet otoritesini ciddi olarak, sarsabilen bölücü terör örgütü, Güvenlik Kuvvetlerinin olağanüstü çabası sonucu 90'h yılların sonuna doğru gücünü kaybetmiş ve terör kontrol edilebilir hale getirilmiştir. 
Ancak terör örgütü mevcut imkan ve kabiliyetlerini arttırma, eylem hazırlıklarını ve planlamalarını sürdürme ve çoğunlukla da rizikosu az eylemlerle varlığını devam ettirme gayret içerisindedir. 

Bu nedenle, örgüte nefes aldırabileceği değerlendirilen tutum ve davranışlardan özenle kaçınarak, mücadelenin aynı kararlılık ve etkinlikle sürdürülmesinde zaruret görülmektedir. öte yandan, bölgenin sosyo-ekonomik ve kültürel alanlarda gelişimini sağlamak amacıyla istihdam, eğitim-sağlık ve altyapı alanlarında önemli çalışmalar başlatılmıştır. 
Sosyo-ekonomik alanda uygulamaya konulan tedbirlerin, mevcut güvenlik ortamı içerisinde, aksamaya meydan verilmeden tamamlanarak sonuçlarının alınması, diğer bir ifadeyle insanları üretken hale getirerek gelir sahibi kılacak ortamın yaratılması, sağlanan huzur ve güvenin devamı için hayati önemdedir. 
Hava kararırken evine kapanan; boğazından lokması, cebinden nzkı alınan, bir haber üzerine iş yerini kilitlemek zorunda kalan, evladını ve hatta namusunu isteyen terör örgütüne "hayır" diyemeyen yaşam koşullarından huzur ve güven dolu normal yaşam ortamına ulaşılmıştır. Ancak, unutulmamalıdır ki bölgemiz, hatta ülkemiz dıştan destekli terör nedeniyle adeta büyük bir orman yangını yaşamıştır. Orman yangınında, erken müdahaleyle söndürme çalışmaları ne kadar önemli ise, yangın sonrası soğutma çalışmaları da o kadar önemlidir. Bu 
benzetmeden hareketle diyebiliriz ki; sağlanan huzur ve güven ortamını kalıcı kılıp geliştirmek için; ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma yanında, dış odaklara bilerek, ya da bilmeyerek uşaklık edenlere karşı hukuki ve idari tedbirlerin alınması gelecek için büyük önem taşımaktadır. 
Bilinçli, kapsamlı ve azimli çalışmayla terörün sıcak yönünü bertaraf eden ayrıca son dönemlerinde sosyo-ekonomik kalkınmaya yaptığı katkıyla huzur ortamım tesis eden Bölge Valiliği, vazifesini tamamlayarak normal yönetime geçiş vasatını hazırlamıştır. 
Yıllardır OHAL mevzuatıyla teröre karşı mücadele veren kamu personelinin il sistemi içinde ve normal mevzuatla görevlerini hatasız yapılabilmesi için eğitim programlan uygulatarak Devlet-Millet kaynaşmasının devamlılığını sağlayacak en önemli tedbir alınmıştır..." Denildiği görülmektedir. 

4. Milli Güvenlik Genel Sekreterliği 

Komisyonumuzun 26.01.2006 tarih, 78 sayılı yazısına cevaben Milli Güvenlik 
Sekreterliğinin 03.02.2006 tarih, MGK.0.07.211.01.99-241-1/060086 sayılı yazısında aynen; 
"Hakkâri Merkez, Yüksekova ve Şemdinli ilçelerinde meydana gelen olayları 
araştırmak için Milli Güvenlik Kurulu tarafından 2945 sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu çerçevesinde kurumumuza bir görev tevdi edilmediğinden herhangi bir çalışma yapılmamıştır." Denilmektedir. 
5. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 
Komisyonumuzun 26.01.2006 tarih, 77 sayılı yazısına cevaben Milli istihbarat 
Teşkilatının 06.02.2006 gün ve 3146 sayılı yazısında; 

a) Genelde Türkiye'de, özelde Doğu ve Güneydoğu ile Hakkâri bölgesinde 
meydana gelen terör olaylarının nedenleri ve bu olayların önlenebilmesine ilişkin 
yapılan çalışmalar ile hazırlanan güncel raporların tasdikli birer sureti gönderilmesi hususuna ilişkin olarak; 
"1. 27/11/1978 tarihinde Abdullah ÖCALAN liderliğinde kurulan Kürdistari İşçi 
Partisi (PKK), Marksist- Leninist bir öğrenci hareketi olarak ortaya çıkmış, 1984 yılından itibaren ise silahlı şiddet eylemlerine yönelmiştir. 
PKK'nın, "bölgedeki (Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun)eğitim düzeyinin düşüklüğü" ile "bölgenin geri kalmış olduğu" iddiaları ve istismarları çerçevesinde teröre insan kaynağı yaratma arayışları olumlu yanıt bulmuştur. 

Bununla birlikte işsizlik de, teröre kaynak yaratması nedeniyle olumsuzluklar arasında ön sırada konumunu korumaktadır. 
PKK'nın propaganda çalışmaları sonucu bölgedeki gençlerin bir bölümü kendisim 
dışlanmış olarak görmesi bağlamında, mensubiyet duygusunun da etkisiyle terör örgütüne kolayca teslim olmuş / olmaktadır. Örgüt, etnik argümanı IRAN, SURİYE, IRAK Kürtleri nezdinde de kullanarak mezkur vasatlardan da önemli oranda kadro temin edebilmektedir. Dolayısı ile sadece TÜRKİYE Kültlerinden müteşekkil bir yapının bulunmadığı gerçeği dikkatlerden uzak tutulmaması gereken hususlardandır. Örgütün yönetici kadrolarının ülke sınırları dışında olması, bulundukları alanlardaki yönetimlerin etkileşimine açık, kullanılabilir bir oluşum hüviyetini de örgüte kazandırmıştır. 
Bu meyanda, PKK terör örgütü; hem Kürt orijinli, hem de örgüt mensubu olma 
bilincim kişilere aktarma imkanı bulması ve uygun vasat nedeniyle, "Kürt potansiyeli"nin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 
Müsteşarlığımız, 2937 sayılı kanun çerçevesinde terör örgütleri ve öncelikle şiddet içeren faaliyetleri hakkında derlediği istihbarat bilgilerini ivedilikle icra organlarına intikal ettirmektedir." Bilgisinin verildiği, 

b) Genelde Türkiye'de özelde Doğu ve Güneydoğu ile Hakkâri bölgesinde 
meydana gelen faaliyet gösteren terör örgütleri tarafından kullanılan silah ve sair mühimmatın menşei, cinsi, sayılan ve menşei olan ülkelere göre mukayeseli dağılımının bir liste halinde çıkarılarak, ayrıca örgütlerin bu malzemeleri edinme yol ve yöntemlerini de belirten gerekli bilgilere ilişkin olarak; 
"2. KONGRA-GEL (PKK) terör örgütünün eylemler esnasında; "Mayın (A/Tank, 
A/Personel), G-l /G-3 piyade tüfeği, M-16, Kaleşnikof, Kannas, Takarov, BKC ve Doçka hafif, orta ve ağır otomatik silahlar, RPG-7 / RPG-9 roketatar, Law, havanlar, SA füzeleri, TNT patlayıcı kalıplan ve C-3, C-4, A-4 plastik patlayıcı" kullandığı /kullanmak üzere elinde bulunduğu bilinmektedir. 
Muhtelif ülkeler tararından üretilen ve terör örgütlerinin vazgeçilmez unsuru olan mezkur silahların, kontrolsüz bir şekilde KONGRA-GEL (PKK)'nın da eline geçtiği belirtilebilecektir. 

Bu itibarla; 

- Hafif silahların çoğunluğunun başta RUSYA olmak üzere, eski Doğu Bloku ülkeleri ile ÇİN menşeli, 
- Bir kısım silahların ise, ALMANYA (eski Doğu ALMANYA menşelilerde dahil), 
İTALYA, İNGİLTERE, İSPANYA, ABD menşeli, 
- Emniyet gerekçesiyle yerinde imha edilen mayınların büyük çoğunluğunun İTALYA menşeli, 

-Plastik patlayıcıların bir kısmının ise PORTEKİZ menşeli olduğu öğrenilmiştir. 
ÎRAN-IRAK savaşı döneminde her iki taraf sınırına döşenen mayınlar da örgüt 
açısaldan önemli patlayıcı madde kaynağı olmuştur. 
Diğer taraftan; terör örgütünün güvenlik güçlerimizin hava desteği ile yürüttüğü 
operasyonları sekteye uğratmak ve sansasyonel nitelikte eylemler gerçekleştirmek niyetiyle füze teminine yöneldiği ve bunları sayısal olarak arttırmaya gayret ettiği bilgileri mevcuttur. Hali hazırda mevcut füzelerin, "SA" (Yerden-Havaya) olarak tanınan çeşitli versiyonlarından (SAM-7, Strella, Igla) oluştuğu söylenebilecektir. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler çerçevesinde bu füzelerin başta RF(RUSYA FEDERASYONU) ve 

ERMENİSTAN olmak üzere eski Doğu Bloku ülkeleri ile İRAN ve SURİYE menşeli olduğu bilinmektedir. 

ABD'nin IRAK harekatına başlaması ile birlikte, özellikle MUSUL bölgesindeki 
IRAK askerlerinin terk ettiği birlik/mevzilerde bulunan silah, mühimmat ve patlayıcının K.IRAKLI Kürt gruplar ile birlikte terör örgütü tarafından ele geçirildiği, IRAK-IRAN gümrük bölgesine gelen kaçakçıların IRAK ordusundan gasp ettikleri silah ve mühimmatı çok ucuz fiyatla örgüt mensuplarına sattıkları yönünde son dönemde alman bilgiler de dikkat çekici bulunmaktadır. 

Ağırlıklı olarak VAN/Başkale, HAKKARi/Çukurca, ŞIRNAK/Uludere-Silopi, 
ŞANLİURFA/Suruç, GAZiANTEP/İslahiye, KÎLÎS ve HATAY /Hassa sınır bölgelerinden silah-patlayıcı madde sevkıyatı gerçekleştirilmekte, buradan da iç bölgelerdeki gruplara aktarım sağlanmaktadır. 
Örgüt tarafından sahip olunan ve kullanılan silah, mühimmat konusunda (sayısı, cinsi, miktarı vb.) net bir veriye sahip olunmamakla birlikte, sağlıklı bir tespite ulaşılması amacıyla icracı makamların görüş ve tespitlerinin esas alınmasında, fayda mütalaa edilmektedir" Bilgisi verilmektedir. 

***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder